3.2.Yazılı Olmayan Asli/Asıl Kaynak (Örf ve Âdet Hukuku) (Aybay vd. 2016: 117-119) Türk hukuku bakımından hukukun kaynakları yazılı kurallardan ibaret değildir. Yazılı
olmamakla birlikte toplumda yerleşmiş olan örf ve âdet hukuku da hukukun kaynakları arasında
yer alır. Daha önce de açıklandığı gibi yazılı hukuk kuralları kamu gücünü kullanan bir iradeden
doğarken örf ve âdet hukuku bunun tersine toplumun vicdanında doğmuş, gelişmiş olan genel
inanışın ürünüdür. Belli bir toplumda belirli olaylar karşısında farkına varılmadan sık sık
tekrarlanan söz veya davranışlar zaman içerisinde toplumun tüm üyelerince bunlara uyulması
zorunlu olduğu yolunda genel bir inanç oluşur. Diğer bir anlatımla başlangıçta bilinçsiz olarak
yinelenen davranış biçimleri daha sonra toplumca bilinçli olarak yinelenir ve bunlara
uyulmasının zorunlu olduğu kanısı yerleşir ve yaptırımlarla desteklenir. Böylece bu davranış
şekilleri örf ve âdet hukuku durumuna gelmiş olur. Örf ve âdet hukukunun kaynak olması özel
hukuk alanında geçerlidir. Cezaların ve vergilerin yasallığı ilkesinin bir sonucu ve gereği olarak
bu hukuk dallarında örf ve âdet kuralları kaynak olamaz (Pulaşlı/Korkut 2017: 43).
Mevcut hukuk düzenimize göre bu kaynağa yazılı kaynaklarda bir hüküm bulunmaması
durumunda başvurulabilir. Bu da bu kaynağın asli olsa da tali/ikincil, olduğunu göstermektedir.
Diğer bir anlatımla yazılı bir hukuk kuralı bulunduğu takdirde önce yazılı hukuk kuralları
uygulanır (TMK, m. 1). Çeşitli yasalarda, mahkeme önüne gelen bazı sorunların, o konudaki
örfler dikkate alınarak çözüleceği belirtilmiştir. Örneğin satım sözleşmesinde, satılan şey, başka
bir yere gönderilecekse ve gönderme masrafları kimin tarafından karşılanacağı konusunda
taraflar arsanda bir anlaşma bulunmuyorsa sorun, bu konudaki örf ve âdetlere göre karara
bağlanır (TBK, m. 211).