Fakat sorunu, çelişkiyi, kutuplaşmayı ve nihayet çatışmayı “Alevi-Sünni” ya da “Kürt-Türk” ekseninde koyduğunuzda böylece onu baştan aşağı çarpıtmış olursunuz. Ona egemen sınıfların arzuladığı ve ihtiyaç duydukları her durumda kendi sınıf çıkarları ve tercihleri doğrultusunda kullanabilecekleri bir biçim(298)vermiş olursunuz. Bu ülkede onyıllardır devrimciler “Alevi-Sünni”, “Kürt-Türk” çelişkisi ve çatışması yaratmaya yönelik girişimleri, egemen sınıfın emekçileri yapay bir biçimde bölmek ve birbirlerine düşürmek oyunu olarak suçlayıp mahkum etmişlerdir. Fakat öte yandan Alevi ve Kürt ezilmişliğine sahip çıkarak, mezhepsel baskı ve ayrıcalıkların kaldırılmasını, Kürtlerin özgürlüğünü ve hak eşitliğini savunmuşlardır.