Orta Asya'da Hazar denizinden Çin sınırına kadar uzanan topraklarda yaşayan bir Türk topluluğu.
Müstakil bir topluluk olarak Kazaklar'ın ne zaman teşekkül ettiği ilim dünyasında hâlâ tartışılmaktadır. Genellikle Özbek Ebülhayr Han'a tâbi olmayan bir grup halkın Çu ve Talaş nehirleri arasında hâkimiyet kurmasıyla ortaya çıktıkları kabul edilir. Esasen etimolojisi hakkında da mutabakat bulunmayan, fakat "kendi başına buyruk hareket eden yiğit, cesur, bekâr" anlamlarına da gelen Kazak adıyla anılmaya başlanan bu grup, zaman içinde Hazar'ın kuzeyinden Altaylar'a kadar uzanan geniş alana hâkim oldu. Dolayısıyla Kazaklar'ın bu isimle anılması etnik bir temele değil daha çok sosyal bir gerekçeye dayanmaktadır. Kazak tabirinin kullanımının XIV. yüzyıla kadar gittiği tes-bit edilmiştir. En erken Rus seyyahları Kazaklar'ı önceleri Kırgız-Kazak(Kaisak) olarak adlandırırken XIX. yüzyıldan itibaren sadece Kırgız kelimesini kullanmışlardır.
İlk birleşik Kazak Hanlığı'nın XVI. yüzyıl başlarında Kasım Han tarafından kurulmasından sonra Kazak nüfusunun hızla arttığı, dolayısıyla artan nüfusun toprak ve otlak ihtiyacından dolayı ilerleyen yıllarda sınırların genişlediği ve XVII. yüzyılın sonlarında neredeyse bugünkü Kazakistan sınırlarına ulaşıldığı bilinmektedir. Kazaklar, bu geniş toprakların idarî baskısını hafifletmeye yönelik üç "cüze" ayrıldılar (küçük, orta ve büyük cüz; Kazaklar cüz kelimesini kullanırken Kazak olmayanlar bunun yerine"orda" kelimesini kullanmaktadır). Prensipte hanlığın birliği devam etmekle beraber uygulamada bu durum baştaki hanın kabiliyet ve dirayetine göre değişiyordu. Nitekim Kasım ve Hak Nazar gibi güçlü hanlardan sonra cüzler müstakil olarak hareket etmeye başladılar. Zamanla bu grupların günlük hayatlarında kendi ileri gelenleri ve kabile önderleri han ve adamlarından daha etkili konuma geçti. İşlerin yürütülmesi töre esasına göre oluyordu. XVIII. yüzyıl öncesi Kazak toplumu böylece sakin göçebe hayatı yaşayan, hayvancılıkla uğraşan, geleneksel kurumlan ve ahlâkî değerleri etkin bir toplum özelliği taşımaktaydı.
XVIII ve XIX. yüzyıllarda Ruslar tedrîcî olarak Kazak topraklarında hâkimiyeti ele geçirmeye başladılar. Önce Sibirya ve Doğu ile olan ticaret yollarında güvenliği sağlama amacıyla başlayan bu süreç, daha sonra İngiltere'nin Hindistan'dan kuzeye doğru yayılmasını da önlemeye yönelik bir siyasî nitelik kazandı. Kazak topraklarındaki Rus hâkimiyeti beraberinde yeni idarî, içtimaî ve hukukî değişiklikleri de getirdi. 1822, 1824, 1867, 1868 ve 1891 düzenlemeleri 1917'ye kadar olan Rus yönetiminin temellerini oluşturuyordu.
Kazak halkı arasında Rus İdaresinin en radikal değişim alanlarından biri toprak ve mülkiyet düzenlemeleriydi. Bütün topraklar devlet malı ilân edilerek otlakların kullanım ve paylaşımı hükümet yöneticilerinin eline bırakılırken Kazaklar da göçebe hayatını ve hayvancılığı bırakıp yerleşik hayata ve ziraata zorlandılar. Bu durum geleneksel Kazak toplumunun ekonomik ve sosyal yapısını bozdu. Rus yönetimi ayrıca Kazaklar'ın elinden alınan toprakların bir kısmında Rus iskânını gerçekleştirdi.
