Bu sözlüğü nasıl kullanmak lazım?
Bu sözlük, Kitabı-Mukaddes'i ciddi olarak okumak isteyen imanlılar için hazırlanmıştır. Bu sözlüğün 5 ayrı parçası var:
A) 'Kitabı-Mukaddes'i doğru okuyalım!'
Bu parçada anlatıyoruz, Kitabı-Mukaddes'i okurken, hangi en önemli taraflara lazım dikkat edelim.
B) Türkçe Sözlük:
Kitabı-Mukaddes'te sık sık eski türkçe ya da İstanbul türkçesi sözleri rastlıyoruz. Onları alfabetik olarak dizdik ve açıklamasını verdik. Sözler şu kitaplardan alınmıştır: Eski Ahit'in eski tercümesi, 'Tekvin' ('Yaradılış') kitabının yeni tercümesi, Yeni Ahid'in eski tercümesi, Yeni Ahid'in 'Müjde' tercümesi ve Yeni Ahid'in 'Kitabı-Mukaddes Şirketinin' tercümesi.
(a) Bazı kere bir sözün iki farklı anlamı var; bu farklı anlamları göreceksiniz (1) ve (2) gibi, parantez içinde numaralarla.
mesela: burç - (1) kule (2) bir yıldız grubu
(b) Bazı sözleri doğrudan bulgarcaya çevirdik. Onu çift tırnak işareti ile ("...") gösterdik.
mesela: çağlayan - "водопад"
(c) Bazı sözler başka söze ek koymakla türemiştir. O eki parantezler içinde gösterdik.
mesela: cani(lik) - katil(lik)
bu demek ki: cani - sözü "katil" demektir ve canilik - "katillik" demektir
(ç) Eğer tırnaklar içindeki ekin önünde bir tire gelirse, önceki sözcüğün son ekini çıkarıp, parantez içindeki ekini koymak lazım.
mesela: denetim (-lemek) - kontrol (etmek)
yani: denetim - "kontrol" demektir ve denetlemek - "kontrol etmek" demektir.
(d) "Bknz.:" bakınız demektir. Yani bu sözün açıklamasını başka bir sözün altında bulabilirsin.
mesela: behane - bknz.: bahane (yani, 'behane' ve 'bahane' aynı anlamdadırlar.)
(e) Her sayfanın dibinde Türkçe alfabesini (азбука) olduğu gibi yazdık. Böylelikle sözcüklerini daha çabuk bulabilirsin.
C) Kişi adları
Sözlüğün bu parçasında Yeni Ahit'te geçen kişilerin adlarını bulabilirsin. Her addan sonra şu kategorileri yazdık: dişi/erkek - ne zaman yaşadı - ne görevi vardı - başka adı (ya da adları) - hayatı için bilgiler - hangi ayetlerde geçiyor. Dikkat: ~ 'aşağı yukarı' demektir. Bir not: İ.Ö. seneleri geri sayılıyor, mesela: İ.Ö. 550 senesi, 549 senesinden ÖNCE geliyor.
D) Yer adları
Burada yeni Ahit'te geçen kasabalar, balkanlar, ırmaklar, sancaklar ve devletlerin adlarını bu açıkladık. Her addan sonra şu kategorileri yazdık: ne tür yer (mesela: kasaba mı, ırmak mı, sancak mı) - eski adı - nerede bulunuyor - bugünkü adı / hangi devlette bulunuyor - hangi ayette geçiyor.
E) Ekler
Son olarak, Kitabı-Mukaddes'te bazı karışık konular için açıkla-malar koyduk: (1) Bütün Eski Ahit'in tarihini gösteren bir çizgi,
(2) Yeni Ahit'te kral Hirodes'in hanesini gösteren bir sayfa
(3) İsa Mesih'in apostolların adlarını açıklayan bir sayfa
(4) İsa Mesih'in 123 adını gösteren bir yazı (tabii ki, daha fazla adları var, biz sade birkaç tane seçtik) ve
(5) İsa Mesih'in son haftada ne yaptığını gösteren bir karta.
Lütfen, bize yardım edin. Bu sözlük daha faydalı olsun diye bize mektup yazın. Ne zaman bilmediğiniz ve burada açıklanması olma-yan bir sözcüğü rastlarsanız, bize bildirin.
Rabbin Sevgisi ile: СEВДА ООД, П.К.32, 4006 Пловдив
Kitabı-Mukaddes'i doğru okuyalım !
Kitabı-Mukaddes'i ciddi olarak okumak isteyen herkes, bazı söz-ler ve sistemleri öğrenmeli. Bunlara dikkat etmedik mi, çok şey anlamayacağız:
Kitabı-Mukaddes'in asıl sözlerine metin (ya da tekst) diyoruz. Eski Ahit'in metni İbranice olarak, Yeni Ahit'in metni gene Grekçe olarak yazıldı. Elimizdeki kitap sade bir tercüme (çeviri)dir.
Kitabı-Mukaddes'in metni böldüler, okunması daha kolay olsun diye. En büyük parçalara kitap diyoruz. Kitabı-Mukaddes'te 66 tane kitap bulunuyor (39 tane Eski Ahit'te, 27 tane Yeni Ahit'te). Yeni Ahit'teki kitaplar çoğu zaman, ya yazarın adını, ya da alıcının adını taşıyor.
Kitapların daha küçük parçalarına 'bölüm' (ya da Eski Ahit'te 'bap' (eski türkçe)) diyoruz. Bölümler de 'ayet' dediğimiz parçalara bölünüyor. Böylelikle değişik çevirilerde aynı sözü bulmak daha kolay oluyor.
Bu üçü, yani 'kitap', 'bölüm' ve 'ayet' arka arkaya yazılıyor. Mesela şöyle: 'Yuhanna 11:35' 'İsa ağladı'. Yani, 'Yuhanna' kitabı, 11inci bölüm, 35inci ayet. Bazıları buna 'ayetin adresi' dyorlar. Çoğu zaman da kitabın adını kısaltırıyoruz; yani şöyle: 'Yuh' = Yuhanna.
Çeviri yapanlar, bize kolaylık olsun diye, metnin içinde daha birçok bölmeler yaptılar: Dikkat edersen, satırların ("редица") hepsi aynı uzunlukta degil. Bazıları daha içeride başlıyor. Burada yeni bir paragraf başlıyor. Bir paragraf birkaç cümleyi ("изречение") içine topluyor. Bu cümleler tek bir meseleyi anlatıyor.
Kimi paragrafların yukarısında daha kalın harflerle yazılmış sözler var, onlara 'başlık' diyoruz. Bunlar asıl metinde bulunmuyor. Başlıklar bir ya da birkaç paragrafın konusunu (tema) ya da özetini gösteriyor. Konu, ya da tema, mesele demektir. Bu olup bitmiş bir şey olabilir, ya da bir kişinin bir şey hakkındaki fikirleri olabilir.
Paragrafları çok dikkatla araştımak lazım. Kimi sözlerin üstünde küçük harfler ("букви") bulunuyor. Bunları rastladın mı, hemen sayfanın aşağısına bakacan. Buna 'dipnot' diyoruz, çünkü sayfanın dibinde bulunuyor. Orada aynı harfın yanında bir açıklama görecen. Kimi defa bir sözün Türkçe karşılığı tam olarak bulunmuyor. O zaman çevirenler bunu belli etmişler.
Başka bir çeşit dipnot sayfanın en aşağısında bulunuyor. Bunların yeri ayetlerde harflerle gösterilmiyor! Onların başında kalın harflerle ayet numarası yazılıyor. Onun arkasında başka bir ayet numarası görecen. Ona 'yan ayet' diyoruz. Yan ayetler gösteriyor, aynı söz nerede geçiyor, ya da aynı konu nerede anlatılıyor.
Ayetlerde sık sık tırnaklar ( »....« - ya da - "...." - ya da - '....'). görebilirsin. Burada bir 'konuşma' var. Onlar gösteriyor, bir kişinin konuşması nerede başlıyor, nerede bitiyor. Bu çoğu zaman bir kişinin konuşmasıdır, ama kimi kere de Eski Ahit'ten bir ayet tekrar-lanıyor. O zaman buna 'aktarma' diyoruz. Bu Eski Ahit ayetinin adresini de dipnota bakarak bulabilirsin.
Yeni tercümelerde kimi sözlerin arkasında bir yıldız (*) bulunuyor. Bunu gördün mü, bu söz için kitabın en arkasında bir açıklama bulabilirsin. Mesela: Müjde'de Mat. 3:7'de şöyle yazıyor "...Sadukilerden* birçok kişinin vaftiz olmak için..." Kitabın en arkasında 'Sözlük' adında bir parça var. Orada yıldızlı bütün sözlerin alfabetik dizisini yapmışlar.
Yeni tercümelerde her bir kitabın önünde 'giriş' denilen açıkla-malar var. Orada kitap için ve onun yazarı için önemli bilgiler bula-can. Ayrıca, kitabın 'ana hatları' da yazıyor. Orada kitabı ayet ayet bölmüşler ve her parça için en önemli olan konuları çıkarmışlar. Orada ayetlerin özeti, yani özünü bulabilirsin.
Kitabı-Mukaddes'i okurken şunlara da dikkat etmeliyiz:
(1) Hiç bir zaman sade bir söz, ya da sade bir ayet üzerinde durmayalım. Her zaman hem önceki, hem de sonraki ayetlere dikkat ediyoruz. Araştırdığımız ayetin etrafını da araştırıyoruz. Buna 'kontekst' (yeni türkçe: 'bağlam') denilir.
(2) Kendi kendine sor: "Kim kime yazıyor? Ne amaçla yazıyor? Ne zaman ve nereden yazdı? Sembolik mi, düz yazı mı?"
(3) Ayetin sözleri o zamanki kişiler için ne demek olurdu? An-cak onu anladıktan sonra kendi kendine sorabilirsin: "Madem öyle, ondan bugünkü zaman için ne öğrenebilirim?"
Bu şeyleri öğrendiğin zaman, Kitabı-Mukaddes'te Allahın seni ne kadar sevdiğini anlayacan.
Aba - geniş ve uzun bir balton
Abba ! - 'Babacığım !' (değil: abla) (Aramice)
abluka - engel, bir şeyi bloke etmek ("блокирам")
acaip - değişik, normal değil, anlaşılmayan
acip - şaşılacak, beklenmedik
aciz - zavallı, gariban
açı - bakış, taraf
("Mersedes güvenlik açısından iyi, ama fiyat açısından uygun olmayan bir arabadır.")
ada - "остров"
adale - kas, "мускул"
adalet - doğruluk, hakikat
adamak - tam vermek, başkasına teslım edip unutmak ('adak')
adanmışlık - kendini tam olarak Rabbe vermek
adavet - düşmanlık, kin
adetâ - az kalsın, neredeyse
adil - doğrulukla karar veren
adlandırmak - ad koymak
afsun(cu) - büyü(cü)
ağ - serpme, "мрежа"
ağarmak - beyaz ya da sarı olmak
ağıl - kırda hayvanlara bakmak için sarılmış bir yer
ağıt (yakmak) - üzüntülü bir türkü (söylemek)
ah - inlemek sesi
ahali - eyhale
ahdetmek - kesin anlaşma yapmak, ahit yapmak
ahenk - uyum, hoşluk (müzik için)
ahiret, ahret - dünyanın sonu
ahit (ahdi) - kesin anlaşma
ahit kesmek - kesin anlaşma yapmak
ahlak(iyet) - güzel terbiye
ahmak - akılsız kişi
aile - hane
ait - bağlı ("Çalgıcıları ben ödeyeceğim, ama öbür düğün masrafları sana ait.")
akasya ağacı - çama benzer bir ağaç
akbaba - leş yiyen kartal gibi büyük bir kuş, "лешояд"
akçe - küçük bir para
akıbet(e uğramak) - sonuç (bir duruma gelmek)
akın etmek - kalabalıkça bir yere toplanmak, saldırmak
akıncı - saldırıcı beygirli asker
akik - kıymetli bir taş
aklamak - haklı çıkarmak; suçsuz olduğunu söylemek
aklanmak - haklı çıkmak, davalamadan serbest bırakılmak
akrep - "скорпион"
aksırmak - hapşırmak
aksi (halde) - ters, (yoksa, öbür türlü)
aktarmak - başka duruma getirmek, değiştirmek
al - kırmızı
âlâ - yüce, yüksek, güzel
alâmet - işaret, nişan
alay - (1) yürüyüş, (2) eğlenti
âlem - (1) dünya, (2) toplantı
alet - instrument
aleyh(inde) - karşı
alfa - Grekçe alfabesinin (азбука) birinci harfı (буква)
alıkoymak - engel olmak
âlim - bilen bir kişi
alnı ak - utanmaya sebep yok
âmade - hazırlanmış
amel - yapılan iş
âmil olmak - etkilemek, "преструвам се на..."
anane - gelenek, adet
and - ant, yemin
andırmak - hatırlatmak
angarya(cı) - zorunlu iş, kölelik (o işi yaptıran)
anı - hatıra
anımsa(t)mak - hatırla(t)mak
anıt - heykel, "паметник"
anız - saman ufağı
ant, and (içmek) - yemin (etmek)
antlaşma - iki kişi birbirlerine kesin söz veriyorlar
araç - alet, instrument
aracı(lığıyla) - yardımı(yla)
armağan - bahşiş
argaç - örülmüş giysi
arış - dokuma giysisi (dokumadan)
arıtmak - paklamak
ark - kanal, sulama deresi
arş etmek - marş etmek
arşın - bir uzunluk örçüsü (yarım metre)
arzetmek - daha büyük bir kişiye vermek
asa - baston, gege
asır, asrı - yüzyıl, "век"
âsi - otoriteye karşı giden, başkaldırıcı
asil - efendi, terbiyeli, saygın
asilzade - soylu, bey oğlu
asude - sessiz, sakin
asüman - gökteki, göksel
aşılamak - daha çok meyva versin diye, güzel bir ağaç-tan bir çubuğu alıp daha zayıf bir ağaca takmak
aşırmak - azar azar çalmak
aşikâr - belli, açık, meydanda
aşiret - birkaç hane, cins, boy
aşkın - daha büyük ('aşmak'-tan geliyor; değil: aşık)
aşmak - geçmek, daha fazla olmak
ata - baba, dede, büyükler
atamak - görev vermek
("Emperator Klavdius, Pilatus'u Yahudiye valisi olarak atadı.")
atım - bir uzunluk ölçüsü (mesela: ok atımı)
atışmak - kavga etmek
atiye - hediye, bahşiş
atkı - şal, omuzlara sarılan süs giysisi
atmaca - yırtıcı bir kuş, "ястреб"
attar - hoş kokuları yapan usta, parfümcü
avare - amaçsız ve boş gezen
avdet (etmek) - dönüş (dönmek)
ayaklan(dır)mak - hükümete karşı gitmek, (kişileri onu yapsınlar diye kandırmak)
ayakyolu - tualet, kenef
ayartmak - kötü yola götürmek
ayaz - çok soğuk hava, don
aygır - erkek beygir
ayırt etmek - fark etmek
ayin - din toplantısı, "тържество"
aykırı - ters
ayrıcalık - spesyal bir hak
ayrım - fark
ayrıntı - bütün meselenin küçük bir parçası, detayl
ayyaş - içkici
aza - parça, aylat, organ, "член"
âzade - serbest, bağımsız
azamet - büyüklük, şan
azap - çeki
azat(lı) - serbest (olan bir kişi)
azgın(-mak) - kudurmuş (olmak)
azık - yemek, yiyenti
aziz - kutsal, mukaddes
Bac (baç) - ödenen vergi, "данък"
badana(lı) - boya(lı)
bağbozumu - üzüm toplama zamanı
bağımlı(-sız) - tabii, seslemek zorunda (zorunda değil)
("Kadınlar Mesih'e bağımlı olduğu kadar kocalarına da bağımlı olsunlar.")
