Kayseri, abdülmuhsiN 5 kayseri etnografya müzesi 5



Yüklə 1,4 Mb.
səhifə16/44
tarix27.12.2018
ölçüsü1,4 Mb.
#86789
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   44

KAZERUNIYYE

Ebû İshak Kâzerûnî'y (ö. 426/1035) nisbet edilen bir tarikat.

Kuruluşundan Safevîler'in ortaya çıktığı X. (XVI.) yüzyıla kadar doğduğu yer olan İran'ın Fars bölgesinde faaliyetini sürdü­ren Kâzerûniyye'nin bu bölgedeki tarihi hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulun­mamaktadır. Tarikatın, Ebû îshak'ın kur­duğu Kâzerûn Hankahı'nda görev yapan ve hepsi de aynı aileye mensup olan dört şeyh tarafından sürdürüldüğü bilinmek­tedir. Hatîb Ebü'I-Kâsım Abdülkerîm (ö. 442/1050], Ebü'l-Kâsım'ın oğlu Hatîb Ebû Sa'd (ö. 458/1066), Ebû Sa'd'ın kardeşi Hatîb Ebû Bekir Muhammed (ö. 502/1108) ve ikinci bir kardeş olan Hatîb Ebû Hâmid Ahmed adlı bu şeyhlerin yanı sıra bir sil­sile de Hatîb Ebü'l-Kâsım yoluyla, Rûz-bihâniyye ismiyle kendi tarikatını kuran Rûzbihân-ı Baklî'ye (ö. 606/1209] kadar devam eder.215 Kâzerûn Hankahı'nda da­ha sonraki dönemde görev yapan şeyh­lerden ikisinin (Ebû Hâmid Ahmed b. Mu­hammed 216 sadece adları bilinmektedir.217

726 (1326) yılı civarında Kâzerûn Han-kahı'nı ziyaret eden İbn Battûta bütün misafirlerin en az üç gün ağırlanıp ikram gördüğünü, misafirlerin her türlü ihti­yaçlarını misafirhaneden sorumlu şeyhe bildirmelerinin teşvik edildiğini, şeyhin bu istekleri dervişlere bildirdiğini ve on­ların da ziyaretçinin dileği yerine gelsin diye tarikatın kurucusu Ebû İshak'ın kab­rinde dua ettiklerini kaydeder.218 İbn Battûta, hankahı ziyaret ettiği dönemde Fars yöneticisi olan Ebû İshak b. Şah İncû'nun, babasının Ebû İshak el-Kâzerûnî'ye saygısından dolayı kendisine bu ismi verdiğini de aktarır 219 İncû sarayına mensup bir şair olan Hâ-cû-yi Kirmânî de Ebû İshak el-Kâzerûnî1-ye büyük bağlılık göstermiştir. Kâzerûn Hankahı'nda bir müddet kalan şair, mür­şidi olduğunu söylediği Ebû İshak'ı Öven Ravzatü'I-envâr ve Kemâlnâme adıyla iki mesnevi yazmıştır.220 Bu iki eser ve hankahın üçüncü şeyhi Hatîb Ebû Bekir'in Ebû İshak el-Kâzerû-nî'nin hayatı hakkında yazdığı, aslı kayıp olan kitabı dışında Kâzerûniyye'ye dair bir literatür oluşmamıştır. Şah İsmail 909"da (1503) şehri alıp 4000 yerlisini öldürünce Kâzerûn Hankahı'ndaki bütün faaliyet so­na ermiştir. Şah İsmail'in bu davranışında sadece mezhep (Şiîlik) taassubu değil ay­nı zamanda tarikatın servet edinme ve teşkilâtlanma kabiliyetinden çekinmesi­nin de etkili olduğu Öne sürülmektedir.221

