5.1.1. Gerçek Kişiler Hukuksal anlamda gerçek kişi, hukuksal ilişkilere taraf olabilen hak ve hukuk öznesi
olarak kendini gösterir. Gerçek kişiler, haklara sahip ve yükümlü olabilen insandır. Hak sahibi
olabilmek açısından insanlar eşittir. Anayasa, herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz,
devredilmez, vazgeçilmez haklara sahip olduğuna yer vermiştir (m. 10). Türk Medeni Kanunu
da her insanın haklara ve borçlara sahip olduğunu şu şekilde ifade etmiştir: “Her insanın hak
ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara
ehil olmada eşittirler.” (m. 8). Gerçek kişi dendiğinde, hukuksal anlamda insan anlaşılmaktadır.
İnsan, fiziksel ve manevi unsurlarıyla bir bütündür. Fizik yapısı çerçevesinde insan manevi bir
varlığa sahiptir. Hukuk dilinde buna kişilik denir. Her insanın diğerlerinden farklı
durumları/hâlleri vardır. Bu hâller, kamu hukukunda çeşitli şekillerde görülür. Örneğin
anayasaya göre vatandaşın seçme ve seçilme, memuriyete girme hakkı vardır. Bu hak, kişinin
siyasal durumunu açıklamaktadır. Özel hukukta da benzer biçimde kişinin bekârlık veya evlilik
hali, vatandaşlık durumu, onu diğer bireylerden ayıran hallerini gösterir. Bunlardan vatandaşlık
durumunu devletler özel hukuku, diğer hallerini ise medeni hukuk inceler. Aşağıda açıklandığı
gibi, bu halleri kazanmak ve kullanmak üzere kişinin haklardan yararlanma (hak) ve hakları
kullanma (fiil) ehliyeti vardır.