(2)Hangi mertebedendir.
Efendimin ilave ettiği ikinci soru da çok ilginç; “Bu hikâye hangi mertebedendir?” diye sorarak yeni ufuk açmış oluyor. Ressam eti yenmeyen hayvânlar çiziyorsa, hep oralardan konuşuyorsa burası emmâre mertebesidir. Eti yenen bir hayvân resmi yapıp onlardan bahsediyorsa levvâme mertebesi oluyor. Güvercin resmi çiziyorsa; hayalden, vehimden, kafeste olan bir bülbül veya kanarya resmi çiziyorsa; hapsedilmiş ruhtan, kartal resmi çiziyorsa; ötelerden haberler getiren özgür ruhtan bahsediyor demektir. Balık resmi yapıyorsa hırstır. Zâhiri su perisidir. Kişinin sürekli konuştuğu yer oranın adamı olduğunun göstergesidir. İnsân sûreti resimler yapıyorsa burası Âdemiyyet mertebesi olur. İyi nefha eden, birisini bulursa da o resim beş hazret mertebesini geçip gerçek insân olur ve zat mertebesine ulaşıp Kâmil insân olur. ( Etrafta o kadar çok ressam var ki; ben insân’ın içini doldururum diye çıkmışlar. Ne yazık ki dolduramamışlar. Dışı insân içi hayvân sûretinde dolaşıyorlar) İçini ve dışını insân sûretine büründüren, yaptığı resme hayat veren tek kişi gördüm hayatta. O da İnsân-ı Kâmil’dir. Ama o resmin de bir bedeli var tabi ki. O da kendini her şeyinle Allah’a adamaktır.
Dostları ilə paylaş: |