Bütün bu izâhlardan sonra netice olarak.
Şöyle diyebiliriz. “Şeriat ve tarikat” mertebesinde merkez çoklu ve çeşitlidir.
“Hakikat/fenâfillâh” mertebesinde her şey iki yönden genel merkezin-dedir.
Birincisi, Cenâb-ı Hakk gerçekten her şeyi hakkıyla halketmiştir. Her şey’iyyet yerli yerincedir.
İkincisi ise “fenâfillâh” durumunda olan kimsenin zâten kendine ait bir tefekkürü olamayacağından herhangi bir şey hakkında değerlendirme yapması o süresi içinde mümkün değildir, ve onun için her şey merkezindedir. Soruya gelen cevaplar genelde bu mertebeden gelmiştir. Ancak bu düşüncenin ef’âl âleminde faaliyet sahası yoktur, ilmi ve zevkidir, belki ahirette ayni olarak karşımıza çıkacaktır. Burada idrak etmeye çalıştığımız her şeyin Hakkın bir zuhuru olması hükmü, bu idrake ulaşanlar içindir, fiili yaşayanlar hakkında ef’âl âlemi hükümlerinde geçerli değildir. Çünkü bu âlemde ceza ve mükâfat fiil sahibine aittir. görülen hadise nasıl ise hüküm ona göre verilir. Tevhid ehli bunların hepsinin Hakk olduğunu bilsede yapılan eksi bir fiil cezasız kalmaz artı fiilde mükâfatsız kalmaz.
“Ma’rifet/bakabillâh” mertebesinde gene iki yönden her şey, ve men, yani kimlikler merkezinde değildir.
Dostları ilə paylaş: |