Hukukun temel kavramlari



Yüklə 1,73 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə186/324
tarix31.12.2021
ölçüsü1,73 Mb.
#112305
1   ...   182   183   184   185   186   187   188   189   ...   324
huktemkavau211

8.1. Dava Hakkı 
Dava,  hakkı  ihlal  edilen  veya  tehlikeye  atılan  kişinin,  yeniden  tartışma  konusu 
yapılmayacak biçimde ve geleceğe dönük olarak, bu ihlalin ve tehlikenin ortadan kaldırılması 
için mahkemeden hukuksal koruma istemesidir. Türk hukukunda davada, iki taraf usulü kabul 
edilmiştir. Dava açarak mahkemeden hukuksal koruma isteyen kişiye davacı, kendisine karşı 
dava  açılan  kişiye  de  davalı  denir.  Çekişmesiz  yargıdaysa  davadaki  gibi  taraf  değil,  ilgili 
kavramı söz konusudur. Geçici hukuksal korumalar bakımındansa geçici hukuksal koruma esas 
korumadan ayrı veya ondan önce isteniyorsa davacı, davalı, ilgili kavramı yerine talep eden ya 
da  talebin  karşı  tarafı  ifadeleri  kullanılmalıdır.  Ortada  bir  dava  olmadığı  için  davalıdan  ve 
davacıdan  söz  edilmesi  yerinde  değildir.  Bir  davanın  açılabilmesi  için  dava  koşullarının 
bulunması  gerekir.  Dava  koşulları,  davanın  esası  hakkında  inceleme  yapılabilmesi  ve  karar 
verilebilmesi için varlığı ve yokluğu mutlaka gerekli olan ögelerdir (Pekcanıtez vd. 2016: 183).  
 


174 
 
Dava Koşulları Şunlardır (HMK, m. 114): 
a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. 
b) Yargı yolunun açık olması. 
c) Mahkemenin görevli olması. 
ç) Yetkinin kesin olduğu durumlarda, temsilcinin gerekil niteliğe sahip olması. 
d)  Tarafların,  taraf  ve  dava  ehliyetlerinin  bulunması;  yasal  temsil  söz  konusuysa, 
temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması. 
e) Dava takip yetkisine sahip olunması.  
f)  Vekil  aracılığıyla  takip  edilen  davalarda,  vekilin  davaya  vekâlet  ehliyetine  sahip 
olması ve geçerli bir vekâletnamesinin bulunması. 
g) Davacı tarafından yatırılması gereken gider avansının yatırılmış olması.  
ğ) Güvence gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.  
h) Davacının, dava açmakta hukuksal yararının bulunması.  
ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hali hazırda görülmekte olmaması.  
i) Aynı davanın, daha önceden kesin karara bağlanmamış olması. 
Davada İspat Yükü (Sümer 2018: 194-195):  
İspat,  görülmekte  olan  bir  davada  davacının  iddiası  ve  davalının  savunmasının 
dayanağının  varlığı  veya  yokluğu  konusunda  mahkemede  kesin  veya  yeterli  kanı  oluşturma 
faaliyetidir. Bir davada iddia ve savunmanın ispatı, davanın taraflarına aittir. Ceza yargılaması, 
idari  yargılama  gibi istisnalar dışında mahkemenin  delil  toplama  yükümlülüğü  yoktur.  Türk 
Medeni  Kanununa  göre,  “Kanunda  aksine  bir  hüküm  bulunmadıkça,  taraflardan  her  biri, 
hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” (m. 6). Buradan anlaşıldığı gibi, 
bir  alacak  davasında  alacaklı,  alacağının  bulunduğunu,  borçlu  ise  borcunu  ödediğini  iddia 
ediyorsa, borçlu borcunu ödediğini ispatlamak zorundadır. Aynı hususu düzenleyen bir hüküm 
de Hukuk Muhakemeleri Kanunda bulunmaktadır. Bu düzenlemeye göre, “İspat yükü, kanunda 
özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine 
hak  çıkaran  tarafa  aittir.”  (HMK,  m.  190/1).  İspatın  konusunu,  tarafların  üzerinde 
anlaşamadıkları  ve  uyuşmazlığın  çözümünde  etkili  olabilecek  çekişeli  vakıalar  teşkil  eder 
(HMK, m. 187/1).  
Türk  Medeni  Kanunu  ve  Hukuk  Muhakemeleri  Kanununda  ispat  külfetine  dair 
düzenlemelerde  yasada  aksine  hüküm  olmadıkça  ve  yasada  özel  bir  düzenleme  olmadıkça 
ifadelerine yer verilmiştir. Bundan dolayı, yukarıda yer verilen genel kuralın ayrık durumları, 
yine yasalarda yer almıştır. 


175 
 
-Normal/olağan  bir  duruma  dayanan  tarafın  bu  iddiasını  ispatlama  yükümlülüğü 
bulunmaz. Örneğin evlilik içinde doğan çocuğun babası kocadır. Normal olan bu olduğundan 
bunun aksini ileri süren kişi ispat külfeti altındadır. 
-Herkesçe  bilinen  vakaların  ispatı  gerekmez  (HMK,  m.  187/1).  Örneğin  30  Ağustos 
gününün resmi tatil olduğunun ispatı gerekmez. Bu bir olgudur.  
-Kabul (ikrar) edilmiş olan olguları ispatlama yükümlülüğü yoktur.  
Yasa  kimi  durumlarda  açık  bir  biçimde  ispat  külfetinin  kimin  üzerinde  olduğunu 
belirtmiştir. Örneğin; 
-Borç  hiç  veya  gereği  gibi  yerine  getirilmezse  borçlu,  kendisine  hiçbir  kusurun 
yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür 
(TBK, m. 112). 
-Adam  çalıştıran,  çalışan  kişiyi  seçerken,  işiyle  ilgili  emir  verirken,  gözetim  ve 
denetimde  bulunurken,  zararın  ortaya  çıkmasını  engellemek  için  gerekli  özeni  ve  dikkati 
gösterdiğini ispatlarsa, sorumluluktan kurtulur (TBK, m. 66/2). 
 -Çocuk ana rahmine düşmüşse davacı, kocanın  baba olmadığını  ileri süren kişi bunu 
ispatlamakla yükümlüdür (TMK, m. 187/1). 
 -Yine  iddiasını  bir  resmi  sicil  veya  belgeye  ya  da  senede  dayandıran  kimse  de  ispat 
yükünü  yerine  getirmiş  olur.  Türk  Medeni  Kanununa  göre  resmi  sicil  ve  senetler,  aksi 
ispatlanıncaya kadar doğru kabul edilir ve mahkeme buna dayanarak karar verir (m. 7).  
Davadan  söz  edildiğinde  savunma  hakkına  da  yer  vermek  gerekir.  Yargılananlara 
savunma  hakkı  tanınmıştır.  Savunma  hakkı,  usul  hukukundan  ve  maddi  hukuktan 
kaynaklanmaktadır. Usul hukukundan kaynaklanan  savunma araçları  yargı yerinin görevine, 
yetkisine,  davanın  süresi  içinde  açılıp  açılmadığına,  gerekli  şekil  koşullarını  taşıyıp 
taşımadığına  ilişkindir.  Maddi  hukuka  ilişkin  savunma  araçlarıysa  itiraz  ve  defidir.  İtiraz
hakkın  doğmasına  engel  olan  veya  hakkın  sona  ermesini  icap  ettiren  olgulardır.  Örneğin 
sözleşme kurulurken taraflardan birinin fiil ehliyetinin bulunmaması, hukuksal işlemin geçerli 
şekil  koşullarına  uymadan  yapılması  hakkın  doğmasına  engel  bir  itirazdır.  İtiraza  ilişkin 
konular yargıç tarafından da kendiliğinden/resen dikkate alınır. Fakat bunun için itirazın dava 
dosyasında  yer alması  gerekir. Diğer bir anlatımla yargıcın itiraza konu olacak bir durumun 
varlığını  bilmesi  gerekir.  Defi  ise  aslında  borçlu  olduğu  bir  edimi,  özel  bir  nedenle  yerine 
getirmekten  kaçınma  hakkıdır.  Zamanaşımı  defi  buna  örnek  olarak  verilebilir.  Bu  örnekte 
aslında davalı borçludur  fakat  yasanın  verdiği olanak nedeniyle örneğin  borç zamanaşımına 
uğradığından  zamanaşımı  defini  ileri  sürerek  borcu  ödemekten  kaçınabilir.  Defi  ancak 
taraflarca ileri sürülebilir. Verilen örnekte, davalı defiyi ileri sürerse yargıç bunu dikkate alır. 
Yargıç, dava dosyasından anlasa dahi defi davalı tarafından açık bir biçimde ileri sürülmezse 
yargıç  bunu  kendiliğinden  dikkate  alamaz.  Dikkate  alamadığı  gibi  bu  konuda  davalıya  bir 
hatırlatmada dahi bulunamaz (Pekcanıtez vd. 2016: 213-214).  


176 
 

Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   182   183   184   185   186   187   188   189   ...   324




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin