SARAÇLAR
Eski dönemlerde kent içi ulaşımında önemli rol oynayan binek hayvanları için gerekli koşumları yapan saraçlık gözde meslekler arasında yer almıştı.
II. Mehmed'in (Fatih), istanbul'u fethinden sonra yaptırdığı hayratlara gelir sağlamak için kurduğu birçok ticarethane arasında Saraçhane de vardı. Başlangıçta Bedesten yakınlarına yerleştirilen saraçlar, padişahın Fatih Camii çevresini şenlendirmek için bugünkü Fatih Parkı'mn yerinde bulunan ve 1475'te tamamlanan Saraçhane'ye yerleştirildiler. Fatih bir fermanla, saraçlığın
yalnızca Saraçhane'deki esnaf tarafından yapılabileceğini buyurmuştu.
Ancak zamanla Parmakkapı, Divanyo-lu, Uzunçarşı, Tavukpazarı gibi yerlerde de yeni saraç dükkânları açıldı. Saraçhane esnafının müracaatı üzerine buralardaki esnaf, L Ahmed'in (hd 1603-1617) çıkardığı bir fermanla dükkânlarını kapamak zorunda kaldılar. 18. yy'da da Saraçhane esnafının karşısına saraçların eskilerini satan bitpazarı esnafı çıktı. Ancak Saraçhane esnafı bunlarla da mücadele etmiş, çeşitli yollarla faaliyetlerini engellemeye çalışmışsa da başarılı olamamıştır.
Evliya Çelebi, Seyabatname'de saraç esnafını "Esnaf-ı Muazzez-i Sarrâcân-ı Mak-bûlân" başlığıyla tanıtmakta ve İstanbul'da 1.084 dükkânda, 5.000 usta ve işçi olduklarını belirtmektedir. Esnaf alayında, gümüş at takımlarıyla, yaldızlı mataralarla ve kadife eyerlerle geçtiklerini yazmaktadır. Dükkân ve çalışan sayısı abartılı olmakla birlikte saraçlık mesleğinin, özellikle Saraçhane esnafının, saray gözünde büyük önem taşıdığı açıktır.
Saraçlar, hayvan eyerleri, yük ve binek arabaları için koşumlar, kamçı, fişeklik gibi malzemeleri yaparlardı. Bu ürünlerden eyer takımıyla, koşum takımı, 7-8 parçadan meydana gelirdi. Saraçlar, deri kesmek için Fransa'dan gelen "teber", derileri tesviye etmek için "sıyırgı bıçağı", eyer ağaçlarını ve kamçı çubuklarım delmek için "matkap", çivi kesmek için "keski" gibi aletler kullanırlardı. Yalnız yeni eşya yapmakla kalmazlar, aynı zamanda eski saraciye eşyasını da tamir ederlerdi.
Saray ahırında görev yapan saraçlara, "sarrâcân-ı ıstabl-ı âmire" ya da "sarrâcân-ı hassa" denirdi. Seferde padişahın yanında yer alan saray saraçları büyük ve küçük mirahurlara bağlı olarak iki sınıftılar. Hassa saraçları, has ahıra ait eyer ve koşumları yaparlardı. Cuma selamlığında padişahın "raht-ı hümayun" denen mücevherli koşum takımlarına saraç esnafı amirlerinden ikisi rahtvan ağası ve rahtvan-ı sani denilen kişiler nezaret ederlerdi.
Teknolojinin ilerlemesi ve askerliğin şekil değiştirmesi saraçların deriden çanta, bavul, hurç vb işler yapan bir esnaf haline gelmesine sebep oldu.
Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 596; Altınay, Onikinci Asırda, 41; M. H. (Bayrı), "Balıkesir'de Saraçlık", HBH, S. 32 (15 İkincikânun 1934), 233-237; S. M. Çorlu, "Eski Türklerde Tecim işleri", Yarım Ay, S. 21 (15 İlkkânun 1935), s. 18; M. Ç. Uluçay, "istanbul Saraçhanesi ve Saraçlarına Dair Bir Araştırma", TD, S. 5-6 (Eylül 1951-Mart 1952), 151-163; Ahmed Rasim, Ramazan Karşılaması, İst., 1990, s. 106-110; E. Yazıcı, "Saraçlar", ilgi, S. 75 (Sonbahar 1993), s. 31-34; Pakalın, Tarih Deyimleri, III, 125-130; "Esnaf, İstanbul Esnafı", ÎSTA, X, 5326; Ali Rıza, Bir Zamanlar, 53-54; P. Le-comte, Türkiye'de Sanatlar ve Zanaatlar, ist., ty, s. 129-134.
UĞUR GOKTAŞ
Dostları ilə paylaş: |