Aslan Burcu ile devam ediyoruz. Aslan Burcu'nun tanrısal kavgaları Boğa, Akrep, Kova iledir.
Aslan Burcu insanının küfre kapı açan başlıca özelliği nedir? Bütün burçlarda ele aldığımız ortak özellik burada da geçerlidir ki hep onu anlatmaya çalışıyoruz. Ancak, Aslan Burcu insanı "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiasının, kendi adına "BEN" demenin ve dȗniHİ mânâda hürriyetin gözle görülebilircesine en belirgin olduğu gruptur. Aslan Burcu adeta bu saydığım üç şeyin harmanlandığı bir sȗreti ortaya çıkarır. "Müstakilen VARIM" iddiası, kendi adına "BEN" ve dȗniHİ mânâda hürriyet Aslan Burcu insanında harmanlanmış bir surete dönüşmüş gibidir. Konumuzun ismiyle tarif edecek olursak, Aslan Burcu insanı küfrün sȗreti gibidir.
Mütekebbir davranışın çok belirgin olduğu, kibrin surete büründüğü insanlarda, "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiasının hangi özellikle kaynaştığı, hangi iki özelliğin et-kemik olduğu çok önemlidir. Özellikle kibrin yüksek olduğu burçlarda bu özelliğe de bakacağız. Burada şunu demek istiyorum: Et ve kemik birbiriyle öyle birdir ki birbirlerinden ayrı olmazlar, birlikte mânâ ifade ederler. O yüzden, bazı özellikler için birbirlerine et ve kemik gibi girmişler, et-kemik olmuşlar, bu kadar sıkı fıkılar manasında "et ve kemik gibi" denir. Kendisinde mütekebbir davranışın çok belirgin olduğu bir burçta acaba hangi özellik bu mütekebbir davranışla et-kemik gibidir bunu bilinmesi önemlidir, bu özellik o burç için çok önemlidir. Konumuz kapsamında, o burç insanının dünya ve ahiretini etkileyen en önemli şey o özelliktir.
DȗniHİ algı sebebiyle Aslan Burcu insanında esfele sâfiliyn bir açılım göstermiş olan cömertlik, ana özellik olarak "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiasıyla ortaya çıkan müstakil Kibriya zannıyla et kemik kıvamındadır. Aslan Burcunun kibri kemikse, onun küfre yol açan "Allah’a karşı ben de müstakilen VARIM ve muhtarım" iddiası kemikse; ondaki cömertlik duygusu bu kemiğin etidir, böyle sıkı fıkılar.
Burçlarda bu et-kemik örneği gösteren özellikler çok önemlidir, onu birkaç burçta göreceğiz. Aslan Burcunda bu cömertliktir. İleride konu edeceğiz ki aslında bu Aslan Burcunun en önemli belki de tek aralık kapısıdır.
"Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiaları, onların hayat tarzlarının, fikirlerinin, bakış açılarının her yerini kaplamış hâkimiyeti ele geçirmiştir. Her fiillerinden "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiası süzülür çıkar. Bu ne demektir? Her fiillerinden küfür akar!
Kendi adlarına "BEN" demelerinin statüsü zanlarınca o kadar değerli ve yüksektir ki diğer "BEN"lere tepeden bakarlar. Onlara göre, "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddialarını korumak için bir gayret göstermelerine gerek yoktur, bu konuda bir şeye ihtiyaçları yoktur. Ancak başkalarının "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddialarının güvencesi olmayı severler. Başkalarının iddialarını kendi korumaları altına almak isterler ama kendilerinin korunmaya ihtiyaçları yoktur. Bu kadar kibirlerine önem verir, güvenirler, "Benim kibrimi korumak kimin haddine" diye düşünürler.
Çevrelerinde gelişen her işe, her konuya hiç farkında olmadan "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddialarının kuvveti gereği karışma ihtiyacı duyarlar ve yönlendirmeye çalışırlar. Bu davranış "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiasının ilah statüsünü sergileyişidir. Statülerinin sunumunda paraya ve dış görünüme bir araç olarak önem verirler.