XIX. yüzyılda Kazaklar arasında başta İslâm olmak üzere farklı dinamiklerin etkisiyle başka değişiklikler de yaşandı. Kazak toplumunda İslâmiyet genel olarak XVIM ve XIX. yüzyıllara kadar fazla etkili değildi. Başta yöneticiler olmak üzere ulemâ ve eşraf kendilerini müslüman olarak tanımlamakla birlikte halkın çoğunluğu Şamanizm gibi geleneksel inançlarına bağlı idiler. XVII. yüzyıldan itibaren İslâm merkezleriyle olan ilişkilerin artması, müslüman sûfîlerin gayretlerinin yaygınlaşması gibi gelişmeler Kazak bozkırlarında İslâmiyet'in yaygınlaşmasını hızlandırdı. Ancak bu dönemde kurumsal bir eğitim veya vakıf faaliyeti henüz başlamamıştı. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İslâm Kazaklar arasında önemli bir sosyal ve moral dinamik haline geldi. Orenburg gibi merkezlerde dinî okullar açıldı ve dinî eğitim yaygınlaşmaya başladı. Ruslar'ın İslâmiyet'i kendi hâkimiyetlerine bir engel olarak algılayıp karşı koyma çabalarına rağmen pek çok Kazak topluluğu gittikçe sosyal ve hukukî düzenlemelerini İslâmî prensiplere dayandırmaya başladı. Bu dönemde görülen ve modern Kazak milletine giden süreçte etkili olan bir başka gelişme yeni bir aydın grubunun ortaya çıkmasıdır. Rus hâkimiyetinin yok ettiği geleneksel Kazak aristokrasisinin yerini alan bu grup kendi içerisinde seküler aydınlar ve muhafazakârlar olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Bunlardan ilki Rusya'ya sadık idareciler yetiştirmeyi amaçlayan Orenburg, Omsk ve Se-mipalatinsk'teki devlet okullarından yetişmiş kadrolardı. Diğer grup ise Kazak halkının geleneksel kültürünü korumak için geleneksel İslâmî öğretilere bağlılığı savunan, aynı zamanda Orta Asya ve Tatarlar arasında yaygınlık kazanan Cedîdciliği benimseyen aydınlardı. Her iki kesimin de ortak olduğu husus Rus politikalarına karşı olmaktı.
190S yılındaki Rus devrimi Kazak siyasî hayatına yeni açılımlar ekledi. Din adamlarının desteğini alan aydınlar, Rus hükümetinden siyasî ve kültürel faaliyet alanlarında daha hür hareket etme imtiyazı aldılar. Böylece siyasî partiler kuruldu, gazete ve dergi neşriyatı ndaki bazı kısıtlamalar kaldırıldı. Bu dönemde Kazaklar İslâm'ın Hıristiyanlık'la (Ortodoks) aynı hukukî çerçevede tanınmasını, kendilerinden alınan toprakların iadesini ve Kazak topraklarında sadece Kazaklar'ın tam vatandaşlık hakkına sahip olmasını talep etmeye başladılar. Bu arada diğer Türk topraklarında canlanan pantürkizm gibi fikirler Kazaklar arasında da yayılmaya başladı.
1916'da I. Dünya Savaşı sırasında Rus-İar'a karşı büyük bir ayaklanma oldu. Görünürdeki sebebi Ruslar'ın on sekiz-kırk üç yaş arasındaki erkekleri askere almak istemesiydi. Ancak arka planda Ruslar'ın toprak politikasına karşı duyulan uzun süreli rahatsızlık, vergilerin ağırlığı ve savaş döneminde el konulan Kazak kaynaklarına duyulan tepki mevcuttu. Rus ordusu büyük kayıplarla otoritesini tekrar sağladı, fakat Kazak-Rus ilişkileri bir daha bu gerginlikten kurtulamadı. Nitekim 1917 Bolşevik İhtilâli'nde Kazaklar çarlık düzeninin yıkılmasını büyük sevinçle karşıladılar. Hemen özerklik talepleri yükseldi. Nisan 1917'de Orenburg'da ilk umumi Kazak kurultayı toplanarak resmen siyasî otonomi, idare ve okullarda Kazak Türk-çesi'nin resmî dil olması talepleri gündeme getirildi. Bundan birkaç ay sonra toplanan II ve III. Umumi Kazak kurultaylarında ordu kurma, anayasa hazırlama ve seçim yapılması kararı alındı.
