*01.01.2012 tarihinde şubemize başvuran Mehmet Şah Akdeniz, şu beyanlarda bulundu: “Köyümüzde 1983-1987 yıllarında yaşanan adli bir vakadan dolayı cezaevine girdim. Cezaevinde 3-4 yıl kaldım. Olay sadece bir iftiradan kaynaklıydı. Ben ve 4 arkadaşım bu davadan beraat ettik. 4 yıl cezaevinde haksız yere bulunduk. Mağdur olduk. Mağduriyetimizin giderilmesi için bu konuda sizden yardım talep ediyorum. ”(İHD Diyarbakır Şubesi) *12.01.2012 tarihinde şubemize başvuran Beşir Coşkun, şu beyanlarda bulundu: “23.07.2003 tarihinde Kumçatı Zivik köyüne harmana gitmiştik. Bir hafta önce DEHAP Partisini açmıştık. Partiyi açtıktan sonra Botuya Aşiretinden Abdullah, Aziz ve Ahmet Demir tarafından tehditler almaya başladık. Bunlar köyde koruculuk yapıyorlardı. Bir hafta sonra köye harman için gittik. Yolda bize pusu kurulmuştu. Bize silahla saldırmaya başladılar. Orada bulunan yeğenim Halit Coşkun hayatını kaybetti. Olay da korucu başı da gözünden yaralandı. Cenazemizi alıp gömmek istedik. Gömmeden önce karakol komutanı bize gelip “katili bulduk, gözünüz aydın” dedi. Cenazemizi gömdükten sonra tekrar karakol komutanı gelerek “yanlış bir ihbar deyip katilin o korucu başı olmadığını” söyledi. Görgü tanıklarının vermiş olduğu ifadeler savcı tarafından kabul edilmedi. Bunun nedeni ise gece olup karanlıkta kim olduğu anlaşılmamasıdır. Bu olayı gerçekleştiren kişilerin bilindiği halde tutuklanmamaları bu ülkede adaletin işlenilmediğini gösteriyor. Bunu gerçekleştiren kişilerin bulunup yargılanmasını istiyorum.Bu konuda sizden hukuki yardım talep diyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *14.01.2012 tarihinde şubemize başvuran Abbas Kayacan, şu beyanlarda bulundu: “Benim ablam olan Neşe Kayacan, 27 Kasım 2011 tarihinde dil eğitimi nedeniyle Londra’ya gitti. Ablam Londra’ya gitmeden önce evinde misafir olarak kalan arkadaşlarından dolayı evine baskın yapıldı. Evde bulunan misafirler polisler tarafından gözaltına alındı. Ablam öğrenci olarak kaldığı Aydın ilinde örgüt üyeliğinden yargılanıyordu. Yaklaşık olarak 6 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye oldu. Ablam iki ayrı davadan hala yargılanıyor. Ablam Londra’da olduğu süre içinde polisler evime ve işyerime gelerek nerede olduğunu sordular. Ablamı niçin aradıklarını sordum herhangi bir bilgi verilmedi. Ancak ablamın tekrar geri dönmesi durumundan güvenliğinden endişe ediyoruz. Devam eden davalarından da haberdar değiliz. Bu nedenle kaygılıyız. Bu konuda sizden hukuki yardım talep diyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *16.01.2012 tarihinde şubemize başvuran Remziye Çakurcalı, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum olan Mehmet Çakurcalı, 28.10.2011 tarihinde saat 18.00’da işyerinden eve gelirken polis arabası çarpması sonucu öldü. Fakülteye götürdüklerini ve orada yaşamını yitirdiğini söylediler. Oğlumu ben ve ablam hastaneye götürdük. Ama dosyada kendilerinin götürdüklerini beyan etmişler. Polisler çok hızlı araba kullandıkları için oğlum yaşamını yitirmiştir. Dosyada tüm suçu oğluma yıkmışlardır. Ben bu suçlamaları kabul etmiyorum. Bu konuda sizden hukuki yardım talep diyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *23.02.2012 tarihinde şubemize başvuran Abdulhamit Çeçen, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim olan Abdurrahman Çeçen, İzmir/Narlıdere’de askerlik yaptığı sırada gözaltına alınıp, Mardin’de bulunan Askeri Tugay Komutanlığına götürülmüştür. Orada yaklaşık olarak 20 gün kaldıktan sonra Diyarbakır 5 nolu cezaevine götürüldü. Biz kardeşimi görmek için cezaevine gittik ancak böyle birinin cezaevinde olmadığı söylendi. Yaklaşık bir hafta sonra amcam olan Süleyman Çeçen’e Diyarbakır cezaevinden faks gönderildi. Faksta kardeşimin yaşamını yitirdiğini ve gelip cenazenin alınması istenildi. Benim kardeşim askere alındığında sağlıklı bir kişiydi. Herhangi bir sağlık sorunu bulunmamaktaydı. Gözaltındayken yaşamını yitirdi. Benim kardeşim cezaevinde işkence ile öldürüldü. İşkence ile öldürülen kardeşimin faillerinin bulunup yargılanmasını talep ediyorum. Bu sorumlulardan davacı ve şikâyetçiyim. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *16.02.2012 tarihinde şubemize başvuran Rıfat Akın, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim olan İsmet Akın, 1994 tarihinde evden ayrıldı ve kendisinden bir daha haber alamadık. En son aldığımız habere göre 15.02.2012 tarihinde kardeşim İsmet’in Çınar’da çıkan çatışmada yaralandığını ve Yüksekova TEM Şube de olduğu bilgisi verildi. Ayrıca İstanbul’da bulunan babamı da arayarak kardeşimin yaralı olduğunu söylemişler. Biz kardeşimin durumunu merak ediyoruz. Sağlık durumunun ne olduğu ve nerede tutulduğunu öğrenmek istiyoruz. Bu konuda sizden yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *27.02.2012 tarihinde şubemize başvuran Hasan Ceylan, şu beyanlarda bulundu: “Benim oğlum Vedat Ceylan, Adıyaman Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Bölümünde okumaktadır. Biz Diyarbakır İli Dicle İlçesi Kurşunlu köyünde ikamet etmekteyiz. Ancak köyümüz devlet tarafından boşaltıldı. Oğlum Kredi ve Yurtlar kurumuna başvuruda bulundu ama ret edildi. Ben oğlum adına iptal davası açmak istiyorum. Bu konuda sizden yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *05.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Şerzan Yelboğa, şu beyanlarda bulundu: “Ocak 2012 tarihinden itibaren internet sitesinde kimlik bilgilerim ve resimlerim çalındı. Bu internet sitesi sadece karalama ve kar maksatlı kurulmuş olan bir sitedir. Türkçe anlamı “aptal, geri zekâlı” anlamına gelmektedir. Sizi aptal seçtiklerinde para vererek karalama geri alınabiliyor. Benim şahsımı karaladıkları için o kişilerden şikâyetçiyim. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *07.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Aysel Odunci, şu beyanlarda bulundu: “Biz Hazro İlçesi Ormankaya köyünde ikamet ediyorduk. Köyümüzde korucular olduğu için bize koruculuk dayatmasında bulunuyorlardı. Bu nedenden dolayı 1986 yılında kayınbabam korucular tarafından öldürüldü. Bizde köyü terk etmek zorunda kaldık. 31.12.2003 tarihinde eşim Gıyasettin Odunci sabah evden çıktı kendisinden haber alamadık. Aradan 6 ay geçtikten sonra bir gün evime bir polis memuru geldi. Bana eşim hakkında bir takım sorular sordular. Polis bana eşimin Adapazarı’nda olduğunu ve gidip kendisini getirmemi söyledi. Bunun üzerine Adapazarı’nda bulunan yakınlarımla birlikte Adapazarı Emniyetine başvurduk oradan bir sonuç alamadık. Diyarbakır’a dönmek zorunda kaldık. Yaptığım tüm araştırmalara rağmen bir sonuca ulaşamadık. Onun öldüğünü doğrulamak için gaiplik kararı verilmesini talep ediyorum. Bu konuda sizden yardımcı olmanızı istiyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *07.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Yılmaz Turan, şu beyanlarda bulundu: “Ben 13.08.2011 tarihinde gece 22.30 sıralarında kayın biraderim İbrahim Halil Turhan tarafından silahlı saldırıya uğradım. İbrahim Halil Turhan bana öldürmek kastı ile silah sıktı. Silah tutukluluk yapınca rambo bıçağı diye tabir edilen bıçak ile bana saldırdı. Vücudumun değişik yerlerinden bıçakla yaralandım. Sol elimin iki yerinden ve karnımdan ağır bir şekilde yaralandım. Önce Bismil devlet hastanesine oradan da Diyarbakır Devlet Hastanesine kaldırıldım. 18 günü yoğun bakımda olmak üzere toplam 1 ay boyunca hastanede kaldım. Ancak gerek kolluk tarafından hazırlanan evraklar ve gerekse savcılığın yapmış olduğu soruşturmada gerekli hassasiyet gösterilmedi ve evraklar gerçeğe aykırı tutuldu. Özelikle savcının ihmali yüzünden beni öldürmek isteyen adam şuanda dışarıda elini kolunu sallayıp dolaşmakta ve beni öldürmek için uygun zaman kollamaktadır. Ben bu konu ile ilgili ne yapacağımı bilmiyorum. Hangi kuruma başvurdumsa etkili bir çözüm bulamadım. Savcılılık ile yaptığım görüşmede polislerin başta yanlış bilgi verdiğini bu nedenle adamı tutuklamadığını prensip olarak ta başta tutuklamadığı adamı bir daha tutuklamayacağını bana söyleyip işin içinden çıktı. Olayın üzerinden 1 yıla aşkın bir zaman geçmiş olmasına rağmen ve araştırılacak bir konu kalmamasına rağmen savcı soruşturmayı sürüncemede bırakıyor ve davayı açmamakta ısrar etmektedir. Ben her gün ölüm tehlikesi altındayım ancak savcılık ve emniyet teşkilatı üzerine düşen sorumluluğu ihmal edip anlamadığım bir şekilde gereğini yapmamakta ısrar etmektedirler. Bu nedenle soruşturma savcısı Mustafa Kemal Tunç’tan davacı ve şikâyetçiyim. Gerekli soruşturmanın yapılarak sorumlular hakkında gerekli cezanın verilmesini talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *12.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Şemsa Esenkuş, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum Muhyettin ile eşi Meral aralarındaki yaşanan anlaşmazlıklar yüzünde boşanma davası açtılar. 14.02.2012 tarihinde boşanma davalarıyla ilgili mahkemeleri vardı. Oğlum mahkemeye gelmedi. Oğlum 2 aydır kayıptır. Boşanma davasıyla ilgili mahkeme tarihinden önce beni telefonla aradı. Bende kedisine mahkemesinin olduğunu söyledim. Oğlum mahkemeye geleceğini söylemişti. Ancak oğlum mahkemeye gelmedi. Şimdiye kadar da kendisinden haber alamıyoruz. Oğlumun başına bir iş gelmiş olabilir, can güvenliğinden endişe ediyorum. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *20.03.2012 tarihinde şubemize başvuran Hüseyin Tavukçu, şu beyanlarda bulundu: “18.03.2012 tarihinde saat 09.00-10.00 sularında ben ve arkadaşım olan Veli Eren, Peyas’ta bulunan Newroz alanına giderken polis burada kitleye saldırdı. Kitle dağıldıktan sonra arkadaşımızı bulamadık. Aradan 2 gün geçmesine rağmen kendisinden haber alamadık. Ben ve ailesi olarak onun hayatından endişe ediyoruz. Bu konuda sizden yardım talep ediyoruz.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *04.04.2012 tarihinde şubemize başvuran M. Ferruh Teymuroğlu, şu beyanlarda bulundu: “Dedem olan Cibranli Bahri bey Osmanlı döneminde askeri subay olarak görev yapmaktaydı. 27 Haziran 1925 yılında Şeyh Sait ayaklanmasında dedem ve onunla birlikte 47 kişi Diyarbakır/Dağkapı meydanında idam edilmişlerdir. Ben ferdi olarak dedemin mezar yerlerinin bulunması için bundan birkaç yıl önce defalarca savcılığa başvuruda bulunmama rağmen başvurum dikkate alınmadı. Yeniden hukuki olarak başvuru yapmak istiyorum. Bu konuda sizden yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *06.04.2012 tarihinde şubemize başvuran Nihat Taştekin, şu beyanlarda bulundu: “Babam Muhittin Taştekin 05.08.1993 yılında evimize gelen ve silahlı olan 5-6 kişilik grup babamı evimizin bahçesinde infaz ettiler. Yurtsever bir insan ve tanınan bir şahıstı. Emekli imam olan babam 1990 yılında Avrupa’ya gitmiş, Fransa ve Almanya’da demokratik Kürt siyasetinin içerisinde yer almıştır. Bölgede sözü geçen ve etkili bir kişi olduğu için sık sık tehditlere maruz kalıyordu. 1993 Temmuz Ayında Muş’a gelmiş ve çok defalar takip edildiğini söylerdi. Takipçiler sivil polis elemanlarıydı. Gerekli duyarlılığı göstermenizi talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *27.04.2012 tarihinde şubemize başvuran Garipcan Kıraç, şu beyanlarda bulundu: “Ben halen yukarıda belirtmiş olduğum adreste oturuyorum. Bizim evin altında Gelişim oto kiralama adlı bir iş yeri bulunmaktadır. Bu işyerinin klimasının dış aksamı bizim balkonun hemen altındadır. Bu klimanın yüksek ses çıkarması nedeniyle rahatsız oluyorduk. Benim babam bu konuda sürekli olarak 155 polisi arıyordu. Ancak hiçbir sonuç alamadık. 21.01.2012 tarihinde yine klimanın yüksek ses çıkarmasından dolayı çok rahatsız olduk. Babam yine polisi aradı ancak polisler gelmeyip babamı karakola çağırdılar. Orada ne yaşandı bilmiyoruz. Ancak babamın kalp krizinden dolayı vefat ettiğini bu nedenle gelip onu almamızı şehitler polis karakolundan gelen telefon ile babamın öldüğünü öğrendik. Ağabeyim Mustafa Kıraç hemen karakola gidip babamı aldı. Bu olay böylece kapandı. Biz konu ile ilgili kimseden şikâyetçi olmadık ancak 25.04.2012 tarihinde evimize bir takipsizlik kararı geldi. Takipsizlik kararında özetle şehitler polis merkezine bir anonsun geldiği bu anons üzerine olay yerine gidildiği belirtilmiştir. Ancak bu durum kesinlikle böyle olmamıştır. Bizim tüm şikâyetlerimize rağmen hiçbir zaman bir polis ekibi gelip şikâyetlerimizi dinlemedi. Olay günü de babam 155’i aradığında Şehitlik Polis Merkezinden bir telefonla babam karakola çağrıldı. Ve babam oraya gitti. Orada yaşanan tartışmalar sonucunda daha önce babamda var olan kalp rahatsızlığı nedeni ile yaşamını yitirdi. Ancak polisler kendi aralarında tuttukları tutanaklarda olay yerine kendilerinin gittiğini sorunu yerinde gördüğünü klimanın ses çıkarmadığını tespit ettiklerini gerçeğe aykırı bir şekilde tutanaklar tutarak sorumluluktan kurtulmaya çalıştığını bize gelen takipsizlik kararı ile öğrenmiş bulunuyoruz. Bu nedenle şehitler polis merkezinde çalışan polisler 155’i aramamıza rağmen olay yerine gelmedikleri için görevlerini ihmal etmiş, yapmadıkları işleri resmi evraklara geçirdikleri için de resmi evrakta sahtecilik suçu işlemişler ve yalan beyanda bulunmuşlardır. Hatta kalp rahatsızlığı olan babamı karakola zorla çağırdıkları için babamın ölümünden dahi sorumludurlar. Tüm bunlardan dolayı Şehitler Polis merkezinde bulunan polislerden davacı ve şikâyetçiyim. Bu polisler hakkında gerekli yasal işlemlerin başlatılıp cezalandırılmalarını istiyorum. Ayrıca bu durumun tespit edilmesi açısından olay tarihi itibari ile 155 kayıtlarının bizim evin sabit numarası olan 226 61 09 numaralı teflon kayıtları ve karakolda bulunan kamera kayıtları ile babamın ölümüne ilişkin kayıtların delil olarak dosya getirilmesini ayrıca savcılığınızın 2012/2896 soruşturma numaralı dosyasında delil olarak dosyaya celbini talep ediyorum.”
(İHD Diyarbakır Şubesi) *27.04.2012 tarihinde şubemize başvuruda bulunan Ramazan BOLTAN şu beyanlarda bulundu: “25.04.2012 tarihinde Bingöl-Genç Kırsalında yapılan askeri operasyonda PKK militanı olan yeğenim Civan Boltan’ın yaralı olarak yakalandığını, Bingöl Devlet Hastanesi’ne getirildiği duyumunu aldık. Hastaneye başvurduğumuzda Elazığ’a götürüldüğü bilgisi verildi. Yeğenimin yaralı halinden son derece kaygı duymaktayız. Bu konuda şubenizden hukuki yardım talebinde bulunuyoruz.”(İHD Bingöl Şubesi)