GöNÜlden esiNTİler bir hiKÂye biRÇok yorum (4) Bİr ressam hiKÂyesi necdet ardiç


Öm……. Em…… Er…… 02.02.2012 İstanbul



Yüklə 1,28 Mb.
səhifə161/255
tarix10.01.2022
ölçüsü1,28 Mb.
#99827
1   ...   157   158   159   160   161   162   163   164   ...   255
Öm……. Em…… Er…… 02.02.2012 İstanbul

*************
(46) Yu…….. Yü……..

Subject: RE: Bir Ressam Hikâyesi


Date: Sun, 11 Mar 2012 23:45:30 +0200

Aleyküm selâm Yusuf oğlum Pazar günü görüştük ama mail-ini cevaplamaya ancak vakit bulabildim yazılar güzel olmuş dosyasına aktardım, hepinizin elinize dilinize sağlık, Canâb-ı Hakk başarılarınızı arttırsın İnşeallah. Herkeze selâmlar hoşça kal. Efendi Baban.



Subject: Bir Ressam Hikâyesi


Date: Fri, 2 Mar 2012 11:07:12 +0200

Selâmün aleyküm, Efendim hayırlı cumalar, İnşeallah iyisinizdir,ellerinizden öperim.

Efendim biraz geç de olsa ressam hikâyesi ile ilgili notları gönderiyorum. Bu yazılanlar Ra…… ve Ah….. kardeşlerimizle toplanıp beraberce mütâlâa ettiklerimizden oluşuyor.

Allah'a emânet olun, dualarınızı eksik etmeyin bizlerden Efendim. 

----------

Yukarıdaki çiziyor ben içlerini dolduruyorum”

Zuhura gelen her varlık ilmi ilâhide mevcut olan ayân-ı sabitesinin hükmü üzerinde kendinde bil kuvve mevcut olanı, bu âlemde bil fiil zuhura getiriyor. Bu yönüyle baktığımızda her varlığın sınırı ayân-ı sabitesinin hükmü üzerine belirlenmiştir. Hiçbir varlık ayân-ı sabitesinin, ilmi ilâhide mevcut olan hakikatinin dışına çıkamaz. Zuhura gelen her varlığın kendisiyle zuhura getirdiği herşey ayân-ı sabitesinin gereğidir.

Üzerinde tefekkür ettiğimiz konuyu diğer bir yönden ele alırsak şunları da söyleyebiliriz:

Duvarları hayvân resimleriyle boyayan ressamın “yukarıdaki çiziyor ben içlerinin dolduruyorum” ifadesini, külli irâde, cüz-i irâde açısından da değerlendirebiliriz.

Âlemde tek bir irâde hâkimdir. O da Rabb’ül erbab olan Allah’ın irâdesidir. Varlığı kendinden olmayanın irâdesi olması da bu yönüyle mümkün değildir. Ancak biliyoruz ki insân denilen ilâhi varlığa cüz-i irâde adı altında bir irâde verildiği de klâsik kelâm kitaplarımızda çokça zikredilmektedir. Tabiki insân’a cüz-i bir irâde verilmiştir. Ancak bu cüz-i irâdeyi tümüyle külli irâdeden bağımsız, kendi başına bir irâde gibi ele alırsak İslâm’ın özü olan tevhidden uzaklaşmış, ikiliğe yani şirke düşme tehlikesiyle karşılaşabiliriz. Öyleyse cüz-i irâdeyi, şirke düşmeden, ikiliğe bulaşmadan nasıl tarif edeceğiz. Bunu ancak tevhid bakış açısıyla vuzuha kavuşturabiliriz. Şöyle ki; âlemde herşeyi kuşatan Külli bir irâde hâkimdir. Hiçbir şey bunun dışında değildir. Adına cüz-i irâde dediğimiz şey bile bunun dışında, haricinde değildir. Cüz-i irâde ancak herşeyde irâdesi hâkim olan Külli irâdenin, kayıtlanmış ya da kayıt altına alınmış bir ifadesidir. Herşeyde hüküm sahibi olan Külli irâde kendisini cüz-i irâde şeklinde sınırlayarak hükmünü icra ediyor. Ressam örneğine dönecek olursak; Ressamın yukarıdaki çiziyor ifadesini “herşeyi Külli irâde belirliyor”, ben içlerini dolduruyorum ifadesini de “bende Külli irâdenin belirlediği, bende potansiyel olarak mevcut olanı, cüz-i irâde adı altında zuhura çıkarıyorum” diye anlayabiliriz.

Herşeyde, her varlıkta söz sahibi olan Külli irâde, zuhurda cüz-i irâde şeklinde kendisini kayıt altına alıyor. Bu yönüyle cüz-i irâde, herşeyde faal olan Külli irâdenin bir yansıması, bir ifadesi olarak zuhura çıkıyor. Cüz-i irâdenin zuhura çıkardığı ise kendi hakikatinde mevcut olan hakikatlerdir.

Ayrıca konuyu esmâ-i ilâhiyye üzerinden de değerlendirebiliriz. Şöyle ki; tüm âlem esmâ-i İlâh-îyyenin zuhur yerleridir. Alemde esmâların cümbüşü vardır. Ve Allah ismi ise tüm esmâları cami, yani kendi bünyesinde barındırır. Diğer bir ifadeyle âlemin tümünde Allah isminin zuhuru olan esmâ-i İlâh-îyyeler zuhurdadır. Tüm esmâ-i İlâh-îyyeler ya da Rabbül haslar, Rabbül erbab olan Allah isminde mündemiç ve ondan neş’et etmişlerdir. Allah ismi kendisini tüm âleme esmâ-i İlâh-îyyeler şeklinde açmıştır. Zuhur halinde âlemde görülen tüm esmâ-i İlâh-îyyeler iken, bütün halinde ise sadece Allah ismi şerifidir. Çünkü tüm esmâ Allah ismi camisinin tafsili, âleme yayılmış halidir. Bu yönüyle her bir varlık bir esmânın zuhurudur. Alemde mertebeler esas olduğundan, her varlık üzerinden zuhura çıkan esmâlarıda mertebeler üzerinden değerlen-dirmek gerekir.

Tüm varlığı, mâden, nebat, hayvân ve ins’an mertebesi üzerinden ele alırsak; her varlık bir esmânın zuhurudur ya da zuhur yeridir. Ancak mâden, nebat ve hayvân mertebelerinde esmâlar tam zuhurda olmadığından uruc kavsi tamamlanmamış, eksik ve noksan kalmış oluyor. Esmâlar âlemin varlık sebebi olduğundan tüm esmâların zuhur edeceği insân mertebesiyle ancak uruc kavsi tamamlanmış ve devir hiç bitmeden devam etmiş oluyor.

Her bir varlık bir esmânın zuhuru ya da Rabbi hassının terbiyesi altındadır. Bu yönüyle her varlık Rabbi hassının terbiyesi altında olmakla sırat-ı müstakim üzeredir. Bunun dışına çıkması mümkün değildir.

“Duvarlara hayvân çizen ressamda” Rabbi hassının yani kendinde baskın olan esmânın tesiriyle bu fiili işlemekte yani duvarlara hayvân resmi çizmektedir. Belli ki üzerinde faal olan esmâ “hayy” esmâsı tam kemâlde, zuhurda değildir. Bunun tam kemâl olabilmesi için insân-ı nâtık üzerinden zuhura çıkması gerekir. Ancak insân-ı nâtık mertebesinde tüm esmâlar tam zuhurda, kemâlde olabilirler. İnsân ismi tahtında olan bir varlıkta, hayvânlık mertebesinden ortaya çıkan “hayy” esmâsı noksan ve eksik kalmaktadır. YU…… YÜ……..


Yüklə 1,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   157   158   159   160   161   162   163   164   ...   255




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin