b) Kurân’ın Tefsiri ile Tevilinin Farkı
Müfessirler ve Kurân ilmi dalında kanaat sahibi olan ilim adamlar arasında tevilin manası ve Kurân tevilinin hakikati hususundaki mevcut ihtilafa dayalı olarak tefsir ve tevilin farkında çeşitli görüşler ortaya atılmıştır.118 Bazıları, tefsir ve tevil eşanlamlıdır derken,119 bazıları tefsiri tevilden daha genel ve umumi kabul etmişlerdir.120 Kanaat sahiplerinin çoğu (ki bunlar tevilin tamamen tefsirden ayrı olduğu görüşündedirler) bu iki kelime arasındaki fark ve her birinin kullanım alanı hususunda farklı görüştedirler. Örneğin bazıları her ikisinin de lafızların mana ve mefhumlarına ilişkin olduğunu kabul etmekle birlikte tefsire, müşkül lafzın muradını keşfetmek121 veya mücmel bir kıssanın şerhi, garip lafızların delaletinin tanımı, iniş sebeplerinin beyanı122 anlamını vermişlerdir. Tevili ise müteşabih mananın beyanı123 veya ayeti zahiri manadan kitap ve sünnete uygun olan muhtemel manaya döndürmek124 ya da iki ihtimalden birini zahir ile mutabık olan manaya döndürmeğe125 özgü kılmışlardır. Bazıları da tefsiri lafzın vazedilmiş manasına has, tevili ise lafzın batini manasının açıklaması olarak bilmişlerdir.126 Bazıları tefsiri kelamın bilimsel sureti yani zihindeki manası, tevili ise onun harici hakikati yani haber cümlesinde haber verilen şey; emir ve nehiy cümlesinde ise emir olunmuş fiil veya terk edilen mahzur olarak tanımlamışlardır.127 Bazı kimseler de tevili lafızların mefhum ve harici örnekleri alanının dışında telakki etmiş ve onu, Kurân’ın Levh-i Mahfuz’da bulunan ve bütün ayetlerin dayandığı yüce hakikati olarak tefsir etmişlerdir.128
Tevil ile tefsirin farkı konusundaki çeşitli görüşlerin ele alınıp, geniş bir yelpazede irdelenip incelenmesinin görüldüğü gibi buradan daha geniş bir mecale ihtiyacı vardır.129 Burada kısaca Kurân tefsiri ile tevili arasındaki farkın beyanına ve Kurân tefsirinin alanının onun tevil alanından ayrı olduğunu kabul ettiğimiz tanımı esas alarak değinmekle yetineceğiz.
Daha önce de zikredildiği gibi tefsir, Kurân ayetlerinin kullanılan mefhumunu beyan etmekten, Yüce Allah’ın muradını da Arap edebiyatı ve muhaveredeki akli temellere dayanarak aşikâr etmekten ibarettir. Kurân’ın tevili ise daha önce geçen (Kurân’ın tevili hakkındaki) ayetlerin zahirinden ve onlarla ilgili rivayetlerden anlaşılacağı üzere Allah ve ilimde derinleşmiş olanlar (Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları) dışında manaları ve örneklerini kimsenin bilmediği bir kısım ayetlerdir.
Bu açıklamaya göre Kurân-ı Kerim’in maarifi iki kısımdır:
1) Arap edebiyatı ve muhaveredeki usule dayanarak herkesin anlayabileceği maarif yani rivayetlerde buna “Kurân’ın zahiri” ve “Zehr’ul-Kurân” denilmiştir.
2) Arap edebiyatı ve muhaveredeki akli temellere dayanarak anlaşılması mümkün olmayan maarif ve onu anlamak için ilimde derinleşmiş olanlara müracaat etmekten başka bir yol da yoktur. Rivayetlerde bu maarife “Kurân’ın batını” ve “Betn’ul-Kurân” denilmiştir. Birinci bölüm tefsirin, ikinci bölüm ise tevilin kullanım alanıdır.130
Tefsire İhtiyaç
Kurân’ın, kendisi için zikrettiği vasıflardan bazıları şunlardır: Beyan,131 Tibyan/Açıklayan,132 Kitab-ı Mübin/Apaçık kitap,133 Apaçık Arapça bir dildir,134 Öğüt alınması için kolay kılınmış.135 Bununla birlikte Kurân ve onun maarifi ile az çok aşina olan her basiret sahibi âlim şunu çok iyi bilir ki; Kurân-ı Kerim’de gizli olan ilimler ve maarifin çeşitli seviye ve aşamaları vardır; ayetlerin onlara delaleti de aynı düzeyde değildir. Bu ilimlerden bir kısmının anlaşılması genel için kolaydır ve ayetlerin onlara delaleti de aşikâr ve bellidir. Öyle ki Arap diline vakıf olan herkes tefsire ihtiyaç duymaksızın bu maarifi Kurân’dan alabilir.136 Eğer haddini bilir de, ilmi mana da tevazu gösterip, kendisini Kurân’ın öğrencisi kabul eder, ona öneride bulunmayıp, kendisini ona hâkim ve önder etmezse137 temiz bir zihin ve saf bir kalple onun maarifi üzerinde tefekkür edip, kendi ilmi ve kapasitesi ölçüsünde bu yüce kitabın hidayet ve nasihatinden nasiplenir.138 Fakat bu yüce kitabın maarifinin bir bölümünün sıradan halkın (hatta bu kitle yeterli düzeyde Arap edebiyatını bilse dahi) kavrayışının çok üstünde bir aşamada bulunması sebebiyle tefsir olmaksızın birçokları için anlaşılması imkânsızdır ve ayetlerin bu maarife olan delaletleri onlara aşikâr değildir. Bu maarifi Kurân lafızları ve ibarelerinden derk edip, anlayabilmek için ciddi manada tefsire ihtiyaç vardır.139 Ya tefsir için gerekli ön hazırlık aşamalarını tamamlayıp tefsir için lazım olan bilgi ve şartları kazandıktan sonra ayetleri tefsir etmeli veya güvenilir müfessirlere ait muteber tefsirlerden faydalanılmalıdır. Bu iki bölüme ek olarak Kurân’ın, müfessirlerin tefsirlerinden faydalanmak veya tefsir için gerekli yeterliliği kazanmak suretiyle maarifine ulaşmanın mümkün olmadığı bir diğer bölümü de vardır ve onu kavramak ancak ilimde derinleşmiş olanlara (Peygambere (s.a.a) ve onun pak vasilerine) mahsustur. Bu bölümdeki üstün maarife ulaşmak ancak ilimde derinleşmiş olanlara müracaat etmekle elde edilen, onlardan nakledilmiş tefsirlerdir ve biz de şu aşamada ondan söz etme durumunda değiliz.
Buraya kadar anlatılanlardan şu neticeye ulaşmak mümkündür: Kurân-ı Kerim lafız ve ayetlerinden onun öğretilerinin anlaşılması açıklık-gizlilik ve kolaylık-zorluk yönünden üç aşamalıdır: Bu üç aşamadan yalnızca birinde tefsire ihtiyaç duyulmazken, bir diğer safhası ise ilimde derinleşmiş olanlara özgüdür. Fakat Kurân’ın önemli ölçüde maarifini içeren ve tefsire ihtiyacı olan bir diğer merhalesi de vardır. Bu üç safhadan oluşan taksim rivayetlerde de belirtilmiştir.140 İşte bu ihtiyaçtan dolayı Kurân tarihi boyunca birçok tefsir tedvin edilmiştir. Bu alandaki temel soru şudur: Bu ihtiyacın sırrı nedir ve hangi faktörler tefsire duyulan bu ihtiyacı ortaya çıkarmıştır? Elbette metinlerin tefsire olan ihtiyacının çeşitli sebepleri bulunduğu ve bunlardan bir kısmının Kurân hakkında anlamsız olduğunun hatırlatılmasında fayda vardır. Örneğin; bazı metinlerde müellifin metin ve o dilin kurallarına yeterli ölçüde hâkim olmayışından veya metni yazdığında bu kurallara riayet etmeyişinden ya da müphem ve gizemli yazma alışkanlığından kaynaklandığı için tefsir ve açıklamaya ihtiyaç duyulmaktadır. Kurân’a aşina olanlar çok iyi bilmektedirler; Kurân’ın hedefi mülahaza edildiğinde ve Allah’ın kelamının fesahat ve belagatin doruğunda olduğu dikkate alındığında Kurân için yapılan tefsirlerin anlamsız olduğu anlaşılmaktadır. Fakat başka sebepler bunun ihtiyaç olduğunu bizlere göstermektedir ve şimdi onlardan en önemlilerine değineceğiz.
Dostları ilə paylaş: |