Hırsızlık
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadının yaptıklarına karşılık bir ceza Allah’tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah, Aziz ve Hakim’dir.” (Maide: 5/38)
En büyük hırsızlık suçlarından biri, hacıları ve Beytullah’ul Atik’in ziyaretçilerini soymaktır. Bu tür hırsızlar, yeryüzünün en kıymetli mekanlarında ve Beytullah’ın çevresinde Allah’ın koyduğu ölçülere hiç değer vermezler. Rasûlullah (s.a.v.) Küsuf namazının82 anlatıldığı hadiste şöyle der:
“... Cehennem getirildi. Bu, beni (namazda) gerilerken gördüğünüz anda oldu. Ateşinin bana dokunmasından korkarak geriledim. Orada bastonlu bir kimsenin cehennem içerisinde bağırsaklarını sürükleyerek dolaştığını gördüm. O kimse, bastonuyla83 hacıları soyuyordu. Hacı bunu farkederse, “Bastonuma takıldı” der, farketmezse alır giderdi.”84
Hırsızlığın en büyüklerinden biri de umuma ait malları çalmaktır. Bunu yapan bazı kimseler şöyle derler:
“Başkalarının çaldığı gibi biz de çalıyoruz.” Bilmezler ki, bu tüm müslümanları soymaktır. Çünkü umuma ait mallar bütün müslümanların mülküdür. Allah’tan korkmayanların yaptığı onlara gerekçe olacak bir neden değildir. Bazı insanlar da müslüman olmadıklarını öne sürerek kafirlerin mallarını çalarlar. Oysa bu doğru değildir. Çünkü mallarının gasbedilmesi caiz olan kafirler müslümanlarla savaş halinde olanlardır. Değilse kafirlerin kendileri ve tüm şirketleri bu kapsama girmez.
Hırsızlık çeşitlerinden biri de gizlice başkalarının cebine el uzatmaktır. Bazıları, başkalarının evine ziyaretçi olarak girer ve bir şeyler çalar. Bazıları misafirlerin çantalarını soyar. Bazıları da işyerlerine girer ve cebine, elbisesine bir malı gizler. Kadınlardan bir kısmının elbisesinin altına gizleyerek yaptığı da bu türdendir. Bazı insanlar basit ve ucuz eşyaların çalınmasını önemsiz bir şey olarak görür. Oysa Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Yumurta çalıp eli kesilen, ip çalıp eli kesilen hırsıza Allah lanet etsin.”85
Kim bir şey çalmışsa, Allah azze ve celle’ye tevbe ettikten sonra onu sahibine geri iade etmesi gerekir. İster açıkça iade etsin, isterse gizlice kendisi ya da bir başkası aracılığıyla iade etsin... Mal sahibine veya mal sahibinin mirasçılarına uzun aramalardan sonra ulaşamamışsa, o malı sahibinin sevabı niyetiyle sadaka olarak verir.
Rüşvet Almak ve Vermek
Hakime veya yöneticiye, haklının haksız gösterilmesi ya da haksız olan bir şeye haklıymış gibi muamele edilmesi için rüşvet vermek günahtır. Kararda haksızlığa ve hak sahibinin zulme uğramasına yol açar. Kötülük yayılır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere vermeyin.” (Bakara: 2/188)
Ebu Hureyre’den (r.a.) Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Yargıda rüşvet alan ve rüşvet verene Allah lanet etsin.”86
Hakkını almak için ya da haksızlıktan kurtulmak için verilen ise -rüşvetten başka bir yolla mümkün olmuyorsa- bu tehdide dahil değildir.
Rüşvet, çağımızda geniş bir şekilde yayılmıştır. Öyle ki bazı memurlar için maaştan daha büyük bir gelir kaynağı olmuş, hatta bir çok şirketin bütçesinde örtülü ödenek adı altında bir bend haline gelmiş. İşlemlerin bir çoğu ancak rüşvetle başlar ve rüşvetle biter olmuş. Bu durumdan dar gelirliler çok büyük zarar görmektedir. Rüşvet sebebiyle görevler kötüye kullanılır olmuş ve rüşvet, çalışanların iş sahibine karşı dürüst davranmamalarına yol açmıştır. İyi hizmet ancak rüşvet ödeyene sunulur. Ödemeyenin hizmeti ise ya kötüdür ya da geciktirilir ve önemsenmez. Kendisinden sonra gelip rüşvet verenler ondan çok daha önce işlerini bitirirler. Rüşvet nedeniyle, iş sahibinin hakkı olan paralar satış ve müşteri temsilcilerinin ceplerine girmektedir. Bu ve bunun gibi nedenlere bakınca Rasûlullah’ın (s.a.v.) bu suça ortak olanlara, rüşvet alan ve veren tarafa Allah’ın onları rahmetinden kovmasını dileyerek beddua etmesine şaşmamak gerek. Abdullah İbni Amr’dan (r.a.) şöyle dediği rivayet edilir. Rasûlullah (s.a.v.):
“Allah’ın laneti rüşvet alan ve rüşvet verene olsun.” buyurdu.87
Arazi Gasbetmek
Kaba kuvvet ve kurnazlık, Allah korkusu olmayınca sahibini kötü yola sürükler. Bunları, başkalarının mallarına el koyarak işgal etme gibi zulümde kullanır. Arazi gasbı da bunlardan biridir Ve cezası son derece şiddetlidir. Abdullah İbni Ömer’den (r.a.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Kim, hakkı olmayan bir toprak parçasını alırsa Kıyamet günü yedi kat yerin dibine geçirilir.”88
Ya’la İbni Murra’dan (r.a.) Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
“Kim, bir karış toprağı haksız yere almışsa yedi kat yerin dibine kadar o toprağı kazmakla görevlendirilir. Sonra, Kıyamet günü insanlar arasında hükmünü verinceye kadar Allah o toprağı o kişinin boynuna geçirir.”89
Arazi işaretlerini ve sınırlarını değiştirmek de buna dahildir. Kişi komşusunun aleyhine arazisini genişletir. Bu durum, Rasûlullah’ın (s.a.v.) şu kavlinde işaret ettiğidir:
“Arazilerin sınır işaretlerini değiştirene Allah lanet etsin.”90
Aracılık İçin Hediye Almak
İnsanlar arasında makam ve mevki sahibi olmak -eğer şükrederse- Allah’ın kuluna verdiği nimetlerden biridir. Bu nimetin şükrünü eda etmenin bir şekli de kendisine makam ve mevki verilen kimsenin bunu müslümanların faydasına kullanmasıdır. Bu, Rasûlullah’ın (s.a.v.) şu sözünün kapsamı dahilindedir.
“Sizden kardeşine faydalı olmaya gücü yeten bunu yapsın.”91
Makamını kullanıp, herhangi bir haram işlemeksizin ya da başkasının hakkına tecavüz etmeksizin, halis bir niyetle müslüman kardeşini bir haksızlıktan kurtararak veya ona bir kazanç sağlayarak faydalı olan kimse Allah azze ve celle katında mükafatlandırılır. Rasûlullah (s.a.v.) bunu şu sözünde bildirmiştir:
“İyilikte aracılık edin ki sevaba giresiniz.”92
Bu aracılık ve ricacı olma karşılığı bir şeyler almak caiz değildir. Delili, Ebu Umame’nin (r.a.) Rasûlullah’tan (s.a.v.) rivayet ettiğidir:
“Kim bir aracılık işinde ricacı olur, bunun üzerine kendisine bir şey hediye edilir ve bunu kabul ederse faiz kapılarından büyük bir kapıya girmiştir.”93
Bazı insanlara maddi bir meblağ karşılığı makamını kullanması, aracı olması ve birinin tayini ya da işe alınması, başka birinin bir daireden veya bir bölgeden diğerine nakli, bir hastanın tedavisi ve benzeri işleri halletmesi şart koşulur. Az önce zikri geçen Ebu Umame hadisi gereğince -racih olan görüşe göre- aracılık karşılığı alınan haramdır. Hatta hadisin zahiri, daha önce herhangi bir şart koşulmasa dahi aracılık karşılığı bir şeyler almayı kapsamaktadır.94
Hayır yapan kimseye Kıyamet günü Allah katında karşılaşacağı mükafat yeter. Hasan b. Sehl’e bir adam gelir ve bir işinde aracı olmasını ister. O da, bu işi halleder. Bunun üzerine adam teşekkür etmeye gelir. Hasan b. Sehl ona şöyle der:
“Niçin bize teşekkür ediyorsun? Biz, malın bir zekatı olduğu gibi makamın da bir zekatı olduğunu kabul ediyoruz.”95
Burada şu farklılığa işaret edilmesi uygun olur. İş takibi ve gerekli muamelelerin tamamlanması için ücret karşılığı bir şahsı görevlendirmek şer’i şartlar çerçevesinde caiz olan kiralama kapsamındadır. Makamını ve mevkisini kullanarak para karşılığı aracılık yapmak ise haramdır.
Dostları ilə paylaş: |