Bir atıf notu:
-Mu’cizat-ı inbiya âyetleri birer hikâye-i tarihiye değil, bak: 2109.p.
2526- “Evet Kur’anın üstadiyetinden ve dersinin işaratından fehmediyoruz ki: Kur’an, mu’cizat-ı enbiyayı zikretmesiyle; beşeri, istikbalde o mu’cizatın nazirelerini terakki ile vücuda geleceğine beşere ders verip teşvik ediyor:
“Haydi çalış, bu mu’cizatın nümunelerini göster. Süleyman Aleyhisselâm gibi iki aylık yolu bir günde git! İsa Aleyhisselâm gibi en dehşetli hastalığın tedavisine çalış! Hazret-i Musa’nın asası gibi taştan ab-ı hayatı çıkar, beşeri susuzluktan kurtar! İbrahim Aleyhisselâm gibi ateş seni yakmıyacak maddeleri bul, giy! Bazı Enbiyalar gibi Şark ve Garpta en uzak sesleri işit, suretleri gör! Davud Aleyhisselâm gibi demiri hamur gibi yumuşat, beşerin bütün san’atına medar olmak için demiri balmumu gibi yap!
Yusuf Aleyhisselâm ve Nuh Aleyhisselâm’ın birer mucizesi olan saat ve gemiden nasıl çok istifade ediyorsunuz. Öyle de, sair enbiyanın size ders verdiği mu’cizelerden dahi o saat ve sefine gibi istifade ediniz, taklidlerini yapınız.”
İşte buna kıyasen Kur’an, her cihetle beşeri maddî, manevî terakkiyata sevk etmek için ders veriyor, üstad-ı küll olduğunu isbat ediyor.” (H.Ş.33)
2527- Evet nev-i beşer”kâinatın ihtiva ettiği bütün nevi’lerin isimlerini, sıfatlarını, hassalarını beyan zımnında; beşerin telahuk-u efkâriyle meydana gelen binlerce fünun sayesinde, (2:31) _«ZÅV6 «š_«W²,«²~ «•«…´~ «vÅV«2«— âyetiyle işaret edilen Hazret-i Âdem’in mu’cizesine mazhar olmuştur.” (İ.İ.207) (Bak: Terakkiyat)
2528- “Hem Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm’ın mütevatir ve kat’i bir mu’cize-i kübrası, “Şakk-ı Kamer”dir. Evet, şu inşikak-ı Kamer; çok tariklerle mütavatir bir surette, İbn-i Mes’ud, ibn-i Abbas, ibn-i Ömer, imam-ı Ali, Enes, Huzeyfe gibi pek çok Eazım-ı Sahabeden müteaddit tariklerle haber verilmekle beraber, nass-ı Kur’anla (54:l) h«W«T²7~ Ås«L²9~«— }«2_ÅK7~ ¬a«"«h«B²5¬~ âyeti o mu’cize-i kübrayı âleme ilan etmiştir. O zamanın inatçı Kureyş müşrikleri, şu âyetin verdiği habere karşı inkâr ile mukabele etmemişler, belki yalnız “sihirdir!” demişler. Demek kâfirlerce dahi Kamer’in inşikakı kat’idir.
Şu mu’cize-i kübrayı, şakk-ı Kamer’e dair yazdığımız Otuzbirinci Söz’e zeyl olan Şakk-ı Kamer Risalesi’ne havale ederiz.
2529- “Hem Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm, nasılki arz ahalisine inşikak-ı Kamer mu’cizesini göstermiş, öyle de: Semavat ahalisine, Mi’rac mu’cizesi-i ekberini göstermiştir. İşte Mi’rac denilen şu mu’cize-i azamı, Otuzbirinci Söz olan Mi’rac Risalesi’ne havale ederiz. Çünki o risale, o mu’cize-i kübrayı, ne kadar nurani ve âlî ve doğru olduğunu kat’i bürhanlarla, hatta mülhidlere karşı da isbat etmiştir.
Yalnız mu’cize-i Mi’racın mukaddimesi olan Beyt-ül Makdis seyahatı ve sabahleyin Kureyş kavmi, ondan beyt-ül Makdis’in tarifatını istemesi üzerine hasıl olan bir mu’cizeyi bahsedeceğiz Şöyle ki:
2530- Mi’rac gecesinin sabahında, Mi’racını Kureyş’e haber verdi. Kureyş tekzib etti. Dediler: “Eğer Beyt-ül Makdis’e gitmiş isen, Beyt-ül Makdis’in kapılarını ve duvarlarını ve ahvalini bize tarif et!” Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm ferman ediyor ki:
¬‰¬f²T«W²7~ «a²[«" |¬7 yÁV7~ |ÅV«D«4 Çn«5 y«V²C¬8 ²h²6«~ ²v«7 ®_" ²h«6 a²"«h«U«4
¬y²[«7¬~ hP²9«~ _«9«~«— yÇB«Q«X«4 yB²<«~«‡ |ÅB«& y«X²[«"«— |¬X²[«" «`DE²7~ «r«L«6«—
(231) Yani:”Onların tekziblerinden ve suallerinden pek çok sıkıldım. Hatta öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Birden Cenab-ı Hak, Beyt-ül Makdis’i bana gösterdi; ben de Beyt-ü Makdis’e bakıyorum, birer birer herşey’i tarif ediyordum. İşte o vakit Kureyş baktılar ki; Beyt-ül Makdis’ten doğru ve tam haber veriyor.” (M.179)
2531- “Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm’ın Kur’andan sonra en büyük mu’cizesi, kendi zatıdır. Yani: Onda içtima etmiş ahlâk-ı âliyedir ki, herbir haslette en yüksek tabakada olduğuna dost ve düşman ittifak ediyorlar. Hatta şecaat kahramanı Hazret-i Ali, mükerreren diyordu “Harbin dehşetlendiği vakit, biz Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm’ın arkasına iltica edip tahassun ediyorduk.” Ve hakeza bütün ahlâk-ı hamidede en yüksek ve yetişilmiyecek bir dereceye malik idi. Şu mu’cize-i ekberi, Allame-i Mağrib Kadı iyaz’ın Şifa-i Şerif’ine havale ediyoruz. Elhak o zat, o mu’cize-i ahlâk-ı hamideyi pek güzel beyan edip isbat etmiştir.
Hem pek büyük ve dost ve düşmanla musaddak bir mu’cize-i Ahmediye (A.S.M.) , Şeriat-ı Kübrasıdır ki, ne misli gelmiş ve ne de gelecek. Şu mu’cize-i azamın bir derece beyanını, bütün yazdığımız otuzüç Söz ve otuzüç Mektuba ve otuzbir Lem’aya ve onüç Şuaya havale ediyoruz.” (M.179)
Dostları ilə paylaş: |