Bolşeviklerin iş başına gelmesinden sonra 20 Ağustos 1920'de Kazak Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Bunu 1936 yılında Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve aynı yıl Sovyetler Birliği'ninkini model alan bir anayasanın kabulü izledi. İlk resmî komünist parti teşkilâtı, Bolşevikler tarafından Rus Komünist Partisi Kırgız Bölge Komitesi adı altında 1920'de teşkil edildi ve 1937 yılında Kazak Komünist Partisi adını aldı. Ancak partinin Moskova'ya bağımlılığı sürdü.
Moskova'nın kararıyla 1920'lerde başlatılan ekonomik politikalar ve merkezî beş yıllık planlar neticesinde 1938'lerde taşra halkının % 98'i kolektif çiftliklere getirilmişti. Bu politikalar felâkete varan sonuçlar doğurmuştur. Olumsuz çalışma şartları, açlık ve hastalık sebebiyle yaklaşık 1.5 milyon Kazak hayatını yitirmiştir.
Komünist Sovyet liderleri kabile geleneğini yıkmayı, müslüman din adamlarının etkisini yok etmeyi ve Ruslar'la iş birliği yapabilecek sadık bir seçkin kuşak yetiştirmeyi amaçlayan sosyal siyasetlerinin bir gereği olarak eğitim ve okuma yazma kampanyaları başlattılar. İlkokuldan 1934'te kurulan Kazak Devlet Üniversi-tesi'ne kadar yayılan kapsamlı bir eğitim sistemi kuruldu. Sosyal siyasetin bir başka önemli amacı da müslüman din adamlarının aktif muhalefetiyle toplumun ateizm ve sekülerizme karşı gösterdiği pasif direnişi kırmaktı. Bu amaca ulaşmak için yetkililer cami ve medreseleri kapatarak karşı çıkanları tutukladılar. Bütün baskılara rağmen halkın büyük çoğunluğu Müslümanlığını sürdürdü ve özellikle kırsal kesimlerde din adamları gizli olarak dinî faaliyetlerine devam etti.
Kazakistan'ın siyasî, ekonomik ve sosyal gelişimi. II. Dünya Savaşı ile Sovyetler Birliği'nin yıkıldığı 1991 yılı arasındaki dönemde Sovyet modelini izlemiştir. Kazakistan Komünist Partisi iktidar tekelini ve seçkinler teşkilâtı olma özelliğini korumuştur. 1980'lerde nüfusun yaklaşık % S'i parti üyesiydi ve parti üyelerinin 35'i Kazak'tı. Parti ve devlet teşkilâtının üst yönetimiyle ağır sanayi ve ziraat gibi ekonominin ana faaliyet alanları Ruslar'ın kontrolündeydi. Dinmukhamed Qonaev'in Kazakistan Komünist Partisi sekreterliği döneminde (1964-1987) durum tedrîcen değişti ve Kazaklar'ın devlet yönetimine katılımı büyük ölçüde arttı.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Kazakistan 1991 yılında bağımsızlığını ilân etti ve Sovyet sistemine tehdit olarak görüldüğü için bastırılan Kazak kimliği kamusal alanın her alanında kendini göstermeye başladı.162
Bibliyografya :
Materia.ii po istorü Kazahskoy SSR (1785-1828), Moskva 1940, IV; Materiatı po istorii po-Ütiçeskogo slroya Kazahstana (1730-1910), Alma-Ata 1960, [; Materiah po istorü kazahs-kikfı hanstu XV-XV!II (İzuleçenüa iz persidskih i turkskih soçineniy), Alma-Ata 1969; G. J. Demko. The Russian Colonization ofKazakh-stan, 1896-1916, Bloomington 1969; K. Beisem-biev, Oçerki istorii obsşçestuenno -politiçeskog i fîlosofskoy misli Kazahstana (dorevotyutsio-niy period), Alma-Ata 1976; İstoriya Kazahs-koy SSR, Alma-Ata 1977-81, I-V; N. V. Alek-seenko, Nasetenie doreuolyutsionnogo Kazahstana (çislennost', razmeşçenie, sostau, 1870-1914 gg.), Alma-Ata 1981; D. 1. Dulatova. Isto-riografîya doreuolyutsionnogo Kazakhstana (1861-1917 gg.), Alma-Ata 1984; D. A. Aman-zjholova. Kazahskii autonomizm i Rossiiya. !s-toria düizjheniia Alaş, Moskva 1994; M. B. 01-cott. TheKazakhs, Stanford 1995; N. D. Nurta-zina, İslam u istorii sredneuekoaogo Kazakhstana, Almatı 2000; K. Daniiarov, Istoria kaza-khskogo gosudarstua, XV-XX uu.: u drukh chas-tiakh, Almatı 2001.
Keıth Hıtchıns
Kazak Dili.
Kazakça bir Türk dili olup Kazakistan'da yaklaşık7 milyon, Çin'de 1 milyon. Moğolistan'da 100.000 ve Afganistan'da 40.000 kadar kişi tarafından konuşulmaktadır. Teşekkül devrinde Orta Asya ve Batı Türk kavimlerinin Türkçe'sinden önemli ölçüde etkilenmiştir. Kazak halkının konuştuğu bir dil olarak müstakil formunu XV ve XVI. yüzyıllarda kazanmıştır.
Kazakça. Karakalpakça ve Nogayca ile beraber Türk dilleri ailesinin Kıpçak grubunun Kıpçak-Nogay alt grubunu oluşturur. Bu alt grup pek çok ayrı fonetik karaktere sahiptir. Meselâ dokuz ünlü ve yirmi altı ünsüz harfin bulunduğu Kazak-ça'da ana kelimedeki "ç" sesi yerine kullanılmaktadır (aç yerine aş). Orijinal kelimedeki "ş" sesi yerine de "s" ikame edilmektedir (kış yerine kıs gibi). Bu grup içerisinde Kazak lehçesinin en çok dikkati çeken özelliklerinden biri de harfinin gittikçe kullanımdan düşerek yerine veya Tnin geçmesidir (atlar yerine attar gibi]. Aynı şekilde sesi yerine veya kullanılmaktadır (yol yerine jol, yaka yerine cağa). Başka dillerden gelmiş kelimelerdeki sesi olmuştur (fikir yerine pikir). Kazakça'da belirtme durumu -di (dilimizi/tilimizdi) ve yönelme durumu ga, gel, ka, ke (mektebe/mektep-ke) şeklinde kullanılır. Aynı şekilde bulunma, çıkma gibi durumlarda da farklı kullanımlar söz konusudur. Kazak lehçesini Karakalpakve Nogay lehçelerinden ayıran bir başka özellik ise ecek acak eklerinin bulunmayışıdır. Kazakça'da lehçe farkının pek önemli olmadığı kabul edilmekle birlikte dil bilimciler belli başlı üç lehçenin varlığını öne sürerler. Kuzey lehçesi bunlar arasında en çok dikkati çekenidir. Zira modern Kazak edebiyatı genel olarak bu lehçe etrafında gelişmiştir. Güney lehçesi küçükfonetik ve gramer farklılıkları ihtiva eder. Batı lehçesi ise esas itibariyle Güney lehçesine yakındır.
XIX. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan Kazak edebî dili, öncelikle Abay İbrahim Kunanbay ve Ibiray Altınsarin gibi yetenekli yazarların gayretleriyle gelişmiştir. Böylece XIX. yüzyılın ilk yarısından itibaren edebiyat alanında Çağatay Türk-çesi'nin yerini Kazak Türkçesi almıştır. Bu dönemde yayımlanan Dala Valayati (1888-1902) ve Kazak (191 3-1918) gibi periyodikler de Kazak Türkçesi'nin yaygınlaşmasında önemli rol oynamışlardır. Kazak Türkçesi ilk olarak Arap alfabesiyle yazılmış, 1929-1940 arasında Latin alfabesi kullanılmıştır. Daha sonra Kiril alfabesine geçilmiştir.
Günümüz Kazak dilinin kavramları bu diîin yaşadığı aşamaların etkilerini de yansıtır. Şüphesiz temel kaynak Türkçe'dir, fakat özellikle dinî ve kültürel alanla ilgili Arapça ve Farsça'dan alınan kelimeler de önemli sayıdadır. Bu tür kelimeler Kazak Türkçesi'ne doğrudan değil Tatarca, Özbekçe ve Tacikçe vasıtasıyla ulaşmıştır ve daha çok Kazak dinî literatürünün geliştiği XIII ile XIX. yüzyıllarda gerçekleşmiştir. Orta Asya'da Moğol istilâsının yaşandığı XII ve XIII. yüzyıllarda da Moğolca'dan özellikle askerî ve sosyal hayatla ilgili kelimeler Kazak diline geçmiştir. Rusça'dan etkilenme ise esas olarak 1917'den önce başlamışsa da Sovyet sistemine dahil olduktan sonra bu dilin resmî dil olmasıyla had safhaya ulaşmıştır. Rus dilinin etkisi özellikle ilim, teknoloji, yönetim, kültür, siyaset ve günlük hayatla ilgili pek çok alanda yoğun olarak görülür. 1991'-den sonra Rusça'nın etkisinden yavaş yavaş uzaklaşma çabalan göze çarpar. Böylece Kazak millî kimliğinin yeniden oluşturulması arayışında Kazakça tekrar resmî dil oldu, Rusça ise Kazakistan'da konuşulan etnik dillerden biri haline geldi.
Kazak Edebiyatı. XX. yüzyıl öncesinde Kazak edebiyatı yoğun olarak şiir etrafında gelişmiştir. Şiir türleri arasında da en yaygın olanı destandır. Muhtemelen XIV-XVI. yüzyıllar arasında belli bir form kazanan Kazak destanı bu süreçte pek çok kaynaktan beslenmiştir. Destanlar, aynı zamanda Orta Asya ve Volga bölgesi göçebe Türkler'inin yaşadıkları tarihî olayların şiirsel anlatımı hüviyetindedir. Meselâ Kambar-batır destanı Kalmuklar'a karşı yürütülen mücadeleyi anlatırken Alpamı -batır Altın Orda'nın XV. yüzyıldaki gerilemesiyle ilgilidir. Esasen bu tür destan versiyonları Orta Asya Türklüğü'nün edebî birikiminin unsurlarını oluşturur. Şifahî gelenekle aktarılarak korunan bu edebiyat XIX. yüzyıl ortalarından itibaren yazıya geçirilmeye başlanmıştır.
Kazak kahramanlık destanlarının en meşhur örneklerinden biri Kobi!andı-ba-tır'dır. Bu destanın tarihî temeli. XIII. yüzyılda Hazar denizi kıyılarında yaşayan kızil-başlara karşı Kıpçaklar'ın yürüttüğü mücadeledir. İlk anlarda muhtelif ve müstakil kısa hikâyeler biçiminde olan destan, birbirini takip eden pek çok şair tarafından birbirine eklenerek uyumlu ve çok uzun bir eser haline getirilmiştir (yaklaşık 6500 mısra). Gerek bu destan gerekse diğer destanların merkezinde "batır" denilen bir kahraman bulunmakta ve olayların gelişimi bu kahramanın şahsiyeti, beklentileri, değerleri etrafında gerçekleşmektedir. Kahramanın asıl görevi boyunu veya milletini düşmanlarına karşı korumaktır. Daima cesur, asil ve soyunun bütün iyi özelliklerini barındıran bir kimliğe sahiptir. Dolayısıyla idealize edilmiş bir tasvirdir. Onun gücü ve cesareti bir savaşta 40.000 kadar düşman askerini mağlûp edecek kadar abartılır.
Aynı derecede popüler olan bir başka tür lirik destanlardır. Bu türün ana konusu genelde iki sevgili arasındaki aşk hikâyesidir. Göçebe hayatın şartları ve töre gibi hususlar lirik destanların vazgeçilmez diğer unsurlarındandır. En meşhur örneklerden biri olan Kozi Körpeş-Bayan Sulu'nun konusu, çocuklarının kimlerle evleneceğine ebeveynlerin karar vermesi âdeti üzerine bina edilmiştir. Eser bir bakıma Leylâ ve Mecnûn'a benzetilebilir. Burada da aynı konu ve ebeveynlerin kararına itiraz eden gençlerin trajik hayatı işlenmektedir. Kozı Körpeş-Bayan Sulu destanının bu kadar popüler olmasında onun etrafında gelişen folklor ve türkülerin de önemli rolü vardır.
Sonuç olarak destanlar modern Kazak edebiyatının gelişmesinde çok önemli bir konumdadır. Yüzyıllara dayanan gelenek ve göreneklerin yanında Kazak halkının millî tarihinin bir kaydı durumundaki bu eserler, Kazak şair ve yazarları için günümüze kadar hem estetik hem duygu bakımından ilham kaynağı olmaya devam etmiştir. Kazak millî edebiyatı da bu süreçte tedrîcen oluşmuştur. Bu şekilde günümüz şair ve yazarlarının geçmişle bağlantıları kesilmeksizin yaşamaktadır.
Modern Kazak edebiyatının ortaya çıkışında, XIX. yüzyılın ikinci yansından itibaren görülmeye başlanan yeni yerli aydınların konumu ve etkisi ehemmiyetli yer tutar. Bu aydınların taşıdıkları ve eserlerine yansıttıkları fikirler daha çok Rus edebiyatı ve Avrupa kültürü kaynaklıdır. Bu dönem Kazak aydınlarında genel olarak iki ideolojik ve kültürel akım görülmektedir. Bunlardan biri, temsilcileri Rus ve Avrupa tecrübesini Kazak topraklarına taşımak arzusunda oldukları için zaman zaman Batılı olarak adlandırılan akım. diğeri de geleneksel Kazak kültürü ve dinî hayatından beslenen akımdır.
Batılı akımın ilk temsilcileri Ibıray Altınsarin (ö. 1889) ve Kazak millî edebiyatının temellerini oluşturmada katkısı bulunan Abay İbrahim Kunanbay'dır(ö. 1904). Altınsarin'in asıl katkısı şiir ağırlıklı Kazak edebiyatında nesir ağırlıklı eserler vermiş olmasındadır. Konusu dinî alanın dışında, halkın anlayabileceği sadelikte kısa hikâyeler yazan Altınsarin bu türün öncüsü-dür. Zamanının en önemli Kazak entelektüeli sayılan Kunanbay ise Batı kültür ve edebiyatını kendi halkına aktarmak istemiş ve şiirlerini bu amacının vasıtası olarak değerlendirmiştir. Şiirde geleneksel Orta Asya şiirinin soyut, istiareye dayanan üslûbundan ziyade sade bir dil kullanmış, aynı zamanda kadının statüsü ve eğitim gibi yeni temaları işlemiştir.
XX. yüzyılla birlikte Kazak edebiyatı gittikçe Batılı bir şekil kazandı. Sultan Mahmud Toraygirov da geleneksel Orta Asya şiir formunu terkederek sosyal içerikli şiire önem verdi. Toraygirov ayrıca Kamar Sulu (güzel kamer, 1914) adlı eseriyle Kazak edebiyatına romanı getiren İki kişiden biridir. Şiir ve nesrin birlikte kullanıldığı bu eserden başka Kim Jazık-fi (kim suçlu, 1914-1915) başlıklı eseri ise tamamıyla mısralardan müteşekkildi. Gerçek anlamda ilk Kazak romancısı Si-pandiyar Köbeev'in eseri Kahngmal kadına karşı geleneksel tavrı konu edinir. Fakat XX. yüzyıl başlarının belki de en önemli Kazak yazarı Ahmed Baytursınuli'dır. Kazak halkının mutlaka değişime İhtiyacı olduğunu vurgulayan Baytursınulı, bu değişimin Batı-cılar'ın aksine kendi kültürel köklerine dayanarak olmasını istiyordu. Ancak şiiri bu düşüncelerinin bir aracı olarak kullanma-Siyla bizzat kendisi geleneksel şiir çizgisinden ayrılıyordu. Eğitimin yaygınlaşması için de gayret gösteren Baytursınulı, 1914'te yazdığı W Kural adlı eseriyle Arap harflerini Kazakça'ya daha uygun hale getirmeye çalıştı.
XX. yüzyılda Kazak ülkesinin Sovyetler Birliği'ne dahil olması Kazak edebiyatının gelişmesini de etkiledi. Çok geçmeden edebiyat Komünist Parti'nin hâkimiyetine girdi ve bundan sonra sadece partinin ve ideolojinin çıkarları doğrultusunda eserler vermeye zorlandı. Bu dönemde belki de bu amaç için şiirden daha fonksiyonel olan nesir ön plana çıktı; kısa hikâyeler, skeçler ve kurgusal yazılar yaygınlık kazandı. XX. yüzyılın ortalarına doğru Sabit Mukanov ilk önemli Kazak romanı olan Adaskandar'ı (kaybolanlar, 1931) yazdı. Yeni ideoloji çerçevesinde yeni sosyal ve ekonomik düzenin geleneksel kurumlara karşı üstünlüğünü işleyen bu eseri aynı çizgide sınıf çatışmaları üzerine kurulu başka romanlar takip etti. En çok işlenen temalar daha iyi bir hayat için parti çalışmalarının önemi, Sovyet halklarının kardeşliği, komünist politikaların başarısı gibi konulardı. Bir bakıma bu çizginin dışında kalan tek eser. Muhtar Ave-zov'un Abay İbrahim Kunanbay hakkındaki biyografik romanıdır. Kitap, Kazak entelektüel hayatının Rus kültürünün etkisi altına girmeye başladığı dönemdeki Kazak toplumunu ve kültürünü çok iyi bir şekilde ortaya koyan bir çalışmadır. Eserin 1947'deyayımlanan II. cİldiAboy Yolu, I. ciltten farklı olarak daha çok resmî ideoloji çerçevesinde ve Ruslar'a karşı daha olumlu bir üslûptadır.
Bu dönemde şiirin teması da nesirden farklı değildir. Aynı şekilde şiirde de Sovyet ideolojisinin savunulması esastır. Hatta bu dönemde geleneksel destan tarzı da aynı amaç için kullanılmıştır. Tanınmış bir şair olan Jambıl Jabaev. Suranşı -batır gibi Rus yayılmacılığına karşı direnen Kazak kahramanlığını işleyen geleneksel destanlar üzerinde yeniden çalışarak Su-ranşı-batır'm esasen Ruslar'a karşı değil Özbekler'e karşı verilen mücadeleyi anlattığını iddia etti. Jabaev'in ayrıca Alpa-mış, Kambar, Köroğlu, Manan gibi destanları vardır. Şüphesiz bu tür ideolojik temalar bütün şairlerin ele aldığı tek konu değildir. Meselâ Tayır Jarokov, Kazak sözlü geleneği ve XIX. yüzyıl Rus şiirinden İlham alarak çok güzel aşk şiirleri yazdı.
1917'den önce Kazak edebiyatında örneği bulunmayan drama türü eserler de Sovyet döneminin ürünleridir. Esasen bu dönemin komünist idarecileri tiyatroyu, ideolojilerini yaygınlaştırmada etkin olacağını bilerek teşvik etmişlerdir. Ave-zov'un i 920'lerde yazdığı Tüngi Sarın (gece melodisi) ve 1916 Kazak ayaklanmasını konu alan eseri ilk gerçekçi tiyatro eserleridir. 1930'larla 1960'lar arasında bu ideolojik temalı eserler yoğun biçimde görülür. Beyimbet Maylin'in Meydan (cephe, 1933) adlı eseri bu türün öncülerindendir.
1960'lardan sonra edebiyat konularında çeşitlilik görülmeye başlanmış, özellikle romanlarda Kazak millî kimliği arayışları kendini hissettirmiştir. Bu durum 1990'Iardan sonra daha da yaygınlık kazandı, geleneksel kültüre ve değerlere yeniden başvurularak yeni arayışlar gündeme getirildi. Bu arada modern çağı anlama ve bu çağda Kazak kimliğinin yerini belirleme gayretleri de yoğunlaştı.
Bibliyografya :
Q. Körpesh - B. Sulu, W. Radloff, Proben der Volksliteratur der türkischen Stâmme Süd-Si-biriens, St. Petersburg 1870, III, 261-297; A. S. Orlov, Kazahskiy geroiçeskiy epos, Moscow 1945; A. Kunanbaev, Sobranie soçineniy uod-nom tome, Moscow 1954; T. G. Wİnner, The Oral Art and Literatüre ofthe Kazakhs of Russian Central Asia, Durham 1958; Qambar-batır (haz. M, O. Avezov- N. S. Smirnova), Alma-Ata 1959; G. G. Musabaev, Souremennıy kazahskiy yazık 1: Lekstka, Alma-Ata 1959; Alpamıs Ba-îır(haz. M. O. Avezov- N. S. Smirnova]. Alma-Ata 1961; N. A. Baskakov, Vuedenİe d izuçenie tyurkskih yazıkou, Moscow 1962; Sooremen-nıy kazahskiy yazık, Fonetika i morfologiya, Alma-Ata 1962; Qyz Jibek(haz. M.O. Avezov-N. S. Smirnova), Alma-Ata 1963; "Lalittcrature kazakh", Philologtae Tıırcicae Fundamenta, Wİesbaden 1964, 11, 741-760; B. N. Shnitnikov, Kazakhı-English Dictionary, The Hague 1966; Q. Jumaliev, XV!II-XIX ğasırtardağt gazaq ade-bieti, Almatı 1967; Gn. Qaliev-Sh. Saribaev. Qazaq dtalektologiyası, Almatı 1967; M. Bala-qaev v.dğr., Qazaq tilining grammatikasi, Almatı 1967, [-H; a.mlf. v.dğr., Qazaq adebi tiiin-ing tarikhi, Almatı 1968; E. Janpeyisov, Qazaq
prozasining LÜi, Almatı 1968; T. Jarokov, izbran-noe, Alma -Ata 1968; İstoriya kazahskoy liter-aturı, Alma-Ata 1968-79; N. K. Chadvvick - V. Zhirmunsky. Oral Epics of Central Asia, Cam-bridge 1969; M. Avezov, Sobranie soçineniy, Moscow 1973-75, 1-V; Qazaq tilining tüsindir-me sozdigi, Almatı 1974-86, 1-X; Aİtmsarin. Sobranie soçineniy u Ireh tomah, Alma-Ata 1975-78; Qoblandy-batyr (ed. N. V Kidaish-Pokrovskaia - O. A. Nurmagambetova). Moskva 1975; M. Düysenov, Qazaq dramaturgiyasımng janr, stil' masetesi, Almatı 1977; R. Berdİbaev, Qazaq eposi(|anrhq janestadiyatıq maselelerj, Almatı 1982; J. Jabaev, Eki tomdtq şığarmaları, Almatı 1982; B. Şalabaev, Qazaq romandannıng tuuı men qalıptasu tarikht, Almatı 1983; R. RiZ-diqova, XVII!-X!Xğğ. gazaqadebi tilining tarikhi, Almatı 1984; B. Maylin, Bes tomdıq sığarmalar jinaği, Almatı 1986-87, I-IV; Muhtar Avezov Jaghhmı, Adebi-sın maqaİ3İar men zertteuler, Almatı 1987; S. Torayğırov, Sarıarqanıng jangbırı, Almatı 1987, [-11; A. Bolğanbaev, Qazaq tili leksikologiyası, Almatı 1988; Ferhat Tamir, Barkötden Kazak Türkçesi Metinleri: Gramer, Metin, Sözlük, Ankara 1989; H. B. Pak-soy, Alpamysh, Central Asian Identity under Russian Rule, Hartford 1989; A. Baytursınov, Şığarmaları, Almatı 1989; Mustafa Öner, Bugünkü Kıpçak Türkçesi, Ankara 1998; Şakir İbrayev, Destanın Yapısı, Kazak Destanlarında İnsan, Zaman oe Mekan, Ankara 1998; A. S. Ismakova. Kazakhskaia khudozhestuennaia proza: poetika, zhanr, stil' (nachaioXX ueka i soaremmenost'), Almatı 1998; N. Kelimbetov, Dreunü period istorü kazakhskoi Hteratury, Almatı 1998; K. Hitchins. "Epic, Kazakh", The Modern Encyctopedia of Russian and Souiet Literatures 11982), VI, 238-245; QazaqSSRQıS-qaşa entsiklopediya, Almatı 1989, IV. Keıth Hitchins
Dostları ilə paylaş: |