Kendi adına "BEN" demesinin kuvvetine o derece güvenir ki, yanlış yapabileceğini hiç hesaba katmaz. Bu sebepten de insanlarla ilişkilerinde doğru değerlendirmeler yapamaz, çoğu kere yanlış arkadaşlıklar kurar ve zarar görür.
Kendi adına "BEN" derken kastettikleri statünün değerinin anlaşılmasını, bilinmesini isterler. Yalandan da olsa statülerinin övülmesinden memnun olurlar. Yani küfürlerinin övülmesi hoşlarına gider. Peki, bu durum onlara ahirette hatırlatılınca ne yapacaklar? Eğer bulundukları ortamda statüleri dikkat çekmemişse, yani küfürlerinin kuvveti fark edilememişse, övülmüyorlarsa kendilerine ihtiyaç duyulduğu vurgulanmıyorsa sessizleşir ve oradan uzaklaşırlar.
DȗniHİ algıyla konuyu değerlendirenlerin esfele safiliyn hayat tarzı içerisinde Aslan Burcu insanının meziyetleri diye sundukları özellikler, aslında Aslan Burcu insanının kendi küfrünü beslemek adına "hindi gelecek yerden tavuk esirgenmez" diyerek yaptıklarıdır. Aslan Burcunu dȗniHİ algı ve zanlarıyla anlatan kişi dȗniHİ algının ne olduğunu bilmediği için, kendisi de o algıda olduğu için ve esfele sâfiliyni tek hayat tarzı zannettiği için o özellikleri bir meziyet olarak anlatır. Bir kaç örnek verelim.
Esfele sâfiliyn hayat içerisinde Aslan Burcu için yorum yapanlar, "Evet, Ben der, Ben duygusuna düşkündür ama cömerttir" diye cömertliğini sanki avantajmış gibi ortaya koyarlar. Hâyır, bu kadar kibirli olan birisi cömert olamaz! Onun cömertliği hindi gelecek yerden tavuk esirgenmez duygusuyla yaptığı hamlelerdir. Şimdi onları sıralayacağız. Kendi adına "BEN" diyerek takdim ettiği statüyü zirvede tutabilmek amacıyla yapar bunları. Bu ilahı zirvede tutabilmek için yaptıkları nelerdir?
İstedikleri kılığa bürünürler, rol yapabilirler. Sıcakkanlı, sevecen ve ılımlı gözükürler. Cömert olurlar. Sevdiklerine düşkün ve koruyucu gözükürler. Sorumluluk yüklenirler. Herkese iyi niyet sergilerler. Kendisine güvenenleri yarı yolda bırakmazlar.
Bütün bunları organize çalıştıran bu kişi söylediklerinin, önerilerinin beğenilmemesine katlanamaz. Bakın onun hakkında söylenen bu kadar özellik sıraladık. Ama; eğer onun ilahlığına karşı geldiysen, onun söylediğine, fikrine katılmadıysan, önerisini beğenmediysen, işte o zaman tanrısal alanını koruyacağı gücü dışarıya çıkar. Hayatta çok rastladığımız şeylerdir. "Hindi gelecek yerden tavuk esirgenmez" duygusuyla yeni girdiği bir ortamda bir iyi niyet, bir cömertlik sergiliyordur, çevresindekiler bu sahte davranışlara aldanarak rahat davranır ve kendi görüşlerini ortaya koyarlar. Bu durum Aslan Burcu insanının tanrısal alanlarına müdahale ise hemen ilahlığının bayrağını açar, ona "Sana haddini bildirmek lazım" manasına gelen öyle bir davranışta bulunur ki kişi şaşırır kalır.
Hatalı olduğu birşey ortaya çıkarsa kıvrak bir zekâyla sorumluluğu bir başkasına kaydırır. Oysa böylece kendi Hakk'tan kaymış olur.
Yönetmeyi severler ama yönetilmeyi dȗniHİ manadaki hürriyetlerine hakaret sayarlar.
