Halk Masalları Ünite 1 Masal



Yüklə 236,15 Kb.
səhifə3/3
tarix22.01.2018
ölçüsü236,15 Kb.
#39846
1   2   3

e)      Ahmet Akay

Kırım Türkleri arasında tanınan bir fıkra tipidir. Fıkraları çoğunlukla Yalta yakınlarında Özenbaş kasabasında geçtiği için orada yaşadığı kabul edilir. Ayşe Şerefe adında eşi ve Eyüp adında oğlu olduğu yine fıkralarından anlaşılmaktadır. Ahmet Akay çok kurnaz bir söz ustasıdır.



f)       Molla Zeydin

Uygur Türklerinin Seley Çakkan’la birlikte önde gelen fıkra tipidir. Turfan’ın Lükçük kentinde doğmuştur. Yaşadığı dönemin sevimsiz olaylarını diline dolar. Hakkındaki ilk eser 1984’te Molla Zeydin Hekkide Kisse adıyla yayımlanmıştır.



g)      Kuyrukçuk (Kudaybergen)

Asıl adı Kuyrukçuk Ömürzak Uulu olan fıkra tipi Kırgız mizah sanatının temsilcisidir. 1866’da Narın vilayetinin Cumgal bölgesindeki Kızıl Tuu köyünde doğdu. Raşitizmden dolayı çok geç yürüyebildi. Babası çok fakirdi. Açık sözlü, hazırcevap bir tiptir.


Bir Topluluğu veya Zümreyi Temsil Eden Tipler

a)      Bektaşi

Katılığa karşı hoşgörüyü savunur. Bektaşi fıkralarında mizah ön plandadır.



b)     Aldarköse

Bektaşi tipine benzer. Asya’daki Türk coğrafyasında tanınır, bilinir.



c)      Mevlevi

Nüktedan ve ders verir mahiyettedirler.



d)     Temel

Konu bakımından zengin olması geniş coğrafyada tanınmasını sağlamıştır. Fıkraların konusu günlük hayattan olaylardır.


Dar ve Geniş Bölge Tipleri

a)      Karadenizli

“Karadenizlinin biri…” şeklinde başlayan bu fıkrarlar yerini “Temel” fıkralarına bırakmaktadır.



b)     Kayserili

Kayserili ağzıyla konuşur, uyanıktır, aldatır, ticarette çok başarılıdır. Kayserili fıkra tipinin diğer karakterleri Yahudi ve Karadenizlidir.



c)      Karakayalı

Karakaya, Silifke’nin köylerinden biridir. Bu fıkralarda daha çok köylülerin saflıkları anlatılır. Kapalı bir toplumdurlar ve fıkra tipleri köylülerdendir.


Yerel Tipler

a)      Konyalı Tayyip Ağa

1884’de Konya’da doğdu. Eğitimini yarıda bırakıp bakkallık yapar. 1948’de dükkânını kardeşine devredip dost ziyaretlerine başlar. 1968’de vefat etmiştir. Mezarı Üçler Mezarlığındadır.

Döneminin bürokratlarıyla sohbeti olan biridir. Fıkralarında bölge insanının sıkıntıları dile getirmiştir. Nüktedan ve eleştireldir.

b)     Şamlının Hacı İbrahim

Geredelidir. 92 yaşında vefat etmiştir. Nüktedan ve hazırcevap biridir. Eşeği vardır.



c)      Mutlu Çivit Emmi

Mersin’in Mut ilçesinde doğdu. Çeşitli işlerde çalışmıştır. Fıkralarında Hatem Osman ve Tevfik Hoca’dan ortakları olarak söz edilmektedir. Şehir eşrafından pek çok kişi fıkralarında karşımıza çıkar. 1971’de Mut’ta vefat etmiştir. Sözün yanında harekete dayanan fırkaraları da vardır. Fıkralarında olaylar Çivit Emmi’nin karşısındakini zor durumda bırakması üzerine kuruludur.



d)     Ağınlı İbik Dayı

Asıl adı İbrahim’dir. Elazığ’ın Ağın ilçesinde 1867’de doğdu. İstanbul’a gidip belediyede çalışmış daha sonra Ağın’a geri dönmüştür. Fıkraları Ağın ve çevresini konu edinir. Fıkralarında karşısındakini şaşkına çevirir. Mizahi fıkralarının yanında karşısındakiyle alay ettiği fıkraları da vardır.



e)      Bostanlı Kara Kamil

Konya / Meram’da Botsa (Güneydere) köyünde doğdu. Muzipliklerini anlatan fıkraları vardır. 1975’te vefat etmiştir.



f)       Silifkeli Hacı Kiya

1887 doğumlu, İstiklal madalyası sahibidir. 1973’te trafik kazası sonucu yaşamını yitirir.


