İslam İnkılabının hş. 1356 (1977)'de Doruğa Yükselmesi ve Halkın Toplu Kıyamı
Dünyada ve İran'da olup bitenleri büyük bir dikkatle izleyen İmam Humeyni -ks- bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeyi başaracaktı. Nitekim 1356 Mordad'ında (1977 yazında) yayınladığı bir bildiride şöyle diyordu: "Yurtiçi ve yurtdışında vuku bulan son gelişmeler ve şah rejiminin işlediği caniliklerin yurt dışındaki mahfil ve matbuatlara yansımış olmasına binâen; yurtiçi ve yurt dışındaki ilmi ve kültürel mahfillerle vatansever ricalleri, üniversiteliler ve islam encümenlerinin bulundukları yerlerde hiç vakit geçirmeden değerlendirmeleri gereken bir fırsat doğmuş bulunmaktadır: Herkes, hiç çekinmeden açıkça harekete geçmeli, kıyam etmelidir şimdi!"
Aynı mesajın bir başka yerinde şöyle diyordu İmam: "Yüz milyonlarca müslümanın haklarını görmezden gelip bir avuç serserinin onların başına musallat edilmesi ve müslümanların mukadderatının bu azgın serserilerin eline bırakılması ve İran'daki gayri meşru rejimle kukla İsrail devletine, müslümanların hak ve hürriyetlerini ellerinden almaları için meydan verilmesi ve ortaçağdan farksız uygulamalara gidilmesi; Amerika cumhurbaşkanlarının dosyalarına geçecek olan caniliklerdir!"(57).
İmam'ın büyük oğlu Ayetullah hacı Mustafa Humeyni'nin hş. 1356 Abân'ının 1. günü (1977 sonbaharı) şehid edilmesi üzerine baştanbaşa bütün İran'da yas ve taziye merasimleri düzenmesi yeni bir dönüm noktası olmuş ve medrese çevreleriyle İran'ın dindar halkında yepyeni bir şahlanış yaratmıştı. İmam Humeyni aynı günlerde herkesi şaşırtan bir sabır ve azim örneği sergilemiş ve beklenmedik bir açıklamada bulunarak bunu "Allah Teala'nın gizli lütuflarından biri" şeklinde değerlendirmişti. Şah rejimi, Ittılâat gazetesinde İmam aleyhinde yayınlattığı hakaret dolu bir makaleyle misillemede bulunacak ve kendi aklınca intikam yoluna gidecekti.
Bu çirkin makaleye yapılan itirazlar Kum'da "19 Dey Kıyamı" adıyla meşhurdur. 1356 Dey'inin 19'unda (1977 kışı) gerçekleşen bu kıyamda birçok din talebesi rejimin memurları tarafından saldırıya uğrayarak kanlar içinde şehadete nail oldu.
Bu, Kum'da Kıyamın tekrar başlaması demekti, çok geçmeden kıyamın boyutları genişleyip yayıldı ve 15 Hordad 1342'den çok farklı şartlarda bütün İran'ı kuşatmış oldu. Tebriz, Yezd, Cehrum, Şiraz, İsfahan, Tahran ve Kum'da bu şehidlerin 3'ü, 7'si ve 40'ı için düzenlenen anma ve taziye merasimleri, sözkonusu şehirlerde de benzeri olayların yaşanması ve benzeri kıyamların ard arda tekrarlanmasıyla sonuçlandı. Bu süreç boyunca İmam'ın İran halkını şaha karşı direnip bu şanlı kıyamı sürdürmeye ve laik Pehlevi rejimini yıkıp yerine bir islam devleti kurmaya çağıran mesaj, bildiri ve kasetleri İran'daki inkılâbî taraftarlarca çok sayıda teksir edilip çoğaltılmada ve hızla bütün ülkeye yayılması sağlanmadaydı (58)
Şah, en acımasız yöntemlere başvurduğu ve göstericileri topluca katletme yoluna bile gittiği halde bu kıyamı bastıramadı ve rejimin bütün girişimleri "yangına körük" etkisi bıraktı. Şah rejiminin politik oyunlarıyla askerî yöntem ve girişimleri, müslüman halk üzerinde etkisini göstermeden önce İmam'ın gerçekleri ifşa eden bildiri ve mesajlarıyla akamete uğruyor ve İmam'ın mücadeleyle ilgili bütün direktifleri halk kitleleri tarafından hiç vakit geçirmeden şevk ve heyecanla yerine getiriliyordu.
Şah rejiminin, 13 yıllık sadık işbirlikçisi başbakan Hüveyda'yı görevinden alarak onun yerine Cemşid Âmuzegar adlı batı hayranı bir teknokratı getirmesi, giderek şiddetlenen krizin çözülmesine zerrece yardımcı olmadı.
İran'daki tanınmış sömürü odağı mosonluk akımının önde gelen "üstad"(!) larından olan Cafer Şerif İmamî adlı masonun "Milli Uzlaşma Hükumeti" adlı yeni bir kabineyle başbakanlığa getirilmesi de "artık uyanmış bulunan İran milleti"ni oyuna getiremedi. Nitekim İmâmi, çok ustaca bir planla işe koyulmuş ve şah rejimi tarafından desteklendiği artık birçoklarınca anlaşılmış bulunan Şeriatmedari'yi adetâ bu inkılab ve kıyamların etkin ismiymiş gibi göstererek Kum kentine gidip onunla müzakerelerde bulunmuş; ama bu inceden inceye hesaplanmış ihanet planlarının tamamı İmam tarafından bozulmuş ve onun rehberliğinden zerrece ayrılmayan müslüman İran halkı, rejimi çığ gibi yutmaya başlayan şanlı kıyamını sürdürmüştü.
Şerif İmami hükumeti Tahran'da unutulmaz bir gaddarlık örneği sergileyecek ve 17 Şehriver günü, bugünkü Şühedâ Meydanı (o günkü adıyla Jale Meydanı)'ında rejimi protesto eden müslümanların üzerine ateş emri vererek çok sayıda masum insanı şehid edecekti. Yine bu hükumet zamanında Tahran'la 11 diğer şehirde süresiz sıkıyönetim ilan edildi. Ancak, İmam'ın talimatları üzerine halk sıkıyönetimi çiğneyerek topluca sokaklara dökülüp gece gündüz protesto yürüyüşlerini sürdürdü. Giderek bütün halkı kapsamına alan bu muazzam gösteriler sırasında "Allah-u ekber!", "Şaha ölüm", "Yaşasın İmam Humeyni!" sloganlarıyla birlikte makinali tüfek sesleri de geceli gündüzlü bütün İran semalarını çınlatıyordu şimdi.
İmam Humeyni -ks- ta ilk baştan beri kıyamının esasını "bir toplum kendi nefsini -özünü- değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez!" ayetinde buyrulmuş olan temel ilke üzerine kurmuştu, bu nedenledir ki öncelikle kültürel bir inkılap oluşturulması gerektiğini ve ancak bundan sonradır ki halkın köklü ve toplu bir sosyal inkılapla herşeyi değiştirebileceğini savunuyordu. Parti yoluyla ve parlementer yöntemlerle bir yere varılamayacağına inanan İmam, İran'da o günkü şartlarda geniş halk kitlelerinin desteğine sahip bulunmayan silahlı mücadele yöntemlerinin de hiçbir işe yaramayacağı görüşündeydi. Ancak Amerika'nın bir askeri darbeye yeltenmesi halinde bütün halkın silahlı bir seferberliğe çağrılması ve silahlı cihadın ancak böyle bir durumda başvurulacak son çare olabileceği inancındaydı İmam.
İran İslam İnkılabı'nda camiler, mescitler ve dinî mahfiller, halkın toplanıp harekete geçirildiği genel merkezler durumundaydı. Halkın gösterilerde kullandığı sloganlar genellikle imam Humeyni'nin dîni öğretim ve talimatlarından alınmış anlam ve tabirlerdi. İslami hareketin yeniden şahlanmasıyla birlikte 1356-1357'li yıllar (1977-1978)da hızla gelişip çoğalmaya başlayan örgüt, grup ve hizipler alabildiğine sayıca fazla, çok renkli ve çeşitli ideoloji ve fraksiyonlara mensuptu ve taraftarları kimi zaman bir elin parmaklarını aşmayacak kadar az olan bu siyasi örgüt ve fraksiyonlar, İran milletinin topluca başlattığı bu kıyamda hiçbir etkinlik gösteremedikleri gibi, İmam Humeyni'nin rehberliğinde coşup akmaya başlayan bu selin akışına kapılmak zorunda da kalmışlardı. Aynı günlerde İmam'ın yolunda ilerleyen ve iyice teşkilatlanmış olan müslüman silahlı örgütler de faal durumdaydı ki bunların silahlı girişim ve eylemleri bağımsız değil, İmam'ın başlattığı kıyamı destekleme ve bu kıyamı müdafaa çerçevesinde vuku bulmadaydı.
İmam'ın -ks- şah rejimine karşı verdiği mücadelede çok etkili ve başarılı olan yöntemlerden biri de halkı geniş boykot ve grevlere çağırması ve bu grevlerin hızla yayılıp genişlemesini sağlamaya özen göstermesiydi. Bütün ülkeyi saran bu genel grev ve protesto eylemleri, şah rejiminin son aylarında rejimin kendi temellerine kadar yayılmış, bakanlıklarla askerî ve idârî merkezleri bile kuşatıvermişti. Bu grevler içinde rejime son darbeyi indireni petrol, banka ve devletin diğer hassas kuruluşlarında çalışanların grevi olmuştur.
Dostları ilə paylaş: |