Tamamen mahallî bir tarikat olan Kâ­zerûniyye'nin İran'da Fars bölgesinin dı­şında yayılmamış olmasına rağmen Hin­distan limanlarına ve Güney Çin'e kadar gitmesi Kâzerûn'un coğrafî konumuyla ilgilidir. Kâzerûn, Şîraz'la İran körfezi kıyı­ları arasındaki en Önemli limandı. İran'ın Hindistan ve Çin ile deniz ticaretini Kâze-rûnlu tüccarlar kontrol altında tutuyor­du. Ebû İshak el-Kâzerûnî'nin hâtırasına saygı duyan bu tüccarlar, onun mezarının sadece şifa verici olduğuna değil aynı zamanda fırtınalı suları da sakinleştirdi­ğine inanıyorlardı.222 M. Fuat Köprülü, Konya halkının da Kâzerûniyye'nin bu şehirde varlığını yitir­mesinden çok sonraları, hatta XX. yüzyı­lın başlarına kadar buna benzer bir inanışı sürdürdüğünü kaydeder. İbn Battûta, Çin denizinden ge­çen Kâzerûnî tüccarların şiddetli fırtına­dan veya korsan saldırılarından endişe et­tiklerinde Ebû İshak el-Kâzerûnî'ye adak­ta bulunduklarını ve adakların yazılı bir kaydını tuttuklarını, limana sağ salim ulaşınca mahallî Kâzerûnî zaviyesinden bir görevlinin gemiye gelip adanan para­ları topladığını söyler.223 Bizzat kendisi. Güney Hindistan sahili Ma-labar'da Calicut 224 kıyısının daha aşağılanndaki Kollam 225 ve şehrin biraz dışındaki Zeytun (Guang-zhou) zaviyelerini ziyaret etmiştir. Hindis­tan ve Çin'de Kâzerûnî zaviyelerinin bu­lunmasından hareketle tarikatın bu top­raklarda İslâmiyet'in yayılması için faali­yet gösterdiği ileri sürülmüşse de bu gö­rüşü doğrulayacak bir kanıt bulunma­maktadır. Bu zaviyelerin bir çeşit loca ka­rargâhı olarak kullanıldığı anlaşılmakta­dır. İbn Battûta, adını vermeden Delhi'­nin yöneticisinin (büyük ihtimalle Mu­hammed b. Tuğluk) Kâzerûniyye tarikatı­na 10.000 dinar bağışladığını kaydeder.226 Ebü'l-Fazl el-AHâmî'nin Hindistan'da X. (XVI.) yüzyılda temsil edi­len on dört tarikat arasında Kâzerûniy-ye'yi de sayması hiçbir çağdaş delille des Ebû İshak'ın yeğeni Şeyh Safiyyüddin'e hilâfet verdiği ve bir deve üzerine oturta­rak deve nereye çökerse orada konakla­masını ve yerleşmesini söylediği rivayet edilmektedir. DeveMültan'da ıssız bir yerde durmuş, Safiyyüddin burada kısa süre içinde bir müslüman merkezi haline gelen Uchch şehrini kurmuştur.227 Safiyyüddin'in böl­gede kendisiyle olağan üstü hal göster­me yarışına giren bir yogiyi mağlûp ettiği bildirilmekte ve buradan onun Hindu­lar arasında İslâm'ı tebliğe çalıştığı sonu­cu çıkarılmaktadır.228 Fakat Kâzerûniyye'nin bölgede yerleştiğinin bir belirtisi yoktur. Torunu­nun oğlu Abdülkâdİr-i Sânı, Kâdiriyye ta­rikatının Hindistan'daki en önemli tem­silcisidir.

Türkiye'de İshâkiyye veya Mürşidiyye diye tanınan Kâzerûniyye tarikatı Anado­lu'ya muhtemelen, Ebû İshak'ın Bizans'a karşı savaş için her yıl gönderdiği mürid-leri vasıtasıyla girmiştir. Ancak Kâzerûnî dervişlerinin devamlı olarak cihadda bu­lunduğu şeklindeki görüş 229 ispat edilmiş değildir. Aksaray'dan gelen bir Kâzerûnî'nin 747'de (1346) Halep'te bir zaviye kurduğunun kaydedilmesi VIII. (XIV.) yüzyılın ilk yarısında, hatta VII. (XIII.) yüzyılın sonlarında Anadolu'da Kâ­zerûniyye'nin mevcut olduğunu göster­mektedir.230

Tarikatın Anadolu'da nisbeten meşhur olması IX. (XV.) yüzyıla rastlar. 802'de (1400) Yıldırım Bayezid Bursa'da bir Kâ­zerûnî tekkesi kurmuş 231 idaresini Emîr Sultan'ın yanında Bursa'ya gelmiş olan Bağdatlı Seyyid Muhammed en-Nettâ'a havale etmiş, aynı zamanda onu ilk Os­manlı nakîbüleşrafı olarak görevlendir­miştir. Seyyid Muhammed iki yıl sonra Timur tarafından esir alınarakSemerkant bölgesine götürülmüş, ardından kaçarak Bursa'ya dönmüş, öldüğünde zaviyenin yanına gömülmüştür.232 Fâtih Sultan Mehmed tarafından 884'te (1479) tamir ettirilen Bursa zaviyesinin burada oturan dervişler için kırk hücresi ve yolcu­larla fakirlere çorba dağıtılan bir imareti vardı. Zaviye ve imaret yüzyıllar içinde gi­derek fonksiyonunu kaybetti. XX. yüzyı­lın başlarında zaviyeye bağlı caminin mü­ezzini Râşid Dede külliyeye tayin edilip ev­kafı yeniden canlandırmaya çalıştıysa da 1330'da (1912) henüz restorasyon çalış­ması tamamlanmadan vefat etti. Bir za­manlar zaviyeye bağlı olan cami halen kullanılmakta ve Bursa halkı tarafından Ebû İshak Camii olarak bilinmektedir.

Anadolu'da ikinci Kâzerûnî tekkesi, 821'de(14l8) Karamanoğulları'ndan Alâ-eddin Beyoğlu Sultan Muhammed tara­fından Konya'da kurulmuş ve şeyhlik ma­kamı Hacı Hasib b. Hacı Ahmed ve onun torunlarına, tekkeye bitişik vakfın idare­si de Hacı Hasib'in kardeşi Hacı Yûsuf ve onun torunlarına verilmiştir.233 Bu kar­deşlerin tarikatla ilgisi hususunda bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber vak­fın idaresi konusundaki bir anlaşmazlığa dair 1092 (1681) tarihli belgede Hacı Yû­suf'un soyundan Fâtıma bint İvaz'ın Ebû İshak el-Kâzerûnî'nin neslinden olduğu kaydedilmektedir.234 Ancak Ebû İshak hiç evlenmediğinden belgede ya yanlışlık vardır veya adı ge­çenle Ebû İshak arasında uzak bir nesep ilişkisi bulunmaktadır. Muharrem 900 (Ekim 1494) tarihli bir inâbe belgesi Kon­ya zâviyesiyle Kâzerûn arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Belgede, tarikata Kâzerûn'da intisap eden bir kişi olarak tanımlanan Kemahlı Şeyh Muhyiddin Mehmed b. Şehâbeddin'in Ebû İshak'ın neslinden olduğu ve zaviyenin o sıradaki şeyhi Nûrülhüdâ b. Abdürrakîb'in elin­den ikinci bir inâbe aldığı kaydedilmekte­dir.235 Bu belge­ye dayanılarak Anadolu'daki Kâzerûniyye zaviyelerinin idarî bakımdan 909 (1503) yılına kadar Kâzerûn Hankahı'na bağlı ol­duğunu söylemek mümkündür. Konya'-daki zaviyeye bir zamanlar ev sahipliği eden bina, kendisine bitişik olan ve yan­lışlıkla Ebû İshak'a atfedilen türbe hâlâ ayaktadır.236

Erzurum'da kaleye yakın bir yerde halk arasında bugün bile Ebû İshak el-Kâzerû-nfye atfedilen bir türbe mevcuttur.237 Ka­nunî Sultan Süleyman 941'de(1534) İran seferine giderken tekkeyi ziyaret ettiğine göre burası bu tarihten önce kurulmuş olmalıdır.238 Ebû İshak'ın Erzurum'da gömülü olduğu şeklindeki yanlış inanç Evliya Çelebi'den kaynaklan­maktadır.239 Evliya Çelebi'nin Seyahatnâme aynı zaman­da Edirne'deki bir İshakî zaviyesinin varlı­ğını haber veren tek kaynaktır.240

Bursa, Konya, Erzurum ve Edirne'deki zaviyeler dışında tarikatın Türkiye'deki kolu hakkında yeterli bilgi bulunmamak­tadır. Mensupları Mahmûd b. Osman'ın. Ebû İshak'ın Farsça biyografisi Firdev-sü'I-mürşidiyye'nm Türkçe tercümesin­den başka tarikata dair hiçbir eser kale­me almamışlardır. Bu tercümenin sadece bir nüshasının mevcut olması da 241 dikkat çekicidir. Dolayısıyla Evliya Çelebi'nin, Bursa ve Edirne'ye yaptığı seyahate da­yalı olarak Ebû İshak'm gerçekten uzak bir biyografisini hikâye etmesi 242 ve tarikatı Nakşibendiyye'nin bir ko­lu olarak tanıtması 243 şaşır­tıcı değildir. Bu yanlış atıf. tarikatın tari­hinin belirsizliğine ve belki de Anadolu Kâ­zerûniyye kalıntılarını içine çeken Nakşî-bendiyye'nin onun zamanındaki hâkim şöhretine de şahitlik etmesi bakımından önem taşımaktadır. Evliya Çelebi'nin Er­zurum ve Konya'daki türbeleri Ebû İs­hak'a atfetmesi bir dereceye kadar ma­zur görülebilir. Çünkü Kâzerûnî zaviyeleri genelde tarikattan ziyade kurucusunun adıyla anılmıştır.

Anadolu Kâzerûnîleri'nin canlı bir tas­viri, X. (XVI.) yüzyıl başlarında Türkiye'de yaşayan Theodore Spandouyn Cantaca-sin'in eserinde bulunmaktadır. Cantaca-sin Türkiye'deki dört ana tarikatı Edhe-mîler, Kalenderîler, Torlaklar ve İshakîler (Kâzerûnîler) şeklinde sıralar ve sonuncu­su hakkında şunları yazar: "Bazıları saç­larını ve sakallarını uzatır, bazıları ise sa­kallarını, hatta kafalarını tıraş eder. Yün­lü sarıklar sarar, kendilerine Özgü san­caklar taşır. Hiçbiri demir veya gümüş küpe takmaz.244 Eğer doğruysa bu tasvir Konya, Bursa, Erzurum ve Edirne zaviye­lerinin dışında da Kâzerûnîler'in varlığını gösterir. Bunlar cihad âşıklarından ziyade gezginci dervişlerdir. Cantacasin'in Tür­kiye'nin önde gelen tarikatları arasında andığı Kâzerûnîler, bir sonraki yüzyılda başta Nakşibendîlik olmak üzere diğer tarikatların içinde erimiştir. Harîrîzâde Kâzerûniyye'yi üç hırka devrine ayırır. Bi­rincisi İbnü'l-Arabî'den Ebû İshak'ın bir müridi olan Ebü'I-Feth'e, ikincisi İsmail el-Cebertî'den Ebû Nasr Halîfe'ye gider; üçüncüsü ise Zeyniyye'nin bazı mensup­larını içine alıp Şeyh Tâceddin Abdurrah-man b. Şehâbeddin b. Mes'ûd el-Mürşi-dî'ye ulaşır.245 Bu aynı zamanda Kâzerûniyye'nin diğer tarikat­lar içinde erime sürecini de yansıtmakta­dır.246

Bibliyografya :

ibnBattûta. er-ffı7ı/e(nşr. Kerem el-Bustânî), Beyrut 1384/1964, 1, 207, 217-218; M, 564, 570; Mahmûd b. Osman, Firdeusü'l-mürşidiy-ye{nşr. F. Meier], Leipzig 1948, s. 508; ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 23-24, 68; Cüneyd-i Şîrâzî, Şeddü'l-izâr {nşr. Muhammed-i Kazvînî-ikbâl-i Âştiyânî), Tahran 1328 hş., s. 243-247; Ebü'l-Fazl el-Allâmî, Â'tn-l Ekberî(nşr. H. S. Jar-relt), Calcutta 1891, II, 204; Atâî. Zeyl-i Şekâik, s. 161; Abdülhak ed-Dİhlevî. Ahbârü'l-ahyâr, Dehli 1334/1916, s. 205; Evliya Çelebi. Seya­hatname, ]], 218; III, 454; V, 43; Hammer, GOR, [[[, 147; Emîr Hasan es-Siczî. Feuâ'İdü't-fucâd, BÜlendşehir 1272, s. 57-58; Harîrîzâde, Tibyân, !, vr. 72"-73b; Th. S. Cantacasin, Pelit traicte de l'origine desturcqz {nşr.Ch.Scbeter}, Paris 1896, s. 222; Browne, LHP, III, 226; Mehmed Şemsed-din, Yâdigâr-i Şemsî, Bursa 1332, s. 219-220; Abdülbaki Gölpınarlı. Meolânâ'dan Sonra Meü-leutlik, İstanbul 1953, s. 11; M. Fuad Köprülü, Osmanlı Deuteü'nin Kurutuşu (Ankara 1954], Ankara 1984, s. 96-97; a.mlf., "Abü Ishâtj Kâ-zerünl und die Ishaqi-Derwische in Anatolien", isi,XIX (19311, s. 18-26; İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ue Kitabeleri ite Erzurum Tarihi, İs­tanbul 1960, s. 393-395; Nazif Hoca, Ruzbihan al-Bakli ue Kitab Kaşf al-Asrar'ı ile Farsça Bazı Şiirleri, İstanbul 1971, s. 34, 48; J. S. Trimİng-ham. The Sufı Orders in İslam, Oxford 1971, s. 21 -24, 236; S. Vryonis, The Decline ofMedieual HeUenİsm in Asia Mİnor and the Process ofls-lamizaüon [rom the Eleuenth through Ihe Fif-teenth Century, Berkeley-Los Angeles 1971, s. 367; S. A. Abbas Rizvi, A History ofSufısm in india, New Denli 1978,1, 111-112; Hasan Tur-yan. Bursa Euliyatart ue Tarihi Eserleri, Bursa 1982, s. 244-245; Nihat Aytürk- Bayram Altan. Türkiye'de Dini Ziyaret Yerleri, Ankara 1992, s. 151; Mustafa Kara. Bursa'da Tarikatlar ve Tek­keler, Bursa 1993, II, 11-28; W. Caskel. "Zu der islam, Band XIX, s. 18-26", İsi,XIX (1931), s. 284-285; H. Adnan Erzi. "Bursa'da Ishaki Der­vişlerine Mahsus Zaviyenin Vakfiyesi", VD, II (1942), s.423-429; M. Zeki Oral. "Konya'da Ebu Ishak Kazeruni Zaviyesi", Anıt, 1/7, Konya 1949, s. 3-8; 1/8 (1949), s. 12-14; J. Aubin, "Sah Ismâ'îl et les notables de I'Iraq persan", JESHO, 11(1959), s. 37-81; Paul Wittek, "Kazerunî", İA, VI, 523. Hamid Algar




Yüklə 1,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin