İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə1217/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   1213   1214   1215   1216   1217   1218   1219   1220   1221
4108- qqZÜLKARNEYN w²[«9²h«T²7~—­† : Zülyedeyn gibi bir lakabdır ki, zülcenaheyn vasfına benzer. Kamus’ta tafsil olunduğu üzere karn gibi çok manalara gelir. Ezcümle boynuz, asır, bir zamanda mütekarn olan cemaat manalarına geldiği gibi; insanın tepesine ve bahusus başının yanlarına, yani şakaklarına -ki hayvanda boynuzun yeridir- ve erkeklerin perçemine, kadınla­rın zülüflerine, güneşin kursunun kenarına ve bir kavmin başında olan efen­disine ilh... ıtlak olunur. Binaenaleyh Zülkarneyn lakabının vech-i tesmiye­sine karn’ın manalarından her birine nazaran muhtelif mülahazalar mümkün olduğundan da anlaşılacağı vechile Arzın şark u garbına sahib demek olma­sıdır ki, lisanımızla cihangir tabir olunur. Hüseyin Vaiz tefsirinde mezkûr ol­duğu üzere, zâhir ü bâtına sahib manası da Kur’anın mezakına münasib ve­cihlerdendir. Buna da lisanımızda Zülcenaheyn denilir. Müfessirînin beyana­tından Zülkarneyn lakabıyla telkib edilmiş olan zevatın bir değil, müteaddit olduğu anlaşılıyor. Kur’anda zikrolunana “Zülkarneyn-i Ekber” deniliyor.» (E.T. 3275)

4109- Kur’anınn (18:86, 94) âyetlerinde zikredilen Zülkarneyn hakkında sağlam hükmü tesbit için, Kur’ana ait manada «zaruri ve gayr-ı zaruriyi tefrik edeceğiz. İşte cevab-ı Kur’anîde mefhum olan zaruri hükümler ki; inkârı ka­bul etmez. (Bak: 2117.p.)

Şudur: Zülkarneyn “müeyyed-min-indillah” bir şahıstır. Onun irşad ve tertibiyle iki dağ arasında bir sed bina edilmiştir. Zalimlerin ve bedevilerin def-i fesadları için... Ve Ye’cüc Me’cüc iki müfsid kabiledirler. Emr-i İlahî geldiği vakit sed harab olacaktır. İlââhirihi... Bu kıyas ile, ona Kur’an delalet eden hükümler, Kur’anın zaruriyatındandırlar. Bir harfin inkârı dahi kabil değildir.

Fakat o mevzuat ve mahmulatın keyfiyatlarının teşrihatları ve mahiyetle­rinin hududu ise; Kur’an onlara kat’yyüddelalet değildir. Belki “âmm hassa, delalet-i selaseden hiçbirisiyle delalet etmez” kaidesiyle ve Mantık’ta beyan olunduğu gibi “Bir hüküm, mevzu ve mahmulün vech-i ma ile tasavvur et­mek, kâfi olduğu”nun düsturuyla sabittir ki: Kur’an onlara delalet etmez. Fakat kabul edebilir. Demek o teşrihat, ahkâm-ı nazariyedendir. Başka delaile muhavveldir. İçtihadın mazannesidir. Onda için mecal vardır. Mu­hakkikînin ihtilafatı nazariyetine delildir.» (Mu.58)

4110- Zülkarneyn hakkında Bediüzzaman Hazretlerine sorulan bir sual:

«Sedd-i Zülkarneyn nerededir; Ye’cüc, Me’cüc kimlerdir?

Elcevab: Eskiden bu mes’eleye dair bir risale yazmıştım. O vaktin mülhidleri onunla mülzem olmuşlardı. Şimdilik hem o risale yanımda yoktur, hem kuvve-i hâfızam tatil-i eşgal etmiş, yardım etmiyor. Hem Yirmidördüncü Söz’ün Üçüncü Dalında bir nebze bu mes’eleden bahsedil­miş. Onun için bu mes’elenin yalnız iki-üç nüktesine gayet muhtasar bir işa­ret edeceğiz. Şöyle ki:

Ehl-i tahkikin beyanına göre, hem Zülkarneyn ünvanın işaretiyle Yemen padişahlarından Zülyezen gibi “zü” kelimesiyle başlıyan isimleri bulundu­ğundan bu Zülkarneyn, İskender-i Rumî değildir. Belki Yemen padişahların­dan birisidir ki, Hazret-i İbrahim’in zamanında bulunmuş ve Hazret-i Hızırdan ders almış. İskender-i Rumî ise, miladdan takriben üçyüz sene ev­vel gelmiş, Aristo’dan ders almış. Tarih-i beşerî, muntazam surette üçbin se­neye kadar gidiyor. Bu nâkıs ve kısa tarih nazarı, Hazret-i İbrahim’in zama­nından evvel doğru olarak hükmedemiyor. Ya hurafe-vari, ya münkirane, ya gayet muhtasar gidiyor. Bu Yemenî Zülkarneyn, tefsirlerde eskiden beri İs­kender namıyla iştiharının sebebi, ya o Zülkarneyn’in bir ismi İskender’dir ki, İskender-i Kebir ve Eski İskender’dir. Veyahut âyat-ı Kur’aniyenin zik­rettiği hâdisat-ı cüz’iyeler, küllî hâdisatın uçları olduğu cihetle:

Zülkarneyn olan İskender-i Kebir’in nübüvvetkârane irşadatıyla akvam-ı zalime ile milel-i mazlume ortasında hail ve gaddarların garetlerine mani ola­cak meşhur Sedd-i Çinin binasını kurduğu gibi; İskender-i Rumî misillü müteaddit cihangirler ve kuvvetli padişahlar, maddi cihetinde ve manevi âlem-i insaniyetin padişahları olan bir kısım Enbiya ve bazı aktab dahi ma­nevi ve irşadî cihetinde o Zülkarneyn’in arkasında gidip iktida edip, maz­lumları zalimlerden kurtaracak çarelerin mühimlerinden olan dağlar ortala­rında sedleri(*), sonra dağlar başlarında kal’aları kurmuşlar. Ya bizzat maddi kuvvetleriyle veyahut irşad ve tedbirleriyle te’sis etmişler.

Sonra şehirlerin etrafında surları ve ortalarında kal’aları, ta son çare ola­rak kırk ikilik topları ve kal’a-i seyyar gibi diritnavtları yapmışlar. Hatta ruy-i zeminin en meşhur seddi ve kaç günlük uzak bir mesafe tutan Sedd-i Çini Kur’an lisanıyla Ye’cüc ve Me’cücün ve tabir-i diğerle tarih lisanında Mançur ve Moğol denilen ve âlem-i beşeriyeti kaç defa zir ü zeber eden ve Himalaya Dağlarının arkasından çıkan ve şarkdan garba kadar harab eden akvam-ı vahşiye ve garetkâr milletlerin Hind ve Çin’deki akvam-ı mazlumeye teca­vüzlerine durdurmak için o Himalaya silsilelerine yakın iki dağ ortasında uzun bir sed yaptığı ve o akvam-ı vahşiyenin kesretle hücümlarına çok za­man mani olduğu gibi, Kafkas Dağlarında Derbent cihetinde yine çapulcu garetgir akvam-ı Tatariyenin hücumunu durdurmak için Zülkarneyn-misal eski İran padişahlarının himmetiyle sedler yapılmıştır. Bu neviden çok sedler var. Kur’an-ı Hakîm umum nev-i beşer ile konuştuğu için, zahiren bir hâ­dise-i cüz’iyeyi zikredip, umum o hâdiseye benzer hâdisatı ihtar ederek ko­nuşuyor.

İşte bu nokta-i nazardandır ki, Sedd’e ve Ye’cüc ve Me’cüc’e dair riva­yetler ve akval-i müfessirîn ayrı ayrı gidiyor.

4111- Hem Kur’an-ı Hakîm, münasebet-i kelâmiye cihetinde bir hâdise­den uzak bir hâdiseye intikal eder. Bu münasebatı düşünmiyen zanneder ki, iki hâdisenin zamanları birbirine yakındır. İşte Sedd’in harabiyetinden kıya­metin kopmasını Kur’anın haber vermesi, kurbiyet-i zaman cihetiyle değil, belki münasebat-ı kelâmiye cihetinde iki nükte içindir. Yani bu sed nasıl ha­rap olacak, öyle de Dünya harab olacaktır. Hem nasılki fıtrî ve İlahî sedler olan dağlar metindir, ancak Kıyametin kopmasıyla harap olurlar; öyle de bu sed dahi dağ gibi metindir, ancak dünyanın harab olmasıyla hâk ile yeksan olabilir. İnkılabat-ı zaman tahribat yapsa da, çoğu sağlam kalır demektir. Evet sedd-i Zülkarneynin külliyetinden bir ferdi olan Çinî binler sene yaşa­dığı halde daha meydanda duruyor. İnsanın eliyle zemin sahifesinde yazılan, mücessem, mütehaccir, manidar tarih-i kadimden uzun bir satır olarak oku­nuyor.» (L.108)

Sonra şehirlerin etrafında surları ve ortalarında kal’aları, ta son çare ola­rak kırk ikilik topları ve kal’a-i seyyar gibi diritnavtları yapmışlar. Hatta ruy-i zeminin en meşhur seddi ve kaç günlük uzak bir mesafe tutan Sedd-i Çini Kur’an lisanıyla Ye’cüc ve Me’cücün ve tabir-i diğerle tarih lisanında çur ve Moğol denilen ve âlem-i beşeriyeti kaç defa zir ü zeber eden ve Himalaya Dağlarının arkasından çıkan ve şarkdan garba kadar harab eden akvam-ı vahşiye ve garetkâr milletlerin Hind ve Çin’deki akvam-ı mazlumeye teca­vüzlerine durdurmak için o Himalaya silsilelerine yakın iki dağ ortasında uzun bir sed yaptığı ve o akvam-ı vahşiyenin kesretle hücümlarına çok za­man mani olduğu gibi, Kafkas Dağlarında Derbent cihetinde yine çapulcu garetgir akvam-ı Tatariyenin hücumunu durdurmak için Zülkarneyn-misal eski İran padişahlarının himmetiyle sedler yapılmıştır. Bu neviden çok sedler var. Kur’an-ı Hakîm umum nev-i beşer ile konuştuğu için, zahiren bir hâ­dise-i cüz’iyeyi zikredip, umum o hâdiseye benzer hâdisatı ihtar ederek ko­nuşuyor.

İşte bu nokta-i nazardandır ki, Sedd’e ve Ye’cüc ve Me’cüc’e dair riva­yetler ve akval-i müfessirîn ayrı ayrı gidiyor.

4111/1- Kur’anda zikredilen kıssalardan her asır hisse-i dersini alması kaidesiyle, Sedd-i Zülkarneyn hâdisesinde her asra bakan mana külliyetinden bir ferdi olarak bu asırda anarşizmi doğuran şer cereyanlarının inkârcı fikr-i küfrîlerine karşı, tahkikî iman dersleriyle manevi bir sedd-i Kur’anî çıkarmak manasında bir işarettir. Bediüzzaman Hazretleri, bir eserinde şöyle der:

«Biz, bütün kuvvetimizle anarşiliğe bir sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’anî te’sisine çalışıyoruz. Bize ilişenler, anarşilik ve belki komünistliğe zemin ihzar ediyorlar.» (E.L.I. 31)

Kur’an (18:95) âyeti, Ye’cüc ve Me’cücün anarşistliğine maruz kavmin, Zülkarneyn’e yardım etmeleri gerektiğini bildirir. Binaenaleyh her fitne asrı, mürşidinin irşadına kulak vermelidir. (Bak: 250.p. başı ve 3107.p.) (Bak: Sedd-i Zülkarneyn,Ye’cüc ve Me’cüc)


Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   1213   1214   1215   1216   1217   1218   1219   1220   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin