Ulu divanda sûltan ben oldum,
Rahmân’ın nefesini her zaman ben saçarım âlemlere,
Allah’ı görmek isteyen bana baksın,
Kün emrini ve nefhasını her an ben söylemekteyim.” diyor.
Sevir mağarasından üç hayvân geçmekte; güvercin, örümcek, yılan. Hicret esnâsında bindiği deve. Hz. Ali’ye hediye ettiği düldül (at). Bu da Hz. Ali’nin Nefsi Küll-üydü, zâhir görüntüsüydü.
(1) Kazâ ve Kader mevzuunda olduğudur.
Kazâ mezuuna gelince; kişiler irâde-i cüz-isiyle yeryüzünün halifesini bulduğunda, ona biat ettiğinde kendilerinin zâhiri ve bâtıni hayatlarında birçok şeyin değiştiğini göreceklerdir. Hayvân-î mertebelerden geçip gerçek insân olacaklardır. Bunlar tasvirci ressamın ona olan ilgi ve alâkanın yansımasıdır. Biz ki, duvarda asılı resimleriz. Bizi meydana getiren Ressamın varlık ışığı duvara vurduğunda canlanıveririz ve oynayıp zıplamaya başlarız. Sahabîlerin Resûlüllah Efendimize biat ettikleri andan itibaren nasıl hayatları değiştiyse, İnsân-ı Kâmil’e de biat edenlerin hayatları öyle değişir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine ulaşırsanız kurtuluşa eresiniz” diyor.
Kader mevzuuna gelince de; a’yân-ı sabitelerinde bu yollar yoksa Hakk’a ulaşmaları imkânsızdır. Hz. Ali Efendimiz şöyle buyuruyor: “Herkes ömrünün sonundan korkar, oysa k,i ben ömrümün başından korkarım.” “Yapılacak başka resim yok mu?! Neden hep hayvân resimleri yapıyorsun?” Misâfir ikilik üzere baktığından hayvân figürlerini görüp arkadaşını biraz garipsiyor. Arkadaşının hangi mertebede yaşadığını bilemiyor ve gayri ihtiyari soru soruyor. “Evet vardır fakat bu resimleri yukarıdaki (yine arkadaşının anlayacağı dilde yukarıdaki diyor) çiziyor. Ben sadece içlerini dolduruyorum” demiş. Evet vardır demekle arkadaşının seviyesine inerek onun mertebesinden onun fikrini de tasdik ediyor ve kendi mertebesinden konuşarak arkadaşını üst mertebeden bulunduğu makamın hâlini ona anlatıyor. Bu resimleri yukardaki çiziyor derken zât-ı kibriya kün emriyle on sekiz bin âlemde neler görünüyorsa hepsini şekillendirmiş ve şekillendirmekte her an. Gerçek ressam kâinatın sahibi olan Yüce Allah’tır. Ben içlerini dolduruyorum: İnsân-ı Kâmil olan zâtın nûru, o sûretlere ışık oluyor sadece “Sen olmasaydın, sen olmasaydın…” hitabına mazhar olanın nûruyla nûrlanıyor ve Ef’âl, Esmâ, Sıfat mertebelerinden âlemlere nefhasını selâm esmâsıyla HU demekte. Âlemler ve içindekiler hayat bulmakta her an.
Dostları ilə paylaş: |