("Makedonya şimdi bağımsız bir devlet oldu.")
bağış - hediye, bahşiş
bağışlamak - (1) bahşiş olarak vermek (2) af etmek
bağnaz - fanatik ve ikiyüzlü bir kişi
bağrında - içinde
bahane - maana, boş bir sebep göstermek, yalancık
("Zaten gitmek istemedim, kendime bir bahane uydur-dum. Dedim ki, benzin param yokmuş.")
baharat - "подправка"
bahis (bahsetmek) - laf (söz etmek)
bahsedici - tartışmacı, karşılıklı konuşmalarda hep üstün çıkan bir kişi
bahtiyar(ca) - mutlu
bakımdan - ona göre, onun için
("İbranice sağdan sola yazılıyor. O bakımdan bizim için zor bir dildir.")
baki - kalıcı, bozulmayan
bakire - delikanlı kız
bakiye - geri kalan şey
bâlâ - yüksek, uzun boylu
balçık - kil, çömlek yapmak için çamur
baldır - kalçanın arka tarafı
barbar - Grek olmayan, kültürsüz bir kişi
barınmak (-nak) - saklanmak (saklanmak için bir yer)
barışçıl - barışı, anlaşmayı seven
basiret(li) - anlayış(lı), dikkat(li)
basit - süsü olmayan, "прост"
baskı - zorluk, kötülük
("Arap devletlerde Hristiyan-lara baskı yapılıyor.")
baskın - polisin birdenbire suçluları yakalaması
başak - buğdayın üst parçası, "клас"
başarı(lı olmak) - önceden düşündüğünü yapabilmek
başbuğu - askerlerin güdücüsü, subay
başkan - prezident, güdücü
başlık - (1) kafanın üstüne takılan süs
(2) bir paragrafın en önemli fikrini gösteren yazı
bat - şarap ve zeytinyağı gibi şeyler ölçmek için kullanılan ölçü (= 37 litre) (İbr.)
batıl - boş, geçersiz, yalancı
bayağı - aşağılık, iğrenç
baykuş - kukumal, "кукумяфка"
bazirgan - tüccar, satıcı
bazu - kol, kuvvet
bedel - fiyat
beden - ten
bedevi - yerden yere göçen ve çadırda yaşayan kişiler
bedv - kırlık, kurak ve boş yer
beğeni - razılık, hoşnutluk
behane - bknz.: bahane
behemot - su aygırı, "морско конче" (İbr.)
bekçi - koruyucu, "пазач"
belirle(n)mek - seçip belli etmek (edilmek) ("Uğrayacağımız kasabaları henüz belirlemedik.")
belirli (-siz) - seçilen, belli olan (seçilmeyen, belli olmayan)
("Katolikler belirli günlerde et yemiyorlar.")
belirmek - ortaya çıkmak
("Birdenbire suyun üstünde yürüyen bir kişi belirdi.")
belirti - (1) gösterici bir şey, işaret, nişan (2) mucizat
("Ateş birçok hastalıkların belirtisidir.")
belirtmek - göstermek
bencil(lik) - hep kendi işini düşünen (düşünmek)
benimsemek - kabul etmek, seçmek
benlik - tabiat, karakter
beraat - suçsuzluk
beri - serbest, suçsuz
beril - kıymetli bir taş
berrak - renksiz, cam gibi
besin - yiyenti
besiye çekmek - bobaçlattırmak
beşaret - müjde, iyi bir haberi yaymak
beşer - yeryüzünde yaşayan bütün insanlar
beyan - açıkça söylemek, bildirmek
beyhude - boşuna
beyzade - bey oğlu, soylu kişi
bezdirmek - bıktırmak, usandırmak
bezenmek - süslemek
bıldırcın - "пътпъдяк"
bid'at - yenilik, doğru öğretiş-ten sapan yeni öğretişler
biçare - çaresiz, çalımı olmayan
bildiri - haber
bilge(ce) - doğru karar verebilen, "мъдър"
bilgelik - "мъдрост"
bilgi - bilinen şeyler
bilgiç - çok okumuş olduğunu göstermekle gururlanan kişi
bilgin - çok okumuş bir kişi
bilim - "наука" ("Meteoroloji hava bilimidir.")
bilinç - farkında olma
("Ağzına giren, insanı kirletmez. Ama herkes bunun bilincinde değildir.")
billur - kristal cam
bina - ev, yapı
bina etmek -
(1) ev kaldırmak
(2) kişiye destek vermek
binici - beygir aydayan kişi
birader - kardeş
bit - insanın ve hayvanların üzerinde yaşayan her türlü küçük böcek
bitim - son
bitişik - yan yana
bitki - çiçek ya da ot (değil: son)
bitmek - büyümek (ot ve ağaçlar için)
bodrum - binanın toprağın altındaki tarafı, "изба"
bohça - sırtında mal taşımak için bir çarşaf, borça
borazan - boru, "търба"
boru - içi boş, uzun bir metal, "търба", mesela: kümbet için kulanılan boru
boşanmak - nikâhı bozmak
boşboğaz - boş boş şeyler konuşan
bozguna uğratmak - tam yenmek
bozgunluk - yenilmiş ve perişan olmak
bozkır - ağaçsız ve kuru bir yer
böbürlenmek - gururlanmak
böğürmek - hayvanın bağırması
bölge - etrafı
bölüm - parçe
bön - budala, akılsız
broş - takı, altın süsü
budamak - ağacın dallarını kesmek
buğzetmek - nefret etmek
buhur - yakılan bir taş
buhurdan - buhur yakma tası
bukağı - beygirlerin ayaklarına takılan demir, köstek
bukalemun - tenin rengini çabucak değiştirebilen bir sarımancalak, "хамелеон"
buran yeli - topaç gibi dönen çok hızlı rüzgâr, dönemeç
burç - (1) kule (2) yıldız grubu
burun - denizin içine uzanan sivri toprak parçası
bünyan - ev yapma, bir kişiye destek olmak
bürhan - delil, kanıt, "доказателство"
bürünmek - bir şeyle sarın-mak, başka bir şeymiş gibi gözükmek ("Allahın Sözü ete bürünüp dünyaya geldi.")
Cadde - geniş bir sokak ("Vitoşa Caddesi"), (değil: cadı)
caiz - yapılması serbest, yasak değil
cani(lik) - katil(lik)
cariye - kadın hizmetkâr
casus - gizli ajan
cazibe - çekicilik
cebbar - çok kuvvetli olan
ceberut - şanlılık, Allahın yüceliği
cedvel, cetvel - (1) "списък"
(2) tarlada sulama kanalı
cefa - kötülük, acımasızlık, kötü etki, acılık
cehdetmek - savaşmak, muharebe etmek, uğraşmak
celal - görkem, haşmet, şan, yücelik
celil - büyük, tanınmış, önemli
cellat - ölüm cezalarını yerine getiren kişi, "палач"
cemaat - kalabalık
cemal - güzellik
cemiyet - topluluk
cemiz ağacı - yabani incir ağacı
Dostları ilə paylaş: |