Zorda kalınca öfkeyle tanrısal alanlarını korurlar, fırsatını bulunca da cinsellikte statü sergileyerek bunu yaparlar. Böylece "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddialarını besler, küfürlerini coştururlar.
Aslan Burcu sıraladığımız bu özelliklerle dünya hayatında kendince iyi bir ömür sürebilir. Ancak sıraladıklarımızın karşılığı, "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiası ile olmak koşuluyla, cehennemdir. Kişide bu sıraladığımız özellikler varken hayatına müslümanlık amellerini eklemiş olması hiç bir şeyi değiştirmez, hepsi boşa gider.
Aslan Burcunun aralık kapısı da hemen hemen yoktur. Bir kapısı vardır, et-kemik haline gelmiş olan kibre dayalı cömertlik. Dolayısıyla, Allah lutfeder de Hakk nedir öğrenirse, görürse, anlarsa, o zaman onda et-kemik mesabesindeki kibir ve cömertlik sayesinde Mütekebbir'in Allah olduğunu anlar. Rabbim lutfederse anlar ve kibir ile cömertliğin o et-kemik haline gelmişliği yüzünden onu hemen sahibine teslim eder. Hiç beklemeden hemen teslim eder. Yararlanabilirse, onu et-kemik haline gelmiş o cömertliği kurtarır. Dünya genelinde baktığınız zaman nasıl bir şansı var bilemiyorum.
İnsan bir şeyi kaybedince çok iyi tanımlar. Hayatını üzerine bina ettiği ve sahip çıktığı kibri, cömertliği sayesinde birden sahibine verince neyi verdiğini iyi tanımlar. Böyle bir faydası olabilir.
Başak Burcu. Tanrısal kavgaları İkizler, Yay ve Balık'ladır.
Başak Burcu insanı "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiası ile kendi adına "BEN" diyerek takdim ettiği zatını o kadar mükemmel hisseder ki bu yüzden, her şeyiyle beğenilmek ve takdir görmek ister. Takdim ettiği "BEN"in mükemmelliğine o kadar inanır ki o mükemmelliği herkes görsün, takdir etsin, beğensin ister. İşte kendisinde oluşturduğu "Müstakilen VAR ve Muhtar" olan bu mükemmel, bir başka deyişle kendisinde oluşturduğu ilah onun küfrünü hayat tarzı haline getirir. Kendi adına "BEN" demesi ve kendi adına "BEN" dediğini kendi içinde mükemmel ilan etmesi, sonra onun diğer "BEN"ler tarafından anlaşılmasını ve takdir edilmesini istemesi ne demektir? Kendi sınırları içerisinde "Müstakilen VAR ve Muhtar" bir mükemmel ilan etmesi Allahlığını ilan etmesidir. Bu tamamen küfürdür. Dikkat edin, mükemmel Allah'tır.
Buraya ait değil ama bir kaç cümleyle ekleyeyim. Aristo yaşadığı dönemde, MÖ 200 yılı civarındaki hayatında, inançsız bilinir, literatürlere de inançsız geçmiştir. Oysa Aristo yaşadığı çevredeki kişilerin inandıklarına inanmayandır. Ama kendisi bir yaradan bulmuştur, sonra da onu kanıtlamak için Mükemmellik Teorisi ortaya koymuştur. Yaradanı "Mükemmel" kelimesiyle bulmuştur. Çünkü bu teorisinde o; "İnsanların hiç birisi mükemmel değildir. Mükemmeli görmedikleri, bilmedikleri halde içlerinde bir mükemmellik duygusu vardır. Görmediği, bilmediği şeyi insan nasıl duygu diye taşır? Bu demek ki onun mayasına konulmuş. İşte onu koyana inanıyorum" der. Mükemmel kelimesi bu kadar önemlidir. Şimdi düşünün:
Başak Burcu "BEN" dedi. Doğru. "BEN" dediği çok mükemmel, o da doğru. Ama ona sahip çıktı, onun müstakilen var ve muhtar olduğunu iddia etti, böylece kendi adına "BEN" dedi. Ve kendi adına "BEN" dediğinin statüsünün mükemmelliğini önce kendi içinde ilan etti. Yani "Müstakilen VAR ve Muhtar" bir mükemmel ilan etti. İşte size ilah! Sonra da bunun üzerine hayat tarzı oluşturdu. Onun insanlara karşı bakışı, ilişkileri, düşünce ve fikirleri işte buna göredir. "BEN" derken sahip çıkarak oluşturduğu küfrünün üzerine şimdi bir hayat tarzı inşa etti.
