| Hizmet Ahlakı - 20-21-22 Kasım 2015 www.kalpehli.com
HİZMET AHLAKI
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيم
أَجْمَعِينَ وَصَحْبِهِ وَآلِهِ مُحَمَّدٍ سَيِّدِناَ عَلىَ وَالسَّلاَمُ وَالصَّلاَةُ الْعَالَمِينَ رَبِّ لِلهِ اَلْحَمْدُ
Hizmet Ne Demektir?
Cenab-ı Hakk’ın rızası için yapılan iyiliklere hizmet denir. İyilik sadece insanlara değil, diğer canlı varlıklara da yapılabilir. Nefes alıp veren her canlı hizmette hedeftir. Susuz bir insana su vermek kadar, içi yanmış bir hayvanı sulamak da hizmettir. Bunun için tarihimizde, insanlara hizmet için kurulmuş vakıfların yanında, diğer canlıların ihtiyaçlarını görecek vakıflar da kurulmuştur.1
Hizmet, peygamberlerin ahlâkı, velilerin meşrebi ve Allah’a ulaşmak isteyenlerin mesleğidir. Hizmet, müminin aynası, Müslümanlığın ölçüsü, güzel ahlâkın mihengidir.2
Hizmet ili ilgili Ayetler:
“Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”3
“Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı.”4
“Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.”5
Hizmet ili ilgili Hadisler:
"İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır”6
“Bir kul din kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allah da onun yardımında olur.”7
"Sadakaların en faziletlisi, Allah yolunda hizmet etmektir."8
"Bir topluluk içinde en büyük sevabı, onlara hizmet eden alır."9
Gavs Hazretleri (k.s) hizmet konusunda şu uyarılarda bulunmuştur:
“Allah’ın (c.c) dinine hizmet hususunda bizlerle birlikte siz de çalışın. Eğer siz bize bu uğurda yardımcı olmazsanız Allah (c.c) meleklerini bizlere yardımcı kılar. Hizmet yerde kalmaz. Ancak size bu hizmetlerin verilmesi ihtiyaç olduğundan ziyade Allah’ın müminlere olan şefkat ve merhametidir.”
Hizmet ahiret rızkı içindir. Ahiret elbisesi hizmettir. Kefen ahiret elbisesi değildir, kefen çürür.10
Hizmete çıkmış kişi eve dönünceye kadar zikir halindedir.11
Koşacağız, yorulursak bir başkasına devredelim. Ama samimi olalım. Hizmet aşkımızı devamlı tazeleyelim.12
Hizmet Allah İçin Yapılmalıdır.
Hizmet yüce bir makamdır. Ancak hizmet kadar, hizmette niyet de önemlidir. Zira niyetsiz yapılan çok değerli bir amel bile Allah Teâlâ katında değersizdir. Hizmet sırf Allah rızası için yapılmalıdır, nefsin arzu ve istekleriyle yapılan bir hizmet hezimetten öteye geçmez.
Niyetin sağlam olmadığı bir işte riya olur, gösteriş karışır. Bu durumda yapılan hizmet karşılığında sevgi istenir, övgü beklenir. Artık bu kişi hevâ ve hevesiyle hareket eder, hizmet edeceği yerde hizmete engel olur, sevinçli ve kızgın olduğu zamanlarda hizmetin gerektirdiği edebe riayet edemez. Doğru ve sağlam bir niyetle hizmet eden ise gerek sevinçli gerek kızgın olduğu hallerde bile hevâ ve hevesinin etkisi altında kalmaz. Hiçbir kınayıcının kınaması onu Allah yolunda bildiğini yapmaktan alıkoyamaz.
Unutmamak gerekir ki sağlam bir niyetle yapılmayan hizmetler neticesiz kalır. Hizmet sırf Allah rızası için yapılmalıdır. Niyet hâlis olmazsa sabun köpüğü üzerine yapılan binaya benzer. Bir türlü temel tutmaz.
Gavs-ı Sânî k.s., “Her ne olursa olsun Allah Teâlâ için niyet kurun. Niyetsiz amel ne işe yarar. Hz. Ebû Bekir’in ameli diğer sahabilerin amellerinden daha fazla değildi. Fakat Sıddık-ı Ekber sadakat ve teslimiyette üstündü. İşte Hz. Ebû Bekir’i yüce yapan da bu sadakati ve teslimiyeti idi” sözleriyle ne yapmamız gerektiğini özetlemektedir.13
Hizmet ehli, hizmet için gönlünü ortaya koymalıdır. Gönülsüz hizmet ve ibadet olmaz. Gönülsüz yapılan hizmet için, hayır ve sevap yazılmaz. Çünkü güzel amelin birinci şartı iman, ikinci şartı iradedir. Yani gönlün hayırlı işe istek ve sevgi ile katılması gerekir. Sonra ameli usulüne ve edebine göre yapmak gelir.14
Gavs-ı Sânî (k.s) buyurmuştur ki: Hizmet canı gönülden olacaktır. Gaye Hz. Muhammed'in (s.a.v) ümmetine hizmettir.15
Kıssa: Nasıl hizmet ettiğimi görürdü
Hace Alaüddin şöyle anlatır:
- Bir keresinde Şah-ı Nakşibend Hazretleri yine Karaşi’deydi. Bu sırada Kasr-ı Ârifan’daki evine, bir müridini görevli bırakmıştı. Bu mürit, evin hizmetini görecekti. O gün mürit, tarladan getirmiş olduğu odunları Hace Hazretlerinin evine bıraktı. Bir yandan kendi kendine söyleniyordu:
- Şimdi, Hace Hazretleri burada olsaydı ne güzel olurdu. En azından nasıl hizmet ettiğimi görürdü. Hizmetim de yerine ulaşırdı!
Karaşi’de bulunan Şah-ı Nakşibend Hazretleri ise dervişlere sohbet ediyordu. Mâna âleminin perdesi aralanmış, bu hâdise Hace Hazretlerine malûm olmuştu. Sohbet sırasında Şah-ı Nakşibend Hazretleri müritlere şöyle diyordu:
- Bu müridin, istemeye istemeye evimize getirdiği odunları ev halkımız kabul etmedi. Getirdiklerinin, kabul edilmesi için rica ettiyse de olmadı. Bu yüzden zihni karıştı. Belki bir müddet sonra o, yanımıza gelir!
Karaşi’deki dervişler, o günden sonra bu müridin geleceğini beklemeye başlamışlardı. Gerçekten aradan üç gün geçti, o derviş Karaşi’ye geldi. Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin anlattıklarını bilen dervişler; bu müride, Kasr-ı Ârifan’dan geliş sebebini ve orada olup-bitenleri sordular. O Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin anlattıklarını aynen anlattı.16
Muhammed Diyâüddin hazretleri (k.s.) insanlara sohbet eden birine şöyle nasihat etmiştir:
- Sen Allah için hizmet edip etmediğini anlamak istiyor musun? O zaman, senden daha büyük bir âlim gelse ve o bir şeyler anlatsa, o vakit üzülür müsün, sevinir misin? Eğer o konuştuğunda, ben sustum diye üzüldüysen, bu yaptığın hasettir. Yok eğer, "Ben bu kimse kadar anlatamazdım. İyi ki geldi, ümmet-i Muhammed (s.a.v) istifade etti" diye düşünürsen, bu yaptığın Allah için hizmettir.17
Hizmet Allah’ın Bir Emanetidir.
Hizmetin her türlüsü, yapılması ve korunması istenen ilâhî bir emanettir. Bu emanet onu güzel koruyan ve hakkını verenler için bir rahmettir. Çünkü kul, yüce Rabb’inin emrettiği işleri yaparken, sırf Rabb’inin rızası için başkasının ihtiyaçlarını giderirken öyle büyük bir ahlâkı temsil eder ki Allah Teâlâ onunla meleklerine övünmektedir. Bu durumda, hak yolundaki küçük bir hizmet, büyük bir rahmetin sebebi oluyor demektir.18
Hizmet edene hizmet edilir
İslâm ahlâkının temeli, ihlâs ve muhabbetle Hak Teâlâ’ya yönelmektir. Bu yönelişin en önemli nişanı da hiç kuşkusuz O’nun yolunda O’nun kullarına hizmet etmektedir. “Hizmet eden himmete nail olur” düsturunca hizmet, gönülleri ilâhî zirvelere ulaştıracak büyük bir basamaktır. 19
Kıssa: Bir Sıkıntıyı Gidermek...
Rivayet edildiğine göre Abdullah b. Abbas (r.a), Mescid-i Nebevî’de itikâfa girmişti. Yanına bir adam geldi, selâm verdi ve oturdu. İbn Abbas (r.a) adamın yüzüne baktı, onu biraz kederli gördü ve,
- Ey falanca! Seni kederli ve üzüntülü görüyorum, bir sıkıntın mı var. diye sordu. Adam,
- Evet ey Allah Resülü’nün amcasının oğlu! Falancanın üzerimde velâ hakkı var, para karşılığında beni hürriyetime kavuşturdu. Fakat şu kabirde yatan Peygamber hakkı için söylüyorum, üstlendiğim borcu ödeyecek gücüm yok, dedi. İbn Abbas (r.a),
- Ona senin hakkında konuşsam olur mu, diye sordu. Adam,
- İstersen bir konuş, dedi. İbn Abbas (r.a) hemen ayakkabılarını giydi, mescidden çıktı. Adam,
- İtikâfta olduğunuzu unuttunuz herhalde, diye hatırlatmada bulundu. İbn Abbas (r.a),
- Hayır unutmadım. Fakat ben şu kabirde yatan Hz. Peygamber’den (s.a.v) işittim. O aramızdan ayrılalı çok geçmedi. Bu arada İbn Abbas’ın gözlerinden yaşlar boşandı. Sözüne devam etti: Resûlullah(s.a.v) şöyle buyurdu:
- Kim bir din kardeşinin ihtiyacını gidermek için yürür ve sıkıntısını giderirse bu yaptığı onun için on senelik itikâftan daha hayırlıdır. Hâlbuki kim Allah rızası için bir gün itikâfa girse Allah Teâlâ onunla cehennem ateşi arasında üç hendek koyar. Her bir hendeğin arası doğu ile batı arası kadar uzaktır.20, 21
Hizmet Ehli Kavminin Efendisidir
Hizmet, bir taraftan başkalarına faydalı olmaya vesile olurken, diğer taraftan da gayret ve ihlâsları nisbetinde hizmet edenlerin feyiz alıp yükselmelerini sağlar. Böylece belki de hizmet sebebiyle kazandıkları fayda, hizmetlerinde bulundukları kişilerden daha fazladır. Hz. Peygamber’in (s.a.v), “Bir kavmin efendisi, onlara hizmetkâr olandır”22 buyurmuş olması buna işarettir.
Hizmetin faydası en çok bize olduğuna göre, hizmetten geri kalmamalıyız ve hizmet hususunda da seçim yapmamalıyız. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) bütün insanlığı hizmet hedefi göstermiş ve şöyle buyurmuştur:
“Bütün halk Allah’ın bir ailesi durumundadır. Bu aile içindeki insanların en hayırlısı onlara en faydalı olandır.”23
Tâbiînden Muhammed b. Suka buyurmuştur ki: “Bir insan müslüman kardeşinin ihtiyacını görürse, Allah Teâlâ da ona çok yüksek dereceler verir, o kimse çok yüksek derecelere yükselir.”24
Hizmet nimettir.
Hizmet ehli bir insan, yaptığı ve yapacağı her şeyi salih ve hâlis bir niyetle yapar. Hizmeti nimet bilir, karşılıksız yardımda bulunmayı ganimet bilir, fedakârlığı cennetin yollarından biri olarak kabul eder, başkalarını kendisine tercih etmekle huzur bulur. Hizmetin faziletini bildiği için onu nâfile ibadetlere tercih eder.25
Gavs-ı Sânî (k.s) hazretleri “Hizmet nimettir” diyerek büyük ve önemli bir gerçeğe işaret etmişlerdir. Çünkü insanın hizmeti hem kendine hem de etrafına faydalı olur; yeter ki niyeti halis olsun.26
Hangi hizmetin nimet olacağını ise Alî Râmitenî hazretlerinin (k.s) aşağıdaki sözü en güzel şekilde açıklamaktadır.
Büyük ârif Pîr-i Nessâc Ali Râmîtenî (k.s) diyor ki: "Minnetle (başa kakmak suretiyle) hizmet eden çoktur. Ancak hizmeti nimet bilenler pek azdır. Siz hizmette bulunma fırsatını ele geçirmiş olmayı nimet bilir ve hizmet ettiklerinize minnettar kalırsanız, herkes sizden memnun olur ve sizden şikâyet edenler azalır..."27
"Hâcegân yolunda içinde bulunulan vaktin icabı neyse ona göre davranılır. Gönül almaya vesile olacak bir hizmet, zikir ve murakabeden önce gelir. Bazıları nâfile ibadetlerle uğraşmanın hizmetten üstün olduğunu zannederler. Hâlbuki gönül feyzini temin eden şey Allah için başkalarına hizmet etmektir."28, 29
Hakk yolunda hizmet ehli olan kimse, güzel bir makâm ve Allah'tan gelecek hoş bir nasib sâhibidir. Hizmet ehlinin ve yaptığı hizmetin faziletini anlatan bir haberi bize, Şeyh Ebû Zur'a, babası kanalıyla, Ebû Hureyre (r.a.)'den nakletti. Ebû Hureyre (r.a) demiştir ki:
"Bir yolculuk esnasında Rasûlullah (s.a.v) "Merru'z-Zahran" da iken kendisine bir miktar yiyecek getirildi. Allah Resûlü (s.a.v), Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer'e:
"Geliniz yiyiniz." buyurdu. Onlar:
"Biz, oruçluyuz" dediler. O zaman Efendimiz (s.a.v) diğer oruç tutmayanlara:
"Arkadaşlarınızın yükünü hazırlayın, yüklerini yüklemeye yardımcı olun. Siz de yaklaşıp yiyiniz!”30 buyurdu
Allah Resûlü (s.a.v) bu sözüyle, şunu demek istedi: "Siz, nâfile orucunuz sebebiyle hizmetten zayıf düştünüz ve size hizmet edecek kimselere muhtaç oldunuz. Yiyiniz de (başkalarına hizmet ederek) kendi nefsinize hizmet etmiş olunuz; yol ve amel sevâbınız sizin olsun."31
Kıssa: Hizmetin Üstünlüğü
Sıcağın pek şiddetli olduğu bir seferde Hz. Peygamber (s.a.v) uygun bir yerde konaklamışlardı. Sahabenin bir kısmı oruçlu, bir kısmı değildi. Oruçlu olanlar yorgunluktan uykuya daldılar. Oruçlu olmayanlarsa oruçlulara abdest için su taşıdılar ve gölgelenecek çadırlar kurdular. Bunun üzerine Allah Resülü (s.a.v),
“Bugün oruç tutmayanlar sevapları alıp götürdü ” 296 buyurdu.
Ebû Kılâbe (r.a) şöyle rivayet ediyor:
“Resûl-i Ekrem’in (s.a.v) huzurunda bir adamdan bahsedildi ve,
- Ey Allah’ın Resûlü, o adam bizimle beraber hacca gitti. Kervan bir yere indiğinde zikir ve tesbih ile meşgul olur, namaz kılardı. Kafile hareket edinceye kadar ibadete devam ederdi. Hareket halinde böyle zikir ve tesbihle meşgul olurdu, dediler. Hz. Peygamber (s.a.v),
- Onun hayvanım kim doyururdu? diye sordu. Sahabiler,
- Biz doyururduk, dediler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
- Öyle ise bırakın şunu övüp durmayın. Hepiniz ondan hayırlısınız. O sadece size yük olmuştur! ”32, 33
Hizmetteki Edep
Hizmette edep, hizmetten daha üstündür. Bütün ibadetler, hayır hasenat ve hizmetler ancak edep ve ihlâsla fayda verir. Tüm işler edeple güzelleşir ve ihlâsla değer kazanır. Salih ve hayırlı ameller önemli olduğu kadar, bunları edeple yapmak da bir o kadar önemlidir. Her ibadetin kendine has usul ve edebi olduğu gibi, hizmetin de kendisine has edep ve ölçüleri vardır. Bunun içindir ki büyükler hizmetin belli edep ve usullere uyularak ifa edilmesinin lüzumunu beyan etmek sadedinde şöyle buyurmuşlardır:
“Hizmet mühimdir; fakat hizmette edep daha mühimdir.”
Yapılan hizmetin Hak katında kabulü, kalpteki ihlâs ve kalıptaki edebe bağlıdır. Zâhiren muazzam görünen nice hizmetler, içteki ihlâs ve dıştaki edebin olmayışıyla değersiz kalır.34
Gavs-ı Sânî (k.s):
Sâdâtların istediği gibi hizmet etmek isteyen kişi hilim ve yumuşaklık göstermelidir. Sûfîlerin sırtına basmayalım.35
Gavs-ı Sânî (k.s):
Allah yolunda yapılan hizmette kendi çıkarlarını gözeten kimse cehennemde yerini hazırlıyor demektir.36
Hiçbir hizmet küçük ve değersiz görülmez
Hizmet ehli, her türlü hizmeti kendisine nimet ve ganimet bilmelidir. Hiçbir hizmeti küçük ve değersiz görmemelidir. Olabilir ki herkesin küçük gördüğü bir hizmetin içinde yerlere ve göklere sığmayacak kadar büyük ecir ve ilâhî mükâfatlar gizlenmiştir. Nitekim büyük ârif Ebû Abdullah Rugandî (k.s) şöyle derdi:
"Sakın size verilen herhangi bir hizmette seçme yapmaya kalkmayın. Hiçbir hizmeti de küçük görmeyin! Hizmet, hizmettir, küçüğü büyüğü olmaz. Size ehemmiyetsiz görünen bir hizmet, Allah katında çok ehemmiyetli olabilir. Allah'ın rızasının hangi hizmette bulunduğu da bilinmez! Onun için maksadına ve Allah'ın rızasına ulaşıncaya kadar size verilen hizmete devam edin. Allah dostlarına hizmet eden herkes, ondan himmet, feyiz ve bereket alır. Bu arada nail olduğunuz nimetler ve mazhariyetler de sadece şükür ve hizmetinizi artırsın."37
Hizmet ehli nefsini değil hizmeti düşünür
Hizmet ehli nefsini değil hizmeti düşünür. Hizmet ayağa kalksın diye, gerekirse nefsini ayaklar altına serer. Bu yolda Allah için tevazu gösterip alçak gönüllü olan kimselerin başı Arş'a değer. O kimseyi yüce Allah sever, Hak aşıkları över. Bu şeref de ona yeter.
