"Şayet benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, çok ağlar az gülerdiniz"
buyurmuş ve bunun üzerine Cibril bu ayeti kerimeyi getirmiş. Hemen onlara dönmüş ve "Henüz kırk adım bile atmamıştım ki Cibril geldi ve: "Şunlara git ve onlara de ki:
"Allah Teala: "Gerçekten O dur, güldüren de ağlatan da" buyuruyor de " dedi.
(Kuran ayetlerinin iniş sebepleri-çağrı yayınları-Bedreddin Çetiner)
Afaki alemde, tahammül edilemeyen, sevilemeyenler nelerdir?
birimin tahammül edemediği, sevemediği farklılıklardır,
kendine, kendindeki isimlere, fıtratına benzemeyenlerdir.
Ayanı sabiteler itibarıyla benzerlik taşımayanlar, birbirini sevmekte ve dolayısıyla da kabul etmekte zorlanır.
Oysa Rableri itibarıyla hepsi razı olunanlardır.
Kolaylıkla kabul edilenler, sevilenler de;
Kendindeki isimlere benzeyenlerdir.
Rableri itibarıyla benzer özelliklere sahip olanlar birbirlerini kolaylıkla anlar ve severler.
Kim hangi halkadan Bela ve Rabbuna-Evet Rabbimizsin demiş ise, o halkadakilere yakın, diğerlerine uzak hisseder kendini.
Bu farklılıklarla, birbirinden rızasızlık nasıl başlamıştır?
Allah c.c sonsuz güzelliği içinde sıfat ve isimlerini var ettiğinde, isim ve sıfatlar bilinmekliklerini istemişler, ve elbiseleri giydirildiğinde de farklılıklar belirmiştir. Ve birbirine benzemeyen isimler birbirinden razı olmamışlardır. Halbuki vucud giydirilmeden önce bir düşmanlıkları olmadan hepsi birin içinde birlikteydiler. Dolayısıyla tahammülsüzlükler bu aleme ait olan farklar içindir. Ve bu alemdeki farklılıklar Rubibiyet yönüyledir.
Bu idrakten uzaklaşılmakla başlayan tahammülsüzlük içinde farklı olana kızılır, suçlanır.
Olayların değerlendirilmesi, hadisenin içindeki olumsuzluğa sebebiyet verdiği düşünülen kimliklerle birliktedir. Kimlikleri dahil etmeden, hadiseyi tek başına değerlendirmek zordur. Sebepler zincirine bağlı bir düşünme ve değerlendirme şeklidir etkin olan. Ve sebeplerin oluşturduğu duygular düşünceler zinciri içinde fiiller ortaya konulduğu düşünülür. Yaşadığımız alemde tecellilerin oluşumunda bir anın bir önceki andan haberi var mıdır? Sebeplere bağlı mı oluşur her tecelli? Yoksa oluşturulmuş bir filmin her bir karesinin diğer bir karesinden bağımsız olduğu ve karelerin ardı ardına seyredildiğinde bağıntıların kurulması mıdir söz konusu olan.
Hadiselerin iki şekilde oluştuğu söylenir, işleyen sistem gereği ya bizden açığa çıkan bir halin getirisidir, ya da tekamülümüz için terbiye amaçlı oluşturulmuştur ki, her iki durumda da rahmet olduğuna işaret edilir. İlkinde bizden açığa çıkan bir halin nötr edilmesi, ikincisinde ise rızalık söz konusu olursa karşılığının kendisinden verileceğine işaret edilir.
Amaç terbiye olunca da hadiseler hiç bitmez, vefasızlık etmeden başka bir hadise ile, yeni bir fırsatla tekrar çıkar karşımıza yine geldim, hadi B-eni gör, hadi B-ana aşkını ispat et, hadi idrak edemediğini şimdi idrak et diyerek olumlu-olumsuz, cemal-celal nitelemesine sahip her hadisede hatırlamamızı ister unuttuğumuzu.
Unuttuğumuz nedir?
-Allahın Zatı, Sıfatları ve İsimleri ile Uluhiyetini kendimizde ve alemde ilan ettiğidir.
-Allahın, tecellilerini kestiği anda hiçbir fiilin ve hareketin olamayacağı ve bu hal ile de, bütün varlığın tek an da Hakka teslim olduğudur.
-Alemde, Aklı kül ve nefsi kül izdivacının açığa çıkardığının işleyişidir.
-Her var edilmişin fıtratına, mertebeler itibarıyla teslimiyet içinde olduğuyla her şeyin merkezinde olduğudur.
-“Kün fe yekün” “hâzâ min fadlı rabbî” ayetleriyle teslimiyet ve tevekküle davet edildiğimizdir.
-Nuru Muhammediyenin ışığından var edilmiş olan her bir ruh olarak, ruhlar aleminde, o ezel toplantısında Hak Tealanın yakınlığının huzurunda birlikte olduğumuzdur.
-Ruhlar aleminden cisimler alemine gelmekle, nefs adını alıp, bir yönüyle ruha bir yönüyle tabiata bakan haliyle aslımızı unuttuğumuz ve idraki tekamül ile yeniden ruhaniyete ulaşmamızın istendiğidir.
-Bütün varlığın devamının Allahın kuvvet ve kudreti ile sağlandığı, varlığın, temel kaynağının Allahü Tealanın Uluhiyetine dayandığı yönüyle Hak, tecellilerine mahal olan halk görüntüsüyle de gölgeden ibaret olduğudur.
***
Abdulkadir Geylani-Mektubatı Geylani eserinden (s.74)
Bütün mesele o ruhlar alemi bahçesine girmekte. Oraya girdikten sonra bir el uzanır ve parmağıyla işaret eder ve şöyle seslenir.
Dostları ilə paylaş: |