Başak Burcu insanı takdim ettiği bu ilahın her şeyin iyisini güzelini mükemmelini hak ettiğini düşünür ve ister, "Madem benim takdim ettiğim zat bu kadar mükemmel, o zaman her şeyin en iyisi benim hakkımdır" der. Ama sorduğunuz zaman mükemmeli tanımlayamaz, yalnızca ister. Takdim ettiği bu ilah der ki, "Ben tarif falan anlamam, bulun getirin, istiyorum. O kadar!" Mükemmel için böyle söyler. Bu mükemmel duygusu Başak Burcu için önemli. Evet, küfrünü onun üzerine bina etti ama onun aslını bilmesi lazım. Bir iki cümle oraya bakalım.
Astronomik pozisyonun da katkısıyla Başak Burcu insanında açılan kayıttaki "zatım mükemmeldir" hissi tamamen Hakk bir bilgidir. Onun "zatım" diye takdim ettiği Kul Zat, Kendinde Kendine Göre Var olan halidir, nefsidir, yani Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu'dur. Onun Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu, Allah’ın Kendini Hissetmesi'nden ona verdiği yetki alanıdır. Yani Mükemmel'den yetkiyle aldığı kendindeki mükemmel'dir. Bu yüzden tespiti çok doğrudur, Hakk bilgidir. Ancak bu Hakk bilgi, Başak Burcu insanının doğumu sonrası kendini dȗniHİ algıda bulmasıyla birlikte zâtı için hissettiği mükemmellik hissini de müstakilleştirdi ve "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiası şemsiyesi altında kendine mal etti ve onunla caka atmaya başladı. Böylece, esasının ne olduğunu bilmeden, küfür, yani Allah’a aitliği örtme ve yalanlama Başak Burcu'nda ortaya çıkmış oldu.
Beğenilmeyi hak ettiğini zanneden ve daima "en iyisi benim hakkımdır" diyen birisi elbette kendisinin hep doğru olduğuna inanır. Bir hatası su üstüne çıkınca başkalarını suçlayarak konuyu saptırır. Oysa bu durum cehennemlik pozisyonun dünyadaki izidir. Hakkı saptırmaya çalışır. Böylece hatalı olabileceğini hiç kabul etmez. Ama her şeyi ve herkesi de eleştirir. Gerçekten hoşnut olması bu yüzden çok zordur. Bu kişide, tatminsizlik bir hayat tarzı olur. Ve bu tatminsizliğiyle de övünür. "Ben hiç bir şeyi beğenmem. Bana kimse birşey beğendirtemez. Yahu bir türlü tatmin olamıyorum" diye de küfrüyle övünür. Böylece gerçek şükürden hep perdeli olur.
Kendisini önce kendisi çok takdir ettiği için kötü alışkanlık gibi şeyler söz konusu değildir onun için. Öyle olunca, bir şeyleri terk etmeyi düşünmez bile, bu derecede tutucudur. Aslında bu tutuculuk temelde "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiasının muhafazakârlığıdır, başak insanı bu iddianın çok cimrisidir.
Kendi adına "BEN" diyerek ilan ettiği tanrısal iddiasına yapılacak hücumlara karşı dimdik durarak tanrısal alanının sınırlarını kahramanca savunur, gerekirse öfke silahını iyi kullanır. Cinsellik cazibesiyle de tanrısal alanını temsili önemser.
Toplumsal kurallara uymayı bile dȗniHİ mânâdaki hürriyetine kısıtlama gibi değerlendirir.
İlahlık iddiasının ve ilahlık vasıflarının mükemmelliğini beden diliyle, fikirleriyle, arzularıyla, yaşantısıyla sergilerken, oluşacak tepki ve hücumları dengeleyebilmek için mütevazi, nazik, alçak gönüllü, esprili, sohbet seven gözükür. Esasında böyle yaparak iç konuşmalarını maskelemeye çalışır. İçinden yaptığı bu konuşmaları, kendisi beğendiği cümleleri maskelemek için gösterdiği bu güzelmiş gibi davranışlar hep tanrısal alanını korumak içindir.
Başak Burcu insanının küfrüne karşı ironik sayılabilecek aralanmış kapılar vardır. Onun aralanmış kapıları bu küfre ironi oluşturur. Şöyle ki:
Utanma duygusu kuvvetlidir. Bu duygu ile Allah’tan utanmayı öğrenebilirse çok hızla küfürden kurtulabilir. Öyle bir kapı! O kendisini esfele sâfiliyn aynada utangaç, sıkılgan, çekingen zanneder ve dȗniHi algı ve zann'larıyla oluşturduğu, zamanla değişikliğe uğrayan, utangaçlıklar sergiler. Hâlbuki bunun sebebi, bunun sende bulunma sebebi Allah’tan utanmanın sana kolay olduğudur. Allah’tan utanmayı öğrendiğin zaman küfründen bir anda sıyrılır çıkarsın.
Başak Burcunun çok önem verdiği birşey vardır ki esfele safiliyn hayatta hiçbir işe yaramaz, karşılığı yoktur: Amaç, düşünce, davranışların saf ve temiz olmasını arar, bunu çok önemser. Amaçlar, düşünceler, davranışlar saf, temiz olsun, art niyetsiz olsun ister. Ama esfele sâfiliynde böyle bir temizlik olabilir mi? Mesela kendisi bu saflığı ve bu temizliği gösterebiliyor mu? Ancak, kişi bu arayışında samimi olursa onun tevhidi kabullenmesi kolay olabilir. Çünkü tevhid onun bulabileceği en saf düşüncedir.
Kendisindeki "BEN"i çok mükemmel gördüğü için "mükemmel benim hakkımdır" der ve mükemmeli arar ya, onun bu duygusu onda rahatsızlıklar yaptığı için, çevresi de onun bu halinden rahatsız olduğu için, bu konuda bir psikiyatra, psikologa, astrologa danışırsa ona "Sen bu mükemmelliği, mükemmellik arayışını biraz bırak. Mükemmellik ulaşamayacağın bir şeydir, bunu unut" deyip bu duygusunu baskılattırırlar. Oysa Başak Burcundaki bu mükemmeli arayış, doğrudan onun Allah’ı araması için kaydına konmuş önemli bir aralık kapıdır. Mükemmelliğin Allah'a ait olduğunu öğrenebilmesi ona kolay olsun diye bu özelliğe sahiptir.
Başak Burcunun önemli başka bir özelliği vardır; esfele safiliyn hayatta temizlik hastası gibi görülür. Onun aslında neyin işareti olduğunu o da bilmez, gider boş işlerle meşgul olur. Birbirine Göre Var'la meşgul olduğu için Birbirine Göre Var'ları temizler durur. DȗniHİ algı sebebiyle Birbirine Göre Var olanları cilalamakla ömrünü tüketir. Oysa ondaki bu özellik Kendinde Kendine Göre Var'ı örtenleri temizlemek için vardır. Bu açık kapıyı değerlendirirse bunu kolaylıkla anlayabilir ve yapabilir. Çünkü temizlik imanın yarısıdır. Böylece, "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiasından vazgeçerse daha bu duyguyla imanın yarısını elde etmiş olur. Diyecek ki, ben Allah ne vermişse Allah için değerlendiririm. O zaman temizlik duygusunu da böyle düşünecek; ben bunu Allah için nasıl değerlendiririm? Bunu fark etmez de "Komşum aferin desin, içim rahat etsin, şu, bu" derken, sen zaten temizlik yüzünden herkesle geçimsizlik içerisindesindir. Herkes senden rahatsız, sen de herkesten rahatsızsın. Demek ki burada bir yanlışlık var, bu Allah rızası için değil, bu temizlik işi yanlış! Çürüyecek, yok olacak şeyleri cilala dur, onun için insanlarla kavga et dur. Bu temizlik duygusu senin kendini dȗniHİ algı ve zanlardan temizlemen için verilmiş müthiş bir aralık kapı!
Başak Burcu insanı sevildiğini anlarsa dünyayı karşısına alır. Hey zavallı Başak Burcu insanı, esfele safiliynde seni gerçekten kim sevebilir? Bu yüzden esfele sâfiliynde böyle bir sevgi bulamazsın. Esfele sâfiliyn tecrübede bir söz vardır; "Uğruna ölmek kolay da, uğruna ölecek sevgiyi bulmak zor" diye. İşte kişi esfele sâfiliyn yaşantıyı inceleyince der ki; gözüm ölmeyi alıyor ama uğruna öleceğim bir sevgi bulamıyorum. Çok haklı, esfele sâfiliynde öyle birşey olmaz. Ama bu onda öyle bir aralık kapı ki; Allah tarafından nasıl sevildiğini öğrenirse, anlarsa, yaşarsa, şehitlik makamı ona öyle bir kuvvetle öyle hoş gelir ki.
Ve ikiyüzlü değildir. Böylece münafıklık tehlikesinden de korunmuş olur.
Terazi Burcu'na bakalım: Terazi Burcu insanının tanrısal kavgaları Koç, Yengeç ve Oğlak burçlarıyladır.
"Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiası ile kendi adına söylediği "BEN"in statüsünün diğer "BEN"ler tarafından anlaşılıyor, takdir ediliyor olmasını arzular. Rahatlık ve lüksü hak ettiğine inanır. Kendini beğenen bu iç duygusunu gülümseyen bir yüzle ve cömert hareketlerle maskeler. Fiziksel olarak da gösteriş sergileyerek kibrini ortaya koyar. Kendini beğenmişliğini güler yüzle maskeler ama beden diliyle ve kendine göre kendini takdim edeceği bir kılıkla da onu sergiler.
Kendi adına söylediği "BEN" ile ilan ettiği ilahlığına ihtiyaç duyan "BEN"leri daha çok sever ve kollar. Aslında bu "ilah ve tebaası" manzarasıdır. Terazi Burcunun önemli bir özelliğidir bu. İlan ettiği ilaha çevresindekileri, ona ihtiyaç duyanları tebaa yapar. Kim onlar? Onun ilahlığına ihtiyacı olanlar, ona sığınanlar, onu sevenler. Bütün bunları kendisine tebaa yapar ve tebaasını kollar ve sever. Aslında bu bir "ilah ve tebaası" oyunudur.
Aynı kişi, bunun yanı sıra, alanlarında zirveye çıkmış "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiası sahiplerini takdir eder ve sever, böylece kendi küfrü yanı sıra onların küfrünü de tasdik etmiş olur. Terazi Burcu ilahının sevdiği iki grubu söylüyoruz. Birisi onun ilahlığına ihtiyaç duyan, ona sığınan diğer "BEN"ler ki onları "bunlar benim tebaam" diye sever. Bir de zirvedekileri sever. Ancak kendine sığınanları sevmesiyle zirvedekileri sevmesi farklıdır. Zirvedekilere olan sevgisi karşı konulmaz bir kıskançlık barındırır. Tebaasını sevmesiyle zirvedekileri sevmesi farklıdır. Kendine sığınanları sever ve kollar ama zirvedekileri kollamaz, sever ama kollamaz. Onların kendilerini değil sahip olduklarını arzuluyor ve seviyor aslında. Zirvedekiler neye sahipse onu seviyor; onların kendilerini, zatlarını sevmiyor. Bu yüzden onları kollamaz, tam tersine kıyas yapar ve kıskanır. Ama bir yandan o zirvedekilere “Beni de aranıza alın, ey zirvedekiler” bakışıyla bakar. O böyle bir sevgi.
