bir yerde yaşayan - nedereden geldiği belli değil
bir kişi - kim? Hızır mı?
Cebrâîl mi?
İmtihan etmek isteyen iblis mi?
Nasihatcı olan veli mi?
Nasihatçı olan iblis mi?
tasvirci-ressam olan diğer bir arkadaşının ziyaretine gitmeye karar vererek yola çıkar nihayet arkadaşının bulunduğu yere gelir ve içeriye girer
– yakiyn biri, rahatça girebiliyor, doğrudan engel tanımadan içeri girebiliyor.
duvarlardaki ve heryerdeki resimlere bakar
duvar ve yer – bizim nefis mertebelerimiz itibarıyla semânın inşâası. Herkes ne kadar terakki ediyorsa o da onun duvarıdır.
hepsinin belirli bir özelliği olduğunu görür. Bu özellik ise bütün tasvir-resimlerin sadece “hayvân” sûretlerinde olduğudur.
Maneviyata girdiğimizde yola nefs-i emmâre mertesi ile başlarız. Bu mertebenin içi “insânlığa yükseliş” dışı ise “hayvânlığa iniştir”. Yani dışını hayvân çizip, içini ne kadar insânlıkla doldurmağa çalışırsak,
emmâre, levvâme mertebeleri geçerek ilham almaya başlarız. Levvâme mertebesinde “sensin” dediğin kadar sende açılıyor. Burada hayvân çizip onu hayata çıkaran el razı olan eldir. Yani çizen de, dolduranda kendisidir. Marziyye olarak da ondaki haydır. Hayvân hay dediğimiz dirilik noktasıdır.
“yukarıdaki çiziyor”, ben içlerini dolduruyorum
Fiilin fâili Allah’tır, ben kendimi Allah’ta ifna etmişim, diyor. Su berraktır ama hangi kaba girerse o kabın rengini alır. İçini dolduran da kabı hangi mertebedeyse o renge boyayacaktır. Bakara 138. Âyetinde
“Sıbgatallah ve men ahsenen minallahi sibgaten ve nahnu lehu abidun”,
mealen
“Allah’ın boyası; Allah’ın boyası ile boyanandan daha ahsen olan kim vardır?
Ve biz, O’na kul olanlarız.
Dostları ilə paylaş: |