ERVA BİNT ABDÜLMUTTALİB
Ummü Tuleyb Ervâ bint Abdilmuttalib b. Hâşim el-Kureşiyye (ö. 15/636) Hz. Peygamber'in halası.
Annesi Fâtıma bint Amr b. Âiz olan Ervâ, Hz. Peygamber'in babası Abdullah ile ana-baba bir kardeştir. Câhiliye döneminde Umeyr b. Vehb ile evlendi. Ondan Tuleyb adında bir oğlu oldu. Kaynaklarda daha sonra Ertât b. Şürahbîl ve Kelede b. Abdümenâf ile de evlilik yaptığı zikredilmektedir.
Bazı tarihçiler, Hz. Peygamber'in halalarından sadece Safiyye'nin müslüman olduğunu söylemekteyse de diğer halaları Atike ile Ervâ'nın da İslâmiyet'i kabul ettikleri anlaşılmaktadır. Ervâ'nın. oğlu Tuleyb'in tesiriyle müslüman olduğu bilinmektedir. Tuleyb b. Umeyr Er-kam'ın evinde müslüman olduktan sonra annesini dine davet etti. Oğlunun İslâm'ı seçmesinden mutluluk duyduğunu belirten ve onu Hz. Peygamber'i desteklemeye teşvik eden Ervâ, kendisinin diğer kız kardeşlerinin İslâmiyet'i kabul etmelerini beklediğini ve onlarla birlikte müslüman olacağını söyledi. Fakat Tuleyb'in, dayısı Hamza'nın da İslâmiyet'i benimsediğini hatırlatacak artık müslüman olması zamanının geldiğini ısrarla söylemesi üzerine Erva İslâmiyet'i kabul etti. Diğer kız kardeşleri gibi kendisi de şair olduğundan sözleriyle ve şiirleriyle Resûl-i Ekrem'i ve müslümanları savundu. Bu hususta şöyle bir olay nakledilmektedir: Kureyş'in ileri gelenleri tarafından Hz. Peygamber'e çeşitli eziyetler yapıldığını gören Tuleyb bu zulme dayanamayıp Ebû Cehil'i tokatlamıştı, Bunun üzerine Tuleyb'i yakalayıp bağlamışlar, fakat dayısı Ebû Leheb araya girerek onu kurtarmıştı. Bu olaydan sonra Er-vâ'yı ziyarete gelen bazı Kureyşliler, oğlunun Hz. Muhammed'i korumak için canını tehlikeye attığını söyleyerek buna engel olmasını istediler. Fakat Ervâ, "Onun hayatının en şerefli bölümü dayısının oğlu Muhammed'i koruduğu günler olmuştur" diyerek oğlunu savundu. Gelenler arasında bulunan kardeşi Ebû Leheb'e kendisinin de İslâm'ı seçtiğini söyleyerek yeğeni Muhammed'e destek vermesini istedi. Fakat Ebü Leheb bu teklifi kabul etmedi. Bütün bu bilgilerden Ervâ'nın Mekke döneminde müslüman olduğu, daha sonra da Medine'ye hicret ettiği anlaşılmaktadır.
Ervâ hem Câhitiye döneminde hem müslüman olduktan sonra şeref ve faziletiyle tanınan, görüşlerine başvurulan meşhur kadınlardan biriydi. Babası Abdülmuttalib'in ve Resûl-i Ekrem'in vefatı üzerine söylediği mersiyeler kaynaklarda zikredilmiştir.
Bibliyografya:
İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 42-43; İtin Kutey-be. el-Ma W(Ukkâşe), s. 119. 129; Hâkim, el-Müstedrek, IV, 52; İbn Abdülber. el-İstî'âb, IV, 224-228; İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, VII, 7-8; Ze-hebî, A'lâmü'n-nübelâ, I, 315; II, 272; Heyse-mî, Mecma'u'z-zeuâ'id, IX, 255; İbn Hacer, et-İşâbe. IV, 227; Kehhâle. A"lâmü'n-nisâ3, Di-mask 1379/1959, I, 32-34; Ziriklî. et-A'lam, I, 280; Mehmed Zihni, Meşahîrü'n-nisâ, İstanbul 1294, 1,26-27; el-Kâmüsü'l-İslâmt, I, 74.
ERVÂ BİNT KÜREYZ
Ummü Osman Ervâ bint Küreyz b. Rebî'a Hz. Osman'ın annesi, sahâbî.
Resûl-i Ekrem'in halası Ümmü Hakîm Beyzâ bint Abdülmuttalib'in kızıdır. Câhiliye döneminde Affân b. Ebü'l-Âs ile evlendi. Ondan Osman ile Âmine adlı bir kızı oldu. Affân'ın ölümünden sonra Uk-be b. Ebû Muayt ile evlendi. Ondan da Velîd, Umâre, Hâlid, Ümmü Külsûm, Ümmü Hakîm ve Hind adlarında altı çocuğu dünyaya geldi. Çocuklarının hemen hepsi İslâmiyet'i kabul etti.
Ervâ'nın Mekke'de Hz. Ebû Bekir, Talha, Zübeyr, Abdurrahman b. Avf ve Am-mâr b. Yâsir'in anneleriyle birlikte İslâmiyet'in ilk yıllarında müslüman olduğu rivayet edilmektedir. Kızı Ümmü Kül-sûm'dan sonra Medine'ye hicret etti ve ölünceye kadar orada yaşadı.
Hz. Peygamber'e biat eden kadınlar arasında yer alan Ervâ Hz. Osman'ın halifeliği yıllarında (644-656) doksan yaşında iken Medine'de vefat etti ve Bakî' Me-zarlığı'na defnedildi. Ölüm tarihi bilinmemektedir.
Bibliyografya:
İbn Sa'd, et-Tabakât, VI, 24; VII, 476; VIII, 45, 229; İbn Hazm, Cemhere, s. 74-75; İbnü'I-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, VII, 8; İbn Hacer, et-İşâbe, IV, 228; Mehmed Zihni, MeşâMrü'n-nisâ, İstanbul 1294, s. 27; Koksal, İslâm TanTıi I Medine), VI, 261-262.
ERZAK139
ERZEN. İSMAİL HATİP
(1882-1968) Son devir din âlimlerinden.
13 Nisan 1882'de Siirt'te doğdu. Babası ulemâdan Şeyh İbrahim Efendi, annesi Halime Hanım'dır. Molla Hasan Hatipzâdeler diye tanınan ve birçok âlim ve şeyh yetiştiren bir aileden gelmektedir. Nesebinin Şeyh Abdülkâdir-i Geylânrye ulaştığı söylenir. Siirt'te mahalle mektebinden sonra rüşdiyede, ayrıca Ha-lefiyye, Rahîmiyye ve Sâlihiyye medreselerinde tahsil gördü. Babası İbrahim Efendi ve Müderris Hasan Efendi ile Siirt müftüsü ve Millî Meclis âzası Halil Hulki Efendi onun ilk hocalarıdır. Daha sonra Erzurum müftüsü Lutfullah Efendi, Yetim Hoca Efendi ve Taşkesanlı Ziyâed-din Efendi'den ders aldı. Ardından Mısır'a giderek Ezher Üniversitesi'nde yedi yıl İslâmî ilimleri tahsil etti. Bu sırada Türk talebe yurdunda kalan öğrencilere hadis ve fıkıh usulü ile akaid dersleri okuttu. Ayrıca biri Matbaatü's-saâ-de olmak üzere iki matbaanın başmu-sahhihliğinde bulundu. Sevkânî'nin h-şâdü'l-fuhûl'ü ile140 Celâled-din es-Süyûtî'nin Hüsnü'l-makşıd îî cameh'I-mevîid adlı risalesi onun tas-hihiyle basılmıştır.
1909 yılında Mısır'dan dönen İsmail Hatip 1916'ya kadar Ma'mûretülazîz Sultanîsi, bu tarihten 1921 "e kadar da Sivas Sultânîsi'nde Arapça muallimliği yaptı. Ayrıca Sivas Dârülhilâfe Medresesi'n-de Arapça dersleri verdi ve Osman Paşa Camii hatipliğini üstlendi. 1921-1960 yılları arasında sırasıyla Yaylak (Urfa). Çermik, Gümüşhane, Sivas. Antakya. Eyüp (İstanbul), Konya ve Malatya müftülüklerinde bulundu.
İsmail Hatip Erzen hayatının son dönemlerinde hastalanmış, tedavi masraflarını karşılayabilmek için kütüphanesini Elazığ'da satışa çıkarmış ve 1968 yılında Ankara'da vefat etmiştir.
Şafiî mezhebinden olan İsmail Erzen Selef yolunu takibe çalışmış, dinin bid'at ve hurafelerden ayıklanması hususunda gayret göstermiştir. Takva sahibi, çalışkan ve sert mizaçlı bir âlimdi. Namazların farzlarından önce İhlâs sûresinin okunmasının caiz olmadığı, mevlid okutma masraflarının fakirlere sadaka olarak verilmesinin daha hayırlı olacağı ve Allah'ın huzurunda tevazu maksadıyla baş açık namaz kılmanın müstahap olduğu görüşündeydi. Erzen bu fikirlerinden dolayı itham edilmiş ve hakkında toplu şikâyetlerde bulunulmuştu. Dinî konularda zamanının âlimleriyle yaptığı Türkçe, Arapça manzum ve mensur yazışmalarında dinî bilgisinin yanında mü-tevazi, ağır başlı ve saygılı oluşu dikkati çeker.
Eserleri. Türkçe, Arapça ve Farsça bilen İsmail Hatip Erzen'in başlıca eserleri şunlardır:
1- Âlem-i İslâm'a Hitap141. Seksen dokuz beyitlik bir manzume olup son Yunan harbinde düşmanla iş birliği yapan kimseleri yermek gayesiyle yazılmıştır.
2- İslâmî Hakikatler142. Halil Öztoprak'ın Kur'ari-da Hikmet Tarih'te Hakikat adlı kitabının bazı bölümlerine cevaptır.
3- Lâmiyyetü'i-Acem.143 Tuğrâf-nin aynı adlı eserinin Türkçe tercümesidir.
4- Bâtınîlerin ve Karmatîienn İçyüzü144. İbn Mâlik el-Ham-mâdî'nin Keşîü'l-esrâri'l-Bâtıniyye ve ahbârü'l-Karâmita adlı eserinin tercümesidir.
Basılmamış eserleri arasında Arapça olarak kaleme aldığı en-Naşrü'l mucav-vel li'l-caşri'l-evvel ve Milaslı İsmail Hakkı Bey'in yeni yazıya dair el-Hattü'l-cedîd adlı yirmi sayfalık risalesine reddiye olarak yazdığı eî-Hattü's-sedîd ü nakdi 'I- hatti 7-cedid adındaki 106 sayfalık risalesi sayılabilir. Ayrıca Sebîlür-reşâd dergisiyle mahallî gazetelerde birçok yazısı çıkmıştır.
Bibliyografya:
TC Diyanet İşleri Başkanlığı Arşivi'ndeki özlük dosyası; Serkîs. Mu'cem, II, 1160; Türkiye Bibliyografyası (1948), İstanbul 1948, s. 597; Türkiye Bibliyografyası (1939-1948), İstanbul 1957, I, 226; II (1962), s. 1866; Abdullah Ceyhan, Sırat-ı Müstakim oe Sebîlürreşad Mecmuaları Fihristi, Ankara 1991, s. 566. 145
Dostları ilə paylaş: |