İsmail hakki iZMİRLİ 4 İsmail hakki tekkesi 4


I. Fizikî Ve Beşerî Coğrafya



Yüklə 1,27 Mb.
səhifə31/38
tarix17.01.2019
ölçüsü1,27 Mb.
#97993
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   38

I. Fizikî Ve Beşerî Coğrafya

İsrail toprakları batıda Akdeniz ile do­ğuda yer kabuğunun en belirgin tektonik çukurlarından Vâdîaraba (Arava) Gor dep­resyonu arasında, genişliği en çok 110 km. kadar olan ve yer yer 20 Tel Aviv'in kuzeyi, hatta 10 kilometreye güneyde Eilat Eylel koridoru inen bir şerit halin­de uzanır; kuzey ve güney uçlar arasın­daki mesafe yaklaşık 426 kilometredir. Kuzeyden güneye ve doğudan batıya en çok birkaç saat içinde katedilebilecek kü­çüklükteki İsrail'de jeolojik yapı ve yüzey şekilleri bakımından başlıca dört birim seçilir. Bunların en belirgini, ülkeyi daha doğudaki eski Arabistan platformundan ayıran tektonik çukurluktur. Taban geniş­liği 10-30 km. arasında değişen bu çukur­luk, güneydeAkabe körfezinin karadaki uzantısı olan Vâdîaraba ile başlar, orta kesiminde Gor ve daha kuzeyde Hule ova­ları ile devam eder. Yer yer 1000 metreyi aşan yüksek alanların içine gömülmüş durumdaki bu çukurluğun tabanında, kuzeydeki Cebelüşşeyh'in 522 yamaçlarından inen kaynak kollarının birleşerek oluşturduğu Şeria nehri çok menderesli bir çığırda güneye doğru akar ve Yermük ile Ürdün'den gelen Ze-kâ kollarını aldıktan sonra bataklık bir delta yaparak dünyanın en tuzlu göllerin­den biri olan ve bu sebeple içinde canlı barındırmayan Lut gölüne Ölüdeniz dö­külür.

İkinci büyük birimi, Gor-Araba depres­yonunun batısında bu tektonik çukur alandan fay diklikleriyle ayrılmış bulunan dağ ve platolar oluşturur. Yüksekliği ço­ğu yerde 1000-1200 metreyi bulan bu bi­rim kuzeyde Celîle dağları ile başlar ve Harun ırmağının doğuya. Kişaon ırmağı­nın batıya doğru izlediği Yizreel ovası ile kesintiye uğradıktan sonra orta kesimin­de Sâmiriye ve Yahudiye platoları ile de­vam eder. Güneyde bazı münferit tepe­ler dışında yükseltisi genellikle 300-500 m. dolaylarında olan ve ülkenin yarısına yakınını kaplayan Necef (Negev) bölgesi yer alır. Bu bölgenin güneybatı kesimleri kumullarla kaplı bir çöl alanıdır. Üçüncü ve dördüncü birimleri ise dağlar ve plato­lar alanının batı eteklerinde bulunan ve­rimli topraklarla kaplı 100-500 m. yük­seklikteki Şefela bölgesiyle onun batı­sında fosilleşmiş kumul sıralarının sahile paralel olarak uzandığı kıyı ovalan teşkil eder.

İklim bakımından İsrail, Akdeniz ikli­miyle çöl iklimi arasında bir geçiş sergi­ler. Bu geçiş özellikle batı-doğu doğrul­tusunda çok hızlı bir şekilde gelişir. Celîle dağlarında 1200, Sâmiriye ve Yahudiye platolarında 800 milimetreye varan yıllık yağış miktarı, Gor çukuruna inerken Hule ve Taberiye gölleri kıyılarında 500, Lut gö­lü kıyılarında 100, hatta 50 milimetreye düşer. Aynı şekilde kıyı bölgesinde de Ak-kâ ve Hayfa dolaylarında 600-800 mm. arasında olan yıllık yağış miktarı Gazze yöresinde ve Necef'te 200 milimetrenin altına iner. Yağışlar gibi sıcaklıklar bakı­mından da İsrail'in çeşitli bölge ve yöre­leri arasında belirgin farklılıklar vardır. Temmuz ayının sıcaklık ortalaması kıyı kesiminde 25-26°. gendeki platolar üze­rinde 20-22° dolayında olduğu halde Gor ve Araba depresyonlarında 32-33° dola­yındadır ve bazan 45 dereceyi bulur. Ocak ayı ortalama sıcaklıkları kıyıda 12-13°, Gor çukurunda 15-16° ve Kızıldeniz kıyısın­daki Eilat'ta 17° iken platolar alanında ancak 7- 8° kadardır. Yüksek alanlar kışın karla da kaplanabilir. Yıllık buharlaşma

değerleri genelde yüksektir ve kıyı kesi­minden iç kesimlere doğru artar Lut gö­lü çevresinde 2000 milimetreden çok Bu durum su kaynaklan esasen kısıtlı olan ülkede karşılaşılan başlıca sorunlardan biridir. Bitki örtüsü de bu iklim şartlarını yansıtır. Dağların ve platoların batıya ba­kan yamaçlarındaki aslî ormanlar özellik­le keçi boynuzu, çam ve meşe] geniş alan­larda tahrip edilmiş ve yerini Akdeniz kı­yılarının karakteristiği makiler almıştır.

Halen İsrail Devleti'nin sınırları içinde kalan topraklardaki nüfus, XIX. yüzyılın sonlarından bugüne kadar bir yandan gi­derek hızlanan bir tempo ile artarken bir yandan da din ve etnik köken bakımın­dan büyük değişiklikler geçirmiştir. Bu durumun esas etkeni dünyaya dağılmış olan yahudilerin Yahudiliğin doğum yeri saydıkları arz-ı mev'ûda dönerek bu top­raklara sahip çıkmak istemeleridir. Filis­tin'de yahudi kolonizasyonunun oluşumu ve İsrail'in kuruluşuna yönelik ilk adım­lar, XIX. yüzyılın ikinci yarısında ve XX. yüzyılın başlarında bu bölgenin Osmanlı hâkimiyeti altında bulunduğu dönemde atıldı. Kurucu kolonistler, Siyonist teşkilât­lar aracılığıyla başta banker Rothschild ol­mak üzere dünyadaki yahudilerden top­ladıkları paralarla bilhassa kıyı bölgesin­deki verimli, fakat o dönemde pek otu-rulmayan kesimlerde binlerce dönümlük arazi satın aldılar. Bugün yüz binlerce yahudinin yaşadığı Petah Tikva 1878'de. Richon Letsion 1882'de, Rehavot 1890'da ve Tfel Aviv 1907'de bu şekilde kurulmuş şehirlerdir. Bu çalışmalara paralel olarak göçler yolu ile bölgede yahudi nüfusu gi­derek arttı. Bazı kaynaklara göre 1800 yılında Filistin'de yaşayan 275.000 kişinin ancak7000 kadarı Musevî idi. Bu rakam­lar 1890'da532.000/43.000'e. 1914'te 690.000/94.000'e, 1931'de 1.035.154/ 175.000'eve 1940 yılında 1.529.000 456.743'e yükseldi. Bu tarihlerde sayılan giderek artmakla beraber yahudiler azın­lığı, Araplar ise çoğunluğu oluşturuyordu. Bu durum, İsrail'in kuruluşu ve sayılan çeşitli kaynaklara göre 360.000-1.000.000

arasında tahmin edilen Araplar'ın kom­şu ülkelere göç etmesiyle kökten değiş­ti. 1950'de 1.370.000 olan İsrail nüfusun­da yahudilerin sayısı 1.2 milyona çıkmış, müslümanlarm sayısı ise 167.000'e in­mişti. Aynı yöndeki gelişme yahudi güç­leriyle daha da kuvvetlendi; 1991 yılında 5 milyonu bulan nüfusun 4.1 miiyonu yahudi (%82) ve ancak700.000'i müslü-mandı. 1998'de ise 5.740.000 olan nüfu­sun 840.000'i müslümandı.

Nüfusun hızlı artması ve birleşiminde­ki değişiklikler daha çok dışarıdan gelen göçlerle gerçekleşmiştir. 1882-1914 yıl­lan arasındaki göçmen sayısı 55-79.000 civarında iken İngiliz manda döneminde hızlanan göç hareketi İsrail Devleti'nin kuruluşundan sonra 1.6 milyona ulaştı. Bunların % 55'i Orta ve Doğu Avrupalı, % 20'si Afrikalı ve % 16 kadarı da Asyalı ya-hudilerdi. Bu dönemde Türkiye'den göç edenlerin sayısının 80.000 dolayında ol­duğu tahmin edilmektedir. İsrail'e göç süreci, zaman zaman dalgalanmalara uğ­ramakla beraber günümüzde de sürmek­tedir. 1991'de yahudi nüfusunun % 62 kadarını İsrail'de doğanlar (Sabralar), geri kalanını ise dış ülkelerde doğmuş olanlar meydana getiriyordu. Nüfusun yarıya ya­kınını Orta Avrupa kökenli yahudiler (Aş-kenaziler), yarıdan biraz fazlasını da do­ğu kökenli sayılan, özellikle 1492'de İs­panya'dan sürülen, çoğu Osmanlı Devle-ti'ne sığınan ve ana dilleri İspanyolca-İbrânîce karışımı Ladino olan Sefaradlar teşkil eder. Değişik ülkelerden gelen göç­menlerin kullandığı dillerin sayısı altmış­tan fazladır.

Nüfusun birleşimi gibi nüfusun ve yer­leşmelerin dağılışı ve yerleşme düzeni de XX. yüzyıl içinde büyük ölçüde değişmiş­tir. Halkın yaklaşık %90"ı şehirlerde, % 10'u kırsal kesimlerde yaşar. Halbuki XIX. yüzyılın sonlarına kadar Filistin'de kırsal nüfusun oranı çok daha fazla idi. Ayrıca kırsal ve kentsel yerleşmelerin büyük ço­ğunluğu dağlık ve platolukyörelerde toplanmış bulunuyordu; şehirlerin başlıcala-n Kudüs (Yeruşaleym), Halil (Hebron), Bey-tülahm (Beytlehem). Eriha (Jericho), Râ-mallah (Ramla), Cenîn, Nasıra (Nazareth) ve Safed (Zefad) idi. Buna karşılık kıyı ke­simindeki eski şehirlerin çoğu zamanla ya harap olmuş (meselâ Kayseriye-Har Oesari) veya değişen siyasî şartlar para­lelinde eski önemini kaybetmiştir (Akkâ ve Askalân gibi). Yeni gelen göçmenlerin yerleşmek için tercihleri özellikle Tel Aviv ve Hayfa yöreleridir. Bu civardaki başlıca eski şehirler Akkâ ve halen ülkenin en büyük limanı ve endüstri merkezi olan Hayfa ile (1998, 255.000) Kudüs'ün gele­neksel limanı olup günümüzde Tel Aviv'-le birleşmiş durumdaki Yafa'dır. Kıyı ke­siminde tamamıyla yeni birçok şehir ku­rulmuş ve gelişmiştir. Tel Aviv (357.000 nüfus), Holon (163.000), Petah Tikva (154.000), Bat Yam (145.000), Netanya (140.000), Richon le Zion (71.000), Ro-hovotve Herzlia bunların başlıcalandır. Ülkenin güney kesimlerinde nüfus yoğun­luğu azalır; bu geniş step ve çöl bölge­sinin en büyük merkezi Bi'rüssebi' ile (Bir Şiva, 135.000) Akabe körfezi kıyısındaki laftır.

İsrail ekonomik bakımdan gelişmiş bir ülke sayılır. 1999'da millî gelir kişi başına yılda 18.000 doların üzerindeydi. Ekono-mikyapısı da Ortadoğu'nun diğer ülkele­rine benzemez. 1996'da faal nüfusun % 31,2'si kamu hizmeti. % 20,2'si imalât. % 13. i'i finans ve iş. % 12,8'i ticaret, % 7.5'i inşaat, % 6,4'ü personel ve diğer hizmetler. % 6.2'si nakliye ve haberleş­me ve % 2.6'sı ziraat, ormancılık ve ba­lıkçılık alanında çalışmaktadır. Millî gelir­de tarımın payı önemsizdir; en büyük ge­lir çeşitli hizmetlere aittir. Küçük ve do­ğal kaynakları çok sınırlı bir ülke olmasına rağmen İsrail'in dış ticaret hacmi 1993 yılında 34 milyar doları geçiyordu. Ekono­mik gelişme ve bugünkü ekonomi dışarı­dan sağlanan kaynaklarla yakından ilgi­lidir. Çok defa yılda 3 milyar doları aşan Amerikan yardımı, uluslararası yahudi or­ganizasyonlarının 523 her yıl yüzlerce milyon doları geçen bağışları ve Almanya'nın ödediği tazminat bu kaynakların başlıcalandır.

