T.C
MALTEPE ÜNİVERSİTESİ
İNSAN VE TOPLUM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ
SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ
SOS202 VE SOC202 KODLU SOSYOLOJİDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ II DERSİ
NİTELİKSEL ARAŞTIRMA RAPORU
ARAŞTIRMA BAŞLIĞI
ÜNİVERSİTELİ GENÇLERİN SUÇ VE SUÇ ALGISI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ
ARAŞTIRMA YÖNTEMİ
NİTELİKSEL ARAŞTIRMA
SONUÇ RAPORU
Araştırma Yürütücüsü:
Prof. Dr. Belma AKŞİT1
Raporu Hazırlayanlar:
EDA KİŞMİR
KÜBRANUR KALYONCU
HALİME TOSUN
EDANUR SARIKAYA
NİDA YAREN CANAKCAY
DİLA İLASLAN
Mayıs 2017
İstanbul
İÇİNDEKİLER
ÖZET 4
1.GİRİŞ/AMAÇ VE KAPSAM 4-5
2.LİTERATÜR ÇALIŞMASI 6
2.1 Genel Olarak Suç Kavramları 6
2.2 Suçların Nedenleri 6-7
2.3 Genel Olarak Suç Çalışmaları 7-8
2.4 Suç ve Suçluluk Olgusunun Değerlendirilmesi 8
2.5 Suçun Unsurları 8-9
2.6 Suçun Fonksiyonları 9
2.7 Suçun Sınıflandırılması 9
2.8 Suç ve Suç İlişkisi 9-10
2.9 Kavramsal Olarak Suç Algısı 10
2.10 Suç Teorileri 10-11-12
2.11 Türkiye’de Suç ve Suç Algısı 12-13
3.METODOLOJİ VE YÖNETMLER 14
3.1 Araştırmada Kullanılan Yöntemler 14
3.2 Niteliksel Araştırma Nedir? 14
3.3 Derinlemesine Görüşme Nedir? 14-15
3.4 Veri Toplama 15
3.5 Veri Analizi 15
4.BULGULAR VE TARTIŞMA 15
4.1 Tanımlayıcı Bulgular 15-16
4.2 Araştırma Bulguları 16
A. Suç kavramından ne anladığınızı açıklar mısınız? 16
B.Hiç suç işlediniz mi? 16-17
C.Hiç sura maruz kaldınız mı? Bugüne kadar maruz kaldığınız en büyük suç nedir? 17-18
Ç.Suçun nedenleri nelerdir? Kaynakları nelerdir? 18
D.Toplumun suça bakış açıcı hakkında ne düşünüyorsunuz? Toplum için neler suçtur? 18-19
E. Sosyal çevrenin etkili olduğunu düşünüyor musunuz? 19-20
F.Dizilerin, TV programlarının, medyanın, sosyal medyanın etkisi var mı ? 20
G. Sizce kentleşmenin suça etkisi olabilir mi ? 20-21
Ğ.Suçlularda benzerlikler var mı? Genel özellikleri var denilebilir mi? 21
H.Sizce suçlulara verilen cezalar uygun mudur? 21-22
I.Suçun suçlu bireyler üzerindeki etkisi nasıldır? 22
İ.Sizce ülkemizdeki suç oranları artıyor mu? Artıyorsa ne tür suçlar artıyor? 22
J.Suça bulaşmış cezasını çekmiş kişilerin topluma kazandırılmalarına nasıl bakarsınız? 22-23
K. Bir yakınınız suçlu duruma düşerse hangi koşullarda onunla
dostluğunuzu sürdürürsünüz? 23
5.SONUÇ VE ÖNERİLER 23-24
TEŞEKKÜR 25
KAYNAKLAR 26
EKLER:
Ek1:Derinlemesine Görüşme ile ilgili formlar
a.Derinlemesine görüşme çerçevesi 27-28-29
b.Derinlemesine görüşme senaryosu 29-30-31
c.Derinlemesine görüşme veri analizi 32-33-34
Ek2:Derinlemesine görüşmede görüşülen kişilerin
ayrıntılı özellikleri 35-36-37
Ek3: Suç üzerine görseller 38
ÖZET: Suç ve suç algısı, üniversite öğrencileri arasında genelde büyük ve küçük suçlar olarak ayrılmıştır. Ağırlıklı olarak Türkiye göz önüne alınarak değerlendirme yapılmıştır. En çok işlenen suçlar cinayet ve kadın cinayetleri, taciz, tecavüz, hırsızlık, kaçakçılık, maddi yetersizlikler, psikolojik sorunlar, bireyin özgürlüğünün kısıtlanması, yetiştirilme tarzıdır. Toplumumuzda suçun daha çok öfke probleminden kaynaklandığı düşünülmüştür. Ayrıca suça suçla karşılık verilmesi suç oranlarının artmasında büyük öneme sahiptir.
İşte bu çalışmanın amacı da üniversite öğrencilerinin suç ve suç algısı üzerine düşüncelerini öğrenmektir. Çalışmanın hedef kitlesi 19-26 yaş arasındaki üniversite öğrencileridir. Veriler niteliksel araştırma esasına dayalı olarak yapılandırılmış derinlemesine görüşme çerçevesi yardımıyla 43 kişiden toplanmıştır. Çalışmanın sonuçları, üniversite öğrencilerinin suç ve suç algısı konusundaki tutumlarını onların, sosyal bilimler veya fen bilimlerinde okumaları, cinsiyetleri, yaşadıkları sosyal çevre ve kültürleri gibi faktörlere göre değiştiğini göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Suç, Suç Algısı, Karşılıklı Suç
1.GİRİŞ/AMAÇ VE KAPSAM
Suç konusu farklı toplumlarda farklı şekillerde ortaya çıkan ve insanlık tarihi kadar eski bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı disiplinlerin ilgi alanına giren suç olgusunun çeşitli boyut ve problemleri ile ilgili birçok teori ve yaklaşım ortaya konulmuştur. Suçun önemli toplumsal sorunlardan biri olması, bu disiplinler içinde konunun sosyolojik açıdan daha fazla ele alınmasının önemli bir nedenidir (Heidensohn, 1989). Özellikle hızlı bir değişim süreci geçiren ve iç ve dış göç olgusunu güçlü bir şekilde yaşayan Türkiye gibi ülkelerde suç olgusunun daha çok ve daha karmaşık bir görünüm aldığı görülmektedir. Bu makalede suç olgusunun sosyolojik yönleri üzerinde durulacak ve sosyolojide ortaya konulan bazı teoriler ele alınarak, eleştiriler geliştirilecektir. Öncelikle ifade edilmelidir ki suç olgusu çok boyutlu ve karmaşık bir olgu olup suçun herkesin üzerinde ittifak ettiği bir tanımını yapmak oldukça güçtür. Suç olgusu farklı toplumlarda değişen yönüne ilave olarak zaman içerisinde de farklı özellik ve boyutlar kazanabilmektedir. Son yıllarda ortaya çıkan ve çoğalan siber suç bu noktada önemli bir örneklik teşkil etmektedir. İçinde yaşanılan toplumun problemleri, sosyokültürel ve ekonomik yapısı, hassasiyetleri suçun ne olduğu ile ilgili algı ve tanımları etkilemektedir. Suç olgusu hukuk, devlet, din vb. toplumsal kurumlar ile ilişki halinde bir olgudur. Özellikle göç neticesinde toplumsal hareketlerin arttığı ve karmaşıklaştığı şehir ortamlarında suç konusu sosyolojik olarak daha önemli bir hal almıştır. Modernleşme süreci ile birlikte toplumların ekonomik, teknolojik, siyasal, kültürel ve demografik alanında önemli değişmeler meydana gelmektedir. Geleneksel toplum yapısından modern toplum yapısına geçiş sürecinde toplumların özellikle, sosyo-kültürel ve ekonomik alanda, değerler ve kurumlar bakımından meydana gelen değişmeler sosyal değişmeleri tetiklemektedir. Sosyoloji bilimi içerisinde konuyu farklı yönleri ile ele alan Damgalama teorisi, Çatışma Teorisi, Alt Kültür Teorileri gibi suç olgusunu sınırlı faktörler ekseninde çözümleyen (Kızmaz, 2005: 349) birçok teorik yaklaşım söz konusudur. Toplumda yaşanan göç, ekonomik dengesizlik, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık vb. faktörler suçu etkileyen önemli parametrelerdir. Ağırlıklı olarak batı toplumları kökenli ve o toplumsal yapıları daha fazla merkeze alan bir görünüm sergileyen bu yaklaşımlar, batı dışı diğer toplumsal yapılardaki suç olgusunu analiz etmede ne kadar yeterlidir? Sorusu bu makalenin temel problemini oluşturmaktadır.
Bu araştırmaya başlamadan önce genel bir niteliksel literatür araştırması yaptıktan sonra ilgimizi çeken konu suç ve suç algısı olmuştur. Konuyu daha da daraltarak üniversite öğrencilerinin suç ve suç algısı hakkındaki düşüncelerini ortaya koymaya çalıştık.
Çalışmanın hedef kitlesi üniversitede eğitim gören 19-26 yaş arası öğrencilerdir. Araştırma derinlemesine görüşme şeklinde gerçekleşmiştir.
http://earsiv.kmu.edu.tr/bitstream/handle/11492/494/Su%C3%A7%20Olgusuna%20Teorik%20Ve%20Ele%C5%9Ftirel%20Bir%20Yakla%C5%9F%C4%B1m.pdf?sequence=1&isAllowed=y
2.LİTERATÜR ÇALIŞMASI
2.1 Genel Olarak Suç Kavramı
Suç sözlük anlamına bakacak olursak ahlaka, törelere aykırı davranış yasalara aykırı davranış biçimleri olarak nitelendirilmektedir. Topluma zarar verdiği yada tehlikeli olduğu kanun koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen eyleme suç denir. Dolayısıyla bir eylemin suçu oluşturması için kanunla düzenlenmiş olması gerekir. Suçun nedeni bir veya birden çok olabilir. Bunları genel olarak suçlunun kişiliğini yapan unsurlar, içinde bulunduğu fiziki ve sosyal şartlar, genel kültür gibi düşünülebilir.
2.2Suçun ya da Suçların Nedenleri
a. Zekâ ve Suç
Zekâsı az olan kişi bulunduğu kültürün sosyal değerlerini kavrama ve ona uyma yeteneğine sahip değildir. Hareketlerinin sonuçlarını göremez. Böyle kişiler telkine yatkın bir tip olduğundan zekâsı parlak ama suç yolundaki insanların etkisinde kalarak suç işleyebilirler.
b. Aile ve Suç
Çocuğun karakterinin şekillenmesi ve beslenmesi yönünden aile ve evin önemi büyüktür. Aile içindeki ilişkiler, uyum, ailenin ekonomik durumu, kültür seviyesi çocuğun üzerinde ileride nasıl bir insan olacağında büyük etkisi vardır.
c. Öğrenim ve Suç
İnsanların özelliklede çocukların aileden sonra en yakın çevresini okul oluşturur.Okul çocuğun hayatında ilk sosyal tecrübeleri edindiği yerdir. Buradaki gerek arkadaşları gerekse öğretmenleri ile ilişkilerinde kusurlu usul ve prensipler uygulandığında çocuğun karakterinin oluşmasında zararlı sonuçlar ortaya çıkabilir.
d. Ekonomik Durum ve Suç
Yoksulluk suç üzerinde ya doğrudan doğruya yada dolaylı yoldan etki eder. Karnı aç olan bir kişinin çalışma eğilimi oldukça yüksektir. Yoksulluk ve zaruret insanların kötü mesken şartlarını ve bu tür ikamet bölgelerine sığınmış olan suçlularla daimi temas etmelerine sebep olur. Ayrıca çocuklar suçluların yaptıkları kötü hareketleri taklit etme imkanını bulmalarına, anne ve babanın aynı zamanda çalışmaya mecbur olmaları dolayısıyla da çocuklar ile yakın ilgilenememeleri suça yönelmeye sebep olabilir.
e. Kitle Haberleşmesi ve Suç
Gazete, dergi, TV gibi basın ve yayın organlarının suça teşvik edici yayınlar yapmaları ve bu tür yayınların suça yatkın insanlar tarafından izlenmesi suça teşvik bakımından zararlı görülmektedir.
f. Genel Kültür ve Suç
Öğrenim durumu ile suç arasında yakın ilişki bulunduğu bilinmektedir. Yapılan araştırmalar okuma ve yazma bilmeyenlerin suç işleme oranının çok fazla olduğunu göstermektedir.
g. Yaş ve Suç
Genellikle aktif olan, hareket ve şiddet gerektiren suçlar gençler tarafından işlenir.Buna karşılık hile ile bir arada işlenen suçlar yaş bakımından olgunluğu gerektirir. Yapılan araştırmalara göre suçluluğun küçük yaşlardan itibaren yavaş yavaş artarak orta yaşlarda yoğunlaşıp yaş ilerledikçe azaldığını ve ileri yaşlarda hemen hemen ortadan kalktığını göstermektedir.
h. Fiziki Bozukluk ve Suç
Fiziki bozukluklar ve çirkin oluş ile suç arasında da bir ilişki olabileceği düşünülebilir. Çirkin insanın hayatta bir takım zevklere ve sıkıntılara güzel insanlardan daha fazla alanda rastlayacağı ve çevresinden göreceği muamelelerin aşağılık kompleksi ile onu belki de aşırı tepkilere sürükleyerek, suçu sonuçlayan bir sebep niteliği görebilir.
i. Irk ve Suç
Irk verasetin grup bakımından görünüşünü belirtir. Bazı ırklar gerek iklim şartları gerek genel kültürleri bakımından diğerlerine nazaran suça daha eğilimlidirler. Örneğin; Güney İtalya’da oturanların çabuk hırslanan ve kanı sıcak bünyeye sahip oldukları söylenebilir. Kültür ve sosyal gelenekler insanların suç işlemelerine sebep olabilir
j. Cinsiyet ve Suç
İstatistikler erkeklerin kadınlardan daha çok suça eğilimli olduklarını göstermiştir. Kadının bedensel gücünün azlığı, cesaret azlığı gibi sebepler suç eğilimini azaltmaktadır.
2.3Genel olarak suç çalışmaları
Suç, yüzyılların gerçeği olan kaçınılmaz bir olgudur. Baş edilmesi zor ve medeniyetler için ciddi ve önemli bir problemdir. Medeniyetlerin gelişmesine, sanayi toplumunun hızla ilerlemesine, bilgi çağı olan 21. yüzyıla girmiş olmamıza rağmen insanlığın var olduğu ilk çağlardan beri önlenemeyen suç, zamanla birlikte gelişerek ve kendini zamana uydurarak günümüze ulaşmıştır. Kültürel ve sosyal şartlar, toplumlar arasında farklılıklar gösterir. Sosyal olaylar, birçok sebepten kaynaklanırlar ve sebeplerin anlaşılması için içinde bulunulan toplumun kültürel gerçekliklerinin iyi tahlil edilip, araştırılmasını gerekli kılan olgulardır. Suçun işlenmediği ideal bir toplum, hayaldir ve gerçeklikten uzaktır (Ankara Üniversitesi SBF Dergisi , 2008 : 8 )
Günümüzde çeşitli türleriyle sosyal yapıları etkileyen suç olgusu, sosyal sistemin ve bireylerin korunması için giderek çok daha fazla çaba harcanmasını gerektirmektedir. Suç olgusu, sadece az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin temel sorunu olmayıp, sanayisi gelişmiş, hatta süper güç olarak tabir edilen ülkelerin dahi, önemli sorunlarından birisi haline gelmiştir. Bu konuda artan ilgi ise bir yandan toplumu suçtan temizlemek, artan suç olaylarına karşı önlem almak, çözümler ortaya koymak kadar, diğer bir yandan suç olarak görülen davranışlar ile bunların tabiatını anlamak bir ihtiyaç haline gelmiştir. Suç ve suç olgusu günümüzde toplumların çözüm bekleyen önemli sorunlarından birisidir. Bu sorun, yaklaşık olarak 19. yüzyılın başlarına kadar büyük ölçüde fizyoloji, psikoloji ve biyoloji gibi disiplinler tarafından ele alınmış ve çözümlenmeye çalışılmıştır. Suç ve suç olgusunun, sosyo-kültürel, ekonomik ve çevresel faktörler temelinde sosyoloji bilimi tarafından açıklanma çabaları 1930' lu yıllardan itibaren yoğunluk kazanmaya başlamıştır. Bu tarihten itibaren suç konusunda, sosyolojide zengin bir literatür oluşmaya başlamıştır. Suç konusundaki araştırmalar, suçun nedenleri, işleniş biçimleri, suçlunun çeşitli demografik ve sosyolojik özellikleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Özellikle gelişmiş ülkelerde suçluluk veya suç eylemleri, gelişmekte olan ülkelere nispeten daha önemli ve büyük bir sorun olarak, toplumların gündemini işgal etmektedir. Bu ülkelerdeki istatistiksel verilere bakıldığında, suç oranlarının ürkütücü bir boyut aldığı görülmektedir. Suç olgusu üzerinde önemli etkisi olan konulardan biride toplumun sosyokültürel yapısıdır. Toplumsal yapı, suç olgusunun gerçekleşme zeminini teşkil etmektedir. Bu sebeple sosyo-kültürel yapı, suçun nitelik ve nicelik görünümünü vermede dominant bir faktör olarak gözükmektedir. Bu çalışma, suç olgusunu sosyo-kültürel faktörlere ilişkin olarak sosyolojik bir açıdan incelenmesini amaçlamaktadır. Çünkü suç olgusu hem ortaya çıkış biçimi, nedenleri ve hem de sonuçları açısından sosyolojik olarak çözümlenmeyi gerekli kılmaktadır. Suç konusu ilgi çekici olduğu kadar, onun karmaşık bir sosyal süreç olduğu kadar hem de suçluluğun anlamlaştırılması konusunda da sorun teşkil etmektedir. Bu araştırmada suç olgusu adı altında, suçun tanımı, suç teorileri, suç türleri ve suçu etkileyen faktörler ortaya konarak literatür yardımıyla açıklanmaya çalışılacaktır. Ayrıca, araştırmamızın en önemli kısmı olan, Malatya ili sınırları içerisinde bulunan cezaevlerindeki hükümlülere uygulanan anket çalışmasının elde edilen verilerinin analizine ve değerlendirilmesine ayrılmıştır. Cezaevlerinde tutuklu bulunan suçluların; cinsiyet, yaş, öğrenim durumu, aile, medeni, meslek, ekonomik durum ve din gibi değişkenlerden hareketle çözümleme yapılacaktır. Buradan hareketle, suç ve toplumsal yapı arasındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılacaktır.( KMÜ Sosyal ve Ekonomı̇k Araştırmalar Dergı̇si 16 , 2014 : 1)
2.4Suç ve Suçluluk Olgusunun Değerlendirilmesi
Suç, insanoğlunun var oluşundan günümüze kadar devam eden bir olgudur. Toplum ve birey ise bu değişim ekseninin merkezinde yer almakta olup birbirleriyle sürekli bir etkileşim halindedir. Fert, bu süreçte toplumdaki gelişmelere nazaran bir takım sapma davranışlar içine girebilmektedir (Erkan, 2002: 30).
Bilhassa suç, toplumsal yapıda ortaya çıkan sosyal ilişkilerdeki çözülmeler nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bu çözülmeler sosyal sorunlar ve bunalımlar yaratarak toplumsal yapıdaki değerlerin değişmesine ve yeni davranış kurallarının oluşmasına neden olmaktadır. Bu durum da bize, suç ve suçluluk olgusunun sosyal yapının bir parçası olduğunu gösterir. (Erkan, 2002: 52).
2.5Suçun Unsurları
Bir davranışın suç sayılabilmesi için maddilik, manevilik ve kanunilik unsurlarına sahip olması gerekir. Maddi unsur; suçun maddi unsurunu hareket oluşturmaktadır. Hareket unsuru bir yapma veya yapmama davranışıdır. Bir davranışı yapma ya da yapmama suçun maddi unsurunu oluşturabilir. Örneğin bir tren yolu bekçisinin geçitteki parmaklığı kapatmaması bir kazaya neden olabilir. Böylece bekçinin bir davranışı yapmaması onu suçlu kılar (Aslan, 1991: 157). Manevi Unsur; bu unsur suçlunun kastı veya kusurudur. Suçlu, kanun tarafından suç olarak tanımlanmış bir davranışı bilerek ve isteyerek yaparsa bu davranışın kasıtlı olduğunu gösterir. Kusur ise yapılan davranışın meydana getireceği zararları öngörememe durumudur (Aslan, 1991: 157–158 ). Kanunilik Unsuru; Bu durum “kanunsuz suç ve ceza olmaz” prensibine dayanmaktadır. Herhangi bir suç tanımına girmeyen bir davranış suç olarak kabul edilemez (Aslan, 1991: 158).
2.6Suçun Fonksiyonları
Suç olgusunun toplumlar için olumlu ve olumsuz olmak üzere fonksiyonları vardır. Bunlar şu şekilde belirtilmektedir (Bal, 2003: 181). Suçun olumlu fonksiyonları: Suç bir toplumda istenen davranışların sınırlarının belirlenmesine yardımcı olur. Bireylere, kuralların ihlal edilmesi kuralların gerekliliğini hatırlatır. Dayanışmanın artması, normları korumak için insanlar ve sosyal gruplar arasında dayanışma gerekli hale gelir. Hoşnutsuzlukların başka alanlara aktarılması ya da tepkilerin hafifletilmesi, suç gelişecek daha büyük suçların habercisidir. Aynı zamanda küçük ölçüde işlenen suçlar büyük suçların işlenmesini de engeller. Önlemlerin alınmasını gündeme getirir. Bazı suç türleri toplumsal değişim için gerekli hale gelebilir. Belli bir dönemde siyasal açıdan suç olarak kabul edilen bir davranış sonraki dönemlerde suç olmaktan çıkabilir. Suçun olumsuz fonksiyonları: Norm ve değerlerin yıpranması, suçluluğun toplumda yaygın olarak görülmesi var olan normların yıpranmasına yol açar. Bu durum ise beraberinde sosyal çözülmeyi getirebilir. Kaynakların suç önlemeye ayrılması, ekonomik ve sosyal kalkınma için gerekli olan kaynakların suçların önüne geçilmesi için kullanılması gelişmeyi yavaşlatır. Güven ortamının azalması, suçların artması bireyler arasında güvensizliğe sebep olmaktadır. Bu durum günlük hayatı olumsuz yönde etkiler.
2.7Suçun Sınıflandırılması
Suçlar çeşitli şekilde sınıflandırılmaktadır bu sınıflandırmalar suçlunun suç işleme nedenlerine göre, toplumun suça karşı gösterdiği tepkinin niteliğine ve şiddetine göre yapılmaktadır (Dönmezer, 1994: 53). Dönmezer’e göre suç sınıflandırması konusunda uluslararası bir düzeyde uzlaşma sağlandığı takdirde uluslararası karşılaştırılmalar yapılabilir, suçun önlenmesi konusunda önemli yararlar sağlanabilir (Bal, 2003: 210). Özkalp’in suç sınıflandırması şu şekilde yer almaktadır. Şiddet ve adam öldürme ile ilgili suçlar, mala karşı işlenen suçlar, mağduru olmayan suçlar, organize suçlar profesyonel kişilerle işlenen suçlar. Özkalp mağduru olmayan suçlar kapsamında; uyuşturucu kullanma, kumar oynama gibi başkalarına doğrudan zarar vermeyen suçları ele almaktadır. Bu tür suçlar ülkemizde kamu esenliğine karşı işlenen suçlar sınıfında yer almaktadır. Organize suçlar; terör örgütleri ve mafya gibi yasa dışı gruplar tarafından işlenen suçları kapsamaktadır. Profesyonel suçlar ise suç işlemeyi bir meslek edinmiş bireylerin işledikleri suçlar kapsamında yer almaktadır (Özkalp, 1993: 370).
2.8Suç ve Suçluluk İlişkisi
Toplumların, cemaattan-cemiyete doğru akan bir süreç içerisinde bir yol takip etmesi, Tonnies’in , “cemaat” ve “cemiyet” kavramlarında anlamını bulmaktadır (Bal, 1999: 19-20). İnsanların sosyo-ekonomik, kültürel ve yüz yüze ilişkiler bakımından giderek farklılaşmasının temel odak noktasında bu kavram ilişkisi yer almaktadır. Günümüzde ise bu süreç hala devam etmektedir. Bugün insanlar arasındaki dayanışma ve paylaşma duygusunu ortadan kaldıran yapının arkasında bu gelişim yatmaktadır. Bugün cemiyete giden toplumlarda, görülen toplumsal hastalıklardan biri, yalnızlık meselesidir. Yalnızlık içerisinde kalan ve bu sorundan çıkış arayan ferdin, zaman zaman sapma davranışlar içinde bulunduğu görülmektedir (İzkan, 1992: 42). Bununla birlikte, toplumsal yapı da çok önemlidir. Çünkü toplum, kimi zaman bireyin bütün ihtiyaçlarını karşılayan, kimi zaman ise bireyi suç işlemesine neden olan önemli bir faktördür. Sosyal ihtiyacını toplumda yerine getiren her birey gibi çocuk da, sosyal süreç içerisinde yaşayarak öğrendiği kimi alt kültürel öğeleri (varoşlar/sokak çeteleri) ve örnek aldığı diğer modelleri benimsemeye çalışması onu potansiyel bir suçlu konumuna getirebilecektir (İçli, 2002: 51).