DȗniHİ algı ve zanları şemsiyesi altında "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiası Terazi Burcu insanını şaşkına çevirir de kendindeki çelişkileri fark bile edemez. Kendi adına söylediği "BEN"in statüsü yalandan hoşlanmazken çok büyük bir beceriyle yalan söyleyebilir ve statüsünü yüksek hissettirebilmek için yapamayacağı vaatlerde bulunabilir, yapamayacağı şeyleri kolaylıkla vaadeder.
Terazi Burcu insanının küfrü, yani kibri adalet duygusu ile et-kemik pozisyonundadır. Buradaki et-kemik özellik de budur. Kendisindeki küfrü açan kibir ve ona yapışmış adalet duygusu et kemik örneğidir. Bu sebepten kendi kibriyâsının adaleti temsil ettiğini zanneder. DȗniHİ algı ve zanla bakınca kendi kibriyâsı ona hakkı, hukuku, adaleti temsil eden gibi görünür. Bu zanla adalet ve insan hakları peşinde koşar.
Esfele safiliyn hayatta insanları bir ortak noktada buluşturan olduğunu sanar. Bu da Terazi Burcunun çok önemli bir özelliğidir. İnsanları anlaşabilecekleri bir ortak noktada buluşturan, onları kaynaştıran olduğunu zanneder. Hedefi dostlukların mükemmel olmasıdır, mükemmel dostluklar aradığı için böyle davranır. Bu sebeple başkalarının yaşantılarına karışmayı, yönlendirmeyi kendisi için görev görür. Ama bütün bunlar zannetmekle kalır. Yani sonuç şudur ki bu konularda daha sonra ona “hevesliydi” denilecektir. Çünkü hiçbir başarı elde edemez. Ama öldükten sonra arkasından "nelere hevesliydi?" denildiğinde, işte bunlara hevesliydi derler. Çünkü esfele safiliyn hayatta daima haksızlık, kavga, hırs savaşları, üstünlük sağlama planları hâkimdir. Bu hâkimiyetin içerisinde Terazi Burcu insanının "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiası aptal muamelesi görür.
Kibir ve adalet onda et-kemik örneği oluşturduğu için, bu ikilinin adalet kısmı gereği, Terazi Burcu insanı esfele sâfiliyn içinde de olsa iyi ve kötü olanı ayırabilen, görebilendir. Kendisindeki özellik sebebiyle "şu iyi şu kötü" diye ayırdı. Ancak, ayırdı da ne oldu? Boş iş! Çünkü dȗniHİ algısı gelir, zanlarıyla devreye girer. Yani iyi ve kötüyü ayırdığını görünce onun küfrü devreye girer, kibri meseleye tavrını koyar ve kişi yine bildiğinden şaşmaz, görüşünden taviz vermez, eskisi gibi yaşamaya devam eder.
Onda et-kemik özellik gösteren kibir ve adalet ikilisini temsil etmek üzere kendi adına söylediği "BEN"in enerjisini ise sevgi oluşturur. Ve böylece, Terazi Burcu insanının bu sevgi tutkusu küfrüne romantik bir elbise giydirir.
Terazi Burcu insanının "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiasını besleyen ikili söz konusu olduğunda ise; cinsellik platformunda statüsünü konuşturmayı planlarken, tanrısal alanını korumak amacıyla öyle bir öfkelenir, kasırga gibi eser, şiddet bile uygulayabilir. Hal böyle olunca ortada ne adalet ne hukuk ne sevgi ne uyumlu arkadaşlık kalır. İşte küfrün galibiyeti! Ve işte Terazi Burcunun küfrü!
Eğer Terazi Burcu insanı "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiasından vazgeçmek isterse, dȗniHİ algı ve zanlarına sırtını döner de hanif olursa, yaşantıya hanif hayat tarzı ile yaklaşırsa onun aralı kapılarına bakınız.
Terazi Burcu insanının güçlü adalet duygusu vardır. Bu Rahman esmasının izidir.
Sevdiği söz konusu olunca adaleti unutabilir. Bu çok önemli bir örnektir. DȗniHİ algıyla yapılan yorumlarda bu onun olumsuz bir özelliği olarak geçer. Terazi Burcu insanı adalete çok tutkundur ama sevdiği söz konusu olursa adalet unutur derler. Aslında öyle sanar. Ama değildir, ikisi ayrıdır. Terazi Burcu insanının da haberi yok ama o ikisi ayrı şeylerdir. Onun güçlü adalet duygusu Rahman esmasının izidir. Sevdiği söz konusu olunca adaleti uygulamayan kimdir? Allah’tır. Mü'mini sevince adaleti kaldırır, hediye verir, hediye! Bu Rahiym ismidir. DȗniHİ algıdaki yorumlayanlar ve o algıyla yaklaşanlar bunu anlamazlar. Rahman ismi adalet üzerinedir, Rahiym isminde adalet olmaz. O isim hediye, ikram, nimet üzerinedir, "İman nuru taşıyana fazlasını veririm" der. İşte bu özellik onda onun izidir. Gâfil olduğu için haberi yok. Sevdiği söz konusu olunca adaleti unutabilir. Niye? Çünkü o Rahiym esmasının izidir. Allah’ı seversen, Allah’ı sevenleri seversen onlara adaletle mi davranacaksın? Fazla verirsin, fazla. Çünkü o Rahiym Allah’ın özelliğidir.
Mükemmel arkadaşlık hedefidir. Elbette esfele sâfiliynde böyle bir ilişki bulamaz. Ama "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiasından vazgeçerse "mü'minler ancak kardeştir" ne demektir, onu anlar. O özellik onda o âyetin izidir. Mükemmel arkadaşlıklar hedefi, Terazi Burcunda açılan bir âyet izidir, "Mü'minler ancak kardeştir" ayetinin izidir.
Uyumlu ve dengeli bir hayat ister. Onun için insanları anlaştırmaya çalışır, uğraşır. Ama hep boşa çıkar, bu yüzden ona "aptal" derler. Hâyır! O da ondaki bir ayet izidir. Bu özellik, "Sizi orta ümmet olarak yarattım, orta ümmet yaptım, orta yol ümmetisiniz" âyetinin ondaki izidir.
Konuşarak anlaşmayı sever. Bu ise "Din nasihattir" hadisinin ondaki izidir.
İyi ve kötüyü ayırabilir, tanıyabilir. Hani normal hayatında ayırıyordu da dȗniHİ algı gelip engelliyordu, çünkü şeytanın işi o. Oysa o özellik Hakk ve bâtılı ayırabilsin diye vardır ve Furkan isminin izidir. Furkan’ın izidir o.
Yalandan nefret eder. Bu ondaki "Rabbim Allah’tır!" sözüne sahip çıkmanın izidir.
Çok cömerttir. "Müstakilen VARIM ve Muhtarım" iddiasını anlarsa bu iddiasından hemen vazgeçer ve kendi adına söylediği "BEN"i sahibine teslim eder.
Sevgi "BEN" duygusunun enerjisidir onda. Bu özellik esfele safiliyn yaşantıda bir işe yaramıyordu ama şimdi onun Vedud esmâsının izi olduğunu görür.
Güzel mefhumunu ve notalandırılmış sesleri sever. Öğrenirse, Allah’ın yarattıkları güzeldir ve onlar notalandırılmış ses verir. Tam Terazi Burcu'na göre bir iş.
Enteresan bir özelliği ve aralık kapısı da şudur: Madde ile mana arasında uyum kurabilir. İşte bunu esfele sâfiliyn dȗniHİ idrak izah edemez. Çünkü bu onda neyin izidir biliyor musunuz? Manaları çakıştırabilme yönteminin izidir.
Gördünüz mü Terazi Burcunu? Bir yanda küfür, bir yanda Hakk. Haydi, Terazi Burcu tercihini yap. Mesele budur. Yeter ki hayat tarzına hanif yaklaşsın, o zaman özelliklerinin kendisi için aralanmış kapılar olduğunu görür.