Hizmet ehli yumuşak ve güler yüzlü olmalı
Hizmet ehli yumuşak ve güler yüzlü davranmalıdır. Sert ve kaba davranışlar ile hiç kimse başarıya ulaşmamıştır. Sevgi ile muamele şarttır. Hizmette karşımızdaki insanın davranışı değil, bu işin hatırı göz önünde bulundurulur. Hizmet ettiğimiz insanların sert ve geçimsiz olmaları karşısında, bize sadece daha fazla sabırlı olmak ve yumuşak davranmak düşer.
Hizmette kin, intikam, acelecilik, düşmanlık, haset ve ihanet olmaz. Hizmet, ihlas kadar edebe ve sevgiye muhtaçtır. Dili acı, yüzü sert, kalbi katı, gönlü dar olan kimse, hizmet edeyim derken hezimete sebep olur. Kalpleri toplamak yerine dağıtır, ısındırayım derken soğutur ve sevdirmek yerine nefret ettirir.
Hizmet içindeki kardeşler birbirlerine edep içinde şefkat ve merhametle davranmalı, acı sözden, asık yüzden çekinmeli, hizmet arkadaşları için istiğfar ve hayır dua etmelidir. Bir mümin diğer mümin kardeşi için hayır dua ediyor ve Allah’tan onun affedilmesini istiyorsa Allah’ın rahmetini üzerine çekmiş demektir. Hizmette hedef nokta kalplerin kaynaşmasıdır.
Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, hizmet için yola çıkan kimsede şu niyet ve ahlakların bulunmasını gerekli görmüştür:
1-Allah rızası için yola çıkmak.
2-Başındaki imama ve başkana itaat etmek.
3-Sevdiği malından Allah rızası için kardeşlerine infak ve ikram etmek.
4-Beraber olduğu arkadaşlarıyla iyi geçinmek, onlara yumuşak davranmak.
5-Fitne ve fesattan çekinmek.
Kim böyle yaparsa onun bütün uykusu ve uyanıklığı hayır olur kendisine sevap getirir. Kim de övünmek, kendini sevdirmek ve gösteriş için yola çıkar, başındaki imamın sözünü dinlemez, insanların arasını açar ve yeryüzünde fesat yayarsa onun elde edeceği hiç bir hayır yoktur.”38
Hak yolu, kardeşini kusuruyla birlikte sevme yoludur. Bu yol, vermeyene verme, gelmeyene gitme yoludur. Bu yol, canla başla hizmet edip sonunda kendi kusuruna istiğfar etme yoludur.
Allah (c.c) katında değerli olan hizmet ehlidir.
Kendisini başkalarından kıymetli görenin ve bunun için herkesten hizmet bekleyenin Allah katında gübre kadar değeri yoktur. Cenab-ı Hakk’ın katında ve halkın yanında kıymetli olmak isteyen kimse, hizmete talip olmalıdır. İnsana verilen sevgi başkasına merhamet içindir. İkram edilen nimet, cömertlik içindir. Akla verilen feraset adalet içindir. Vücuda verilen kuvvet, Hakk’a ibadet, halka hizmet içindir.39
Gavs-ı Sâni Hz.leri (k.s) bir sohbetlerinde buyurdular ki: Şeriata kesinlikle uyun. Hissî ve duygusal davranmayın. Sûfîlerin çoğu ne yaptığınızı (hizmet olarak) bilmeyebilir. Sıkıntılarını Allah (c.c) bilsin. Başkalarının lafları sizi yıldırmasın. Her türlü sitem, sıkıntı, suçlama olacak, bunları yaşayacaksınız. Yaptığınızı Allah'ın (c.c) rızası için, sevdiğiniz zatın hatırı için yapın. Mükâfatını Allah (c.c) versin. Sabırlı ve mantıklı olun. Hep beraber istişare yaparak karar verin.40
Öte yandan Gavs-ı Sânî (k.s) hazretleri, hizmet ehline şu uyarılarda bulunmuştur: “Başkalarına hizmet etmek isteyenler, kendilerini ıslah etsinler yeter. Çünkü nefsini ıslah eden kimse başkalarına fayda verebilir ve güzel şeyleri temsil edebilir. Allah dostları, nefislerini ıslah edip güzel ahlâkı elde ettikleri için Allah (c.c) yolunda insanlara büyük faydaları dokunmuştur. En büyük hizmet, güzel ahlâklı ve edepli bir insan olmaktır."41
Hizmet işlerinde bir başarı elde eden kimse, tevazu ve edebe sarılmalıdır. Hizmet ehli nefsini o işin tek ehliyetlisi olarak görmemelidir. Aksine, “Nefsim, bu işin daha güzel yapılmasına engeldir” diye düşünmelidir.42
Arifler der ki: Bir kimse yüce Allah'a ne kadar yakın ise o derece insanlara yakın olur, fayda verir, hizmet eder, yüklerini çeker, zahmetlerine sabreder. Kâmil mürşidler, manevî miraçlarını tamamladıktan sonra halkın arasına hizmete gönderilirler. Çünkü imanın ve miracın şükrü Allah için Allah'ın kullarına hizmettir. Arifler Allah'tan aldıkları manevi nimetleri mümin kardeşleriyle paylaşırlar. Böylece o nimete şükretmiş olurlar.43
Müride gereken edeplerden biri de, dervişlere (sûfîlere) hizmet ederken onların kendisine verdikleri bütün eziyetlere sabretmektir. Mürid ruhunu onların yoluna feda etmesi gerektiğine inanmalıdır. Onlara yaptığı hizmet karşılığında kendisine bir teşekkür etmediklerinde, onların gönüllerini hoş etmek için kusurundan dolayı özür dilemeli ve suçunu itiraf etmelidir.
Mürid kendisinin hiçbir kusuru olmadığını bildiği zaman, hizmet ettiği kimseler ona sıkıntı ve cefayı artırsalar, onlara daha fazla hizmet ve iyilik yapması gerekir.
Bir darbımeselde (atasözünde) şöyle denir:
"Çekiç darbelerine sabredemeyeceksen niçin örs oldun?"44
İmam Kuşeyrî demiştir ki: “Hizmetle görevli mürid, dervişlerle birlikte iken devamlı onları haklı görüp nefsine düşman olmalı, onlara karşı nefsine yan çıkmamalıdır. Bütün dervişlerin kendi üzerinde hakkı olduğunu, kendisinin ise hiç kimsede bir hakkı bulunmadığını düşünmelidir.”45, 46
Hizmet Tevazu İster
Hizmette iş ve yer seçilmez, verilen hizmet çeşidi ne olursa olsun, onu ihlâs ve samimiyetle güç yettiği kadar yerine getirmelidir. Önemli olan Allah rızası için hayırlı bir işin içinde olmaktır. Hayırlı işlerde başkan olmak bir maharet olmadığı gibi, geri hizmetlerde koşan birisi olmak da utanılacak bir şey değildir.
Ben bu işte ancak başkan olurum, gerideki işlere bakmam, ben basit şeylerle uğraşacak adam değilim demek ciddi bir mânevî hastalık alametidir.
Kibri bırakıp alçak gönüllü olmalıdır. Hizmetle kimse küçülmez. Hizmetin her türlüsü güzeldir. Gönlü Allah'a bağlı kimsenin hizmette nasıl davranacağını Resulullah Efendimiz (s.a.v) şöyle ifade buyurmuştur:
"Müjde olsun o kula ki, bineğini alıp Allah yolunda cihada ve hizmete çıkar. Başı açık, ayakları toz toprak içinde var gücüyle bu yolda koşar. Kendisine ordunun önünde gözcülük verilse, onu hakkıyla yapmaya çalışır. Eğer ordunun arkasında geri hizmetleri verilse, onu hakkıyla yapmaya çalışır. İleride veya geride hangi iş verilse, o işin gereğini yapmakla meşgul olur."47
Bu hal gerçek hizmet ehlinin ahlakı olmalıdır. Bugün amir olan yarın memur olabilir. Bir yerde müdürlük yaparken, öbür yerde tuvaletleri yıkamak, yolları temizlemek, sırtında çuval taşımak, soba yakmak, misafirlere hizmet etmek gerekebilir. Allah dostu her iki işi de gönül hoşluğu ile yapar, kimseden utanmaz, yaptığı işi basit ve gereksiz görmez. Amir iken kibre düşmediği gibi, misafirhanede fakirlere hizmet ederken de basit bir iş yaptığını düşünmez. Şu örnekleri bir düşünelim:
Kıssa: Hz. Ebû Bekir r.a. peşinden gelenlerin işini zorlaştırdı
Hz. Ebû Bekir (r.a), önceleri ticaretle uğraşıyor, çarşıya inip alış veriş yapıyordu. Ayrıca koyun sürüsü vardı ve zaman zaman onlarla meşgul oluyordu. Bazen mahallesindeki yardıma muhtaç kimselerin koyunlarını sağıyordu. Halife olup kendisine beyat edildiği zaman, daha önce koyunlarını sağdığı bir ailenin kızı:
- Artık bundan sonra koyunlarımız sağılmaz! diyerek hayıflandı. Kızın sesini işiten Hz. Ebû Bekir (r.a):
- Hayır, vallahi davarlarınızı sağmaya devam edeceğim. Üzerime aldığım bu işin daha önceki ahlakımı değiştirmeyeceğini ümit ediyorum, diye kızı teselli etti ve halife iken de mahallenin koyunlarını sağmaya devam etti. Hatta bazen koyunlarını sağdığı kimselere:
- Nasıl istersiniz, sütü köpüklü mü sağayım, köpüksüz mü olsun? diye sorar, onlar nasıl isterse öyle sağardı. Daha sonra bulunduğu mahalleden Medine'nin merkezine taşındı. Ticaret işiyle halifeliğin beraber yürümediğini görünce, ticareti bıraktı, bütün vaktini müslümanların hizmet ve idaresine ayırdı. Devlet hazinesinden kendisine ve ailesine yetecek miktar maaş bağladı. Vefat edeceği sırada, elinde biriken bütün malını devlet hazinesine geri teslim etti. Üzerimde müslümanların mallarından hiçbir şey kalmasın dedi. Bu duruma şahit olan Hz. Ömer (r.a):
- Ebû Bekir peşinden gelenlerin işini zorlaştırdı, onun gibi kim yapabilir, dedi.48
Seyyid Ahmed Buhari (k.s) (Vefat:922/1516) anlatır:
"Mürşidim Abdullah İlâhî (Abdullah Simavî) (k.s) bana Simav'da olduğumuz zamanlarda beş vakit namazda imamlık görevini vermişlerdi. İmamlığın yanında ayrıca başka hizmetler de yapıyordum. Mürşidimin bir merkebi ve bir de katırı vardı. Güneş doğduktan sonar, her gün onlarla ormana gider öğle vaktine kadar dağdan odun taşırdım. Öğle namazını kıldıktan sonra çift varsa tarlaya gider çift sürerdim. Orak vaktinde ekin biçerdim. Arada bir etraftan çalı çırpı toplar sırtımda taşırdım. Bazen bahçede çalışır, duvar ve su bendlerini yapardım. İkindi namazını kıldıktan sonra da Hz. Şeyhin huzuruna varır, sohbetlerine katılırdım."49
Allah dostları ve tevazu sahipleri böyledir. Onlar, helal ve mübah dairede hiçbir işten ve hizmetten kaçınmazlar. Kibre düşüp insan ve iş beğenmemezlik yapmazlar. Alçak gönüllü olmayan kimse hep alçaklarda kalır, yukarıya yükselemez.50
Hizmet Ehli İltifat Beklemez.
Hizmet ehli, kendi yerine başkasına vermeyi, karşılık beklemeden ihsan etmeyi, başkasından gelen şeyle kardeşine yardım etmeyi tercih eder. Onun her vakit vazifesi; Allah'ın kullarının hizmetine gayret etmektir. O, fazileti bu hizmetinde görür ve bunu nâfile ibadet ve amellerine tercih eder.51
Abdurrahman-i Taği (k.s.):
Hiç kimseden bir şey talebinde bulunmayın, kimseye kendinize hizmet ettirmek için emretmeyin. Allah dostları olan Mürşid-i kâmillere; ruhunuzla, bedeninizle ve malınızla hizmet edin.52
Hizmet Ehli Hoşgörü Sahibi Olmalıdır.
Hizmetle görevli mürid, dervişlerle birlikte iken devamlı onları haklı görüp nefsine düşman olmalı, onlara karşı nefsine yan çıkmamalıdır. Bütün dervişlerin kendi üzerinde hakkı olduğunu, kendisinin ise hiç kimsede bir hakkı bulunmadığını düşünmelidir.53
Hizmet Fedakârlıktır.
Hizmette ben yoktur, biz vardır. Benlik birlik için feda edilmelidir ki güzel geçim olsun. Hizmetteki kardeşlerimiz ile doğruyu bulmak için konuşuruz, tartışırız, araştırırız, fakat sonuçta bir noktada anlaşırız. Katiyen fitne ve ayrılığa kapı açmayız. Birbirimize nefs için kızıp küsülü duramayız.
Özellikle başımızdaki idareciler ile farklı düşündüğümüz durumlarda ya onları bizim tercih ettiğimiz doğruya ikna etmeliyiz, ya da onların tercih ettiği doğruya ikna olmalıyız. Aksi tavır ve davranışlar ile hizmeti aksatma hakkımız yoktur.
Hizmette en önemli fedakarlık hizmet ehlinin, nefsini değil hizmeti düşünmesidir. Böyle biri, hizmet ayağa kalksın diye gerekirse nefsini ayaklar altına serer. Bu yolda Allah için tevazu gösterip alçak gönüllü olan kimselerin başı Arş’a değer. O kimseyi Yüce Allah sever. Bu şeref de ona yeter.54
Hizmet Tüm İnsanlığadır.
Hizmette sınır olmaz, yer ve insan seçilmez, cemaat ve millet taassubuna düşülmez. AllahTeala’nın yarattığı bütün mahlukat hizmette hedeftir. Mümine hizmet gerektiği gibi, mümin olmayan, inkâr içinde koşan, haramlara bulaşan insan da hizmete ve ilgiye muhtaçtır. Hizmet, karşımızdakinin ihtiyacını gidermektir.
Hace Ubeydullah Ahrar (k.s) der ki:
“Ben bu yolun feyzini tasavvuf kitaplarından değil, halka hizmetten elde ettim. Herkesi bir yoldan götürürler. Bizi de hizmet yolundan götürdüler. Ben hizmette insan ayırımı yapmadım, hayır umduğum herkese hizmet ettim. Heri’deyken sabahları hamama gider ve Müslümanlara hamamda hizmet ederdim. Hizmette iyi veya kötü, beyaz veya siyah, kuvvetli veya zayıf ayırımı yapmadan herkese hizmet ederdim. Hizmetime karşılık olarak kimse bana bir ücret vermesin diye, işimi bitirir bitirmez hemen hamamdan uzaklaşırdım.”
Allah dostları, âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin meşrebi üzere hareket etmeyi en büyük gaye edinmişlerdir. Efendimiz (s.a.v) hiçbir ayırım yapmadan bütün insanları muhatap almış ve hepsine rahmet olmuştur. Muhataplarına dost veya düşman diye değil, AllahTeala’nın kulu gözüyle bakmıştır. Yaptığı iyilikleri kimsenin başına kakmamıştır, hiç kimseyi minnet altına sokmamıştır. Onun en büyük sünneti, başkasının yükünü çekmek, ihtiyaçlarını gidermek ve yüzünü güldürmektir.
İşte bütün hayatını Allah için halka hizmete adayanlar ve bununla Allah rızasını arayanlar, Efendimizin (s.a.v) bu meşrep ve mesleğini iyi tanımalıdır. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz bütün insanlığı hizmet hedefi göstermiş ve şöyle buyurmuştur:
“Bütün halk Allah’ın bir ailesi durumundadır. Bu aile içindeki insanların en hayırlısı onlara en faydalı olandır.”55
Arifler demişlerdir ki: “Bir kimse bütün halkı kendisi için bir âilenin ferdi gibi görmedikçe gerçek sufi olamaz.”56, 57
Allah Teâlâ kuluna yapılan hizmeti kendi zatına yapılan hizmet olarak kabul etmekte ve bu hizmetin ihmal edilmesini de kendi zatına karşı bir ihmâl kabul etmektedir. Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır."58
Hizmet Karşılıksız Olmalıdır.
Hizmet ehli, Cennete giden yolun, hizmet, infak ve hiçbir karşılık beklemeden ihsanda bulunmak olduğunu bilir. Bu anlayışla, hizmetini nâfile ibadetelere takdim eder ve bu böyle yapmasının daha faziletli olduğunu düşünür. 59
Yüce Allah'ı tanıyan kimse, yaptığı amele, zikre, ibadete, hizmete, hayırlara bir karşılık beklemekten haya eder. O bunları yaparken, ücretini zaten içinde hazır bulur. Çünkü bizim varlığımız hazır bir nimet ve baştan verilmiş bir ücrettir. Yok olsaydık, yoklukta bırakılsaydık yahut bir taş veya hayvan olarak yaratılsaydık, kim ne yapabilirdi! Şükür ki, O bize varlık vermiş, insanlık hediye etmiş, bizi muhatap almış, dostluğuna ve kulluğuna seçmiş, bizlere bu kâinatta iş olarak ibadetini, sevgisini, zikrini, güzel ahlâkı, duayı, hizmeti, şükrü seçmiş. Bu ne güzel bir tercih, bu ne şerefli bir vazife! Bu işe razı olmayıp hayvanlara ve başka varlıklara özenen kimseye ne denir?
Evet; Yüce Allah'ın bu kâinatta edebe, sevgiye, secdeye ve hizmetine bizi seçmesi en büyük ücrettir, şereftir, saadettir. Bununla birlikte Yüce Rabbimiz ihlâslı kullarına rahmetini, mağfiretini, cennetini ve cemalini hazırlamış, vaadetmiş ve müjdelemiştir. İşte Allah için bir amel eden, hayır yapan mümin, kendi ameline değil, Yüce Allah'ın bu rahmetine güvenip müjdesine gönül bağlar. Bu, Allah'ın vaadine itimattır.60
Ebû İshak Kazerûnî hazretleri (k.s.) müridlerine şöyle nasihat ederdi:
- Dostlara hizmeti canına minnet bil. Çünkü hizmet, peygamberlerin sünnetidir. Hizmet et, fakat kendine hizmet ettirme! İki lirayı gözlerinize koyun, gözleriniz dışarıyı göremez olur. Peki ya binlerce lira ve parayı kalbine koyan, bunlara muhabbet edenin hali nice olur?61
Kıssa: Bu işi yaparken karşılık beklemiyorum
Mevlâna Câmî k.s. hazretleri (1414-1495) şöyle buyurur: “Pirimiz Mevlâna Sadeddin Kaşgarî k.s.’nin etrafında bir genç vardı ki riyazet, hal ve aşkta en ileri derecede idi. Sonra o da benim gibi bir (dünya) güzeline tutuldu. Böylece bâtınında (kalbinde) biriktirdiği kıymeti bir anda o tarafa devretti.
Bir keresinde altından bir hediye alıp, o güzelin geçeceği yola bırakmış, geçenlerden birinin almaması için de bir kenara gizlenmişti. Fikrince sevgilisi oradan geçecek ve hediyeyi görüp alacak, fakat kimden ve nasıl geldiğini bilmeyecekti. Ben vaziyeti öğrenince ona dedim ki:
– Ne garip bir iş yapmaktasın! Türlü zahmetlerle elde ettiğin şeyi onun yolu üstüne bırakıyorsun! Bulsa, görse, alsa bile kimden ve niçin olduğunu bilmeyecek. Bari bir şey yap ki senden geldiğini bilsin!
Gözyaşları ile sarsılarak bana şöyle cevap verdi:
– Sen ne diyorsun? Yaptığım işin tuhaflığını bilmiyor muyum ben! Bu işi yaparken karşılık beklemiyorum. Ve o hediyeden dolayı bana karşı minnet altına girmesini istemiyorum! 62
Nefis İnsanı Hizmetten Alıkoymak İster.
Hizmette veya başka bir yerde itiraz etmek nefsin sıfatıdır. Allah sevgisiyle dünya sevgisi aynı yerde bulunmaz. Bizler Allah'ın rızasını amelle, kazanamayız. Çünkü bunların içinde bile nefs olabiliyor. Ancak sâdât-ı kirâm efendilerimiz hiç olmazsa bunu hizmet ederek kazanmamızı istiyorlar. İşte onun için daha önce de geçtiği gibi Şah-ı Nakşibend hazretleri duvarı önce yaptırıp sonra da yıktırıyordu.63
Hizmet Nefsin İlacıdır
Kalbin ilacı zikirdir. Nefsin ilacı da hizmettir. Bunun için Allah dostları müridlerine bir yandan zikir vererek kalplerini ihya ederler, bir yandan da hizmet vererek nefslerini ıslah etmelerini sağlarlar.
Tasavvufî terbiyede hizmetin ehemmiyeti pek büyüktür. Gönle tevazuu yerleştirmenin, benliği ortadan kaldırmanın ve mahlûkata şefkat duygusunu yerleştirmenin en etkili yolu hizmetten geçer. Bu bakımdan bütün mürşid-i kâmiller, müridlerin terbiyesinde hizmeti mühim bir vasıta telakki etmişlerdir.
Nefs ancak hizmetle ıslah olur. Allah dostları, nefsin ilacının hizmet olduğunu beyan etmişlerdir. Her sûfînin bozulabileceğini ancak hizmet eden sûfînin bozulmayacağını vurgulamışlardır. Nitekim büyük veli Seyyid Muhammed Raşid el-Hüseynî hazretleri,
“Her türlü sûfî bozulabilir, ama hizmet eden sûfî müstesnadır, o kolay kolay bozulmaz” buyurmuştur.
Evet, Allah için yapılan bir hizmet nefsin belini kırar ve insanı kemâle erdirir. Nitekim Gavs-ı Sânî hazretleri bununla ilgili olarak bir sohbetinde şöyle buyurmuştur: “Vakıf hizmetleri iyi bir mümin olmayı sağlar.”64
Abdurrahmân-i Tâğî'ye (k.s) bir gün virdlerinin artırılmasını söylediler. Mübarek daha çok hizmet etmelerini buyurdu. Dedi:"Asıl amel hizmettir."65
Hizmet ederek bir ârifın gönlüne girmek
Ârif bir zata hizmet etmek en büyük ve en değerli ameldir. Büyüklerin, “Gönül, Allah Teâlâ’nın nazar ettiği yerdir. Çalış oraya gir. Allah Teâlâ’nın nazarına kavuşursun” buyurmaları da buna işarettir. Hak Teâlâ’nın Hz. Davud’a (a.s),
“Ey Davud! Beni talep eden birini gördüğün zaman, ona hizmetçi ol”66 buyurmuş olması da buna işarettir.
İşte hizmet ederek böyle bir ârifin gönlüne girmek büyük bir nimettir. Mevlânâ Halid-i Bağdâdî de (k.s.a) bu büyük nimete değinerek şöyle demiştir:
“Velilerin kalpleri, ilâhî nurların çıkıp geldiği kaynaklardır. Onların hoşnut olduğu kimselerden Hak Teâlâ da hoşnuttur. Onların kalplerinde yer eden büyük devlete kavuşmuştur.”
Büyük veli İbn Nüceyd de (k.s.) bu saadeti şöyle dile getirmiştir:
“Allah Teâlâ bir kuluna hayır murat ederse, ona salih ve seçilmiş zatlara hizmet etmeyi, onların istedikleri işleri yapmayı, hayır yollarına girmeyi ve bu hayırları görmeyi nasip eder.”
Aslında hizmet ederek bir ârifin gönlüne girmek, Allah’a ulaşmak için en kestirme yoldur. Nitekim Pîr-i Nessâc Şeyh Ali Râmîtenî hazretleri şöyle der:
“Müridin, maksadına kavuşması için çok çalışması, nefsini terbiye etmek için çok uğraşması lazımdır. Fakat bir yol vardır ki nefsi itminana kavuşturup, ruhu kısa zamanda yüksek derecelere kavuşturur. O da Allah Teâlâ’nın sevgili kullarından birinin gönlünü kazanmaktır. Zira onların kalbi, yüce Allah’ın nazar ettiği yerdir.”
Şah Rauf Ahmed de bu hususta şöyle demiştir: “Büyüklere hizmet sebebiyle ihsan olunan ilerleme, sıkı riyâzetlerle bile elde edilemez. Hatta riyâzet ile olan ilerleme, hizmet ile olan ilerlemenin yüzde biri kadar bile olamaz. Hizmetle yılların semeresine bir anda ulaşır. Yine mürid, cezbe-i ilâhiyyeye hizmetle kavuşur.”67
Gavs-i Hizani S. Sibgatullahi Arvasi (k.s.a) Hazretleri:
"Mürid en çok nisbeti hizmetten alır. Hizmetten alınan feyiz ve kemalat daha tesirli ve uzun sürelidir." buyurur ve şöyle misal verirdi : '' Nasıl ki arpa yiyen hayvanın semizliği yeni kesilse dahi bir müddet devam eder. Ama bahar otuyla beslenen çabuk çöker. Hizmetten hasıl olan nisbet kolay kolay kaybolmaz. Başka şeylerden doğan nisbet ise nefsin küçük bir kusuruyla kaybolur.'' derdi.68, 69
Bir Kova Su ile Gönle Girmek!
Ebû Ali Fârmedî hazretleri (k.s.) şöyle anlatıyor:
Bir gün hocam Ebü’l-Kasım el-Kuşeyrî (k.s) hamamda gusül (boy abdesti) alıyordu. Sormadan ve istemedikleri halde, kuyudan bir kova su çıkarıp hamamın havuzuna boşalttım. O anda hakikaten bu miktar suya olan ihtiyaçlarını bilmiyordum. Sonra öğrendim. Hamamdan çıkınca,
“Hamamın havuzuna su boşaltan kimdi?” diye sordu. “Niçin yaptın?" diyeceğinden korktum. Şaşırdım. Nihayet,
“Ben idim” dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
“Ey Ebû Ali! Ebü’l-Kasım’ın yetmiş senede elde ettiği dereceleri, sen bir kova su ile kazandın. Allah senden razı olsun.”70, 71
Kalp Hizmetle Hayat Bulur!
Büyük ârif Ebû Süleyman ed-Dârânî’ye,
- Bu mertebeye nasıl ulaştın, diye sordular. Hazret,
- Erenlere hizmet edip onların himmetlerini almakla, diye cevap verdi. Tekrar,
- Sadece şeyhlerin eşiğini bekleyip hizmet etmekle mürid terbiye olabilir mi, sadece bununla kemale erebilir mi, diye sordular. Hazret,
- Evet, sadece şeyhin huzurunda bekleyip onun eli altında olmak ve telkinlerini dinlemek yeterlidir. Şeyhlerin güneşine karşı durmak hamları pişirir, gönlü diriltir, hayat buldurur. Fakat her şeyin hakikatini bilen ancak Allah Teâlâ’dır, diye cevap verdi.72
Yunus Emre’nin Hizmeti.
Taptuk Emre (k.s) hazretleri talebesi Yunus Emre’yi dergâha dağdan odun getirmekle görevlendirir. Verilen emri hiç itirazsız kabul eden Yunus, günlerce belki aylarca dağla dergâh arasında mekik dokur. Her defasında da kalem gibi düzgün odunlar getirmektedir. Tabi bu durum dervişlerin dikkatinden kaçmaz. Hikmetini sorarlar. Yunus’un cevabı hizmet ehli herkes için sarsıcıdır:
“Bu kapıya odunun bile eğrisi giremez!”
Taptuk Emre, Yunus’tan bir iş istemiştir. Odun toplamak bile olsa bir görevdir bu. Bütün görevler aynı zamanda bir sınanmadır. Samimiyetin, dürüstlüğün, liyakatın ve fedakârlığın sınanması.73
Rabbim hepimizi hakkıyla hizmet eden kullarından eylesin. Amin
Dostları ilə paylaş: |