Fakat soruyu böyle sorabilmek için devrimci olmak gerekirdi, ki sorun da bu zaten. Soruyu soranlar kadar onu yanıtlayanlar da devrimci değil, fakat tümüyle reformist bir konumdadırlar ve artık herşeyi parlamenter bir mantık içinde düşünmekte, buna uygun bir dil ve terminoloji kullanmaktadırlar. Nitekim EMEP başkanı sorudaki reformist mantığı aynen paylaşıyor ve yanıtını da aynı çerçevede veriyor:
“Bazı anlayışlar yerel yönetimde iktidar olmaya çok büyük anlamlar yüklüyor. Yani ülkenin genel siyasetini etkileyebilecek bir mekanizma olarak görüyor. Elbette belediyeciliği bizim önerdiğimiz tarzda gerçekleştirmek, demokratikleşmenin ve örgütlü toplum yaratmanın önemli bir adımıdır. Ancak ülkenin siyasetini belirlemek, bütçesini oluşturmak, kaynaklarını yönetmek merkezi iktidarın elindedir. Dolayısıyla yerel yönetimlerde piyasacı, özelleştir(108)meci, rantçı bir tarzla mücadele ederken, buralarda kendi programımızı uygulama olanaklarını yaratırken, aynı zamanda halkın doğrudan ülke yönetiminde söz sahibi olmasını ve demokratik bir halk egemenliğini sağlayacak bir çalışma içine girme hedefini de gözetmek gerekiyor. Şüphesiz halkçı, demokratik belediyecilik derken böyle bir amacı gerçekleştirmenin kanallarını açmayı kastediyoruz.”