Her Gün Bir Defa Yazan: William MacDonald Publisher of the English Original: everyday publications inc



Yüklə 14,07 Mb.
səhifə3/58
tarix07.01.2022
ölçüsü14,07 Mb.
#87000
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   58
Soylu bir yaşam aniden kazanılan bir yüceliğin

Aydınlığı değildir.

Yalnızca Tanrı’nın isteğinin yerine getirildiği

Günlere yapılan bir eklemedir.
11 Ocak
“…. Söylenen her şey iki ya da üç tanığın sözü ile doğrulansın.” (Matta 18:16)

Kutsal Kitap’ta belirtildiği gibi, geçerli bir yargıya sahip olmak için iki ya da üç kişinin tanıklığı gereklidir. Eğer kendimizi yalnızca bu ilke üzerinde odaklanmaya adarsak, kendimizi pek çok sıkıntı okyanusundan kurtarmış oluruz.

Bizlerdeki doğal eğilim, bir konu hakkında yalnızca bir kişinin söylediklerini dinlemek ve hemen o kişinin lehinde karar almaktır. Dinlediğimiz kişi ikna edici şeyler anlatır ve biz de ona sempati duyarız. Ama daha sonra bu kişiden duyduklarımızın öykünün yalnızca bir bölümü olduğunu öğreniriz. Aynı konu ile ilgili konuşan diğer kişiyi dinlediğimiz zaman, ilk konuşan kişinin gerçekleri saptırdığının ya da gerçekleri en azından kendi lehine renklendirdiğinin farkına varırız. Yani, “Duruşmada ilk konuşan haklı görünür, başkası çıkıp onu sorgulayana dek.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 18:17) Tam gerçekleri belirlemek için uğraşmadan önce bir karar verirsek, o zaman dünyanın adalet sisteminden daha az adil davranmış oluruz ve kendimizi Süleyman’ın Özdeyişleri 18:13 ayetinin ithamı altına koyarız: “Dinlemeden yanıt vermek ahmaklık ve utançtır.”

Siva, Davut’a Mefiboşet’in tahtı elde etmeyi düşündüğünü haber verdiği zaman, Davut bu iftirayı hiçbir araştırma yapmaya gerek duymadan kabul etti ve Mefiboşet’in sahip olduğu her şeyi Siva’ya verdi (2.Samuel 16:1-4). Daha sonra, Mefiboşet’in krala asıl gerçekleri söylemek için fırsatı oldu. Davut o zaman yeterli kanıta sahip olmadan bir karar vermiş olduğunun farkına vardı.

Rab İsa bu ilkeye önem verdi. O’nun Kendisi ile ilgili tanıklığının yeterli olmadığını söyledi (Yuhanna 5:31). Bu yüzden, dört tanığın tanıklığını sundu: Vaftizci Yahya (32-35. ayetler); O’nun yaptığı işler (36. ayet); Baba Tanrı (37 ve 38. ayetler); Kutsal Yazılar (39 ve 40. ayetler).

İki ya da üç tanığın yetkili tanıklığına sahip olmadan karar alırsak, kalplerin kırılmasına, kişilerin ünlerinin zedelenmesine, bölünen kiliselere ve bozulan dostluklara neden olabiliriz. Eğer Tanrı’nın Sözünü izlersek, tonlarca adaletsiz davranıştan ve insanları yaralamaktan sakınmış oluruz.



12 Ocak
“.. Tanrı’dan almadığın neyin var ki?” (1.Korintliler 4:7)

Bu çok yerinde bir sorudur, çünkü hepimizin büyüklüğünü azaltır. Almadığımız hiçbir şeye sahip değilizdir. Fiziksel ve zihinsel donanımımıza doğum aracılığı ile sahip olduk. Nasıl göründüğümüz ve ne kadar zeki olduğumuz, gururu aklamayacak kadar kontrolümüzün ötesinde olan bir şeydir. Görünümümüz ve zekamız, doğumun eseridir.

Tüm bildiğimiz aldığımız eğitimin bir sonucudur. Zihinlerimize bilgiyi diğer kişiler boşaltmıştır. Çoğu zaman özgün bir düşünceye sahip olduğumuzu düşündüğümüzde, o düşüncenin ilk kez yirmi yıl önce okumuş olduğumuz bir kitapta yer aldığını görürüz. Emerson: “En iyi düşüncelerimin hepsi eskiden yaşamış olan kişiler tarafından çalınmıştır” der.

Yeteneklerimiz konusunda ne diyebiliriz? Bazı yeteneklerin aileden geldikleri kesindir. Bu yetenekler eğitim ve uygulama aracılığı ile gelişirler. Ancak burada önemli olan nokta bu yeteneklerin bizden kaynaklanmadıklarıdır. Bu yetenekler bize verilmiştir.

Pilatus, elinde bulunan yetki nedeni ile kibirlendi, ama Rab İsa ona şunu hatırlattı: “Sana gökten verilmese idi, benim üzerimde hiç bir yetkin olmazdı.” (Yuhanna 19:11)

Kısaca ifade edecek olur isek, insanın aldığı her soluk Tanrı’dan gelen bir armağandır. Pavlus, 1.Korintliler 4:7 ayetinde aynı soruyu sormaya devam eder: “Tanrıdan almadığın neyin var ki? Madem aldın, niçin almamış gibi övünüyorsun?”

Örneğin, Harriet Beecher Stowe, yazmış olduğu ‘Uncle Tom’s Cabin’ adlı kitabından kendisine pay çıkarmayı bu nedenden dolayı reddetmiştir. “Uncle tom’s Cabin kitabının yazarı ben miyim? Aslında, ben öyküyü kontrol edemedim. Öykü kendi kendisini yazdı. Kitabı Rab yazdı ve ben O’nun elindeki alçakgönüllü bir araç idim. Öykünün tamamı bana peş peşe vizyonlar halinde geldi ve ben sadece bu vizyonları sözcüklere döktüm. Tüm övgü yalnızca O’na aittir!”

Tanrıdan almadığımız hiç bir şeye sahip olmadığımız ile ilgili sürekli farkındalık bizi övünmekten ve kendimizi kutlamaktan kurtarır ve bizde olan herhangi iyi bir şey ya da yaptığımız herhangi iyi bir şey için bizi, yüceliği Tanrıya vermeye yönlendirir.

Bu nedenle, “dünyada iyilik yapanın, adaleti, doğruluğu sağlayanın, ben Rab olduğumu anlamak ile ve beni tanımak ile övünsün övünen. Çünkü ben bunlardan hoşlanırım, diyor RAB.” (Yeremya 9:23-24)

13 Ocak
“Beni güçlendiren Mesih aracılığı ile her şeyi yapabilirim.” (Filipeliler 4:13)

Bu tür bir ayeti yanlış anlamak çok kolaydır. Bu ayeti okuruz ve aklımıza hemen yapamayacağımız binlerce şey gelir. Örneğin, fiziksel alanda insan üstü bir güç talep eden saçma bir insan hüneri düşünürüz. Ya da bizi çok aşan büyük bir zihinsel başarı aklımıza gelir. Bu nedenle, sözcükler bize huzur vermek yerine işkence ederler.

Bu ayetin ifade ettiği anlam aslında elbette Rabbin bize O’nun yapmamızı istediği her şeyi yapabilecek kadar güç verecek olmasıdır. O’nun isteğinin kapsamında olan hiçbir şey imkansız değildir.

Petrus bu sırrı biliyordu; kendisine kaldığı takdirde suyun üzerinde yürüyemeyeceğini biliyordu. Ama aynı zamanda, eğer Rab ona bir şey yapmasını söylerse, o zaman O’nun söylediği şeyi yapabileceğini de biliyordu. Rab, Petrus’a “Gel!” der demez, Petrus tekneden çıktı ve suyun üzerinde O’na doğru yürüdü.

Normalde bir dağ ben ona emrettiğim zaman, gidip kendini denize dikmez. Ama eğer bu dağ benim ve Rabbin isteğinin yerine gelmesi arasında duruyor ise, o zaman dağa, “köklerinden sökül ve git” dediğim zaman söylediğimi yapacaktır.

Kısaca belirtecek olur isem, “O’nun buyrukları O’nun sağlayışlarıdır.” Bu yüzden, O, her denemeye katlanabilmem için bana güç sağlayacaktır. Her ayartmaya karşı durmamı ve her kötü alışkanlığı yenmemi mümkün kılacaktır. Temiz bir düşünce yaşamına, saf niyetlere sahip olmam için ve her zaman O’nun yüreğini hoşnut eden şeyi yapabilmem için beni güçlendirecektir.

Eğer bir şeyi tamamlamak için güce sahip değil isem, eğer fiziksel, zihinsel ya da duygusal çöküş ile tehdit ediliyorsam, o zaman kendime şunu sorabilirim: Tanrının isteğini kaçırdım ve kendi arzularımın peşinden mi gidiyorum? Belki de Tanrının işi olmayan bir Tanrı işi yapıyor olabilirim. Böyle bir iş, O’nun gücü konusunda verdiği vaade dahil değildir.

Bu nedenle, O’nun planlarının akışına göre ilerleyip ilerlemediğimizi bilmemiz çok önemlidir. Ancak bildiğimiz takdirde O’nun lütfunun bizi destekleyeceğine ve güçlendireceğine dair sevinçli güvenceye sahip olabiliriz.

14 Ocak
“Her şey sizindir.” (1.Korintliler 3:21-23)

Korint’teki kutsal yaşamayan kutsallar kilisedeki insan önderler ile ilgili kavgaya tutuşmuşlardı. Bazıları için Pavlus ideal önder idi. Diğerlerinin favorisi Apollos idi. Bir çok başka kişi ise Kefas’ın en üstün önder olduğunu ileri sürüyorlardı. Pavlus ise, onlar tüm bu kişilerin kendilerine ait olduğunu söylediği zaman, seçimlerini tek bir kişi ile sınırlamalarının saçma olduğunu belirtiyordu. “Apollos benimdir” demek yerine, Pavlus, Apollos ve Kefas, üçü de benimdir” demeleri gerekirdi.

Bu sözlerden bu gün ders alabiliriz. Luther, Wesley, Booth, Darby, Billy Graham ya da kiliseye verilmiş olan herhangi başka büyük bir armağanın yoğun izleyicileri haline geldiğimiz zaman, yanılgıya düşmüş oluruz. Bu kişilerin hepsi bizimdir ve her birinin bize verdiği ışığın ölçüsü dahilinde sevinebiliriz. Hiç bir insanın izleyicisi haline gelmememiz gerekir.

Ama bizim olanlar yalnızca Rabbin hizmetkarları değildirler. Dünya bizimdir. Bizler, Tanrının mirasçılarıyız ve Mesih ile ortak mirasçıyız. Bir gün geri gelecek ve Rab İsa bile birlikte dünya üzerinde egemenlik süreceğiz. Bu arada, tövbe etmemiş kişiler sanki dünya onlara aitmiş gibi egemenlik sürmektedirler. Ama dünya onlara ait değildir. Onlar yalnızca biz sahip olduğumuz dünyayı elde edeceğimiz güne kadar dünyayı şu anda bizim için yöneten kahyalardır.

Yaşam bizimdir. Bu ifade, yaşama yalnızca sahip olduğumuz anlamına gelmez; Tüm insanlar yaşama sahiptirler. Bu ifadenin anlamı, bizim bol yaşama, sonsuz yaşama, Mesih’in Kendi yaşamına sahip olduğumuz anlamına gelir. Bizim yaşamımızda boşluk ya da ruh sıkıntısı yoktur. Yaşamımız anlamlı, amaçlı ve ödüllendiricidir.

Ve ölüm bizimdir. Artık yaşamlarımız boyunca ölüm korkusu yüzünden tutsaklığa boyun eğmiyoruz. Ölüm, şimdi Tanrının canlarımızı cennete götüren ulağıdır. Bu nedenle, ölmek kazançtır. Tüm bunlara ek olarak, biz Mesih’e aidiz ve Mesih Tanrıya aittir. Bu konuyu düşündüğüm zaman, aklıma Guy King’in şu mizah içeren doğru sözleri gelir: “Bizler ne kadar bahtiyar dilencileriz!”

15 Ocak
“Kardeşler, siz özgür olmaya çağrıldınız. Ancak özgürlük, benlik için fırsat olmasın. Birbirinize sevgi ile hizmet edin.” ( Galatyalılar 5:13)

Tanrı çocuğunun özgürlüğü, onun sahip olduğu paha biçilmez şeylerden biridir. Oğul tarafından özgür kılındığı için gerçekten özgürdür. Ama Tanrı çocuğu, sorumsuz değil, sorumlu bir özgürlüğe çağrılmıştır.

Çocuklar evdeki sınırlamalardan özgür olmak isterler. Gençler okul disiplininden özgür olmak isterler. Yetişkinler evlilik yeminlerinden özgür olmak isterler. Diğer pek çok kişi ise çalıştıkları yerlerde kendilerini kapana kısılmış gibi hissettikleri için isyan ederler. Ancak bunlar bizim çağrıldığımız özgürlükler değildirler.

Yıldızlar, yörüngelerinden ayrılmak ve uzayda dolaşmak için özgür değildirler. Bir tren raylarından ayrılmak ve kırlarda gezinmek için özgür değildir. Bir uçak belirlenen yönünden ayrılmak için özgür değildir; uçağın güvenliği pilotun kurallara riayet etmesine bağlıdır.

Jowett şu yorumu yapar: “Yasasız olanların özgür bulunduğu hiç bir alan mevcut değildir. Eğer özgürlüğü keşfetmek istiyor isek, gitmek istediğimiz yol hangi yol olursa olsun, bağlı olmayı kabul etmemiz gerekir. Bir müzisyen eğer sevgi dolu dünyasında coşmak istiyor ise, uyum yasalarına saygı göstermek zorundadır. Bina inşa eden birinin yerçekimi yasasına bağımlı olarak hareket etmesi gerekir, akis takdirde bina ettiği bir ev değil bir enkaz yığını olur. Sağlık yasalarına sürekli kafa tutan bir insan ne tür bir özgürlüğün tadını çıkarabilir? Tüm bu alanlarda sınırları geçmek sakatlanmak olur, sınırlara riayet etmek özgürlüktür.”

İmanlının yasadan özgür olduğu doğrudur (Romalılar 7:3). Ama bu durum, imanlının yasasız olduğu anlamına gelmez. Şimdi Mesih’e sevgi bağları ile bağlıdır ve Yeni Antlaşma’da bulunan sayısız buyruklara itaat etmeye adanmıştır.

İmanlı, artık günahın efendiliğinden özgürdür (Romalılar 6:7,18,22,) ama bu yalnızca Tanrının ve doğruluğun bir hizmetkarı olması içindir.

İmanlı, tüm insanların bir hizmetkarı haline gelmek için tüm insanlardan özgürdür (1.Korintliler 9:19).

Ama özgürlüğünü kötülük yapmak için bir bahane olarak kullanma konusunda özgür değildir (1.Petrus 2:16). İmanlı benliğe fırsat tanımak için özgür değildir (Galatyalılar 5:13). Vicdannı zayıf olan bir başka insanın sürçmesine neden olmak için özgür değildir (1.Korintliler 8:9) Rab İsa’nın adını lekelemek için özgür değildir (Romalılar 2:23-24). Dünyayı sevmek için özgür değildir (1.Yuhanna 2:15-17). İçinde konut kurmuş bulunan Kutsal Ruh’u kederlendirmek için özgür değildir (1.Korintliler 6:19).

İnsan kendi başına hareket ederek doyum ya da huzur bulamaz. Doyum ve huzuru yalnızca Mesih’in boyunduruğunu yüklenerek ve O’ndan öğrenerek bulabilir. “O’nun hizmeti mükemmel özgürlüktür.”

16 Ocak
“Rab Yunus’a ikinci kez seslendi.” (Yunus 3:1)

Bu ifadede umut ve vaat ile parlayan bir mesaj yer alır. İnsanın günaha düşmesi, Tanrının ondan vazgeçmesi ya da onu bir kenara bırakması anlamına gelmez.

Davut’un başarısızlıkları tam bir gerçekçilik ile kaydedilmiştir. Davut hakkında yazılanları okuduğumuz zaman, onunla birlikte yas tutar ve utanç ile yanarız. Ama Davut Rabbin önünde nasıl kırılması gerektiğini ve nasıl kanını dökecek kadar ciddi bir şekilde tövbe edeceğini biliyordu. Ve Tanrının onunla olan işi henüz bitmemişti. Tanrı onu bağışladı ve onu ürün veren bir yaşama sahip olması için yeniledi.

Yunus Tanrının hizmet çağrısına yanıt verme konusunda başarısız oldu ve büyük bir balığın karnında kaldı. Hayvan şeklindeki bir denizaltının içinde iken, Yunus itaat etmeyi öğrendi. Tanrı, onu ikinci kez çağırdığı zaman Ninova’ya gitti, yakında gelecek olan yargıyı vaaz etti ve tüm kent çula sarınıp oruç tutarak tövbe etti.

Yuhanna Markos, Pavlus ve Barnaba ile birlikte harika bir başlangıç yaptı, ama daha sonra oyunbozanlık etti ve evine döndü. Ama buna rağmen Tanrı onu yine de terk etmedi. Markos savaşa geri döndü, Pavlus’un güvenini tekrar kazandı ve Başarılı Hizmetkarın Müjdesini yazmak için görevlendirildi.

Petrus, Mesih uğruna ölecek kadar sadık olduğunu ifade eden sözlerine rağmen, bu konuda başarısız oldu. İnsanlar, kanadı kırık kuşun bir daha asla eskisi kadar yükseklere uçamayacağını söyleyerek onun değerini sıfıra indirdiler. Ama Tanrı onun değerini sıfıra indirmedi ve Petrus öncekinden daha da yükseklere uçtu. Pentikost gününde 3000 can’a krallığın kapılarını açtı. Hiç yorulmadan çalıştı ve ona zulmeden kişilerin ellerinde defalarca acı çekti. Kendi adını taşıyan iki mektup yazdı, sonra görkemli bir hizmet yaşamını bir şehidin ölümü ile taçlandırdı.

Bu nedenle, hizmet söz konusu olduğu zaman, Tanrı her zaman ikinci bir fırsat tanıyan Tanrıdır; bir insan başarısızlığa uğradı diye Tanrı o insandan vazgeçmez. Tanrı ne zaman kırık ve pişman bir yürek bulur ise, düşen askerinin başını yukarı kaldırmak için eğilir.

Ama yine de O’nun bu davranışı ile günaha ya da başarısızlığa göz yumduğu düşünülmemelidir. Rabbi üzen kişinin duyduğu acı ve pişmanlığın yeterli bir caydırıcı olarak hizmet etmeleri gerekir.

Burada sözü edilen konu, aynı zamanda Tanrının tövbe etmemiş günahkara bu yaşamdan sonra ikinci bir fırsat vermeyeceği anlamına da gelmez. Ölüm ile ilgili korkunç bir nihailik mevcuttur, çünkü günahları içinde ölecek olan kişiye gelecek olan yargı, “ağaç ister güneye ister kuzeye çevrilsin, devrildiği yerde kalır.” (Vaiz 11:3)

17 Ocak
“İnsanlara değil, Rabbe hizmet eder gibi gönülden hizmet edin.” (Efesliler 6:7)

Pavlus’un kölelere verdiği öğütler (Efesliler 6:5-8), İsa Mesih’in hizmetkarları olduklarını ağızları ile ikrar eden tüm kişilere hitap eden anlamlar yüklüdür.

Bu öğütler her şeyden önce şunu ortaya koyarlar: takdir edilecek herhangi bir iş ne kadar basit olur ise olsun, yine de Tanrının yüceliği için yapılabilir. Pavlus’un yazdığı mektuplarda hitap ettiği köleler, büyük olasılıkla yerleri silen, yemek pişiren, bulaşık yıkayan, hayvanlara bakan ya da ürün yetiştiren kişilerdir. Ama elçi yine de tüm bu hizmetlerin “Mesih’in sözünü dinler gibi” (ayet 5) yapılabileceklerini söyler; köleler bu işleri yaparken, “Mesih’in kulları olarak Tanrının isteğini candan yerine getirirler” (ayet 6); “Rabbe hizmet eder gibi gönülden hizmet ederler”(ayet 7); ve “yaptıkları her iyi işin” (ayet 8) karşılığı için Rabden ödül alacaklardır.

Zihnimizde dünyasal ve kutsal olanı ikiye bölmek kolaydır. Hafta içinde yaptığımız işlerin dünyasal olduklarını düşünürüz, ama vaaz vermek, tanıklık etmek ve Kutsal Kitap öğretmek bize göre kutsal işlerdir. Ancak bu bölüm bize bir Hıristiyan için böyle bir ayrımın söz konusu olamayacağını öğretir. İyi tanınan bir vaizin karısı bu gerçeğin farkına vararak mutfaktaki lavabosunun üzerine şu sözü asmıştır: “Burada üç kez tanrısal hizmet verilir.”

Bu koşullarda bir hizmetkar ağır ve sıkıcı işleri

Tanrısal işler haline getirir;

Bir odayı Senin sözlerini düşünerek süpüren kişi, bu işi

Ve başka pek çok işi iyi yapar. “George Herbert”

Bu konu ile ilgili bir başka noktaya değinelim; bir kişi sosyal merdivenin ne kadar alt basamaklarında olur ise olsun, Hıristiyanlığın en seçme bereketlerinden ve ödüllerinden geri kalmaz. İş giysilerini bir takım elbise ile asla değiş tokuş etmeyebilir, ama yaptığı iş Mesih’e yücelik getirecek kadar iyi bir özelliğe sahip ise, büyük bir ödül alacaktır. “Çünkü ister köle ister özgür olsun, herkesin yaptığı her iyi işin karşılığını Rabden alacağını biliyorsunuz” (ayet 8).

Buna inanarak, George Herbert’in şu dizeleri ile dua etmemiz gerekir:


Yüklə 14,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   58




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin