Kâmİl Etmek “Ekmel tu” İle Tamamlamak” “Etmem tu” ArasIndakİ Fark
Bu iki kelimenin yekdiğerinden farkı nedir? Bu farkı tesbit edemediğimiz sürece konuya başlayabilmemiz kabil olmayacaktır; her şeyden önce bu iki kelimenin anlamları arasındaki farklılıktan doğan ince nüansı tesbit etmemiz şarttır.
Herhangi bir şeyin meydana gelebilmesi için gerekli herşey mevcutsa o şey için “tam” dır, “tamamlanmıştır. denilir. Yani tam vücut bulması için gerekli olan bazı şeylere sahip değilse bu durumda onun mahiyeti “nâkıs” yani eksik olmuş olur. Meselâ tamamı değil de, yarısı meydana gelmiştir, burada bir eksiklik söz konusudur; yarısı vardır üçte biri, üçte ikisi...vb. tamamlanmıştır, gerisi tamamlanmıştır, yani henüz bütünüyle meydana gelmemiş, “tam” olarak vücut bulmamıştır demektir. Bir proje üzerinden inşâ edilmesi düşünülen binayı, ya da bir camiyi ele alalım. Mesela inşa edilmesi düşünülen bina, bir cami binası olmuş olsun; bu bina için büyük bir salonun yapımına, salon için de duvar, tavan, kapı, pencere...vb. malzemelere ihtiyacı vardır. Böyle bir bina için gerekli malzeme ve işler tamamlandığında, bina “tamamlanmış”tır denilir; var olmamaları halinde bu binadan “tam bir bina” olarak istifadeyi imkansız kılacak olan bu malzeme ve işlerin mevcudiyeti, binayı “tam” ve “tamamlanmış”kılar. Bunun karşısındaki kelime ise “nâkıs” -ya da Türkçe’siyle “eksik”- tir ki bu da “tam”ın zıd manasını verir.
“Kemâl” ise bir şeyin “tam” ve “tamam” olduktan sonra varabileceği bir üst merhaledir; ondan da üst, ve yine daha üst... merhaleler onun “kemâl”ini tavsif eder. Bir şey kemâle ermemiş ve kâmil olmamış, olduğu halde pekalâ tamamlanmış olabilir. Yani kemâl yokken “tam” mevcut olabilir; fakat tamamlanmış bir şey “kâmil” de olursa bir basamak yukarı çıkmış, bir merhale öteye varmış demektir.
Kemâl -ya da mükemmelleşme- “dikey yönde” bir ifadedir, tamamsa “yatay bir cihette” seyreder. Yani eğer birşey yatay cihette nihayete erer ve son bulursa tamamlandı denilir; dikey bir harekette cereyan ederek son bulan şeyler içinse “kemâl” tabiri kullanılarak “kâmil” -ya da mükemmel- oldu, ikmal ya da “kemâl buldu” şeklinde ifadelerle beyan edilir. Meselâ filancanın aklı kâmil oldu, aklen mükemmelleşti denilir; yani daha önce akılsızdı demek değildir bu . Hayır, daha önce de aklı vardı, ancak “şimdi bir derece ilerlemiş, bir merhâle yukarıya yükselmiştir” denilmek istenir. Ya da “filancanın ilmi kâmil oldu” denilir; bu, “onun daha önce de ilmi vardı ve bu ilminden istifade etmekteydi, ancak, şimdi bu ilmi mükemmelleşti, bir derece daha yükseldi ve -ilmini- kemâle erdirme yolunda, “kemalde bir merhale” daha kaydetti” demektir.
Buraya kadar anlattıklarımızı şöyle toparlaya biliriz: Tam bir insan vardır, vücudunu bütün azaları “tamam”dır; bunun karşı anlamını “eksik” insan tabiri verir. Eksik insan, yatay anlamda tamam değildir, yani “yarı tam” dır, “eksik” tir, eksiği vardır; tam bir insan değil de, yarım bir insandır, çeyrek bir insandır... vb, sözün kısası “tam” bir insan değildir o. Bir de şu durum söz konusudur: Adam “tam” bir insandır, ancak “tam insan” olabilen birisi mükemmelleşebilir de; yani kâmil ve daha kâmil de olabilir... Ondan daha üstün bir insanın bulunamayacağı bir “kemâl derecesine de varabilir. İşte buna “tam kâmil” insan denilir ki insanîyetin en üst derecesi, en yüce makamı ve merhalesidir bu.
Dostları ilə paylaş: |