Tarım, gerek istihdam gerekse üretim ve ihracat bakımından ülke ekonomisin­de küçük bir paya sahiptir; millî gelirde payı % 4, ihracatta ise ancak % 2.7 ka­dardır. Yahudiler uzun yıllar çiftçilikten uzak kaldıkları için toprak edinmelerine, buralara bağlanmalarına ve kırsa! yerleş­meler kurmalarına büyük özen gösteril­miş, bunların gerçekleştirilme'si İsrail Devleti'nin kurulması yolunda başlıca yön­tem sayılmıştır. Tarıma verilen bu ideolo­jik öneme rağmen ihtiyaçların ancak % 70'i sağlanabilmekte, gerisi ithal edil­mektedir. Tarım yapılan topraklar ülkenin yaklaşık %21'i kadar bir yer kaplar. Ora­nın düşüklüğünün sebebi su kaynakları­nın yetersizliğidir. Ancak yarıdan çoğu ya­rı kurak ve kurak olan ülkede gerçekleş­tirilen büyük su projeleriyle tarım alanla­rının yarısında sulu tarım yapılmaktadır. Başlıca su projesi, Taberiye gölü kıyıların­dan başlayıp kıyı ovası boyunca ülkenin güney bölgesine uzanan ve büyük çaplı borular, akuadükler, açık kanallar, tünel­ler, göletlerle pompa istasyonlarından oluşan yıllık 320 milyon m3 kapasiteli Kinneret-Necef isâle hattıdır. En çok ye­tiştirilen ürünler turunçgiller (1.5 milyon ton), çeşitli sebzeler (1 milyon ton), pata­tes (214.000 ton) ve buğdaydır (291.000 ton). En çok kümes hayvanları, sığır, ko­yun ve keçi beslenir. En önemli tarımsal ihraç maddesi, değerce ihraç edilen tarım ürünlerinin j kadarını sağlayan turunç­gillerdir.

Yeraltı kaynaklan bakımından İsrail fosfat ve potas dışında fakir bir ülkedir. Buna karşılık 3 milyon tona yakın fosfat ve 2 milyon tonu aşan potas üretimiyle dünyanın başta gelen ülkeleri arasında yer alır. Lut gölü kıyıları (potas ve brom) ve Necef (fosfat) ülkenin yeraltı kaynakları bakımından en önemli yöreleridir. Ayrıca pek zengin olmayan bakır (Eilat'ın kuze­yi) ve demir (Necef bölgesi) yatakları da vardır. Millî gelirin % 25'ini ve ihracatın % 57'sini gerçekleştiren sanayi yatırım­ları ekonomide çok önemli bir yere sahip­tir. II. Dünya Savaşı'ndan bu yana özellik­le yüksek teknolojiye dayanan elektronik cihazlar, bilgisayarlar, elmas işlemeciliği, ziraî ve tıbbî ilâçlar, kimya sanayii ve sa­vaş sanayii alanlarında büyük gelişme ol­muştur. Elmas ve diğer kıymetli taş işle­meciliğinde İsrail bugün, Hollandalı usta göçmenler sayesinde dünyanın en önde gelen ülkeleri arasında yer alır ve ihraç ettiği sanayi mallarının değer bakımından % 20'den çoğunu işlenmiş taşlar oluştu­rur. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Topluluğu ile yapılan ticaret anlaşmaları İsrail sanayiinin rekabet gücünü arttır­mış, ayrıca özellikle ihracata yönelik sa­nayi kollarının gelişmesine yol açmıştır. Ülke ithalâtında en büyük pay sanayi için gerekli malzemeye ve yatırım mallarına düşer.



Yüklə 1,27 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin