“ennellahe beriun minel muşrikiyle ve resuluh.” (Tevbe/3) ayetindeki “resuluh” kelimesini yanlışlıkla birisinin, kesreli, yani “resulih” şeklinde okuduğunu duyan Ebul-Esved Duali şöyle dedi: “İmanın artışından sonra azalmasından Allah’a sığınırız…” (Tesis’uş-Şia Li-Ulum’il-İslam, s.57).
967İbrahim Abdullah Rufeyde, en-Nahiv ve Kutub’ut-Tefsir, c.1, s.41.
968Mukaddime-i İbn-i Haldun, s.754; Tesis’uş-Şia, s.57; İbrahim Abdullah Rufeyde, en-Nahiv ve Kutub’ut-Tefsir, s.44; Hena Fahuri, Tarih-i Edebiyat-i Arab, Tercüme-i Abdul-Muhammed Ayeti, s.264.
969İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurdu: “Yazıklar olsun sana ey Kutade! Eğer Kurân’ı kendince tefsir edecek olursan helak olur ve helak edersin!” (Mukaddime-i Tefsir-i Burhan, s.18).
971Rağıb bu konuda şöyle der: “Her kim bu ilimlerde kemal haddine ulaşırsa “Kurân’ı reyine göre tefsir eden” olmaktan çıkar. Kurân tefsirinde bilinmesi vacip olamayan bazı ilimlere sahip olmazsa ve o alanlarda da uzmanlarından yardım alırsa ve onlardan alıntı yapacak olursa İnşaallah Kurân’ı reyine göre tefsir edenlerden sayılmayacaktır.” (Mukaddimet-i Cami’ut-Tefasir, s.97. Ayrıca bkz. el-İtkan, c.2, s.192; Keşf’ul-Esrar Meybudi, c.10, s.79; Mukaddimet-i Tefsir-i Safi, s.32; Sadreddin Şirazi, Mefatih’ul-Gayb, s.512).
972Elbette tefsirle ilgili çeşitli ilimleri öğrenmenin ve zihni bunlarla doldurmanın da Kurân’a görüş yüklemek ve bir nevi reye dayalı tefsir olduğu tasavvur edilmemelidir. Sonuçta boş bir zihinle Kurân’a gidilmeli ve onu anlamak sadedinde bulunmak gerekir. Bu ilimleri taşımak ise Kurân’dan daha fazla ve daha iyi istinbatta bulunmak için zemin hazırlamaktadır.
Seçkin üstatlardan birisinin tabiriyle; “Gerçi Kurân, muhteva açısından diğer ilimlere muhtaç olmadığı gibi delalet yönünden de başkalarının çözüm çabasından müstağnidir ama bu Kurân-ı Kerim’e karşı insanın, vakıf olduğu ilimleri göz ardı ederek ve aynı hiçbir eğitim almamış cahil birisi gibi bilgisizce ona yaklaşmasını gerektirmez. Zira tahmille (yüklemekle) tahammül (taşımak) arasında fark vardır. Doğru olan, insanın kendi beşeri düşüncelerini İlahi vahye tahmil etmemesidir. Çeşitli ilimleri öğrenmek ilmi kapasiteyi genişleteceğinden Kurân bilgileri doğru şekilde tahammül etme (taşıyabilme) zeminini oluşturmaktadır.” (Abdullah Cevadi Amuli, Tefsir-i Mevzu-i Kurân, c.1, s.74).
973Bkz. Muhammed Bakır Hücceti, Se Mekale der Tarih-i Tefsir ve Nahiv, s.38 ve 39; Muhammed Hüseyin Zehebi, et-Tefsir vel-Müfessirun, c.1, s.97.
974A.g.e, s.69-70, yine A.g.e, c.1, s.140.
975Muhammed Hüseyin Zehebi, et-Tefsir vel-Müfessirun, c.1, s.146; Abbas Ali Amid Zencani, Mebani ve Revişha-yi Tefsir-i Kurân, s.54.
976Abbas Ali Amid Zencani, Mebani ve Revişha-yi Tefsir-i Kurân, s.160 ve 161.
977Bkz. Muhyiddin Baltaci, Dirasat fit-Tefsir ve Usulih, s.118; Kasım Kaysi, Tarih’ut-Tefsir, s.64.
978Bu söz, el-Mizan Tefsirinin çok kıymetli metodu olan “Kurân’ı Kurân’la Tefsir” yöntemini görmediğimiz anlamına gelmez.
979Bkz. Muhammed İbrahim Şerif, İtticahat’-ut-Tecdid fi Tefsir’il-Kurân’il-Kerim fi Mısr, s.625 ve sonrası; et-Tefsir vel-Müfessirun, c.2, s.474-491.
982Daha fazla bilgi için bkz. Behauddin Hurremşahi, Tefsir ve Tefasir-i Cedid, s.15-16.
983Muhammed b. Süleyman b. Mesut Kafici, akli ve Kurâni ilimlerde meşhur olan büyük âlimlerdendir. O, aslen Rum’dur. Fakat Mısır’da şöhretin en üst derecesine ulaştı. İbn-i Hacib’in “Kafiye” kitabıyla çok meşgul olduğu için “Kafici” lakabıyla meşhur oldu. (Zerkuli, el-A’lam, c.6, s.150).
984“Tefsiri caiz bilenler, ihtiyaç duyulan ilimlerin sayısında ihtilaf etmişlerdir. Bazıları sözkonusu ilimlerin muayyen bir sayıyla sınırlı olmadığından söz etmişken, bazıları ise bu ilimlerin 15 veya 24 ilimle sınırlı olduğunu söylemişlerdir…” (Kafici, et-Teysir fi Kavaid-i İlm’it-Tefsir, s.145).
985Bazıları belagat ilimlerini de edebi ilimlerden saymışlar. Ancak bazı alimler belagat ilimlerini edebi ilimlerin arzında zikretmişlerdir.
986Suyuti el-İtkan, c.2, s.1209; Rağib İsfahani, Mukaddeme-i Cami’ut-Tefasir, s.94; Keşf’ul-Esrar, c.10, s.679; Muhammed b. Lutfi Sabbağ, Lemehat fi Ulum’il-Kurân, s.125 ve 128; Sabri Mutevelli, Minhec-i Ehl-i’s-Sunnet fit-Tefsir, s.116-118; Suyuti, et-Tehbir fi İlm’it-Tefsir, s.151; Muhammed Hüseyin Zehebi, et-Tefsir vel-Müfessirun, c.1, s.265.
987Zerkeşi, el-Burhan fi Ulum’il-Kurân, c.1, s.102.
988Suyuti, el-İtkan, c.1, s.17-20.
989Suyuti, et-Tehbir fi İlm’it-Tefsir, s.8-13.
990Bkz. Suyuti, el-İtkan, c.1, üçüncü: gece ve gündüz, dördücü: yaz ve kış, beşinci: uyanıkken ve uykuda. Elbette şunu belirtmek gerekir ki; eğer ayetlerin indiği zamanın özelliğinin dikkate alınması, onların anlaşılmasında açıklayıcı bir rol üstlenirse bu başkadır ve onun zaruretinde şüphe yoktur. Bizim buradaki maksadımız, ayetlerin sırf yazda ve kışta veya gece vakti ve gündüz inen ayetler olarak taksim edilmesidir ve bunların kendi başına ayetlerin anlaşılmasında hiçbir rolü yoktur. Elbette eğer bu sınıflandırma, ayetlerin iniş zamanları ve mekânlarını tanımak maksadıyla ve diğer karinelerin de dikkate alınmasıyla birlikte olursa faydalı ve hatta bazı yerlerde zaruri olabilir.
991A.g.e, c.1, s.1209.
992Muhammed Sabbağ, Buhus fi Usul’it-Tefsir, s.61 ve 62; Salah Abdulfettah Halidi, Tasvibat fi Fehm-i Ba’dil-Ayat, s.25.
993Zerkeşi, el-Burhan fi Ulum’il-Kurân, c.1, dokuzuncu tür, s.239.
994Suyuti, el-İtkan, c.1, birinci türden altıncı türe kadar, s.25-75.
995Elbette Suyuti, Kurân ilimlerinin bundan çok daha fazla olduğunu ve bunları birleştirme sonucunda bu sayının 80’e ulaştığı, aksi halde 300’e vardığı kanaatindedir. Bkz. Mukaddeme-i el-İtkan, c.1, s.20.
996Muhammed Reşit Rıza, el-Menar, c.1, s.24.
997Müslim Abdullah Ali Cafer, Eser’ut-Tatavvur’ul-Fikri fit-Tefsir, s.102.
998A.g.e, s.102.
999Zerkeşi, el-Burhan fi Ulum’il-Kurân, c.2, s.289.
1006Her üç ilim de, kelimelerin birbiriyle olan münasebetlerinden söz etmektedir. Ama sarf ilminde iki kelimenin heyet ve şekli arasındaki münasebet konu edilirken, iştikak iliminde iki kelimenin kökeni ve maddesi arasındaki tenasüp ve uyumluluk ele alınır. Lügat ilminde ise bunların manalarından söz edilir.
1007Çelebi iştikak ilmini şu şekilde tanımlıyor: “İştikak ilmi, kelimelerin kökeninin medlulünden külli şekilde ve onların özel şekillerinin manaları için vaz edilmiş ve aynı zamanda bu kelimelerin her birinin terkibinden ve özel şekillerinden hususiyetle bahseden ilimdir.” Çelebi (Hacı Halife) Mustafa, Keşf’uz-Zünun, c.2, s.1556. “İştikak yani türetmedir, ortak kökten gelen sözcükleri aynı beyitte kullanmaya dayalı söz sanatıdır.”
1008Bu ilim, Arap dilinde fazla kaleye alınmamış ve müstakil bir ilim olarak da tedvin edilmemiştir.
1009Suyuti, el-İtkan, c.2, s.1209.
1010Zerkeşi, el-Burhan fi Ulum’il-Kurân, c.1, s.396 ve 399.
1011Mesela; İbn-i Kuteybe’ye ait Garib’ul-Kurân, Ali b. Ebutalib’e ait el-Umde fi Garib’il-Kurân, Secistani’ye ait Garib’ul-Kurân, Ferra’ya ait Meani’l-Kurân, Zeccac’ın Mean’il-Kurân kitabı, Rağıp İsfahani’nin Müfredat kitabı, Tureyhi’nin Mecme’ul-Bahreyn’i ve Ali Ekber Kureşi’nin Kamus-u Kurân kitapları bunlardandır.