Eserin özgün adı: روش تفسیر قران Reveş-i Tefsir-i Kur’an Yayın Yönetmeni


Sahih Kıraati Teşhis Etme Ölçütleri



Yüklə 3,24 Mb.
səhifə44/249
tarix03.01.2022
ölçüsü3,24 Mb.
#47656
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   249
Sahih Kıraati Teşhis Etme Ölçütleri

Bazı Kurân ilimleri uzmanları sahih kıraati, İslam’ın başlangıcından bugüne kadar Müslümanlar arasında mütevatir olan metne mutabık kıraat bildikten259 sonra şöyle demişlerdir: Tefsir yaparken aşağıdaki ölçütler esasına dayanarak sahih kıraat tanınmalı ve ona göre tefsir yapılmalıdır:

1- İslam tarihi boyunca mütevatir olarak nakledile gelmiş yazılı Kurân’la, kelimelerin maddesi, şekli ve ayetlerdeki yerleri ile mutabık olması.

2- Kıraatlerin ihtilafında, halkın geneli arasında sineden sineye nakledilmiş olan eski ve yeni yazılı Kurân’larda kaydedilmiş kıraat ölçüdür.

3- Halkın ekseriyetinin kıraatine ulaşmanın yollarından biri, tanınmış kârilerin hepsi veya çoğunun ittifakıdır.

4- Sözü geçen hususlarda iki veya birkaç kıraat eşit seviyede olursa tercih Arap dili kaidelerine daha uyumlu, daha fasih ve Arapçada daha yaygın olanladır.

5- Uymamız için kati delili olan her kıraat daha fasih, senet açısından da daha güçlü ve sağlamdır.260

Bu görüş hakkında aşağıdaki noktaları hatırlatmakta yarar vardır:

a) Mevcut olan fiili Kurân’ın her yönden, hatta kıraat açısından (ki bu kelimelerin şekli, bazen de maddesi ile alakalıdır) mütevatir oluşunun daha önce kritiği yapıldı.

b) İkinci nokta ise “kıraat ihtilaflarında halk ekseriyetinin kıraati ölçüdür” sözü reddedildi ve denildi ki: Bazı durumlarda halkın arasında iki veya birkaç kıraat yaygın olmuştur. Dolayısıyla halkın geneli arasında yaygın olan kıraat tek bir kıraat değildir ki onu ölçü kılalım.

c) Kıraat ihtilafının söz konusu olduğu yerlerin çoğunda bütün kârilerin üzerinde ittifak ettiği bariz bir mısdak yoktur. Bu tür yerlerde kâriler arasında görüş ayrılığı vardır. Çoğunluğunun ittifakı da asla o kıraatin Peygamber Efendimizin (s.a.a) kıraatine mutabık olduğunun delili sayılamaz. Örnek olarak nasıl diyebiliriz ki: “malik-i yevm’id-din”261 ayetinde yedi kâriden beşi “malik-i yevm’id-din” şeklinde okumuş o yüzden bu kıraat sahih ve muteber sayılmıştır ama Asım ile Kesai’nin kıraatı olan “melik-i yevm’id-din” telaffuzu ise çoğunluğa aykırı ve halkın ekseriyetinin kıraatine muhalif olduğu için itibarsızdır?

d) Arap dili kaidelerine daha uygun, daha fasih ve daha yaygın olanın tercihi konusu da eleştirilemez değildir. Çünkü tercih noktası unvanıyla ancak ayetlerin nazil olduğu zamandaki yaygın olan kaidelerle uygunluğu ileri sürülebilir. Fakat elimiz altında bulunan yeni tedvin edilmiş edebiyat ve gramer kanunlarına uyum tamamen içtihat ve görüşe dayalı bir konudur ve hata payı vardır. Örnek olarak; “in hazani le sahiran”262 ayetindeki günümüz telaffuzu “hazani” şeklinde “elif” ile yazılmış ve o şekilde de okunmaktadır. Fakat Arap edebiyatının düzenlenmiş kurallarına göre “hazeyni” olarak “ya” ile yazılıp okunmalıdır.263 Elbette eğer bu ölçüden böyle bir kıraatin zan bakımından tercihi kastedilirse bunda bir her hangi bir sıkıntı olmaz. Ama bu yolla gerçek kıraatin teşhisi imkânsızdır.264

e) “Uymamız için mutlak delili olan her kıraat daha fasih ve daha sağlamdır.” sözündeki mutlak ve kati delilden maksat eğer gerçek kıraati gösteren delil ise bu söz doğrudur. Fakat maksat bizi söz konusu kıraati okurken ve hatta amel ederken göz önünde bulundurmak zorunda bırakan delil ise o zaman bu söz eleştiri ve incelemeye açıktır. Zira okuyup, amel ederken bir kıraati göz önünde bulundurmanın gerekliliği o kıraatin daha fasih ve senedinin daha sağlam olduğu zaruretini doğurmaz. Mesela muteber bir rivayete dayalı olarak Kurân’ı özel bir kıraate uygun şekilde tilavet etmenin zaruri olduğu ispat edilebilir; ancak bu zaruret, onun gerçek kıraat olduğu anlamını ispat etmez. Bu durumda söz konusu kıraatin gerçek kıraat olduğu sabit olmadığından onun daha fasih ve senet açısından daha sağlam olduğu da ispat edilemez.

İkinci Kaide:


Nüzul Zamanındaki Kelimelerin Mefhumlarını Dikkate Almak

Her cümlenin kelimelerden oluştuğu ve her kelimenin de kendisine has bir anlam ve mefhumu olduğu gerçeğine binaen bir cümleyi anlamanın şartı içerisinde bulunan sözcük ve müfredatın anlam ve mefhumlarına vakıf olmaktır. Öyleyse müfessir, Kurân-ı Kerim’de yer alan sözcüklerinin (hatta harflerin) manalarına çok iyi hâkim olmalı ve bu sözcüklerin özelliklerini dikkate alarak ayetleri tefsir etmelidir.265 Sözcüklerin mefhumlarına vakıf olmak için aşağıdaki noktaları dikkate almak gerekir.


Yüklə 3,24 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   249




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin