Tüm sorun, zamanında mücadele gücünü ve devrimci umutlarını koruyan küçük-burjuva devrimci bir akımın devrimci yollarla gerçekleştirmeyi umduğu ve hedeflediği programatik hedeflerini, mücadele gücünü ve devrimci umutlarını tükettiği bir aşamada bu kez anayasal dönüşümler yoluyla, yani reformist bir yoldan gerçekleştirmeye yönelmesidir. Bu küçük-burjuva devrimciliğinden küçük-burjuva reformizmine geçiştir ve bu geçişi olanaklı kılıp kolaylaştıran da, sınıfsal kimlik kadar ondan ayrı düşünülemeyecek olan programatik ufuktur. Modern sınıflaşmanın oluştuğu ve oturduğu bir toplumda stratejik sorun, burjuva toplumunun temellerine yönelmek değil de onu kendi temelleri üzerinde demokratik bir dönüşüme uğratmak olarak konulduğuna göre, bu tür bir dönüşümü pekala evrimci bir yoldan denemek de mümkündür. Devrimci umutların tüketildiği aşamada devreye giren mantık ve inanç bu olmaktadır. Bu elbette bir anda olmamakta, fakat rasyonalize edilmiş yeni açılımlar adım adım bu akibeti hazırlamaktadır. Bir fikir edinmek isteyenler, TDKP'nin ‘90’lı yılların ortalarına doğru son derece masum kılıflar içinde hazırladığı adımların ona yalnızca birkaç yıl içinde nasıl bir akibet hazırladığına bakabilirler. (Pratiğin sunduğu bu denli öğretici örnekler hala canlılığını koruyarak orta yerde duruyorken, bu evrimin mantıği üzerine uzun teorik açıklamalara girişmek çok gerekli de değildir. Kaldi ki bu, komünist eleştiri yoluyla, sistematik olarak ve ayrıntılara inen bir biçimde zaten zamanında yapılmıştır.)