Aydın ve Sanatçı Fıkra Tipleri

a)      Şair Haşmet

18. yüzyıl şairlerindendir. Kendince aptal işlerle uğraşanların kaydını tuttuğu bir defteri vardır.



b)     Süleyman Nazif

c)      Mehmet Akif

d)     Yahya Kemal Beyatlı

e)      Cemal Nadir Güler
Yabancı Azınlık Fıkra Tipleri

a)      Behlül Dânâ

Asıl adı Ebu Vüheyb b. Amr Sayrâfî’dir. Küfe’de doğdu. Hayatının büyük bölümünü Bağdat’ta geçirdi. Dânâ’nın anlamı bilge, bilgindir. Harun Reşit’in çağdaşıdır. İmam Cafer Sadık’ın talebelerinden olan Dânâ, fıkıh ve hadis eğitimi gördü. Daha çok tasavvufi konulardaki fıkraların kahramanı olarak karşımıza çıkar. Harun Reşit’in de yer aldığı fıkralarda Behlül Dânâ galip gelir. Akıllı ve becerikli ve inatçı biridir.



b)     Kadı Karakuş

Ölüm tarihi için bazı kaynaklarda 1201 tarihini görüyoruz. İslam Ansiklopedisi’nde ahmaklığın müşahhas timsali olarak anılır.



c)      Azınlık Tipleri
Diğer Fıkra Tipleri

a)      Meslek Gurupları

Mesleki fıkralar oldukça fazladır. Bazıları uydurma olup karalama amaçlıdır.



b)     Aile Bireyleri

c)      Moda Tipler

Kısa süreli olarak gündemde kendilerine yer bulabilen tiplerdir. Bir dönem popüler olan “Bopsitiller, Cimdallılar ve Hippiler unutulmaya başlanmıştır. Popülerliğini yitirmeyen Karagöz bu kategorinin en meşhurudur.



Karagöz: Belli bir devrin kültürünü yansıtan Karagöz fıkralarındaki Karagöz’ün gölge oyunu kahramanı Karagöz’le ilgisi yoktur.

d)     Hastalıklı Tipler

Ünite 4
Nasreddin Hoca
Belgeler

Hayatı hakkında belgeler yok denecek kadar azdır.



1 – Bayezid’in Sipahisi Mehmed’in Mezar Taşı: Kitabede; yazının baki, ömrün geçici olduğundan söz edilmektedir.

2 – Nasreddin Hoca’nın Türbesi ve Mezar Taşı: Sonradan eklendiği düşünülen mezar taşında; 386/996 tarihi yer alır. Bazı kaynaklar tarihin 386 değil 683 olması gerektiği kanaatindedirler.

3 – Nasreddin Hoca’nın Kızı Fâtıma Hâtun’un Mezar Kitabesi: Sivrihisar’daki bir mezarlıkta bulunan kitabede 726 (1326) veya 727 (1327) tarihi yazılıdır.

4 – Nasreddin Hoca’nın Kızı Dürrü Melek Hâtun’un Kitabesi: Akşehir’de Nasreddin Hoca’nın türbesinin ayakucundadır.

5 – 881 / 1476 Tarihli İlyazıcı Defteri: 1476 tarihli evkaf ve emlak yazımında Hoca’nın türbesinin eskimiş olduğu kayıtlıdır.
Nasreddin Hoca ve Fıkraları Konu Alan Belgeler

1 – Ebu’l-Hayr-ı Rûmî ve Eseri: Cem Sultan’ın emriyle hazırlanan eserde (Saltuknâme) Sarı Saltuk’un kerametlerinden söz edilirken bir de Nasreddin Hoca fıkrasına yer verilmiştir.

2 – Mehmed Gazalî ve Eseri: Bursalı müellifin Dariü’l-Gumûm Raifu’l Humûm adlı eserinde bir kısmı müstehcen Nasreddin Hoca fıkraları vardır.

3 – Güvâhî’nin Eseri: 16. yüzyılda yaşana Güvâhî’nin Pendnâme adlı eserinde 3 fıkra yer alır. Bu fıkralardan “Ye kürküm ye…” ve “Peşin parayı gördün de...” Diye başlayan fıkralar Hoca’ya ait olmamakla beraber onunla ünlenmişlerdir.

4 – Basîrî ve Eseri: Letaif adlı eserinde 2 fıkra yer alır.

5 – Lâmiî ve Oğlu Abdullah’ın Eseri: Mecmuâü’l-Letaif’te 5 fıkra metni vardır.

6 – Bayburtlu Osman ve Eseri: Kitab-ı Mir’at-ı Cihan adlı eserinde 784 veli arasında Nasreddin Hoca’dan da bahseder. Eserde fıkra yer almaz.

7 – Taşlıcalı Yahya’nın Eserleri: Gencine-i Râz’da bir fıkraya yer verir. Usul-nâme adlı eserinde de yine bir fıkra yer alır.

8 – Muhyî-i Gülşenî ve Eseri: Menakıb-i İbrahim-i Gülşeni adlı eserde bir fıkra yer alır.

9 – Nev’izade Atayî ve Eseri: Sohbetü’l-Ebkâr adlı mesnevisinde bir fıkraya yer verir.

10 – Evliya Çelebi ve Eseri: Akşehir’i anlatırken Hoca ve mezarı hakkında bilgi verip bir de fıkraya yer verir.

11 – Kaygusuz Abdal ve Budalname: İki fıkraya yer verir.

12 – Niyazi-i Mısrî: Hatıralarını anlattığı yazmada bir fıkra yer alır.

13 – Riyazî Mehmed Efendi: Riyâzü’şu’arâ adlı tezkirede Nasreddin Hoca’dan bahseder.

14 – Yusuf Nâbi: Tuhfetü’l-Haremeyn’de Hoca’dan söz eder.

15 – Âşık Çelebi: Meşairü’ş-Şuara adlı eserinde Timur’la ilgili peştamal fıkrasının Ahmedî ile Timur arasında geçtiğinden söz eder.
Efsaneden Gerçeğe

Tüm dünyada tanınan Nasreddin Hoca’nın tanındığı coğrafyada hangi isimle anıldığının bilinmesi önemlidir.


Türk Dünyasındaki Adları

Doğu Türkistan: Afandi, Nasirdin Efendi

Kazakistan: Koca Nasır, Hoca Nesir, Kuja Nasr

Kırgızistan: Apendi

Özbekistan: Nasriddin Afandi, Molla Nasraddin, Hoca Nasraddin, Apandi, Afandi

Türkmenistan: Ependi, Nasreddin Ependi

Azerbaycan: Molla Nesreddin

Karaçay: Nasır Hoca

Kumuklar: Hoca, Molla Nasreddin, Nasriddin

Tatarlar: Huca Nasretdin, Munla Nasreddin

KKTC: Nasreddin Hoca, (Rumlar arasında) Nusreddin Hoca, Gasdani Hoca, Aslani Hoca

Batı Trakya: Nasreddin Hoca

Iraklı Türkmenler: Molla Nasreddin
Dünya Ülkelerindeki Adları

Tacikistan: Efendi

Bangladeş: Nasiruddin Hojjga

Pakistan: Molla Nasirudin, Molla Nasıruddin, Hoca Nasreddin

İran: Molla nasreddin

Rusya: Hoca Nasreddin

Çeçenistan: Nasaret

Macaristan: Nasreddin Hodzsa

Romanya: Nasratin Hogea

Bulgaristan: Nasraldi

Yunanistan: Anastratin

Makedonya: Nasradin Hoca, Strandilhoca, Stradin Hoca

Bosna-Hersek: Nasrudin Hodza

Arnavutluk: Nastru, Nastroya

Sırbistan: Nasrudin Hodza, Nasreddin Hoca

Almanya: Hoscha Nasreddin, Hodscha Nasreddin

Fransa: Nasreddin Hodja
Sivrihisarlı olduğu bilinir. Hasan Efendi’nin Mecmua-i Maarif adlı eserinde babası Abdullah Efendi’nin karye (köy) imamı olduğu yazılıdır. Sözlü anlatmaların etkisiyle annesinin isminin Sıdıka olduğu ileri sürülür ki bu sağlıklı bilgi değildir. Eşiyle ilgili olarak Fuad Köprülü, Kozağaç karyesi mezarlığında medfunmuş demektedir.

Hasan Efendi’nin eserinden hareketle 1208 yılında Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesinin Hortu (Nasreddin Hoca) köyünde doğduğu söylenir. Aynı kaynağa göre 1237/38 yılında iyi eğitim alabilmek için Akşehir’e göç ettiği söylenir. Seyyid Mahmud Hayrani ve Hoca Ahmet Fakih bu dönemde oldukça ünlüydüler. Bu ikisinden ders aldığı söylenir. 1284/85 yılında Akşehir’de öldüğü söylenir.


Diğer Nasreddin Hocalar

1 – Kastamonulu Nasreddin Hoca: İsmail Hakkı Danişmend’in makalesine göre, yazarı bilinmeyen Farsçe bir Selçukname’de, II. Mesud döneminde Kastamonu’da bir Nasreddin Hoca vardır. Maliye görevlisi olan Nasreddin Mahmud, Moğol Hükümdarı Geyhatu ile bir araya gelmiş ve böylece Akşehir ve Konya Moğol istilasından korunmuştur.

2 – Kayserili Nasreddin Hoca: Naci Kum, Kayseri müzesindeki araştırmalarında 1408 numarada kayıtlı olan lahdin üzerinde “Nasreddin Hoca” adının kayıtlı olduğunu görür. Buradan hareketle Nasreddin Hoca’nın Kayseri’de vefat ettiğini ileri sürer.

3 – Akşehirli Nasreddin Hoca: Akşehirliler Nasreddin Hoca’nın doğma büyüme Akşehirli olduğu iddiasındadırlar.

4 – Sivrihisarlı Nasreddin Hoca: Pertev Naili Boratav, Nasreddin Hoca’nın Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Hortu köyünden olduğunu üç maddeyle temellendirir:

a)      Fatih’in hocası Hızır Bey ve oğlu Sinan Paşa, Sivrihisarlı olup Nasreddin Hoca ile aynı soya mensuptur.

b)      Nasreddin Hoca’nın büyük kızı Fâtıma’nın mezar taşı bu ilçededir.

c)      Boratav’ın tespit ettiği bir yazmada Sivrihisar adı çokça geçmektedir.

5 – Kırşehirli Nasreddin Hoca: Ahi Evren Şeyh Nasirü’d-din Mahmud, Mikail Bayram’a göre Nasreddin Hoca diye biri yaşamamıştır. Ona göre Ahi Evren, Nasreddin Hoca’nın ta kendisidir.

6 – Azerbaycanlı Nasreddin Tûsî: Azeri araştırmacılar, astronomi âlimi Tûsî ile Nasreddin Hoca’nın aynı kişi oldukları iddiasındadırlar.

7 – Buharalı Nasreddin Hoca: Özbekler, Nasreddin Hoca’nın Buharalı olduğuna inanırlar. Bölgedeki rivayete göre çömlekçilik yaparak hayatını geçindirmiştir.
Hangi Fıkralar Nasreddin Hocanındır?

 Türkiye içerisinde 1555, Türkiye dışında 3000 civarı fıkrası vardır. Şükrü Kurgan, Samim Kocagöz, Fikret Türkmen, Günay Kut, İlhan Başgöz, Alpay Kabacalı, Saim Sakaoğlu, Mehmet Aydın vb. fıkraların Nasreddin Hocaya ait olup olmadığıyla ilgili araştırmalar yapmışlardır.



Şükrü Kurgan, fıkralarla ilgili ölçütler önermiştir;

1-      Sarhoşluk ve içkiyle ilgili fıkralar ona ait değildir; çünkü o Sünnî’dir.

2-      Hoca’yı ahmak ve budala gösteren fıkralar ona ait değildir.

3-      Hoca’yı mal-mülk sahibi, müptelası gibi gösteren fıkralar ona ait değildir; çünkü o yoksul biriydi.

4-      Çapkınlık, iffetsizlik unsurları taşıyan fıkralar da ona ait olamazlar.

5-      Hoca hasis olmadığı için öyle gösterildiği fıkralar da ona ait değildir.

6-      Hoca’yı maddi kuvvetle / kol kuvvetiyle iş gören biri olarak gösteren fıkralar da ona ait değildir.

7-      İçinde dalkavukluk, ikiyüzlülük olan fıkralar da ona ait değildir.

8-      Hoca’yı dikbaşlı, zorba gibi gösteren fıkralar da ona ait değildir.

9-      Tasavvufi öğelerin öne çıktığı fıkralar da ona ait değildir.

10-   Uzun metrajlı fıkralar Hoca’ya ait olamaz.
Samim Kocagöz’ün değerlendirmeleri;

Fıkralar 13 yüzyılın tarihsel ve toplumsal yaşamıyla uyumlu olmalıdır.

Hoca, espri olsun diye olay hazırlamaz.

Hoca’nın dehası, ulusumuzun zekâ ve esprisinin bir sembolüdür.


Günay Kut, tipoloji konusuna dikkat çeker.

İlhan Başgöz; fıkraların 500 yıllık tarihi derinliğini dikkate almadan araştırma yapılamaz. İnsan nasıl tek bir “şey” değilse fıkralarındaki değişik özelliklerin bütününün Hoca’yı resmettiğini kabul etmek gerekir. İşimize gelen özellikleri kabul edip, Hoca’ya yakıştıramadıklarımızı bir kenara atamayız. Fıkralarda beliren kişilikle tarihsel kişiliği birbirinden ayırmak gerekir.

Saim Sakaoğlu; Nasreddin Hoca fıkralarını 2 başlık ve 5 alt kategoriye ayırmıştır.
Nasreddin Hoca Fıkraları

Önceki başlık altında işaret edilen eleme işleminden sonra yaklaşık 120-130 fıkranın Hoca’ya ait olduğundan emin olabiliyoruz.


Hoca Adına Bağlanan Fıkralar

Mantık açısından Nasreddin Hoca’ya uymayan fıkralar

Din açısından Nasreddin Hoca’ya uymayan fıkralar

Timur’la ilişkisini konu alan fıkralar


Nasreddin Hoca’dan Önce de Anlatılan Fıkralar

Aisopos Masalları, Binbir Gece Masalları, Hint fıkraları, Ebu Nuvas, Şeyhoğlu (Marzubnâme), Cuha, Karakuş Kadı ve Mevlana’nın eserleriyle Nasreddin Hoca’ya bağlanan birçok fıkra arasında benzerlikler vardır.


Fıkraların Kaynakları

Yazmalar, matbu metinler ve sözlü kaynaklar…


Ziya Gökalp, 40 kadar atasözü ve deyime Nasreddin Hoca fıkralarının kaynaklık ettiğini tespit etmiştir. Benzer bir çalışma Nail Tan’a aittir.

Ahmet Demirtaş, Mahmut Belenli, Yusuf Ziya Bahadınlı, M. Şakir Ülkütaşır, Vehbi Cem Aşkun bu konuda çalışmış diğer isimlerdir.
Nasreddin Hoca fıkraları Lamiî Çelebi’den bu yana nazma çekilmiştir. Edebi eser veren isimler fıkraların nazma çekilmesi taraftarıyken edebiyat tarihçileri ve araştırmacılar buna karşıdırlar.
Ünite 5
Halk Anlatılarının Eğitici Yönü ve Sanat Yansımaları

Göçebe topluluklardan olan Türkler için halk anlatıları eğitici ve eğlendirici işlevlere sahiptir. Nesir ve nazım karışımı yapılardaki anlatılarda nazım bölümlerinde duygular dile getirilir. Sazın anlatılara dâhil olması eğlence faktörünü arttırmıştır. Anlatıcının canlılığı, tutumu, jest ve mimikleri yine eğlence öğeleri arasındadır.

Anlatıcının yaşadığı bölgenin geleneklerini, değerlerini hikâyelerine dâhil etmesi kültür hayatına katkı sağlamıştır.

Anlatıcı kimi zaman hikâyesini keserek dinleyicilerine nasihat eder. Bu nasihatler kimi zaman hikâyenin içerisinde atasözleri yoluyla aktarılır. Dil eğitimi/öğretimi ve doğru telaffuz konusunda da bu anlatıların önemli işlevleri vardır.


Fıkraların Eğitici Yönü

Nasreddin Hoca fıkralarının eğitici yönleri hakkında Nükhet Tör doktora çalışması yapmıştır. Eğitici yönlerini maddeler halinde; iyimserlik, özeleştiri, hoşgörü, tedbirli olmak, tevazu, tek eşlilik şeklinde sıralayabiliriz.

Türkçe eğitiminde Nasreddin Hoca fıkralarının katkılarını Murat Özbay incelemiştir. Kelime hazinesinin geliştirilmesinde, karmaşık görünen durumların basit sözcüklerle ifade edildiği fıkra örneklerine bakarak dil kullanımı hakkında da fıkralar önem arz eder. Fıkraların oyunlaştırmaya elverişli olmaları eğitimde kullanılabilirliklerini arttırır.

Etkili ve güzel konuşma eğitimi için elverişlidirler.

Nüktedanlığıyla öne çıkan İncili Çavuş fıkraları da devlet yönetiminde özeleştirinin sağlayacağı yararlar bakımından önemlidir.



Bekri Mustafa fıkraları da içkili/sarhoş hayatın sakıncaları hakkında yararlı olabilir.
Masalların Eğitici Yönü

Saim Sakaoğlu, Gümüşhane ve Bayburt Masalları adlı eserinde masalların çocuk eğitimindeki önemi hakkındaki görüşlere yer vermiştir. Çocukların dinledikleri masallardan muhakkak etkileneceklerini dikkate almak lazımdır.  

Bilge Seyidoğlu’da Masal ve Masal Anlatanlar adlı eserinde aynı konuya dikkat çekmiştir. Umay Günay, Çocuk Eğitimi ve Masallar adlı makalesinde, çocukların milli kimliklerini dinledikleri masallar yoluyla edindiklerine işaret etmektedir.

Ali Berat Alptekin, Türk Masallarında Dinî Eğitim adlı makalesinde masallar aracılığıyla din eğitimi konusuna değinmiştir.

Esma Şimşek, Masalların İnsan Eğitimi Bakımından Önemi adlı makalesinde konuyu detaylı şekilde ele almıştır.

Masalların amacı öncelikle eğlencedir. Bilgilendirme sonraki aşamadır. Masallardaki tekerlemeler vb. dilsel özellikler çocukların düşünce dünyasını renklendirmekte, dile olan ilgilerini arttırmaktadır. Çocukların çok sevdiği hayvan masalları, çocuklara pek çok kavramı öğretir niteliktedirler.


Anlatıların Sanata Yansımaları
Sinema

Konumuzla ilgili en eski film Ömer Lütfi Akat’ın Tahit ile Zühre’sidir (1947). Sinemaya en çok konu olan anlatımız Köroğlu’dur. Refik Kemal Arduman-Mümtaz Ener (1945), Faruk Kenç (1953), Mehmet Dinler (1963), Atıf Yılmaz (1968) Köroğlu filmleri çekmişlerdir.

Avni Dilligil (1955), Atıf Yılmaz (1959), Nuri Akıncı (1966) Karacaoğlan filmleri çekmişlerdir. Arzu ile Kamber, Âşık Garip, Kerem ile Aslı hikâyeleri de sinemaya konu olmuştur.

Muhsin Ertuğrul, Nasreddin Hoca’yı sinemaya taşımıştır (1940). Talat Artemel (1954), Yavuz Yalınkılıç (1965) ve Melih Gülgen (1971) Nasreddin Hoca filmleri çekmişlerdir. Faruk Kenç’in 1954’te çektiği Nasreddin Hoca ve Timurlenk adlı filmde başrol oyuncusu İsmail Dümbüllü’dür.



İncili Çavuş, Semih Evin (1950) ve Nişan Hançer (1968) tarafından filme uyarlanmıştır.

Bekri Mustafa, Suha Doğan tarafından çekilmiştir (1965).

Keloğlan masalları pek çok filme konu olmuştur. Bunların ilki Vedat Örfi Bengü tarafından çekilmiştir (1948). Sırrı Gültekin (1971), Semih Evin (1971), Metin Erksan (1972) vb. Keloğlan filmi çekmiştir.

İlk karton filmimiz Evvel Zaman İçinde ise 1951’de hazırlanmış ancak gönderildiği ABD’de kaybedilmiştir.
Tiyatro

Bidar Efendi’nin yazıp Dikran Efendi’nin sahnelediği Tahir ile Zühre oyunu on yıl (1869-1879) boyunca oynanmıştır. Küçük İsmail (1887) ve Kel Hasan (1887-1897) oyunu yeniden sahnelemişlerdir. Hayali Küçük Ali (Muhittin Sevilen) ve Cevdet Kudret, hikâyeyi orta oyunu biçiminde sahnelemişlerdir.



Ferhat ile Şirin, sahne eseri, gölge oyunu ve orta oyunu olarak çok ilgi görür.

Karacaoğlan (Dinçer Sümer (1983), Sabahattin Engin (1999) ve Köroğlu (Ahmet Kutsi Tecer (1941-42), Muharrem Gürses (1945) defalarca sahnelenir.

Dede Korkut Hikâyeleri 1933’den bu yana 20’ye yakın oyuna konu olur. İlk oyunu İffet Halim Oruz (1933) sahnelemiştir. Suat Taşer (1961-62), Güngör Dilmen (1990), Turan Oflazoğlu (1998) Dede Korkut’u sahneleyen diğer isimlerdir.

Adnan Çakmakçıoğlu (1951), İsmail Hakkı Sunat (1954), Aydın Su (1962) Nasreddin Hoca’yı sahnelemişlerdir. Halide Edip, Maske ve Ruh (1945) adlı oyununda Hoca’ya rol vermiştir.

Necip Fazıl ve Behçet Necatigil, masallarımızdan yola çıkarak tiyatro eseri kaleme alan müelliflerimizdendir.
Şiir

İlhan Berk, Köroğlu (1955); Mustafa Necati Karaer, Kerem ile Aslı (1985); Halûk Nihat Pepeyi, Türk Destanına Giriş (1934) ve Afşar Timuçin, Destanlar (1968) adlı eserlerinde Tahir ile Zühre’yi nazma çekmişlerdir.

Masal ve mitoloji öğelerini şiirlerinde en çok kullanan isim Behçet Necatigil’dir (Örn. Üç Turnalar şiiri).
Köprülüzade Mehmed Fuad’ın Nasreddin Hoca (1918) adlı kitabı, Hoca’nın fıkralarına kitap bütünlüğünde ele alan ilk eserdir.

Orhan Veli (Nasreddin Hoca Hikâyeleri, 1949), İbrahim Zeki Burdurlu (Ömürsün Nasreddin Hoca, 1985), Nedim Uçar (Dizelerle Nasreddin Hoca, 1993), Nüzhet Erman (İpe Un Seren Adam / Nasreddin Hoca, 2000), Hoca’nın fıkralarını nazma çeken eserlerdir.

Oğuz Tansel, Bektaşi Dedikleri (1970) adlı kitabında Bektaşi fıkralarını nazma çekmiştir.

Ziya Gökalp’in Ala Geyik adlı şiiri ile Orhan Seyfi Orhun’un Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi adlı şiiri, masal diliyle yazılmışların en güzel örneklerindendir.


Roman ve Hikâye

Lermontov 1837’de Âşık Garip’i hikâyeleştirmiştir. Yaşar Kemal’in Üç Anadolu Efsanesi destansı bir romandır.

Hüseyin Rahmi’nin Kokotlar Mektebi ve Utanmaz Adam, Halide Edip’in Zeyno’nun Oğlu adlı eserlerinde Kerem ise Aslı hikâyesine göndermeler vardır.

Kemalettin Şükrü (Orbay) Nasreddin Hoca’nın hayatını ve fırkralarını 4 ciltlik eserinde romanlaştırmıştır.

Burhan Felek (Nasreddin Hoca, 1982) ve Nail Tan (Nasreddin Hoca Senfonisi, 2006) Hoca’yı ele alan eserlerdir.

Osman Cemal Kaygılı (Bekri Mustafa, 1944) Bekri Mustafa’yı romanlaştırmıştır. Reşat Nuri Güntekin’in Kızılcık Dalları (1932) adlı eserinde “Tın tın eden Kabacığım” adlı masala göndermeler vardır.


Opera ve Bale
Kerem Operası (1953) Ahmet Adnan Saygun’un ilk eseridir.

Yalçın Tura’nın Karacaoğlan’ının ilk temsili 1973’te yapıldı.

Bülent Tarcan’ın Deli Dumrul adlı balesi 1977’de gerçekleşti.

Çetin Işıközlü’nün Emrah ile Selvihan’ı 1989’da bestelendi.

Köroğlu Operası (1973) Ahmet Adnan Saygun’un eseridir.

Üzeyir Hacıbeyoğlu’nun Köroğlu Operası ilk defa 1937’de Bakü’de sahnelendi.

Gülümser Kalender’in bestelediği 2 perdelik operet 1962’de sergilendi.

Ali Baba ve Kırk Haramiler adlı eseri Selman Ada bestelemiştir (1989).


---
Kitap Bitti (Gerisi Ek/Metinler)



Yüklə 236,15 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin