İLİ : ERZİNCAN
TARİH: 29.07.2016
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ:
وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفاً وَطَمَعاً إِنَّ رَحْمَتَ اللّهِ قَرِيبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِينَ
قالَ رسولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم:
اَلْجَنَّةُ أَقْرَبُ إلى أَحَدِكُمْ مِنْ شِرَاكِ نَعْلِهِ وَالنَّارُ مِثْلُ ذلك
Korku İle Ümit Arasında Yaşamak
Kardeşlerim!
Okuduğum Âyet-i Kerimede Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah'ın rahmeti çok yakındır.”(1)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) ise: “Cennet size ayakkabılarınızın bağından daha yakındır. Cehennem de öyledir.” (2) buyurmaktadır.
Aziz kardeşlerim!
Hem korku hem de ümit ve beklenti hâlinde Allah’a duâ edilmelidir. Korku hâlinde ümit, ümit hâlinde de korku hatırdan uzak tutulmamalıdır. Bu iki ruh hâlinin uyumu, mü’minin kişiliğinin gelişiminde tıpkı kuşlarda uçmayı sağlayan iki kanat gibi önemlidir. Kalp bunların karşılıklı kanat çırpmasına ve uyumlu hareket etmesine bağlı olarak yönünü ilâhî gerçekliklere çevirir. Mü’min bir kimse Allah ile olan ilişkilerinde dengesini bu iki duyguyla birlikte kurmalıdır. Bütünüyle ümide ya da korkuya yönelmek ideal yoldan sapmalara neden olur.
Peygamberler dâhil hiç kimse Allah'ın azabından emin olamaz. Allah’ın azabı, düzen kuranların düzenini bozması, onları belki de hiç beklemedikleri bir zamanda yakalayıvermesi demektir. Bu sebeple mevcut duruma bakarak kimsenin Allah’ın azabına karşı kendisini emniyette hissetmemesi gerekir. İnsanın başarıları ve ne yaparsa yapsın başına herhangi bir sıkıntının gelmemesi onun için asla bir garanti anlamı taşımaz.
Kıymetli kardeşlerim!
İnsanın maddî varlık ve imkânlara sonsuza kadar güvenmesi, ümit bağlaması mümkün değildir. İnsan, sınırsız beklentilerini karşılayacak fizik ötesi mutlak bir güce ihtiyaç duyar. Ayrıca insan, ümitlerini ölümle sona eren dünya hayatının dışına taşımak ister. Mutlak manada insanın ümitlerini gerçekleştirecek, ölüm sonrası hayatta onu umutlu kılabilecek tek varlık Yüce Allah’tır.
Ümîdin insan doğasındaki varlığı korkudan bağımsız değildir. Bu yüzden Kur’ân, Allah-insan ilişkisinde ümîdi ele alırken onu korkuyla birlikte değerlendirmiştir.
En korktuğumuz esnada sarıldığımız dalar içimizdeki umut ışıklarıdır. Duâ, insanı ümitsizlik ve karamsarlık duygusundan, manevi çöküntüden kurtarır. Duâ, özellikle zayıf ve çaresizlik içerisinde olduğu durumlarda insana ümit ve teselli veren önemli bir aracı ve yardımcıdır. Duâ eden bir mü’min, Allah’tan her zaman için ümitlidir. O, iyiliğe dair ümit ve beklentilerinin gerçekleşeceğine inanır. Yaşama dair iyimserliği artar, ruhsal yönden kendini güvende hisseder.
Duâ, her şeyden önce bir istek ve beklentinin ortaya konulmasıdır. İnsanda istek ve beklentileri uyandıran, canlı tutan ise ümittir. Rabbim cümlemizi korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nail eylesin.
Hazırlayan: Ahmet Bulut
Kemaliye İlçe Müftüsü
Redaksiyon: İl İrşat Kurulu
Dipnotlar:
-
A’raf, 56
-
Buhârî, Rikâk: 29
Dostları ilə paylaş: |