*16.01.2012 tarihinde şubemize başvuran Vahide Koç, şu beyanlarda bulundu: “Biz komşumuzla 05.03.2009 tarihinde bir münakaşa yüzünden aramızda kavga çıktı. Kavga esnasında beni darp edip dövdüler. Kavga büyüdü. Kavga sırasında oğlum Bayram Koç, silahla karşı taraftan birini öldürdü. Gidip teslim oldu. Mahkemeye çıkarıldı ve 15 yıl ceza aldı. Oğlumu Diyarbakır E Tipi cezaevinden Ordu cezaevine sevk edildi. Ben yüksek tansiyon hastasıyım. 3 yıldır oğlumu görmüyorum. Ben oğlumun Diyarbakır, Batman Mardin ve Midyat’a naklinin talebini istiyorum. Bu konuda sizden hukuki yardım talep diyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*16.02.2012 tarihinde şubemize başvuran Ömer Güler, şu beyanlarda bulundu: “Babam Sıddık Güler Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak kalmaktadır. Sağlık durumu iyi değildir. Daha önce cezaevinde bir hastalığından dolayı ameliyat olmuştu. Babamın hastalığından dolayı bakımını yapmak üzere Siirt cezaevinde bulunan kardeşim Habip Güler babama bakmak üzere Diyarbakır D tipi Kapalı cezaevine nakledildi. Bu süre içerisinde babamın bakımı kardeşim yerine getirdiğinden sağlık durumu konusunda endişelerimiz biraz olsun giderilmişti. Ancak daha sonra kardeşim Habip Güler İzmit Kandıra Cezaevine nakledildi. Tüm çabamıza rağmen bu nakil kararına engel olamadık. Babam şimdi diz kapağıyla ilgili bir rahatsızlığından dolayı ameliyat olması gerekiyor. Ancak doktorlar ameliyattan sonra babamın en az beş ay yerinden hiç kalkamayacağını belirtmektedirler. Ameliyattan sonraki süreçte kendisine cezaevinde bakacak kimse olmadığından hayati önem taşıyan ameliyat gerçekleştirilemiyor. Ancak kardeşim Habip, babamın bulunduğu Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevine tekrar nakil gelirse bu ameliyat gerçekleştirilebilir. Bu nedenle kardeşimin naklinin yapılabilmesi konusunda derneğinizden girişimlerde bulunmanızı talep etmekteyim.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Elbistan E Tipi Cezaevi'ndeki tutukluların telefonla ailelerine bildirdiklerine göre, siyasi tutuklulardan Neşet Güven ve Yücel Balyacı Alanya L Tipi Cezaevi'ne, Murat Bakuda Kırıkkale F Tipi Cezaevi'ne, Nihat Ekmez ise Burdur E Tipi Cezaevi'ne sürgün edildi. 13 Mart günü gerçekleşen sürgünle ilgili Elbistan E Tipi Cezaevi idaresinin tutuklulara her hangi bir bilgi vermediği bildirildi. (16.03.2012/DİHA)
*Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nden 8 Mart tarihinde İzmir Aliağa Yeni Şakran Beldesi İzmir T Tipi cezaevine 24 PKK tutuklusu sevk edildi. Sevk edilen tutukluların isimleri şöyle: Yasin Göçer, Nazmi Çetin, Remzi Rolas, Turgay Coyrat, Süleyman Çağırga, İrfan Güzel, Faruk Baysu, Zeki Kunur, Ahmet Turay, Şükrü Erik, Hayrettin Ekinci, A. Rahim Durmuş, Hamdullah Başdaş, Mehmet Sümbül, Kemal Zengin, Cuma Tanırgan, Ahmet Taş, A.Bari Kalkan, Cemal Belge, A.Halik Güneş, Vedat İdiz, Beşir Akıl, Ömer Turgut, M.Ali Yasa. (18.03.2012/DİHA)
*12.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Sakine Yakut, şu beyanlarda bulundu: “Kızım Beyaz Yakut hükümlü olarak Bakırköy Cezaevinde kalmaktadır. Kızımla ilgili İzmir Aliağa Cezaevine nakledilmesi kararı çıktığına ilişkin haberler aldık. Benim kızım müebbet hapis cezası aldığı için aile görüşü dışında kendisiyle irtibata geçme şansımız bulunmadığı gibi cezaevinde ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir. Ben yolculuk yapamayacak kadar yaşlıyım ve sağlık sorunlarım mevcut olduğu için kızımı gidip göremiyorum. Ancak oğlum İstanbul’da ikamet ettiği için kızımın görüşüne gidebiliyor ve ihtiyaçlarını karşılıyordu. Kızım İzmir iline sevk edilirse aile görüşünden mahrum kalacaktır. Ben kızımın Bakırköy Cezaevinde kalmasını şayet bu mümkün değil ise Gebze Cezaevine naklinin yapılmasını talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*26.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Cuma Uzel, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim Mehmet Uzel, Şubat 2008 yılında PKK örgütüne yardım ve yataklıktan dolayı 6 yıl 8 ay ceza aldı. 6 yılını Diyarbakır D Tipi cezaevinde geçirdikten sonra çıkmasına 8 ay kala Bismil cezaevine sürgün edildi. Kardeşimle yaptığım haftalık telefon görüşmesinde “kendisini adli suçluların arasına bırakıldığını ve onlarla anlaşamadığını” söyledi. Bu konuda çok sıkıntılı olduğunu anlattı. Bundan dolayı sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*02.04.2012 tarihinde şubemize başvuran Vildan Gür, şu beyanlarda bulundu: “Benim arkadaşımın kardeşi olan M. Zeki Şaşmaz, Midyat cezaevinde hükümlü olarak bulunmaktadır. Kendisinin yakınları burada bulunmadığından dolayı benim başvuruda bulunmamı istemektedirler. Kendisiyle yaptıkları telefon görüşmesinde bulunduğu Midyat cezaevinde başka bir cezaevine sürgün edileceğini söylemiştir. Bu nedenden dolayı sürgünün gerçekleşmemesi için gerekli işlemlerin yapılmasını talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan PKK'li ve PAJK'lı tutuklu ve hükümlüler, aileleri aracılığıyla yaptıkları açıklamada, bir hafta önce Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde sürgün politikasının tekrar devreye konulduğunu aktaran tutuklular, cezaevinde bulunan Mehmet Savur, A. Kadir Rolas, Bilal Doğan, Rengin Özalp, Mahfuz Kızılduş, Nevaf Uğur, M. Ali Akçin, Turan İçen, Murat İçen, Özgür Oktan, Zeynettin Kuzu, Ömer Kaya ve Süphan Delen'in İzmir T Tipi Şakran Kapalı Cezaevi'ne sürgün edildiğini bildirdi. (08.04.2012/DİHA/ Yuksekovahaber.com/Kurdbox.com)
*Ağrı'da geçen Aralık ayında Kürt kurumları ve siyasetçilerine yönelik "KCK" adı altında yapılan operasyonda tutuklanan 4 kadın, geçen hafta Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevi'nden Giresun E Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevk edildiklerini duyan aileleri, çocuklarını görmek için Giresun'a gitti. Çocuklarını burada bulamayan aileler, Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevi'ni tekrar arayarak, çocuklarının akıbetini sordu. Ancak bu kez 4 siyasi tutuklunun Giresun'dan Bayburt Cezaevi'ne gönderildiği bilgisi verildi. Bir haftadır ablası Reyhan Çomak'tan haber alamadıklarını söyleyen Suna Çomak, "Bir hafta önce ablam Reyhan ile 3 arkadaşının Erzurum Kapalı Cezaevi'nden Giresun'a sürüldükleri bilgisi verildi. Giresun Cezaevi yetkilileri böyle bir sevkin olmadığını ve kadın tutsakların gelmediğini bize ilettiler. Tekrar Erzurum Kapalı Cezaevi'ni aradık, bu kez Bayburt Kapalı Cezaevi'ne gönderildiklerini söylediler. Ancak Bayburt Kapalı Cezaevi'ni aradık bunlar da bize böyle bir sevk yapılmadı diyor. Mersin'de bulunan avukatlara durumu bildirdik ve tedirginiz. Yetkililer bir an önce bu duruma açıklık getirmeli" dedi. (09.04.2012/DİHA)
*10.04.2012 tarihinde şubemize başvuran Fince Denli, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum Abdullah Altun, yaklaşık on dokuz yıldır tutukludur. Oğlum müebbet hapis cezasına mahkûm olmuş ve hükümlü olarak Amasya Kapalı Cezaevinde kalmaktadır. Oğlum daha önce Siirt Cezaevinde kalıyordu. Burada kaldığı süre içinde kemik erime rahatsızlığı mevcut olduğundan kendisine özel yatak almıştım. Ancak oğlum Amasya’ya sevk edildi. Ben hasta olduğum için oğlumu görmeye gidemiyorum. Ekte sunmuş olduğum raporlarımdan da anlaşılacağı üzere benim beynimde tümör var ve bu yüzden uzun yolculuk yapamıyorum. Ben bir anne olarak oğlum tutuklu da olsa mahkûm da olsa suçlu da olsa onu görmek istiyorum. Çocuğumu çok özlüyorum. Oğlumun bana ihtiyacı var bu nedenle raporlarımın da dikkate alınarak oğlumun Diyarbakır iline veya Mardin, Siirt, Batman illerinde bulunan cezaevlerinden herhangi birine naklinin yapılmasını talep ederim.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*10.04.2012 tarihinde şubemize başvuran Murat Şahinli, şu beyanlarda bulundu: “Babam olan Ali Şahinli yaklaşık olarak iki yıldır Bingöl M Tipi Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak kalmaktadır. Babam daha önce kalp rahatsızlığından dolayı Ankara iline götürülerek tedavisi sağlandı ve ameliyat yapıldı. Şuan babamın kalp rahatsızlığı gibi bir sorunu bulunmamaktadır. Ancak babamın birkaç aydır böreklerinden rahatsızlığı başlamıştır. Böbreğinde taş olduğunu belirtmiştir. Bingöl ilinde tedavi yapılamadığını ancak Diyarbakır’da tedavisinin yapılmasının uygun olduğu gerekçesiyle burada bulunan cezaevine getirilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Ama Diyarbakır cezaevinde mahkûm koğuşu olmadığı için geri gönderilmiştir. Babamın böbreğindeki taş büyük olduğu için lazer tedavisi dahi faydalı olmamıştır. Ancak doktorlar babamın ameliyat olmasına karar vermiştir. Ben babamın Diyarbakır hastanesinde ameliyat olmasını istiyorum. Bu konuda sizden gerekli yerlere ve kurumlara başvuru yapmanızı talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
Sağlık Hakkı İhlali
*03.01.2012 tarihinde şubemize başvuran Evliya Çiçga, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim olan Azad Çiçga, 25.06.2010 tarihinde PKK Örgütüne katıldığını öğrendik. Aldığımız bilgiye göre kardeşim Irak/Hakurk bölgesinde yaralı olarak Irak askerlerinin eline geçtiği haberini aldık. Onlarda Silopi karakoluna teslim etmişler. Silopi savcısı da tutuklayıp Diyarbakır D Tipi Cezaevine gönderdi. Cezaevine görüş için gittik. Kendisiyle görüştük. Vücudunda şarapnel parçalarının olduğunu ve sağlığının iyi olmadığını söyledi. Kardeşimin sağlığından endişe ediyoruz. Bu konuda sizden hukuki yardım talep diyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*24.01.2012 tarihinde şubemize başvuran Ömer Akbey, şu beyanlarda bulundu: “Ben 15 Mayıs 2007 yılında bir ifade üzerine gözaltına alınarak tutuklandım. 6 yıl 3 ay ceza aldım. 19 Ocak 2012 de tahliye oldum. Bu süre içerisinde Hepatit-B ve idrar yolları gibi rahatsızlıklarım oluştu. Bu konuda bana yardımcı olmanızı istiyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*23.01.2012 tarihinde şubemize başvuran Seyran Yiğit, şu beyanlarda bulundu: “Eşim olan Agit Yiğit, 18.10.2011 tarihinde saat 24.00’da evimize yapılan baskında gözaltına alındı ve Şırnak Emniyetine götürüldü. Emniyette 48 saat gözaltında kaldıktan sonra Diyarbakır’a gönderildi. Daha sonra çıkarıldığı mahkemece KCK davasında tutuklanıp Diyarbakır D Tipi cezaevine gönderildi. Haftalık telefon görüşmelerinde bir hafta önce çok konuşmuş diye sonraki hafta telefon görüşmesi yapamadık. Cezaevine görüş için gittiğimde bana eşimin hasta olduğunu ve şuan da Gaziantep’te hastanede yattığını söylediler. Eşimin sağlık durumundan endişe ediyorum. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyoruz.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*16.02.2012 tarihinde şubemize başvuran Ömer Güler, şu beyanlarda bulundu: “Babam Sıddık Güler Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak kalmaktadır. Sağlık durumu iyi değildir. Daha önce cezaevinde bir hastalığından dolayı ameliyat olmuştu. Babamın hastalığından dolayı bakımını yapmak üzere Siirt cezaevinde bulunan kardeşim Habip Güler babama bakmak üzere Diyarbakır D tipi Kapalı cezaevine nakledildi. Bu süre içerisinde babamın bakımı kardeşim yerine getirdiğinden sağlık durumu konusunda endişelerimiz biraz olsun giderilmişti. Ancak daha sonra kardeşim Habip Güler İzmit Kandıra Cezaevine nakledildi. Tüm çabamıza rağmen bu nakil kararına engel olamadık. Babam şimdi diz kapağıyla ilgili bir rahatsızlığından dolayı ameliyat olması gerekiyor. Ancak doktorlar ameliyattan sonra babamın en az beş ay yerinden hiç kalkamayacağını belirtmektedirler. Ameliyattan sonraki süreçte kendisine cezaevinde bakacak kimse olmadığından hayati önem taşıyan ameliyat gerçekleştirilemiyor. Ancak kardeşim Habip, babamın bulunduğu Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevine tekrar nakil gelirse bu ameliyat gerçekleştirilebilir. Bu nedenle kardeşimin naklinin yapılabilmesi konusunda derneğinizden girişimlerde bulunmanızı talep etmekteyim.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Bingöl M Tipi Cezaevi'nde bulunan ileri derecede şeker hastası 75 yaşındaki Mahmut Karataş'ın cezaevi arkadaşları, Karataş'ın bir an evvel serbest bırakılmasını istedi. Bingöl Cezaevi'nde bulunan tüm tutuklu ve hükümlüler adına İHD Bingöl Şubesi'ne gönderilen mektupta, Karataş'ın şekerinin aşırı yükselmesi nedeniyle her iki gözünü yitirdiğini belirtilirken, "Karataş, tedavi edilmek üzere Elazığ Cezaevine nakledildi. Ancak burada gittiği hastanede doktorlar 'hasta tedaviyi kabul etmedi' gibi gerçek dışı bir gerekçeyle, Karataş'ın tedavisini yapmadı" denildi. Karataş'ın hastalığı nedeniyle şuur kaybını yaşadığı belirtilen mektupta, Karataş'ın hastalığının boyutuna ilişkin şunlar vurgulandı: "Arkadaşımız, 24 saat yatağa bağlı şekilde yaşıyor. En ufak bir ihtiyacını bile karşılayabilecek vücut refleksine sahip değil. Yaşadığı şuur kaybı nedeniyle hiç kimseyi tanımıyor ve şu anda nerede olduğunu bilmiyor. Bütün bunlara rağmen nasıl oluyor da doktorlar, Karataş'ın tedaviyi kabul etmediğine dair beyanda bulunuyor." (18.02.2012/ DİHA / Yuksekovahaber.com / Zaphaber.com)
*Cezaevlerindeki açlık grevleri devam ederken, hasta tutukluların sağlık sorunları nedeni ile yaşadıkları hak ihlalleri de devam ediyor. 2011 yılından bu yana cezaevlerinde sağlık sorunları nedeniyle yaşamını yitiren tutuklu ve hükümlülerin sayısı 31'i buldu. 1993 yılında PKK davasından tutuklanan ve 5 yıldır çölyak hastalığı teşhisi konulan Nesimi Kalkan'ın durumu her geçen gün ağırlaşıyor. Buna rağmen Kalkan, 3 ay önce Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nden Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'ne sürgün edildi. Burada çölyak hastası tutuklulara bakılacak imkanlar olmadığı için Kalkan ailesi, Nesimi Kalkan'ın hem ailesine yakın hem de hastalığının gerektirdiği yaşam koşullarının elverişli olduğu bir cezaevine sevk edilmesi için girişimlerde bulundu. Aylardır devam eden girişimler sonucu Kalkan, Antep H Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevk edildi. Antep cezaevi yönetimi, Kalkan'dan çölyak hastası olduğuna dair raporunun olmasına rağmen yeniden rapor istedi. Bağırsaklarından yeniden parça alınmasının Kalkan için hayati tehlike oluşturduğu belirtilirken, cezaevi idarisinin uygun beslenme koşulları yaratmaması Kalkan'ın sağlık durumunun kötüleşmesine neden oluyor. Babası Nesimi Kalkan'ın durumuna ilişkin bilgi veren Kalkan'ın kızı Beritan Kalkan, babasının 2 hafta önce yaptıkları girişimler sonucu Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nden Antep H Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevk edildiğini belirterek, "Babam hastaydı, yıllardır bunun için girişimlerimiz oldu ama bu girişimler her defasında sonuçsuz kaldı. Son olarak da Erzurum'dan Antep'e sevki oldu girişimlerimiz sonucu. Temel amacımız babamın daha iyi besleneceği koşullar ve ilaçlarını daha düzgün bir şekilde alabilecek koşuların oluşmasıydı" dedi. Antep H Tipi Kapalı Cezaevi idaresinin babasının Çölyak hastası olduğuna dair raporu olmasına rağmen tekrar kendilerinden rapor istediklerini kaydeden Kalkan, "Yeni bir rapor için babamın bağırsaklarından inceleme için bir parça aldılar. Şimdi de yeni rapor için yeni engeller çıkıyor karşımıza. Babam her defasında vücudundan bir parça mı verecek? Bizler bu uygulamaları kınıyoruz. Babam hastadır ve daha önce bağırsaklarından bir parça alınmış ve ona göre rapor hazırlamışlardı" diye ifade etti. "Babam bu duruma artık dayanamayacaktır" diyen Kalkan, "Babamın sağlığı için de her defasında vücudundan bir parça almak sağlıklı değil ve babam için çok tehlikelidir. Bu durum önceki raporlarında belirtilmesine rağmen Antep cezaevi yönetiminin bu tavrını işkence olarak görüyoruz" şeklinde konuştu. Babasının ikinci defa vücudundan parça alınmasını kabul etmediğini belirten Kalkan, "Bunun üzerine cezaevi idaresi babama 'Raporun yoksa sana yemek vermeyeceğiz' dedi. Babam şimdi hasta haliyle çıkacak raporu beklemektedir. Bu hasta haliyle daha ne kadar dayanabilecektir" diye kaydetti. Babasının cezaevinde olmasına rağmen kendilerinin baktıklarını belirten Kalkan, babasının yemeklerini özel olarak kendilerinin hazırlayıp gönderdiklerini söyledi. Aile olarak babasına daha iyi bakabilmek için yakın bir cezaevine sevk edilmesini istediklerinin vurgulayan Kalkan, "Babam bizden uzak olursa bizde kıt imkanlarımızla babama nasıl bakabiliriz? Babam için iyi olan ilaç ve yemekleri cezaevi yönetimi düzgün periyotlarla vermiyor. Babam cezaevinde tam anlamıyla ölümle mücadele ediyor "dedi. (26.02.2012/DİHA)
*01.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Zozan Uçar, şu beyanlarda bulundu: “Ağabeyim olan Avni Uçar, 20 yıldır PKK davasından cezaevinde bulunmaktadır. Ağabeyim müebbet hapse mahkûm oldu. Ağabeyimin şartlı tahliyesine daha 10 yıl gibi uzun bir süre var ve halen Siirt cezaevinde kalmaktadır. Ağabeyimin sağlık sorunları oldukça ciddi ve hayati tehlikesi söz konusudur. 2006 yılında sağ böbreği kanser teşhisi konularak alındı. Sol böbreği için de aynı teşhis konulmuştur. Benzer bir durum mesanesi için de geçerlidir. En son 2011 yılında mesane kanseri teşhisi konularak yeni bir ameliyat geçirmiştir. Ayrıca ağabeyimin vücudunda 2 farklı kanser teşhisi daha bulunmaktadır. Adli tıp kurumunda “cezaevinde kalmasında bir sakınca yoktur” denilerek gün gün ölüme terk edilmiş ve cezası fiilen bir tür intikam alışa döndürülmüştür. Bu duruma seyirci kalamayacağımızı söylemek istiyorum. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*07.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Hasib İnci, şu beyanlarda bulundu: “Benim kızım olan Ajda İnci, yaklaşık olarak üç aydır Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu olarak kalmaktadır. Kızımın kalp rahatsızlığı olup tedavi olması gerekmektedir. Ancak cezaevi yönetimi tarafından hastaneye sevki yapıldığı halde doktorun yanında kelepçeleri çözülmediği ve kızım da bu uygulamayı kabul etmediği için tedavisi yapılmadan cezaevine geri getiriliyor. Son olarak 27.02.2012 tarihinde kızım tekrar hastaneye götürülmüş ancak kelepçeleri çözülmediği tedavisi yapılmadığı gibi ring aracında rahatsızlığından dolayı bayılmış ve yaklaşık olarak 20 dakika baygın bir şekilde kalmıştır. Ancak onu hastaneye götüren görevlilerin hiçbiri müdahale etmeden kendine gelmesini beklemiştir. Bu durum kamera kayıtlarında mevcuttur. Kızımın ihmal edilmeyecek ciddi bir rahatsızlığı mevcut olmasına rağmen gayri insani muamelelere maruz kalmaktadır. En son gerçekleşen olay da bunun kanıtıdır. Ben kızımın sağlık durumundan endişe duymaktayım. Kızımın tedavisi konusunda yaşanacak bir ihmal veya gecikme çok ciddi tahribatlara, telafisi mümkün olamayacak sonuçlara yol açabilecektir. Bu bakımdan son olarak gerçekleşen olayın araştırılması, sorumluların tespit edilerek cezalandırılması ve kızımın tedavisinin tam teşekküllü bir hastanede sağlanması ve bu tedavinin yapılması için insan haklarına uygun koşulların yaratılması için gerekli işlemlerin yapılmasını talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*05.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Hadra Akdeniz, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum olan Şeyhmus Akdeniz, suç işlediği gerekçesiyle tutuklandı ve Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde yaklaşık olarak 6 ay kaldıktan sonra Konya Akşehir İlçe Cezaevine nakledildi. Oğlum 2 yıl 3 ay ceza aldı ve şuan geriye kalan cezasını yatmaktadır. Ancak oğlum sağlık sorunları yaşamaktadır. Bizden uzak olduğu için ruhsal sorunlar yaşamaktadır. Oğlum sürekli bir şekilde ağlamakta olup kendi kendine konuştuğu belirtilmiştir. Ayrıca intihar eğilimi taşıdığı bilgisi tarafımıza iletilmiştir. Ben oğlumun sağlık durumundan endişe etmekteyim. Ayrıca ben ve eşim Suphi Akdeniz sağlık sorunları yaşamaktayız. Oğlumun görüşlerine gidemediğimiz için kendisine sağlık sorunlarıyla ilgili olarak destek olamıyoruz. Ayrıca eşimin görme engeli mevcuttur ve kendisi diyaliz hastasıdır. Bu nedenle oğlumu ziyarete gelememektedir. Tüm bu hususlar dikkate alınarak oğlumun Diyarbakır İline veya Mardin, Batman, Bingöl cezaevlerinden herhangi birine naklinin yapılmasını talep ederim.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*07.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Aynur Yontürk, şu beyanlarda bulundu: “Benim eşim Necip Yontürk, 18 aydır tutuklu olarak cezaevinde kalmaktadır. Eşime yaklaşık 3 önce akciğer kanseri teşhisi konuldu. İki aydır Mersin devlet hastanesinde yatmaktadır. Eşimin durumu gittikçe kötüleşmektedir. Biz Cumhurbaşkanlığına dilekçe gönderdik serbest bırakılması için ancak gelen cevapta hükümlü olduğundan af kapsamına girmediğini belirtmiştir. Eşim Mersin 2. Ağır ceza mahkemesinde yargılanmaktadır. Dosyası şuan da Yargıtay’dadır. Biz yaklaşık bir hafta önce tahliye edilmesi için mahkemeye dilekçe yazdık. Ancak henüz sonuç alamadık. Eşimin durumu çok kötü olduğundan bakıma ihtiyaç duymaktadır. Eşimin tahliye dilmesi için sizden hukuki girişimlerde bulunmanızı talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Ağrı merkezli yürütülen "KCK" soruşturması kapsamında 3 Aralık 2011'de Diyarbakır'da gözaltına alınıp Ağrı'ya gönderilen ve burada çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanan Ajda İnci'nin, kalp yetmezliği nedeniyle götürüldüğü Erzurum Devlet Hastanesi'nde kelepçeli muayeneyi kabul etmediği gerekçesi ile tedavi edilmeden yeniden cezaevine götürüldüğü iddia edildi. Konuya ilişkin İHD Diyarbakır Şubesi'ne başvurarak hukuki yardım talebinde bulunan baba Hacı Hasip İnci, kızında kalp yetmezliği bulunduğunu ve kapalı alanda kalmasının hayati riske neden olduğunu söyledi. Konu ile ilgili hastane kayıtları ve raporlarının da bulunduğunu dile getiren baba İnci, kızının hastalığı nedeniyle büyük sıkıntı içinde olduğunu söyledi. En son rahatsızlığı nedeniyle Erzurum Devlet Hastanesi'ne götürülen kızının ring aracında baygınlık geçirdiğini ifade eden baba İnci, "Kızım araç içinde askerlerin gözü önünde yarım saat baygın kalmış. Buna rağmen hiç bir asker kızıma müdahale etmemiş. Daha sonra kadın gardiyan ve asker nezaretinde kızım acil servise götürülmüş. Kelepçesi çıkarılmadan muayene edilmek istenen kızım, 'Ben bu şekilde muayene olmam' demiş. Askeri yetkili de kızımın bu itirazına karşın, muayene ettirmeden yeniden cezaevine götürmüş" dedi. Cezaevine götürüldükten sonra kızının durumunu arkadaşlarına anlattığını bildiren baba İnci, arkadaşlarının da durumu cezaevi müdürüne ilettiğini, müdürün de ring aracında bulunan kamera kaydını isteterek izlediğini ifade etti. Kamera kayıtlarına rağmen şu ana kadar herhangi bir işlemin yapılmadığını öğrendiklerini söyleyen baba İnci, "Cezaevinde iken kızımın hayati tehlikesi çok yüksek. Normalde ayda bir iğne yapması gerekiyor. Bu iğneyi yapmadığı takdirde sık sık baygınlık geçiriyor. Kızım, 2008-2009 yılları arasında kaldığı Gebze Cezaevi'nde de askerlerin koğuşlara girerek siyasi tutuklara yönelik yaptığı saldırıda, kafasından ağır darbe almıştı. Kafasında da şiddetli ağrı olduğunu söyledi" dedi. (08.03.2012/DİHA)
*28 Ekim 2011 tarihinde Türkiye genelinde "KCK" adıyla yapılan operasyonda tutuklanarak Kandıra 2 No'lu F Tipi Cezaevi'ne konulan Muhsin Yenisöz, BDP Ümraniye İlçesi'nde bulunan Siyaset Akademisi'nde iki haftalık eğitim programına katıldığı için "örgüt üyesi" olmakla suçlanıyor. Daha önce dört defa kalp krizi geçiren Yenisöz'ün kalp spazmı, mide kanaması ve kemik iliği hastası olduğu öğrenildi. Ağır sağlık sorunlarından dolayı sürekli tedavi altında olması gereken Yenisöz'ün, günde 20'ye yakın farklı ilaç kullanma zorunluluğu bulunuyor. Sağlık raporlarına göre dışarıda tedavi görmesi gereken Yenisöz, tüm itirazlara rağmen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı. Dört aydır cezaevinde bulunan Yenisöz'ün avukatı ve ailesinin savcılık, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Adalet Bakanlığı'na Yenisöz'ün tutuksuz yargılanması için yaptıkları başvurular her defasında cevapsız kaldı. Koğuş arkadaşlarının yardımlarıyla kişisel ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olan Yenisöz'ün, uyku ilacı alamadan uyuyamadığı aktarıldı. Babasının sağlık sorunlarına ilişkin bilgi veren Ezgi Yenisöz, babasının ciddi kalp sorunu bulunduğunu belirterek, hayatından endişe duyduklarını dile getirdi. Babasının sürekli doktor kontrolünde olması gerektiğini ifade eden Ezgi Yenisöz, "Cezaevindeyken bir kez hastaneye kaldırıldı. Ben doktora babamın hastanede daha fazla kalması için ne yapmamız gerektiğini sordum. Doktor da bana, 'Daha fazla hastanede tutabilmemiz için kalbinin tamamen durması gerekiyor' cevabını verdi" dedi. Babasının bu halde cezaevinde tutulmasının "ölümle cezalandırmak" anlamına geldiğini dile getiren Yenisöz, "Babamın sağlık durumu çok kötü. Kendi kişisel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Bu şartlar altında cezaevinde kalmaması gerekiyor. Sağlık sorunlarıyla ilgilenilmesi ve sürekli doktor kontrolünde olması gerekiyor. Bunlara rağmen babam hastaneye getirilip götürülürken kelepçeleniyor. Bu kadar ağır hasta biri nasıl olur da tutuklanır. Bu yapılan cinayettir" diyerek, yetkililerin duyarsızlığına tepki gösterdi. (12.03.2012/DİHA)
"KCK" adı altında geçen hafta Diyarbakır'da yapılan ev baskınları sonucu tutuklananlar arasında bulunun Yenişehir Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü Ekipler Amiri Sıdık Ektiren'in kullanması gereken ilaçlar ve ortopedik yastığının cezaevine alınmadığı belirtildi. Uygulamaya tepki gösteren Ektiren'in eşi Nurgül Ektiren, "Eşim, sabah saatlerinde evimizi basan polisler tarafından gözaltına alındı. Gözaltına alındığında boynunda ve sırtındaki hastalık nedeniyle kullanması gereken ilaçlar olduğunu, bu nedenle ilaçlarını kendisiyle götürmesini istedik. Polis kabul etmedi. Daha sonra eşim tutuklanarak Diyarbakır D Tipi Cezaevi'ne gönderildi" dedi. Ektiren, "Görüş günü belli olmadığı için kullandığı ilaçları, ilaç reçetelerini, hastane raporlarını ve yatarken kullanması gereken ortopedik yastığını eşime vermesi için avukata verdik. Avukat bunları cezaevine götürdü. Ancak cezaevi idaresi bunları içeri almadı. Avukata buradan hastane sevki çıkması ve buna göre gerekirse ilaç verileceğini söylemişler " diye konuştu. (13.03.2012/DİHA)
*13.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Sadık Özalp, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim Ramazan Özalp, işlediği iddia edilen bir suçtan dolayı 1993 yılında yargılandığı mahkemece ömür boyu hapse mahkûm oldu. Yaklaşık 20 yıldır cezaevindedir. Cezaevinde yaşadığı sağlık sorunları nedeni ile beyninde yapılan ameliyat sonucunda vücudunun sol tarafı tamamen felç olmuş durumdadır. Kendi kişisel ihtiyaçları dahi arkadaşları tarafından giderilmektedir. Evli ve 7 çocuk babası olan Kardeşim Ramazan, daha önce Midyat cezaevindeydi. Onu ziyarette gidebiliyorduk. Ancak Amasya cezaevine nakli yapıldıktan sonra bizde onu ziyarete gidemiyoruz. Şuanda tedavi amaçlı olarak Adana da bir cezaevinde kalmaktadır. Beyindeki tümürün alınması sırasında felç olmuş bir insan cezaevi koşullarında hangi tedavi ile sağlığına kavuşacak onu da sizin takdirinize bırakıyorum. Vücudunun yarısı felçli olan bir insan cezaevinde nasıl yaşar hangi insani ve hukuki kurallar onun cezaevinde kalmasını gerektirdiğini de bilmiyoruz. Kardeşim ne yapıyor nasıl yaşıyor ihtiyaçlarını kim karşılıyor hiçbir şekilde haber alamıyoruz. Ramazan Özalp Yaklaşık 20 yıldır cezaevinde yatıyor. Şimdiye kadar çekmiş olduğu ceza işlediği suç için yetmiyor mu? Kaldı ki kardeşim hiçbir suç işlemiş değildir. 1993 yılında bölgede nasıl bir adil yargılama yapıldı onu da sizin takdirinize bırakıyorum. Benim kardeşim suçsuz yere yaklaşık 20 yıldır cezaevinde şimdi ise ölümcül bir hastalığın pençesinde kendi ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz ölümü beklemektedir. Hangi anlayış böyle bir insanı cezaevinde tutmak istemekte anlamış değiliz. Tüm bunlardan dolayı kardeşim Ramazan Özalp’ın biran önce cezaevinden çıkması için gerekli işlemlerin başlatılarak kardeşimin affedilmesini en insani bir talep olarak sizden istiyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*17.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Salim Çetin, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum olan Cengiz Çetin, Bafra T Tipi Kapalı Cezaevinde mahpustur. Kendisi ile yapmış olduğumuz son telefon görüşmesinde hasta olduğunu, sırtında ceviz büyüklüğünde bir kitlenin oluştuğunu ve bu nedenle yürümekte dahi zorlandığını ağrılarının mevcut olduğunu söyledi. Bu şikâyetleri nedeniyle cezaevi idaresine başvurduğunu, kendisinin acil polikliniğine götürüldüğünü iğne yaptıktan sonra geri gönderildiğini belirtti. Bizi tekrar aradığında bu kitlenin yumurta büyüklüğüne ulaştığını ve ağrılarının arttığını belirtti. Bunun üzerine revir doktorunun kendisini tekrar hastaneye sevk ettiğini hastanede yapılan kan tahlillerinden sonra doktorun “mutlaka ultrason çekilmesini” söylemesine ve bu bölüme sevk etmesine rağmen hiçbir işlem yapılmadan cezaevine geri getirildiğini belirtti. Oğluma ultrason için gün alındığını söylenmiş. Ancak aradan 10 gün geçmesine rağmen herhangi bir işlem yapılmamıştır. Oğlumun sağlık durumundan endişe duymaktayım. Ancak cezaevinin böylesine ciddi bir durum karşısında hiçbir işlem yapmaması bizi daha da endişelendirmektedir. Bu durum kötü sonuçlara sebebiyet verebilir. Oğlumun sağlık durumu konusunda kötü sonuçlar oluşmadan tedavi edilebilmesi için gerekli işlem ve girişimlerin ivedi bir şekilde yapılmasını talep ederim.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*06.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Süleyman Çetin, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim olan Cengiz Çetin, Bafra T Tipi Kapalı Cezaevinde mahpustur. Kendisi ile yapmış olduğumuz son telefon görüşmesinde hasta olduğunu, sırtında ceviz büyüklüğünde bir kitlenin oluştuğunu ve bu nedenle yürümekte dahi zorlandığını ancak cezaevindeki doktorun kendisini hastaneye sevk etmediğini belirtti. Kardeşimin rahatsızlığı ciddi bir hastalık belirtisi olabilir. Bu nedenle sağlığı konusunda kaygı duymaktayız. Kardeşimin durumu hakkında en ufak bir ihmal bile ciddi sorunlara sebep olabilir. Bu nedenle kardeşimin insan hakları ve yasal mevzuatlar gereği tedavisinin sağlanmasını talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*02.04.2012 tarihinde şubemize başvuran Medayin Doğan, şu beyanlarda bulundu: “Eşim Ayhan Doğan, mahalli seçimlerde belediye encümeni olarak seçildi. Daha sonra meclis tarafından başkan yardımcısı olarak görev aldı. 2,5 yıl görev yaptı ve en son siyasi baskılarla birlikte KCK adı altında 26.11.2011 tarihinde sabah saat 04.00 sularında evimize polislerce yapılan baskında gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemede serbest bırakıldı. 2 gün sonra savcının itirazı üzerine tekrar tutuklandı. Eşim şuan da Mardin Cezaevinde kalmaktadır. Eşimin sağlık sorunları için endişe duymaktayım. Kendisi astım ve tansiyon hastasıdır. Mahkemeye sürekli olarak ring aracıyla getirdikleri için tansiyonu yükselmektedir. Bundan kaynaklı olarak fenalaşmıştır. Eşimin daha sağlıklı yollarla mahkemeye getirilmesini talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Siirt E Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan ve kanser hastası hükümlü Avni UÇAR’ın ailesi, şubemize başvuruda bulunarak, bu konuyla ilgili olarak mağduriyetin giderilmesi amacıyla yardım talebinde bulunmuştur. (03.04.2012/İHD Siirt Şubesi)
*05.04.2012 tarihinde şubemize başvuran Basra Boztaş, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim Veysi Boztaş, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak kalmakta iken 2 Kasım 2011 tarihinde Amasya Cezaevine nakledildi. Kardeşim cezaevine girmeden önce bronşit-astım ve yüz felci rahatsızlıkları nedeniyle tedavi oluyordu. Kardeşim Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesinde Nöroloji bölümünde Dr. Şemsettin Attı’nın hastasıydı. Bu durum hastaneden sorularak kardeşimin hastalığı araştırılabilir. Diyarbakır D Tipi Cezaevinde iken bile bu tedavisine devam ediliyordu. Ancak kardeşim Amasya Cezaevine götürüldüğü tarihten itibaren sadece bir kere hastaneye götürülmüş ve tedavisi yapılmamaktadır. Kardeşimin cezaevi koşullarından ve rutubetten kaynaklı olarak sağlık sorunları artmış ve acilen tedavi olması gerekmektedir. Diyarbakır’daki cezaevindeyken ilaçlarını düzenli bir şekilde kullanıyordu ve buhar makinesi vardı. Ancak şimdi bu şekilde tedavisi sağlanmamaktadır. Kardeşim yaklaşık olarak bir ay önce Adalet Bakanlığına tedavisinin yapılması için dilekçe yazmıştı. Ancak bu talebi reddedilmiş. Kardeşimin durumunun günden güne kötüleşmesi ve tedavisinin yapılmaması bizi kaygılandırmaktadır. Ancak cezaevinin böylesine ciddi bir durum karşısında hiçbir işlem yapmaması bizi daha çok endişelendirmektedir. Bu durum kötü sonuçlara sebebiyet verebilir. Bu konu hakkında kardeşimin sağlık durumu konusunda kötü sonuçlar oluşmadan tedavi edilebilmesi için gerekli işlem ve girişimlerin ivedi bir şekilde yapılmasını talep ederim.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*07.04.2012 tarihinde şubemize başvuran Remziye Alan, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum olan Mazlum Alan, 6 aydır tutuklu olarak cezaevinde kalmaktadır. Daha önce Erzurum H Tipi Cezaevinde kalıyordu. Ancak iki aydır Erzurum Oltu Cezaevinde kalıyor. Oğlum geçen gün cezaevinde fenalaşmış ve hastaneye kaldırılmış ancak kendisine neden fenalaştığı söylenmemiş sadece bir iğne yapılarak cezaevine geri gönderilmiştir. Oğlum Mazlum cezaevine girmeden önce başında kitle olduğuna dair teşhis yapılmıştı. Ayrıca kendisi küçükken Hepatit-B geçirmişti. Oğlumun kulak zarları yapaydır ve kendisinin bel fıtığı rahatsızlığı mevcuttur. Bu nedenle sağlığı konusunda ciddi kaygılar taşımaktayım. Kendisi talep etmesine rağmen hastaneye sevki sağlanmıyor. Oğlumun sağlık durumundan endişe duymaktayız. Ancak cezaevinin böylesine ciddi bir durum karşısında hiçbir işlem yapmaması bizi daha çok endişelendirmektedir. Bu durum kötü sonuçlara sebebiyet verebilir. Bu konu hakkında derneğinizden hukuki yardım talep ediyoruz.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*09.04.2012 tarihinde şubemize başvuruda bulunan Eşref Yaşa şu beyanlarda bulundu: “09/02/2012 tarihinde Bingöl Ilıcalar Beldesi kırsalında yaşanan olayda ağır yaralı olarak ele geçen oğlum Diren YAŞA, yaklaşıl bir hafta Bingöl Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesinde tedavi gördükten sonra, yapılan sorgusu sonucunda tutuklanarak Bingöl M Tipi Kapalı Cezaevine konuldu. Tutuklanırken bile tekerlekli sandalyede araca bindirilerek cezaevine gönderildi. Sağlık durumu kötüydü. Yaklaşık 2 aydır tedavisi yapılmayarak cezaevinde kalmaktadır. Vücudunun büyük bölümünde şarapnel parçası mevcuttur. Sırt bölgesinde bulunan şarapnel parçaları, omuriliğine zarar verip sakatlık riski oluşmaktadır. Oğlumun bu şartlarda cezaevinde kalması insanlık onuru ile bağdaşır bir durum değildir. Tedavisi tam teşekküllü bir hastanede yapılmalıdır. Bu konuda şubenizden hukuki yardım talebinde bulunuyorum.” (İHD Bingöl Şubesi)
*İHD Mardin Şubesi, Mardin Cezaevi'nde yemekten zehirlenen tutuklu ve hükümlüler için yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Mardin'de bulunan iki büyük cezaevinin kapasitelerinin 3 katı kadar mahpus bulundurduğuna dikkat çekerek, cezaevleriyle ilgili olarak daha önce hazırladıkları raporda cezaevi şartlarının insan onuruna aykırı şartlar içerdiği kaydedildi. Cezaevinde temiz gıda teminin mümkün olmadığı ve yemeklerin hijyenik ortamda hazırlanmadığı kaydedilen açıklamada, "Nihayetinde her 2 ayda bir cezaevinde sağlıksız gıdadan kaynaklı toplu zehirlenme vakalarının yaşandığı tespitini yapmıştık. 22 Nisan'da yine Mardin Cezaevi'nde akşam yemeğinde verilen patatesten kaynaklanan toplu zehirlenme vakası yaşanmıştır. Cezaevinde adli ve politik gerekçelerden dolayı bulunan ve akşam yemeğini yiyen tutuklu ve hükümlülerin zehirlendiği, bu sayının yaklaşık olarak 800 civarında olduğu, 150’sinin revirde serum tedavisinin devam ettiği aralarında Gülser Yıldırım'ında bulunduğu 25 kadın tutuklunun sağlık durumlarının ciddiyetini koruduğu ve sağlık durumları ciddi olmasına rağmen tutukluların hastaneye götürülmediği bilgilerine avukatları aracılığıyla ulaşıldı. Cezaevinde zehirlenmeden dolayı durumları ciddi olan kadın tutukluların isimleri ise şöyle; Gülser Yıldırım, Gülen Kılıçoğlu, Tuğba Çelebi, Serap Tekiner, Naciye Baysal, Zakire Malgat, Sevda Arcan, Leyla Şahin, Dilşah Kocakaya, Şahide Pusat, Nahide Eren, Tekoşin Bulca, Nurten Özen, Gurbet Tekin, Fatma Uyar, Reyhan Şeker, Fehiye Akbalık, Fatma Uyar, Aliye Ceylan, Ayfer Tekin, Ruşen Erdem, Aysel Badur, Raziye Eren, Sariye Ölmez ve Göhna Magi'nin revirde serum tedavisi gördüğü belirtildi. Oluşturulacak bağımsız bir sağlık heyetinin zehirlenen tutuklularla yarın görüşme yapması bekleniyor. Avukatlar resmi tatil olması nedeniyle bugün heyete izin verilmediği belirtti. (23.04.2012/İHD Mardin Şubesi/DİHA)
*Batman M Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalan kadın tutuklular, cezaevinde karşı karşıya kaldıkları kimi sıkıntıları aktardı. Kadın tutuklular, mahkemeye götürülüp getirilirken askerler tarafından fiziksel ve sözlü şiddete maruz kaldıklarını ileri sürerek, askerlerin kendilerine hakaret ettiğini buna karşı çıktıklarında da 3-4 aya varan disiplin cezaları aldıklarını ifade etti. Kadın tutuklular, "Hakaret eden, şiddet uygulayan asker, ceza alan tutuklu kadın arkadaşlar" diyerek askerin bu tür uygulamalarına idarenin de göz yumduğunu ve askerlerle birlikte hareket ettiklerini kaydetti. 350 kapasiteli cezaevinde 700 kişinin kaldığını aktaran kadınlar, söz konusu cezaevinin tamamına bir pratisyen doktorun baktığını, onun da 2 hafta da bir cezaevine uğradığını bildirdi. 2 haftada bir gelmesine rağmen pratisyen doktorun hasta tutuklulara yaklaşımlarının da çok farklı olduğunu söyleyen kadınlar, muayenenin de baştan savma yapıldığını şöyle aktardı: "Muayene için revire çıktığımızda pratisyen hekim bizlere, 'sen hasta değilsin, senin bir şeyin yok. Seni Avrupa'ya göndersem de iyileşmezsin, bu yüzden seni hastaneye sevk etmiyorum' diyerek üstün körü bir muayene yapıyor." Cezaevinde kimi kadınların kanser, bel fıtığı, astım, mide ülseri, kadın hastalıkları, kalp gibi rahatsızlıkları olmasına rağmen tahlil sonuçlarının ve ilaçların verilmediğini belirten kadın tutuklular, idareyle bu konuyu defalarca konuşmalarına rağmen bir çözüm üretilmediği ifadesinde bulundu. Kadınlar, ayrıca cezaevinin diş hekimi de olmadığını, özel hastanelerden bir doktorun hastaneye getirildiğini belirterek, "Cezaevinde diş doktoru yok. Sadece özel hastanelerden bir doktor gelip muayene ediyor. O da para alıyor. Devletin göndermesi gereken diş hekimi özelden geliyor. Normalde cezaevlerinde diş dolgusu için para alınmazken bu doktor yaptığı her dolgu için para alıyor" dedi. (24.04.2012/DİHA)
*Antep H Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalan BDP Antep İl Başkanı Bedran Fermanoğlu, cezaevlerinde yaşadıkları sıkıntıları ve hasta olan BDP Antep İl Disiplin Kurulu Başkanı Şemsettin Kaya'nın maruz kaldığı durumu anlattı. DİHA’ya gönderdiği mektupta Fermanoğlu, cezaevinde sık sık keyfi disiplin cezalarına ve keyfi muamelelere maruz kaldıklarını, bunları basın aracılığıyla gündeme getirdiklerini söyleyerek, halen benzer tutumun devam ettiğini kaydetti. Kendisi ile aynı cezaevinde bulunan, Hepatit C ve böbrek hastası olan BDP Antep İl Disiplin Kurulu Başkanı Şemsettin Kaya'nın daha önce 7 kez ameliyat olduğunu, sürekli doktor kontrolünde olması gereken bir hasta konumunda bulunduğunu belirterek, 2 aydır 2 defa hastane sevkinin yapılmasına rağmen idare tarafından bu sevkin gerçekleşmediğini aktardı. Fermanoğlu, en son 18 Nisan günü akşam üzeri tek böbrekli Kaya'nın aniden fenalaştığını kaydederek, şunları aktardı: "Arkadaşımız fenalaştıktan sonra zile defalarca basmamıza rağmen memurlar geç gelmiştir. Daha sonra ise hastanede kalp teşhisi konulmuş, doktor biraz daha geç kalınsaydı ölümle sonuçlanabileceğini söylemiştir. Bu durumun bu kadar ciddi olmasına karşın soğuk havada cezaevine elleri kelepçeli, yarı baygın, yalın ayak ve atletli bir şekilde askerler tarafından sözde refakatçi memur ile eski bir ringin içinde zorluk çekerek getirilmiştir. Arkadaşımız çektiği bu zorluğu 'bir an öleceğimi düşünmüştüm' diyerek aktarmış. Bu ciddiyetsiz tutumu sizlerle ve sizin aracılığınızla kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz." (28.04.2012/DİHA/Ozgur-gundem.com/ Yuksekovahaber.com)
Aile Görüşü Engellenenler
*Antep H Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Urfi Aksu adlı tutuklu cezaevinde yaşanan hak ihlalleriyle ilgili Adana Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Dayanışma Derneği’ne (TUHADER) mektup gönderdi. Aksu, gönderdiği mektupta, keyfi uygulamalarla karşı karşıya bırakıldıklarını belirterek, "Yönetmelikte belirlenmiş hiç bir hakkımız verilmemektedir. Ortak alan, spor, kütüphane ve iletişim gibi sosyal haklarımız verilmemektedir. Bu cezaevinde bu haklarımız ciddiyeti olmayan gerekçelerle, tutanaklar tutarak açık görüş haklarımız ellerimizden alınıyor. Bazı arkadaşlarımız ise bir yıla kadar hakları ellerinde alınmıştır. Hemen hemen hepimizin açık görüş ve etkinliklere çıkma hakkı keyfi bir şekilde engellenmektedir" ifadesini kullandı. (18.02.2012/DİHA Ozgur-gundem.com / Yuksekovahaber.com)
*Diyarbakır'da gözaltına alınan ve Erzincan'a götürülüp 21 Aralık 2011 tarihinde "Örgüte yardım yataklık ettikleri" iddiasıyla tutuklanan Dicle Üniversitesi öğrencileri Yeliz Yorgun Bektaşoğlu ve Bışar Bilen'in aileleri dışında üç kişi ile görüşebilme haklarının engellendiği bildirildi. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridi protesto etmek amacıyla açlık grevine giren öğrenciler Bektaşoğlu ve Bilen'in yasal hakları olan üç arkadaş görüşçüsü ile görüşmesinin "dışarıya bilgi aktardıkları" gerekçesiyle engellendiği iddia edildi. (03.04.2012/DİHA)
Tecrit ve İzolasyon
*Antep H Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Urfi Aksu adlı tutuklu cezaevinde yaşanan hak ihlalleriyle ilgili Adana Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Dayanışma Derneği’ne (TUHADER) mektup gönderdi. Aksu, gönderdiği mektupta, keyfi uygulamalarla karşı karşıya bırakıldıklarını belirterek, "Yönetmelikte belirlenmiş hiç bir hakkımız verilmemektedir. Ortak alan, spor, kütüphane ve iletişim gibi sosyal haklarımız verilmemektedir. Bu cezaevinde bu haklarımız ciddiyeti olmayan gerekçelerle, tutanaklar tutarak açık görüş haklarımız ellerimizden alınıyor. Bazı arkadaşlarımız ise bir yıla kadar hakları ellerinde alınmıştır. Hemen hemen hepimizin açık görüş ve etkinliklere çıkma hakkı keyfi bir şekilde engellenmektedir" ifadesini kullandı. Aksu, mahkemeye veya hastaneye giderken jandarmanın sözlü ve fiziki saldırısına maruz kaldıklarını ve onur kırıcı şekilde jandarmanın arama yaptığını ve bunu kabul etmeyince de haklarında tutanak tutulduğunu belirtti. Aksu, "Tecrit içinde tecrit yaşıyoruz. Kendi anadilimizde stran (türkü) söylediğimiz için hakkımızda tutanak tutularak etkinliklere çıkma hakkımız elimizden alınıyor. Dışarıdan gelen bazı eşyalarımız yönetmelikte yasak olmamasına rağmen bizlere verilmiyor. Gönderilen bazı mektuplar bizlere verilmiyor. Ayrıca açık görüşte yıllarca ailesini görmeyen arkadaşlarımız ailelerini görünce attıkları sevinç çığlıkları bile soruşturma konusu olup hakkımızda rapor tutularak disiplin soruşturmasına tabi tutuluyoruz" denildi. Aksu, cezaevi memuru ve bir arkadaşları arasında yaşanan bir tartışma nedeniyle İsa Yağbasan, Vedat Özdemir, Bulut Ayana, Eşref Bolat, Hakan İraz, Ahmet Sadık Soner, Nuh Taş, Mustafa Kaney ve Mehmet Muyan'a 8 günlük hücre cezası ve bir yıl görüşe çıkmama cezasının da yolda olduğunu ifade etti. Yağbasan'ın hiç bir pratiği olmamasına rağmen hücre cezası verilmesinin temel sebebinin infazının yakmak olduğunu belirten Aksu, "Daha önce de hücre cezası alması, cezaevinde 5-6 yıl daha fazla kalmasına sebep olacaktır. Sonuna kadar irademizle mücadelemizi en üst düzeye çıkartarak, özgürlük yolunda hep beraber yürüyeceğiz" diye yazdı.(18.02.2012/DİHA/ Ozgur-gundem.com/Yuksekovahaber.com)
*08.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Memduh Ekinci, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum olan Mervan Ekinci, hakkında açılan bir soruşturma nedeniyle Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu olarak kalmaktadır. Oğlum E Tipi Kapalı Cezaevinde çocuk bölümünde siyasi tutukluların yanında kalmaktaydı. Ancak 18 yaşını doldurduğu için Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevine sevki yapılması gerekirken 4 gündür Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinin adli suçluları arasında tutulmaktadır. Bu durum yasal mevzuatlara da aykırılık içerdiği gibi oğlum adli tutuklular arasında kalmak istemediğini belirtmesine rağmen keyfi bir şekilde burada tutulmaya devam ediliyor. Oğlumun psikolojisi kötü etkilendiği için kaygı duymaktayız. Son dönemlerde Pozantı cezaevinde yaşanan olayın etkisiyle benzer durumda ihlallerin yaşanmaması adına bu durumun bir an önce düzeltilmesi oğlumun Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevine naklinin sağlanmasını talep ederim.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Antep E Tipi Kapalı Cezaevi'nin adli kadın koğuşunda kalan siyasi kadın tutuklular cezaevinde ırkçı saldırılara maruz kalıyor. "KCK" adı altında tutuklanan 9 kadın, cezaevinde siyasi kadın koğuşları olmadığından adli kadın koğuşunda kalıyor. Bunlardan 3 siyasi kadın tutuklu Hatice Sezgin, Berivan Samans ve Remziye Erdem kaldıkları koğuşlardaki kadınların ırkçı söylemlerine ve saldırılarına maruz kaldıkları için cezaevi yönetimine verdikleri dilekçeyle Adana Karataş Cezaevi'ne sevk edildi. Aralarında BDP PM üyesi Filiz Yıldız'ın da bulunduğu siyasi tutuklular Semra Çelik, Duri Kaygısız, Habibe Tışkaya, Öznur Kazma, Hebat Gengeç ise halen adli kadın koğuşunda kalıyor. Adli kadın koğuşunda kalan Semra Çelik'in ablası Sultan Çelik cezaevinde kadın tutsaklara yapılan ırkçı saldıra karşı cezaevi yönetiminin kayıtsız kaldığını söyledi. Abla Çelik, siyasi tutuklu olan 9 kadının cezaevi yönetimine birlikte kalabilecekleri bir koğuşun açılması için başvurduklarını ancak olumsuz yanıt aldıklarını söyledi. Abla Çelik, kız kardeşinin kaldığı koğuşta izlemek istemediği dizi için adli kadınlar tarafından "sen teröristsin" söylemlerine maruz kaldığını belirtti. Bu söylem üzerinde aralarında çıkan tartışmada cezaevi yetkililerinin sadece kardeşini cezalandırarak 3 günlük hücre cezası verdiğini söyleyen abla Çelik, "Kardeşim Semra adli kadınlarla tartışırken gardiyanlar içeri giriyor. Neden kavga ettiklerini soruyor. Semra da anlatınca ona 'doğru diyorlar. Sizler teröristsiniz' diyorlar. Bunların üzerine kardeşime cezalar yağıyor" diye konuştu. Üç günlük hücre cezasının ardından Semra'ya 3 ay görüş yasağı, 1 ay mektup, 1 ay da telefon yasağı verildiğini aktaran abla Çelik, "Hakarete uğrayan benim kardeşim, adli kadınlar kardeşimi dövüyorlar, şiddeti gören benim kardeşim ama ne oluyor, cezayı alan da kendisi oluyor" diyerek tepki gösterdi. (28.03.2012/DİHA)
Disiplin Cezası Verilenler
*Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan siyasi kadın tutukluların ziyaretine giden tutuklu yakınlarının verdikleri bilgilere göre; cezaevi idaresi tarafından 25 kadın tutukluya açık görüş ve iletişim yasağı cezası verildiği öğrenildi. Kadın tutukluların PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve son dönemlerde artan askeri ve siyasi operasyonları protesto etmek amacıyla başlattıkları açlık grevi nedeniyle cezaevi idaresi tarafından 6 ay açık görüş cezası verilirken, aynı zamanda tüm iletişim haklarına da yasaklama getirildi. (01.01.2012/DİHA)
*Erzurum H Tipi Cezaevi'nde tutuklular aileleri aracılığıyla açıklama yaptı. Tutuklular açıklamada, 36 siyasi tutukluya son zamanlarda PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki baskıları kınamak amacıyla yaptıkları etkinliklerden dolayı 2 ay görüş ve iletişim cezası verildiğini belirtti. Tutuklular, verilen cezalara rağmen mücadelelerini sürdüreceklerini dile getirdi. (04.01.2012/DİHA)
*Antep H Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Urfi Aksu adlı tutuklu cezaevinde yaşanan hak ihlalleriyle ilgili Adana Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Dayanışma Derneği’ne (TUHADER) mektup gönderdi. Aksu, gönderdiği mektupta, keyfi uygulamalarla karşı karşıya bırakıldıklarını belirterek, "Yönetmelikte belirlenmiş hiç bir hakkımız verilmemektedir. Ortak alan, spor, kütüphane ve iletişim gibi sosyal haklarımız verilmemektedir. Bu cezaevinde bu haklarımız ciddiyeti olmayan gerekçelerle, tutanaklar tutarak açık görüş haklarımız ellerimizden alınıyor. Bazı arkadaşlarımız ise bir yıla kadar hakları ellerinde alınmıştır. Hemen hemen hepimizin açık görüş ve etkinliklere çıkma hakkı keyfi bir şekilde engellenmektedir" ifadesini kullandı. Aksu, mahkemeye veya hastaneye giderken jandarmanın sözlü ve fiziki saldırısına maruz kaldıklarını ve onur kırıcı şekilde jandarmanın arama yaptığını ve bunu kabul etmeyince de haklarında tutanak tutulduğunu belirtti. Aksu, "Tecrit içinde tecrit yaşıyoruz. Kendi anadilimizde stran (türkü) söylediğimiz için hakkımızda tutanak tutularak etkinliklere çıkma hakkımız elimizden alınıyor. Dışarıdan gelen bazı eşyalarımız yönetmelikte yasak olmamasına rağmen bizlere verilmiyor. Gönderilen bazı mektuplar bizlere verilmiyor. Ayrıca açık görüşte yıllarca ailesini görmeyen arkadaşlarımız ailelerini görünce attıkları sevinç çığlıkları bile soruşturma konusu olup hakkımızda rapor tutularak disiplin soruşturmasına tabi tutuluyoruz" denildi.Aksu, cezaevi memuru ve bir arkadaşları arasında yaşanan bir tartışma nedeniyle İsa Yağbasan, Vedat Özdemir, Bulut Ayana, Eşref Bolat, Hakan İraz, Ahmet Sadık Soner, Nuh Taş, Mustafa Kaney ve Mehmet Muyan'a 8 günlük hücre cezası ve bir yıl görüşe çıkmama cezasının da yolda olduğunu ifade etti. Yağbasan'ın hiç bir pratiği olmamasına rağmen hücre cezası verilmesinin temel sebebinin infazının yakmak olduğunu belirten Aksu, "Daha önce de hücre cezası alması, cezaevinde 5-6 yıl daha fazla kalmasına sebep olacaktır. Sonuna kadar irademizle mücadelemizi en üst düzeye çıkartarak, özgürlük yolunda hep beraber yürüyeceğiz" diye yazdı.(18.02.2012/DİHA/ Ozgur-gundem.com/Yuksekovahaber.com)
*BDP Van Milletvekili Nazmi Gür, Mardin E Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan tutuklu milletvekilleri Gülser Yıldırım ve Faysal Sarıyılz ile açlık grevinde olan tutuklu ve hükümlüleri ziyaret etti. Gür, ziyaret sonrasında yaptığı açıklamada, tutuklu milletvekili Yıldırım'a daha önce girdiği 2 günlük açlık grevi nedeniyle açık görüş cezası verildiğini söyledi. Gür, cezanın uygulamaya konulmasından dolayı Yıldırım ile kapalı görüş yapabildiğini belirterek, cezasının Mart ayı boyunca devam edeceğini ifade etti. (02.03.2012/DİHA/Ozgur-gundem.com)
*Hak ihlalleri nedeniyle gündemden düşmeyen Antep H Tipi Kapalı Cezaevi, yine hak ihlalleri iddiası ile gündeme geldi. Muhabirimiz Aydın Yıldız'ın cezaevinden yaptığı haberde, 20 Şubat tarihinde birinci blok 8 numaralı odada yapılan aramada duvara asılı olan saatin içerisinde "Azadi" yazısı ve yeşil, sarı, kırmızı renklerin, "Terör örgütü PKK bayrağında bulunan renkler" gerekçesi ile tutanak altına alındığı ve ardından 11 kişiye 11'er gün hücre cezası verildiği belirtildi. Kendisi ile birlikte arkadaşları İsa İpekli, Murat Camcı, Erol Ongur, Beşir Aydınalp, Fuat Aksu, Ferhat Çoban, Emin Külter, Nihat Aydoğmuş, M. Sait Budak ve İbrahim Yıldız'a 11 gün hücre cezası verildiğini söyleyen Cengiz Sökmen, cezaevi idaresinin keyfiyetçi yaklaştığını ve kendilerini sindirmek için böyle bir cezayı verdiğini belirtti. Haklarında "propaganda" suçundan soruşturma açıldığını belirten Sökmen, "Saat amaçlı kullandığımız ve cezaevinde satılan boyalarla boyadığımız saat tablosuna 'PKK bayrağıdır' gerekçesiyle el konuldu. Bu da yetmezmiş gibi her birimize 11 gün hücre cezası verildi" dedi. Daha önce cezaevinde birçok hak ihlalinin yaşandığını dile getiren Sökmen, bu tür baskılara boyun eğmeyeceklerini kaydetti. (10.03.2012/DİHA/Ozgur-gundem.com)
*Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekmek için açlık grevine giren ve aralarında BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ile BDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım'ında bulunduğu 300 tutukluya 2 ay açık görüş ve iletişim cezası verildi. (18.03.2012/DİHA)
*Antep E Tipi Kapalı Cezaevi'nin adli kadın koğuşunda kalan siyasi kadın tutuklular cezaevinde ırkçı saldırılara maruz kalıyor. "KCK" adı altında tutuklanan 9 kadın, cezaevinde siyasi kadın koğuşları olmadığından adli kadın koğuşunda kalıyor. Bunlardan 3 siyasi kadın tutuklu Hatice Sezgin, Berivan Samans ve Remziye Erdem kaldıkları koğuşlardaki kadınların ırkçı söylemlerine ve saldırılarına maruz kaldıkları için cezaevi yönetimine verdikleri dilekçeyle Adana Karataş Cezaevi'ne sevk edildi. Aralarında BDP PM üyesi Filiz Yıldız'ın da bulunduğu siyasi tutuklular Semra Çelik, Duri Kaygısız, Habibe Tışkaya, Öznur Kazma, Hebat Gengeç ise halen adli kadın koğuşunda kalıyor. Adli kadın koğuşunda kalan Semra Çelik'in ablası Sultan Çelik cezaevinde kadın tutsaklara yapılan ırkçı saldıra karşı cezaevi yönetiminin kayıtsız kaldığını söyledi. Abla Çelik, siyasi tutuklu olan 9 kadının cezaevi yönetimine birlikte kalabilecekleri bir koğuşun açılması için başvurduklarını ancak olumsuz yanıt aldıklarını söyledi. Abla Çelik, kız kardeşinin kaldığı koğuşta izlemek istemediği dizi için adli kadınlar tarafından "sen teröristsin" söylemlerine maruz kaldığını belirtti. Bu söylem üzerinde aralarında çıkan tartışmada cezaevi yetkililerinin sadece kardeşini cezalandırarak 3 günlük hücre cezası verdiğini söyleyen abla Çelik, "Kardeşim Semra adli kadınlarla tartışırken gardiyanlar içeri giriyor. Neden kavga ettiklerini soruyor. Semra da anlatınca ona 'doğru diyorlar. Sizler teröristsiniz' diyorlar. Bunların üzerine kardeşime cezalar yağıyor" diye konuştu. Üç günlük hücre cezasının ardından Semra'ya 3 ay görüş yasağı, 1 ay mektup, 1 ay da telefon yasağı verildiğini aktaran abla Çelik, "Hakarete uğrayan benim kardeşim, adli kadınlar kardeşimi dövüyorlar, şiddeti gören benim kardeşim ama ne oluyor, cezayı alan da kendisi oluyor" diyerek tepki gösterdi. (28.03.2012/DİHA)
*Hak ihlalleri ile gündemden düşmeyen Antep H Tipi Kapalı Cezaevi'nin keyfiyetçi uygulamaları devam ediyor. Daha önce üzerinde "Azadi" yazısı ve yeşil, sarı, kırmızı renklerin bulunduğu el yapımı saatin bayrağa benzediği gerekçesiyle 11 gün hücre cezası verilen Nihat Aydoğmuş ve Ferhat Çoban'a şimdi de süresiz dönüşümsüz açlık grevine girdikleri için hücre cezası verildi. Birinci blok 8 numaralı Oda'da kalan ve süresiz dönüşümsüz açlık grevinde bulunan Çoban'a 7 gün, Aydoğmuş'a ise 3 gün hücre cezası verildi. Çoban ve Aydoğmuş, yasal ve demokratik haklarını kullandıklarını belirterek cezaevi idaresinin keyfiyetçi yaklaştığını ve kendilerini sindirmek için bu tür cezaların verildiğini söyledi.(04.04.2012/DİHA/Ozgur-gundem.com)
Haberleşme v.b. Hakları Engellenenler
*Antep H Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Urfi Aksu adlı tutuklu cezaevinde yaşanan hak ihlalleriyle ilgili Adana Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Dayanışma Derneği’ne (TUHADER) mektup gönderdi. Aksu, gönderdiği mektupta, keyfi uygulamalarla karşı karşıya bırakıldıklarını belirterek, "Yönetmelikte belirlenmiş hiç bir hakkımız verilmemektedir. Ortak alan, spor, kütüphane ve iletişim gibi sosyal haklarımız verilmemektedir. Bu cezaevinde bu haklarımız ciddiyeti olmayan gerekçelerle, tutanaklar tutarak açık görüş haklarımız ellerimizden alınıyor. Bazı arkadaşlarımız ise bir yıla kadar hakları ellerinde alınmıştır. Hemen hemen hepimizin açık görüş ve etkinliklere çıkma hakkı keyfi bir şekilde engellenmektedir" ifadesini kullandı. Aksu, mahkemeye veya hastaneye giderken jandarmanın sözlü ve fiziki saldırısına maruz kaldıklarını ve onur kırıcı şekilde jandarmanın arama yaptığını ve bunu kabul etmeyince de haklarında tutanak tutulduğunu belirtti. Aksu, "Tecrit içinde tecrit yaşıyoruz. Kendi anadilimizde stran (türkü) söylediğimiz için hakkımızda tutanak tutularak etkinliklere çıkma hakkımız elimizden alınıyor. Dışarıdan gelen bazı eşyalarımız yönetmelikte yasak olmamasına rağmen bizlere verilmiyor. Gönderilen bazı mektuplar bizlere verilmiyor. Ayrıca açık görüşte yıllarca ailesini görmeyen arkadaşlarımız ailelerini görünce attıkları sevinç çığlıkları bile soruşturma konusu olup hakkımızda rapor tutularak disiplin soruşturmasına tabi tutuluyoruz" denildi. Aksu, cezaevi memuru ve bir arkadaşları arasında yaşanan bir tartışma nedeniyle İsa Yağbasan, Vedat Özdemir, Bulut Ayana, Eşref Bolat, Hakan İraz, Ahmet Sadık Soner, Nuh Taş, Mustafa Kaney ve Mehmet Muyan'a 8 günlük hücre cezası ve bir yıl görüşe çıkmama cezasının da yolda olduğunu ifade etti. Yağbasan'ın hiç bir pratiği olmamasına rağmen hücre cezası verilmesinin temel sebebinin infazının yakmak olduğunu belirten Aksu, "Daha önce de hücre cezası alması, cezaevinde 5-6 yıl daha fazla kalmasına sebep olacaktır. Sonuna kadar irademizle mücadelemizi en üst düzeye çıkartarak, özgürlük yolunda hep beraber yürüyeceğiz" diye yazdı.(18.02.2012/DİHA/ Ozgur-gundem.com/Yuksekovahaber.com)
*06.02.2012 tarihinde şubemize başvuran Abdullah Koç, şu beyanlarda bulundu: “Ağabeyim olan Ali Koç, yaklaşık olarak 20 yıldır hükümlü olarak Gaziantep H Tipi Cezaevinde bulunmaktadır. Daha önce yapmış olduğumuz ziyaretlerinde disiplin cezası aldığını ancak ne zaman yürürlüğe gireceğini bilmediğini söylemişti. Ağabeyimin arkadaşı kendi ailesine bilgi vererek bizi aramalarını istemiş. Cezaevindeki tutuklu ve hükümlülere baskı uygulandığı, dışarı ile irtibatlarının kesilmeye çalışıldığı, telefon görüşmelerinin engellendiği, mektuplarının gönderilmediği ve diğer koğuşlardaki arkadaşlarıyla görüşmelerinin engellendiği, ayrıca koridorlara kamera yerleştirildiği bilgisi verildi. Biz ağabeyimin disiplin cezasından dolayı arayamadığını ya da farklı bir nedenden kaynaklı olarak görüştürülmediği konusunda bizi aydınlatmanızı istiyoruz. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*22.02.2012 tarihinde şubemize başvuran Yılmaz Taruk, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim olan Durhan Taruk, adli bir suçtan dolayı Çorum L Tip cezaevinde bulunmaktadır. İki haftadır kendisiyle iletişim sağlayamıyoruz. Gerek cezaevi savcısı gerekse cezaevi yönetiminden kardeşimin akıbetinden bilgi alamıyoruz. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekmek için açlık grevine giren ve aralarında BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ile BDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım'ında bulunduğu 300 tutukluya 2 ay açık görüş ve iletişim cezası verildi. (18.03.2012/DİHA)
*Antep E Tipi Kapalı Cezaevi'nin adli kadın koğuşunda kalan siyasi kadın tutuklular cezaevinde ırkçı saldırılara maruz kalıyor. "KCK" adı altında tutuklanan 9 kadın, cezaevinde siyasi kadın koğuşları olmadığından adli kadın koğuşunda kalıyor. Bunlardan 3 siyasi kadın tutuklu Hatice Sezgin, Berivan Samans ve Remziye Erdem kaldıkları koğuşlardaki kadınların ırkçı söylemlerine ve saldırılarına maruz kaldıkları için cezaevi yönetimine verdikleri dilekçeyle Adana Karataş Cezaevi'ne sevk edildi. Aralarında BDP PM üyesi Filiz Yıldız'ın da bulunduğu siyasi tutuklular Semra Çelik, Duri Kaygısız, Habibe Tışkaya, Öznur Kazma, Hebat Gengeç ise halen adli kadın koğuşunda kalıyor. Adli kadın koğuşunda kalan Semra Çelik'in ablası Sultan Çelik cezaevinde kadın tutsaklara yapılan ırkçı saldıra karşı cezaevi yönetiminin kayıtsız kaldığını söyledi.Abla Çelik, siyasi tutuklu olan 9 kadının cezaevi yönetimine birlikte kalabilecekleri bir koğuşun açılması için başvurduklarını ancak olumsuz yanıt aldıklarını söyledi. Abla Çelik, kız kardeşinin kaldığı koğuşta izlemek istemediği dizi için adli kadınlar tarafından "sen teröristsin" söylemlerine maruz kaldığını belirtti. Bu söylem üzerinde aralarında çıkan tartışmada cezaevi yetkililerinin sadece kardeşini cezalandırarak 3 günlük hücre cezası verdiğini söyleyen abla Çelik, "Kardeşim Semra adli kadınlarla tartışırken gardiyanlar içeri giriyor. Neden kavga ettiklerini soruyor. Semra da anlatınca ona 'doğru diyorlar. Sizler teröristsiniz' diyorlar. Bunların üzerine kardeşime cezalar yağıyor" diye konuştu. Üç günlük hücre cezasının ardından Semra'ya 3 ay görüş yasağı, 1 ay mektup, 1 ay da telefon yasağı verildiğini aktaran abla Çelik, "Hakarete uğrayan benim kardeşim, adli kadınlar kardeşimi dövüyorlar, şiddeti gören benim kardeşim ama ne oluyor, cezayı alan da kendisi oluyor" diyerek tepki gösterdi. (28.03.2012/DİHA)
Cezaevlerinde Diğer İhlaller
*23.01.2012 tarihinde şubemize başvuran Rıza Çınar, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim olan Abdurrahman Çınar, şuanda Adana/Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezevinde bulunmaktadır. Kardeşimle yaptığım haftalık telefon görüşmesinde bana tutuklanma sebebinin bir itirafçının polise vermiş olduğu ifadelerden kaynaklıdır. Kardeşimin dışında başka kişilerin isimleri de verilmiştir. Ben kardeşimin can güvenliğinden endişe ediyorum. Bu konuda gerekli duyarlılığı göstermenizi talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*14.02.2012 tarihinde şubemize Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinden başvuran Vedat Karabulut, şu beyanlarda bulundu: “Ben yaklaşık bir haftadır alakamın olmadığı bir suçtan dolayı cezaevinde bulunmaktayım. Gözaltındayken adını bilmediğim bir avukat gelip bana suçlamayı kabul etmem karşılığında beni serbest bırakacaklarını söyledi. Ancak ne bırakıldım ne de avukat tutacak durumum var. Annemin vefatından sonra 5 kardeşime ben bakıyordum. Şuan hem ben hem de kardeşlerim çok mağdur durumdayız. Gözaltındayken tartaklandım, avukat tarafından kandırıldım. Eğer varsa insan hakları hakkımı aramam için sizden avukat talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*16.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Dana Resul Marouf, şu beyanlarda bulundu: “1996 yılının Haziran ayında ağabeyim Celal Resul Marouf ve 3 arkadaşı ile birlikte Kuzey Irak’tan İran’a, İran’dan da Türkiye’ye geçiş yapmak için ayrıldılar. Van iline geçtikten sonra ağabeyim bir mektupla haber gönderdi. Mektuptan sonra kendilerinden bir daha haber alamadık. En son tanıdığımız bir arkadaş bize gözaltına alındığında ağabeyimin isminin nezarethanenin duvarında yazılı olduğunu görmüş. Bizler Türkiye’ye gelmediğimiz için nereye ve kimlere başvuru yapacağımızı bilmiyoruz. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Batman M Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalan kadın tutuklular, cezaevinde karşı karşıya kaldıkları kimi sıkıntıları aktardı. Cezaevi idaresinin kimi zaman farklı yöntemlerle kadın tutuklulara pişmanlık yasasından faydalanmaları için baskı uyguladığını belirten kadınlar, yaşadıkları bir olayı şöyle anlattı: "5 aylık çocuğuyla birlikte cezaevinde bulunan Ş.K. adlı hükümlü bir anne revire çıkıyor. Cezaevi müdürü o esnada hükümlü anneyi görünce 'acil durum' diyerek yanına çağırıyor. Annenin yanında başka bir arkadaşımız da var. Anneyi yalnız bırakmıyor ve kendisi ile birlikte müdürün yanına gidiyor. Cezaevi müdürü anneye 'adlilerle ilgili bir yasa var ya, seni de kapsıyor. Ancak bu dilekçeyi imzalaman gerekiyor' diyerek önüne bir dilekçe koyuyor ve imzalamasını istiyor. Annenin yanındaki arkadaşımız da dilekçeye ısrarla bakmak istediğini belirtiyor ancak müdür tarafından engelleniyor. Bunun üzerine anne dilekçeyi imzalamadan arkadaşımızla birlikte odadan çıkıyor. Daha sonra müdür tekrar anneye 'örgütten ayrıl, pişmanım de, dışarı çıkarsın' diyerek pişmanlıktan yararlanmasını istiyor." (24.04.2012/DİHA)
Dostları ilə paylaş: |