3717. Dedi: “Git ki, o vasıf ondan daha korkutucudur ki, açıklama onun üzerine kudret götüre!”
“Dest”, burada Kudre manasınadır. Kutbu’l-aktâb Zülkarneyn’e cevaben dedi ki: “ Hakk’ın hali ve sıfatı beşerin kullandığı sınırlı sözlük ve kelimelerden ile açıklanma mertebesinden yücedir; ve insanı pek ziyade korkutucu bir mertebedir. Zira sıfât-ı İlâh-îyeden bize bildirilenleri bile layıkıyla idrak edemiyoruz. Halbuki, sıfat ve esmânın yayılma yeri olan sonzuz ve nihayetsiz uzayda varlıkların hepsinini bizim idarakimiz ve anlayışımız sınırlayamaz. Fen ilminin aletleri vasıtasıyla oluşan anlayışımız bugün akıllarımızı ürkütüp şaşırtıyor.” Bu hale işareten cenâb-ı Şeyh-i Ekber (k.s) hazretleri Fusûsu’l-Hikem’de hikmeti rahmaniyyeye yakin olan Fass-ı Süleymâniyye nihâyetinde, ya’ni “Ve eğer biz makâm-ı Süleymâni’ye tamâmı üzere tenbih ede idik, sen emri bir görür idin ki, onun üzerine haberli bilgili olman sana korkma ve ürkme verirdi” buyurur. Zira, rahmet sıfât-ı İlâh-îyyeden bir sıfattır. Ve Süleyman (a.s) ise rahmet-i zorluk,mihnet ile vacip gerekli rahmete zevkan arif idi. Nitekim bölümleri zikredilen fasdadır. Şimdi bu Hakk’ın sıfâtının zuhur mahalli olan zâtın makamı, korkunç ve ürkünç olursa, diğer sıfâtların açıklanmasıda ne kadar korkutucu ve ürkütücü olur.
Halinin daha buna hazır olmadığını Tevhid-i Efal ile olan anlayışı ile Tevhid-i Esma ve Tevhid-i Efali idrakinin almayacağı Efal-i sonsuz olanın, Esması ve Sıfatının hiçbir sonunun olmayacağını Veliy-i Kamil aktarıyor…
Dostları ilə paylaş: |