FASIL
Arş ve Kürsü128
Dilde arş, kralın tahtıdır. Allah Teâlâ Yûsuf aleyhi’s-selâm hakkında şöyle buyurmuştur: “Ana babasını tahtına çıkartıp oturttu.” (Yûsuf, 100)
Sebe kraliçesi Belkıs hakkında da şöyle buyurmuştur: “Ve O’nun büyük bir tahtı vardır.” (Neml, 23)129
Rahmân’ın üzerine istivâ ettiği arş ise, yaratıkları kuşattığı gibi onların en yükseği ve en büyüğüdür.130 Nitekim Ebû Zerr -Radıyallâhu anh-’ın rivâyet ettiği bir hadiste Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Yedi kat gök ve yedi kat yer, Allah’ın kürsüsü yanında, ancak geniş, çöl bir yere bırakılmış bir halka gibidir. Arşın kürsüye üstünlüğü ise geniş çölün bu halkaya üstünlüğü gibidir.” 131
Yazar (İbn-i Teymiyye) (Allah kendisine rahmet etsin) “er-Risâletü’l-Arşiyye” (Arş Risalesi) adlı eserinde şöyle demiştir:
“Hadis birkaç yoldan gelmiş olup, onu Ebû Hâtim (ve)132 İbn-i Hibbân133 Sahîh’inde, İmâm Ahmed Müsned’inde ve başkaları rivâyet etmişlerdir.”134
Kürsü’ye gelince, dilde; döşek ve üzerine oturulan her şeydir.135 Allah’ın kendisine izâfe (nispet) ettiği kürsü136 ise, O’nun iki ayağını koyduğu yerdir. İbn-i -i Abbas137 -Radıyallâhu anhumâ- şöyle demiştir: “Kürsü iki ayağın konduğu yerdir. Arş ise, büyüklüğünü Allah Azze ve Celle’den başka hiç kimse takdir edemez.” Bu sözü Hâkim138 Müstedrek’inde rivâyet etmiş olup Buhârî ve Müslim’139in şartına göredir (uygundur) demiştir. Bu söz her ne kadar merfû’ yâni Peygamber sözü olarak rivâyet edilmişse de doğrusu onun mevkûf yâni sahâbî sözü olmasıdır.140
Ehl-i Sünnet arasında yaygın ve meşhûr olan da İbn-i -i Abbas -Radıyallâhu anhumâ-’nın kürsü hakkında söylediği bu anlamdır yâni sözdür. Üstelik bu konuda İbn-i Abbas’tan gelen sözlerin doğrusu da budur. Yoksa Kürsü’nün ilim olduğuna dâir O’ndan rivâyet edilen şeyler doğru değildir.141
Yine Kürsü’nün arş olduğu hakkında Hasenü’l-Basrî’142den rivâyet edilen söz de143 İbn-i Kesîr’144in (Allah Teâlâ kendisine rahmet etsin) söylediği gibi zayıf olup O’ndan sahih olarak gelmemiştir.145
Dostları ilə paylaş: |