2.9Kavramsal Olarak Suç Algısı
Suç sosyolojisindeki teorik yaklaşımlar sosyolojinin disiplin olarak kurumsallaşmaya başlaması ile birlikte kendini gösterir. Durkheim’in “intihar çalışması” teorik yaklaşımların çıkış noktasını teşkil etse de, en temelde suç sosyolojisindeki teorik yaklaşımlar bireysel bir eylem olan suç ile toplumsal yapı arasında her zaman bir bağ kurar. Sosyal yapı teorisi suç ile suçu işleyenin toplumdaki konumu arasındaki ilişkiye bakar; toplumsal katmanlaşmada suçlunun hangi toplumsal sınıfa veya gruba ait olduğunu irdeler. Bu nedenle suç işleyenlerin genellikle marjinal ve dezavantajlı gruplardan (fakirler, alt sınıf, işsizler, göçmenler, dışlanmış gruplar, vs) çıktığını öngörmektedir. Fakat modernizm ile birlikte eğitimlilerin, zenginlerin ve üst sınıfa mensupların da yaygın olarak işledikleri organize, nitelikli ve beyaz yakalı suçlar (yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, şaibeli iflas, organize kaçakçılık, şebeke kurma vs.), suçun toplumun her katmanına yayılabildiğini göstermiştir. Suç sosyolojisinde ikinci olarak gelişen teorik yaklaşım, sosyal kontrol yaklaşımı, ise sosyal kontrolün etkisi altında olmayan bireylerin, aile bağları zayıf, yalnız yaşayan, komşuluk ilişkisi olmayan kişilerin suça daha eğilimli olduğunu iddia eder; bireyciliğin egemen olduğu toplumlarda suçun artacağını belirtir. Fakat bu teori de kısmen yetersiz kalmaktadır, çünkü bireyciliğin egemen olmadığı ve sosyal baskının yoğun olduğu toplumlarda da farklı tür suçlar yaygın olarak görülmektedir (aile içi şiddet, tecavüz, ensest ilişkiler, çocuk istismarı, vs.)
Suçun kişisel süreçlerle ortaya çıktığını iddia eden (kişilik, bilinçaltı, öğrenme ve benzeri) psikolojik yaklaşımlar ile suçun toplumsal şartlar altında oluştuğunu öngören sosyolojik yaklaşımlar modernitenin sonlarına doğru belli noktalarda örtüşmüş ve suça sosyal psikoloji açısından yaklaşmışlardır. Fakat sosyal psikoloji yaklaşımları da belli bir süre sonra suçu açıklamada yetersiz kalmışlardır. Buradan anlaşılacağı üzere hem bireysel hem de toplumsal nedenlere dayanan suç olgusu modernite sonrası toplumlarda daha da karmaşıklaşmış ve tam anlamıyla açıklanması zor hale gelmiştir.
2.10Suç Teorileri
Suç olgusu ve suçluluk kavramlarını açıklayan birçok teori bulunmasına rağmen, genel itibarıyla bütün teoriler bireysel ve sosyolojik temelde olmak üzere iki ana grupta toplanmıştır. Sosyolojik temelde açıklayanlar, suçu toplumsal koşulların bir nedeni olarak kabul ederken, bireysel temelde açıklayanlar, daha çok kişilik yapıları ve bireyin zekâsını ön plana çıkartmıştır (Erkan, 2002: 54). Bu bakış açısı itibariyle bireyleri suç islemeye iten nedenleri genel olarak bireysel, psikolojik, biyolojik ve sosyolojik teoriler olmak üzere dörde ayrılmaktadır.
a. Bireysel Teoriler
Bireysel teoriler ilk ortaya atılan teoriler olup, suçu tek nedenle açıklamaya çalışana teorilerdir. İlk teoriler, Klasik ekol, Neo klasik ekol, Pozitif ekol ve Coğrafik ekol olarak bilinmektedir. Klasik görüşe göre kişiler, suç işleme dâhil her türlü davranışta bulanabilir. Bireylerin davranışlarının ancak ceza korkusu ile kontrol edilebileceği belirtilmiştir. Kişilerin ancak bu şekilde toplumun düzenine ve kanunlarına saygılı olabileceği belirtilmektedir. Neo klasik ekole göre, ceza, suçluya değil suça uygun olmalıdır. Bu durumun bir sonucu olarak, klasikçilere ağır eleştiriler getirmişlerdir. Pozitif ekole göre, insan faaliyetleri fertlerin kontrolleri dışındaki güçler tarafından belirlendiği ve suçlu davranışın biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin bir sonucu olarak ortaya çıktığını belirtmişlerdir. Coğrafi ekole göre suç, sosyal koşulların ve içinde yaşanılan coğrafi etmenlerin suçlu davranışı üzerinde etkili olduğu görüşüne dayanır (Durmaz, 2005: 25-26).
b.Biyolojik Teoriler
Biyolojik teoriler, suçluların biyolojik ve genetik bakımdan birbirinden farklı olduğunu ve bu yapıların farklılıklarının bireyleri suç işlemeye yatkın hale getirdiğini belirtmektedir. Biyolojik teorilerin ilk savunucusu Cesare Lombroso’ya göre, suçlular biyolojik bakımdan anormal ve doğuştan dejenere olan kişilerdir. Onları suç işlemeye iten nedenlere, fiziksel ve kalıtım yoluyla sahip olduklarını belirtmiştir. Lombrosso’nun teorisi pek çok taraftar bulmasına rağmen bir takım eleştiriler de almıştır. Yapılan araştırmalarda, bazı grupların Lombrosso’nun belirttiği gibi fiziksel suçlu tipinin varlığı ile ilgili bir sonuca varılmadığı görülmüştür (Durmaz, 2005: 26-27).
c. Psikolojik Teoriler
Psikolojik teoriler, yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıkan ve suçun nedenlerini fiziksel nedenlerde değil ruhi nedenlerde arayan teorilerdir. Bu teoriler genel itibariyle, akıl bozukluğu ve suç arasındaki ilişkileri açıklayan teorilerdir. Aynı zamanda, zekâ eksikliği bu teoride önemli bir suç nedeni olarak görülmüştür. Bu teorileri ilk ortaya atan teorisyenler, suçluların zihinsel olarak kusurlu oldukları, akıl hastalığının doğuştan geçtiğine ve özellikle suçluların ruhsal bozukluklarının olduğunu belirtmişlerdir (Durmaz, 2005: 28).
d. Sosyolojik Teoriler
Sosyolojik suç teorileri sosyal yapı, sosyal yapının değerleri, normları ve sosyal yapının kurumlarını suç nedenleri açısından odak olarak görmüştür. Genel anlamda suç, sosyolojik bakış açısına göre sosyal ortamın bir ürünüdür. Suçlu olmayan uyum biçimlerinden sadece özde ayrılmaktadır. Kısaca sosyolojik bakış açısında hasta olan toplumdur (İçli, 2004: 77). Sosyal yapı teorileri; sosyal yapı ve toplum düzeni ile suç olgusu arasındaki ilişki üzerine odaklanmaktadır. Bu sınıftaki teoriler suçun toplumsal yapının bir sonucu olarak görmekte toplumsal yapının değişmesiyle suçun da değiştiğini, suçun toplumsal sisteme ne şekilde bağlı olduğunu ve bu toplumsal yapının özelliklerinin neler olduğunu genel anlamda ortaya koyan teorilerdir. Sosyal yapı teorileri içerisinde en çok bilinen Durkheim’ın teorisidir. Durkheim’ın suçun normal ve fonksiyonel olduğunu ortaya koyması ve bireylerin farklı bilinçte olduklarını belirtmesi sonucunda büyük katkıları olmuştur. Durkheim’a göre suç normaldir, fonksiyoneldir, suçun olmadığı bir toplum düşünülemez (İçli, 1993: 16).
2.11 Türkiye’de Suç ve Suç Algısı
Türkiye'de suç ile polis ve jandarma teşkilatı mücadele etmektedir. 1990-2014 yılları arasında suç oranlarında önemli artış (%400) olmuştur. Hırsızlık, adam öldürme ve uyuşturucu suçlarında artış %600'e ulaşmıştır[1]. 2015 yılında günde ortalama 4 kişi öldürüldü. Cinayetlerin çoğunun nedeni namus ve para iken, 369 kadın aile içi şiddet kurbanı oldu. Aynı yıl 18 yaşından küçük 193 çocuk öldürüldü.
a.Hükümlüler
Tutuklu ve hükümlülerin sayısı 1994'de 38.931 iken 2014'de 152.335'e yükselmiştir. 2014 yılında en çok hüküm giyilen suçlar: %17 hırsızlık, %14,5 yaralama, %8,2 icra-iflas, %5,2 cinayet. Ceza infaz kurumlarında bulunanların %86'sı hükümlü, %14'ü tutuklulardan oluşur. Bunların %96,4'ü erkek, %3,6'sı kadındır. İlköğretim mezunları hükümlülerin %31,6'sını oluşturur. Hırsızlıktan hüküm giyenlerin %42,2'si ilköğretim, %20,7'si ilkokul, %15,7'si sadece okur-yazardır. Yaralamadan hükümlü olanların ise; %31,4 ilköğretim, %26,4 ilkokul, %20,7'si lise ve dengi okullardan mezundur[3].
Dostları ilə paylaş: |