Kürt büyük burjuvazisi, büyük toprak sahipleri ve aşiret reislerini bir yana bırakıp soruna bir de ulusal ezilmişlik ve dolayısıyla haklar karşısında belli bir hassasiyete sahip olduğu olaylarla da görülen Kürt orta burjuvazisi açısından bakalım. Bunu yaptığımızda göreceğiz ki sonuç özünde yine değişmiyor. MLKP programının sözkonusu formülasyonu, liberal özünden, anlamından ve öneminden bu durumda da bir şey kaybetmiyor.
Kürt büyük burjuvazisi, büyük toprak sahipleri ve aşiret reislerini dışında bırakan, buna karşın Kürt orta burjuvazisini de içeren bir “Kürt ulusu” gerçekliği düşünelim. Bu toplumsal bileşimiyle bir “Kürt ulusu” da, ne stratejik bir devrim adımı boyunca işçi sınıfı ve diğer emekçilerle aynı devrimci saftadır; ne de “gerici egemen sınıflar ve onları destekleyen emperyalistler”le uzlaşmaz çelişmelere sahiptir. Zira bu biçimiyle bir “Kürt ulusu” kavramının Kürt orta burjuvazisini de, binbir bağla büyük burjuvazi ve toprak sahiplerine bağlı olan bu mülk sahibi sömürücü sınıfı da içermesi, başlıbaşına bunu olanaksız kılar.