Bütün sorun da zaten bu “veri olarak” kabul ettiğiniz şeylerden çıkıyor. Sorunları nesnel toplumsal-siyasal özü ve kaynağı üzerinden koyacağınıza, tutup onları egemen sınıfın yerleştirmeye çalıştığı çarpıtılmış bilinç üzerinden koyuyorsunuz ve sonra da biz olanı “veri” aldık diyorsunuz. Temel sınıfsal çelişkilerin yanısıra ezilen ulus ve mezhep gerçeğine, emekçilerin bir kesiminin buradan gelen çifte, hatta üçlü ezilmişliğinin devrimci sınıf mücadelesi için yarattığı olanaklara işarete edeceğinize, tutup etnik ve mezhepsel temele dayalı toplumsal çelişki ve kutuplaşmalardan sözediyorsunuz. Bununla da kalmıyor işi iyice saçmalığa vardırıyorsunuz; bu çelişki ve kutuplaşmalara dayalı çatışmalar üzerinden devrime, giderek de devrimin zaferine yol alınabileceğini söyleyebiliyorsunuz.