9.1.3.4. İsnat (Kusur) Yeteneğini Etkileyen Unsurlar
-Yaş,
221
-Geçici nedenler,
-Akıl hastalığı,
-Sağırlık ve dilsizlik.
Bunlardan bir kısmı isnat yeteneğini tamamen ortadan kaldırırken diğer bir kısmı ise
isnat yeteneğini azaltır.
Yaşın Kusur Yeteneğine Etkisi
Doğumdan itibaren sürekli biyolojik ve psikolojik gelişme içinde olan insan, belli bir
yaştan sonra ancak toplumu ve değer yargılarını öğrenerek doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden
ayırt edebilir (Soyaslan 2016: 396). Dolayısıyla yaş küçüklüğünün isnat yeteneğini azaltıcı veya
kaldırıcı etkisi bulunmaktadır. Yasalarımız, yaşın isnat yeteneğine etkisini üç döneme
ayırmıştır. Bu yaş dönemlerine göre, failin isteme ve anlama yeteneğini dikkate alarak tümüyle
güvenlik tedbiri veya güvenlik tedbiri artı ceza ya da yalnızca ceza yaptırımı öngörmüştür.
Yasalarımızın yaptığı ayrım şu şekildedir: on iki yaşına kadar olanlar, on iki ile on beş yaş
arasında olanlar, on beş yaşını bitirmiş ancak on sekiz yaşını bitirmemiş olanlar (Soyaslan 2016:
397).
Fiili İşlediği Zaman 12 Yaşını Bitirmemiş Olan Küçükler
“Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu
yoktur. Bu kişiler hakkında ceza kovuşturması yapılamaz; ancak çocuklara özgü güvenlik
tedbirleri uygulanabilir.” (TCK, m. 31/1).
Bu düzenleme, doğumdan on iki yaşın tamamlanmasına kadar çocukların isnat
yeteneğine sahip olmadıklarını baştan kabul etmiştir. Bundan dolayı bu yaş grubundaki
çocukların anlama ve isteme yeteneğine sahip olduklarını araştırmanın anlamı ve gereği yoktur
(Hakeri 2015: 265).
Fiili İşlediği Zaman 13-15 Yaş Arasında Olan Küçükler
“Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış
olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını
yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak
bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.” (TCK, m. 31/2).
Bu yaş grubunda bulunan çocuklarda isnat yeteneğinin bulunup bulunmaması, küçükte
algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığına ya da yokluğuna bağlı
bulunmaktadır. Algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneği yoksa isnat yeteneği de
yoktur. Dolayısıyla böyle bir çocuğun on iki yaşından küçük olan çocuktan farkı yoktur. Buna
bağlı olarak da cezalandırılamaz ancak tedbir sorumluluğu söz konusu olur (Hakeri 2015: 267).
Buna karşılık on iki-on beş yaş arasındaki çocuğun davranışlarını algılama ve
yönlendirme yeteneği varsa, yasa isnat yeteneğinin bulunduğunu kabul etmekte ancak bunun
222
pek dar bir ölçüde bulunduğunu düşünerek cezada indirim yapılaması gerektiğini
emretmektedir (Hakeri 2015: 268).
Bu yaş grubundaki kişilerin duruşmaları gizli yapılır, tekerrür hükümleri uygulanmaz,
suçları ve yargılanmalarına ilişkin yayın yasaktır (Özbek vd. 2014: 227).
Fiili İşlediği Zaman 16-18 Yaş Arasında Olanlar
“Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış
olanlar”ın cezasında indirim yapılır (TCK, m. 31/3).
Yasa, bu grupta yer alan küçükler için isnat yeteneğini kabul etmekte ancak cezada
indirim yapmaktadır.
Bu gruptaki küçükler için kamu hizmetlerinden mahrum bırakmaya ilişkin yaptırımlar
uygulanmaz. Bunlar hakkında verilen kısa süreli hapis cezası, zorunlu olarak para cezasına veya
güvenlik tedbirlerinden birine çevrilir. Mahkûm olunan hapis cezası üç yıldan fazla değilse
ertelenir. Bu yaş grubundakilerin cezaları çocuk eğitim evlerinde ve çocuk kapalı cezaevlerinde
infaz edilir. Verilen adli para cezaları ödenmediği takdirde hapis cezasına çevrilmez, tekerrür
hükümleri uygulanmaz (Özbek vd. 2014: 228).
Sağır ve Dilsizlik
Türk Ceza Kanunu, sağırlığın ve dilsizliğin isnat yeteneğini etkilediğini kabul etmiştir.
Böylece sağırlığın ve dilsizliğin kişinin gelişimini olumsuz yönde etkilemesinden dolayı yirmi
bir yaşın tamamlanmasına kadar bir indirim öngörülmüştür. Sağırlığın ve dilsizliğin zorunlu bir
indirim sebebi olabilmesi için, Türk Ceza Kanunun gerekçesinde de belirtildiği gibi, bunun
doğuştan veya küçük yaşta meydana gelmiş olması şarttır (Özbek vd. 2014: 231).
Yasa, sağırlığı ve dilsizliği kişinin eyleminin hukuksal sonuçlarını algılama ve
davranışlarını yönlendirme yeteneğini geciktirici bir neden olarak kabul etmiştir. Yirmi bir
yaşını doldurmuş sağır ve dilsiz akıl hastası değilse normal kişi gibi cezalandırılacaktır
(Soyaslan 2016: 401).
Akıl Hastalığı
Kişinin eyleminin sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğini
ortadan kaldıran diğer bir durum da akıl hastalığıdır. Akıl hastaları, normal kişilere göre,
biyolojik ve psikolojik yönden gelişmemiş veya bazı yetenekleri aşırı derecede gelişmiş
kişilerdir. Akli dengesi bozuk, algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinden yoksun
kişiler akıl hastasıdır. Hastalık sürekli olabileceği gibi geçici de olabilir. Örneğin sara sürekli
bir hastalık değildir. Önemli olan, suçun kişinin hasta olduğu dönemde işlenmiş olmasıdır.
Öfke, korku, utanç, tutku, kıskançlık, ihtiras gibi iradeyi kontrol altına alabilen dürtüler isnat
yeteneğini etkilemedikleri için bu durumların baskısıyla suç işleyen kimseler akıl hastası
sayılmazlar (Soyaslan 2016: 402). Dolayısıyla bu durumlarda suç işleyenler, yaptıkları
fiillerden sorumlu olurlar.
223
Ceza Kanunumuza göre akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukuksal anlam ve
sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği
önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilemez. Ancak bunların tedbir sorumluluğu vardır
(Hakeri 2015: 273).
Dostları ilə paylaş: |