KAZVİNİ
Abdülgaffâr b. Abdülkerîm Necmüddîn Abdülgaffâr b. Abdilkerîm b. Abdilgaffâr el-Kazvînî (ö. 665/1266)
Şafiî fakihî. el-Hâvi'ş-şağîr eseriyle kazandığı şöhrete, devrinin önde gelen âlimlerinden biri olduğunun belirtilmesine rağmen yetişmesi, hoca ve talebeleri hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Bu durum muhtemelen, memleketinden ayrılmaması ve devrinin diğer önemli ilim merkezlerinde bulunmamasından kaynaklanmıştır. Ze-hebî, Kazvînî'nin İsfahan'dan Afîfe el-Fâ-rikâniyye"den icazet aldığını, Sadreddİn İbn Hammûye'nin de ondan icazetle kendilerine rivayette bulunduğunu belirtir. Kazvînî hacca gitmiş ve bu sırada karşılaştığı Şehâbeddin es-Sühreverdî ona yazmakta olduğu el-Hâvî adlı eserini bir an önce bitirmesini tavsiye etmiştir. Kaynaklarda hakkında yer alan bir bilgi de fıkıh yanında hesap konusunda da geniş bilgi sahibi ve keramet ehli sâlih bir insan olduğudur. Zehebî'nin verdiği bilgiye göre Kazvînî 8 Muharrem 66S'te (9 Ekim 1266) vefat etti. Diğer kaynakların da bu tarihi vermesine karşılık Yâfiî ve Abbâdî 668 (1270) yılını esas almakta, bu tarihi ise bir rivayet olarak kaydetmektedir.
Eserleri.
1. el-Hâvîş-şagîr el-Hâvî ii'1-fÜTû" 280 olarak da bilinen ve VII. (XIII.) yüzyılda Râfiî ve NevevT-nin eserleriyle birlikte Şafiî fıkhının önemli bir metnini teşkil eden eser, muhtemelen Mâverdî'nin aynı adlı kitabından ayırt edilmesi için daha sonraları "es-sagir" sıfatıyla anılmıştır. Alâeddin el-Konevî, Çârperdî, İbnü'l-Mülakkın ve diğer bazı âlimlerin şerhettiği eserin İbnü'l-Mukrîel-Yemenî tarafından yapılan muhtasarına İbn Hacer el-Heytemî iki şerh yazmış, İb-nü'1-Verdî'nin nazmını da İbnü'l-lrâki ve Zekeriyyâ el-Ensârîşerhetmiştir.
2. el-Ucâb fîşerhi'i-Lübûb. Müellifin el-Hâ-vfden önce kaleme aldığı, Şâfıî imamlarının çoğunluğunun görüşlerine dayanan muhtasar eseri el-Lübâb üzerine yazdığı şerhtir.281 Kazvînî'nin ayrıca hesaba dair bir kitap yazdığı da kaydedilir.
Bibliyografya :
Zehebî, Târîhu'l-lslâm: sene661-670, s. 197-198; Yâfiî, Mir*âtü'l-cenân, IV, 167-169; Sübkî, 7a£afcâ7(Tanâhî), VIII, 277-278; İsnevî, Tabakâ-tü'ş-Şâfilıjye, I, 452-453; Abbâdî, Zeylü Taba-kâÜ'l-fukahâ'i'ş-Şâfriyyln (nşr. Ahmed Ömer Hâşim - M. Zeynühüm M. Azb, Ebü'I-Fidâ ibn Kesîr, Tabakâtü'l-fukahâ'i'ş-Şâft'iyyîn içinde), Kahire 1413/1993, III, 85; İbn Kâdî Şühbe, fa-bakâtü'ş-ŞâfiHıjye, II, 137; İbn Hacer, ed-Düre-rü'l-kâmine,\V, 19;Münâvî, el-Keuâktbü'd-dûr-riyye {nşr. Abdülhamîd Sâlih Hamdan). Kahire, ts. (el-Mektebetü'l-Ezheriyye), II, 116-117; Keş-fü'z-zunûn. I, 625-627; II, 1543; Nebhânî, Câ-mi'u kerâmâü'l-eüliya', Beyrut 1409/1989, II, 194; Serkîs, Mu'cem, II, 1509-1510; Fihrİstü't-Külübhâneti'l-Hidiüiyye, III, 244; Brockelmann. GAL, I, 494-495; Suppl, I, 679; H. Algar, "al-Kazwini", E/2(İng.), IV, 864-865. Ahmet Özel
KAZVÎNÎ, ALÂÜDDEVLE
Mîr Alâüddevle b. Mîr Yâhyâ b. Abdiilatîf el-Kazvînî (ö. 998/1590'dan sonra) İranlı şair ve tezkire yazan.
Kazvin'de doğdu. Mîr Alâüddevle olarak da tanınır. Lübbü't-tevârîh müellifi Mîr Yahya Kazvînî'nin oğludur. Şah I. Tahmasb, babası ve ailesinin hapsedilmesi için ferman çıkardığında Azerbaycan'da bulunan Kazvînî kardeşi Abdülla-tîf 'le beraber Gîlân'a kaçtı. Daha sonra Hindistan'a gidip Bâbürlü Hükümdarı Ekber Şah'ın sarayına intisap etti. Ekber Şah'a hocalık yapan Kazvînî'nin vefat tarihi bilinmemektedir. 998 (1590) yılına kadar yaşamış olan şairlerden bahsetmesi onun bu tarihten sonra öldüğünü gösterir.
Kazvînî'nin bilinen tek eseri olan Ne-fâ'isü'l-me'âşir üç bölümden meydana gelir. Müellif, birinci bölümde tezkirenin yazılış sebebiyle eski şiiri yeni şiire tercih edişinin sebepleri üzerinde durmuş, ikinci bölümde şairlerin hal tercümeleriyle çağdaşlarının şiirlerinden örneklere, üçüncü bölümde Bâbür'ün hayatına ve sanat severliğine yer vermiş, ardından Hümâyun dönemi ve Ekber Şah'ın hayatı, fetihleri ve icraatını anlatmıştır. Ayrıca diğer tezkirelerden farklı olarak sözünü ettiği şairin bulunduğu şehrin coğrafî durumu ve tarihi hakkında bilgi vermiştir.
Tezkirenin yazımı sırasında başta Ze-keriyyâ el-Kazvînî'nin Âşârü'l-biJâd'ı olmak üzere Bâbürnâme, Mirza Haydar'ın Târih-i Reşîdî'sİ, Ziyâeddin Bârânî'nin Târîh-i Fîrûzşâhî'si, Devletşah'in Tezki-retü'ş-şuKarâ:'ı, Ali Şîr Nevâî'nin Mecd-Hsü'n-nefâ'İs'i ve Hamdullah el-Müstev-fî'nin Târîh-i Güzîde'sı gibi eserlerden faydalan ı İm ıştır. Netâ'isü'l-me'âşir'de yer alan sadece Ekber Şah dönemine ait 166 şairin hal tercümesini Abdülkâdir el-BedâûnîMiintehabü't-tevânh adlı eserinde iktibas etmiştir.282 Neftfisü'l-me'âşir, Be-dâûnî'nin eserinin İngilizce çevirisinin III. cildini oluşturmaktadır.283 Ayrıca Âyîn-i Ekberi, Me'âsi-rü'1-ümerâ ve Mir'ât-ı Cihânnümâ adlı eserlerde de tezkireden nakiller yapılmıştır. Eserin bir nüshası Aligarh Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunmaktadır.284 Kaynaklarda Kâmî mahlasını kullandığı belirtilen Kazvînî, tezkiresinde hattatlığa dair Şahîfetü'l-erhâm adlı bir eseriyle şiir sanatlarına dair bir risalesi olduğunu kaydetmektedir.
Bibliyografya :
Abdülkâdir el-Bedâûnî. Muntakhabu-t-tauâ-rikhitrc.VI, Haig),Delhi 1986,111, 437;Rieu. CaJ-alogue ofthe Persian Manuscripts, 111, 1022; îtâhu'1-meknû.n, II, 663; Storey, Persian Lite-rature,l/2, s. 801-802; A. A. Rizvi- M. Ahmad, Catalogue ofthe Persian Manuscripts in Lhe Maniana Azad Library, Aligarh Muslim üni-uersity, Aligarh 1969, s. 167-168; Ahmed Gül-çîn-İ Meânî, Târîh-i Tezkirehâ-yı Fârsî, Tahran 1350 hş., 11, 364-391; Nefîsî. Târih-i Nazın u Hesr, 1, 383, 433; H. M. EUİot - J. Davson, The History oflndia. Lahor 1976, IV, 294-295; Safa. Edebiyyât, V/3, s. 1637. Rıza Kurtuluş
KAZVÎNÎ, ALİ B. ÖMER 285 KAZVÎNÎ, HAMDULLAH 286 KAZVINI, HATÎB
Ebü'l-Meâlî Celâlüddîn el-Hatîb Muhammed b. Abdirrahmân b. Ömer b. Ahmed el-Kazvînî eş-Şâfiî
(ö. 739/1338) Arap belagatı teorîsyeni. 22 Şaban 666'da (7 Mayıs 1268) Musul'da doğdu. Uzun yıllar Şam Emeviyye Camii'nde hatiplikyaptığı için "Hatîb" ve "Hatîbü Dımaşk" unvanıyla tanınır; soyu Abbasî vali ve kumandanlarından, şair ve edip Ebû Dülef el-İclî'ye dayanır. Güney Irak'ta Hîre civarında yerleşmiş Benî İcl kabilesine mensuptur. Ailesi muhtemelen, Moğollar'ın 656 (1258) yılında Bağdat'ı işgal edip Abbasî hilâfetine son vermelerinden sonra Musul'a göç etti. Kazvînî burada kültürlü bir ortamda yetişti. Başkadı olan babasından temel dinî bilgileri öğrendi, fıkıh ve özellikle Şafiî fıkhı okudu. Moğollar'ın Suriye ve Musul'u da işgal etmesi üzerine babası Anadolu'ya göç ederek Tokat yöresine yerleşince öğrenimine burada devam etti. Henüz yirmi yaşında iken Tokat'ın Niksar kazasına kadı olarak tayin edildi.
Babasının vefatı üzerine ağabeyi İmâ-düddin ile birlikte 689"da (1290) Memlûk Sultanı el-Melikü'l-Eşref in hâkimiyeti altında bulunan Şam'a göç etti. İmâdüddin, aynı yıl Şam'daki Ümmü's-Sâlih Medre-sesi'ne müderris olarak tayin edildi. Kazvînî burada İzzeddin el-Fârûsî'den hadis, Başkadı Şehâbeddin el-Erbîlî'den fıkıh, hadis, Arap dili ve belagatı, Başkadı Süleyman b. Hamza el-Makdisî'den fıkıh ve hadis, Alemüddin el-Birzâlî'den hadis, Şemseddin el-Eykî'den aklî ilimleri tahsil etti.
69O'dan(1291) 706 (1307) yılına kadar çeşitli medreselerde müderrisliğin yanında kadı nâibliği de yapan Kazvînî 706'da Şam Emeviyye Camii hatipliğine tayin edildi. 724 (1324) yılında Memlûk Sultanı el-Melikü'n-Nâsır Muhammed b. Kala-vun, onu Mısır'a davet ederek Şam başkadılığı görevine dair tayin yazısını bizzat kendisine teslim etti. Daha sonraki yıllarda Sultan Muhammed b. Kalavun'un yakın dostları arasına girdi. Sultanın, Kaz-vînî'nin oğlu Cemâleddin Abdullah'ın yolsuzluk ve suçlarını babasının hatırı için bağışladığı kaydedilmektedir. Başkadılı-ğın yanında hatiplik, kazaskerlik, Âdiliy-ye ve Gazzâliyye medreselerinde müderrislik görevlerini de sürdüren Kazvînîye 727'cîe (1327) Mısır başkadılığı verildi. Mısır'da Nâsıriyye, Sâlihiyye ve Kâmiliyye medreselerinde müderris olarak görev yaptı. Çocuklarının davranışları yüzünden Muhammed b. Kalavun'a defalarca şikâyet edilen Kazvînî, 738 (1337-38) yılında Mısır başkadılığmdan alınıp Şam'a kadı olarak gönderildi. 230.000 dirhem tutarındaki borcunu ödemek için bütün mal varlığını satarak Şam'a döndü. Kısa bir süre sonra da felç oldu. 15 Cemâziye-levvel 739'da (29 Kasım 1338) vefat etti ve Emeviyye Camii'nin önündeki Mekâbi-rü's-sûfıyye'ye defnedildi.
Kazvînî, Şam'da geçirdiği uzun yıllar ve Mısır'da kaldığı on bir yıl süresince fıkıh, usûl-i fıkıh, usûlü'd-dîn, hadis, tefsir, Arap dili ve belagatı gibi alanlarda çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Seiâhaddin es-Sa-fedî, Bahâeddin İbn Akil, İbn Rafı1. Bahâ-eddin es-Sübkî, Nâzırülceyş Muhibbüddin el-Halebî ile Sirâcüddin (Ömer b. Raslân) el-Bulkinî bunlar arasında zikredilebilir. Cemâleddin Abdullah, Tâceddin Abdür-rahim, Bedreddin ve Sadreddin adındaki oğullan da müderris, kadı, kadı nâibliği, kazaskerlik gibi görevlerde bulunmuşlardır.
Arapça'nın yanında Türkçe ve Farsça da bilen Kazvînî başta Arap belagatı olmak üzere Arap dili, fıkıh, fıkıh usulü ve kelâm sahalarında zamanında otorite kabul edilmiştir. Fahreddin er-Râzî'nin Nihâ-yetü'l-îcâz ü dirâyeü'l-i'câz ve Sekkâ-kî'nin Miftahu'i-'ulûmu ile Arap belagatında zevkiselimi esas alan gelenekçi edebî mektebe karşı kuralı esas alan kelâm ve felsefe mektebi ortaya çıkmış, bu iki ekolün yarışı dengeli bir biçimde sürerken Kazvînî ile birlikte durum kelâm mektebi lehine dönmüştür. Kazvînî kelâm ekolüne son şeklini vermiş, neticede belagat edebî zevk ve ruhtan uzak. kuru, donuk felsefî ve mantıkî terim ve kurallar manzumesine dönüşmüştür. Bu şekilde belagat, bir taraftan akıl ve mantığa dayalı tanım ve kurallarla ilmî bir formasyon kazanırken diğer taraftan duyguya ve duyarlığa dayalı edebî ruhtan uzaklaşmıştır. Belagatı sadece yaşanan, tadılan, fakat anlatılamaz bir duyuş olmaktan çıkarıp belirli tanım, ilke ve kuralları bulunan ve bunlar yoluyla başkalarına, özellikle ana dili Arapça olmayanlara da kolaylıkla anlatılabilen ilmî bir disipline dönüştüren Kazvînî, Telhîşü'l-Miâh'ı-na ilk şerhi el-îzâh adıyla bizzat kendisi yazarak sarihlere öncülük etmiştir. Belagat çalışmaları şerh, haşiye, ta'lik, İhtisar ve nazma çekme şeklinde yedi asırdır onun bu iki eseri üzerinde odaklanmıştır. Kazvînî"nin bu eserleri, özellikle Osmanlı medreselerinde yüzyıllarca ders kitabı olarak okutulduğu gibi günümüzde de akademik düzeyde okutulmakta ve üzerlerinde şerh, ta'lik. inceleme türü çalışmalar yapılmaktadır.
Kazvînî belagata dair çalışmalarını, SekkâKTnİn Mifiâhu ûm'unun belagatla İlgili üçüncü bölümünün ihtisarı olan Telhîşü'1'Miftâh'mda toplamıştır. Ancak müellif, bir başkasının eserini özetleyen veya açıklayan bir âlim olmakla kalmayıp kendine has belagat anlayışı geliştirmiştir. Belagatın birçok konusunda Sekkâkî'nin görüşlerini reddedip orijinal görüşler ortaya koyan Kazvînî, Sekkâ-kî'nin beyan ilminin sonunda yer verdiği fesahat ve belagat konularını Bedreddin İbn Mâlik'e uyarak girişte ele almış, belagat ve fesahati kesin çizgilerle birbirinden ayırmıştır. Onun bu konuda İbn Sinan el-Hafâcî'nin Sırrü'I-feşâha'smĞan etkilendiği söylenir. Kazvînî. meânî ilmini mantıkî bir yaklaşımla sekiz temel konuya ayırmış, bu tasnif daha sonraki belâ-gatçılar tarafından aynen benimsenmiştir. Sekkâkî'nin beyan ilmi tanımını yetersiz görüp onun andığı unsurları kullanarak bu ilmi yeniden tarif etmiştir.
Bedî' ilminin belagattan bağımsız bir İlim olarak ele alınışı Kazvînî ile başlamış, bu ilmin daha sonra da kabul edilen tanımı onun tarafından yapılmıştır. Sekkâkî'nin bedî ilminde yer verdiği îcâz, ıtnâb, i'tirâz ve iltifatı Kazvînî, meânî ilmi konularına dahil etmiş. Sekkâkî'nin yer verdiği on altı mâna ve dört lafız sanatına on beş mâna ve üç lafız sanatı daha ekleyerek bedî nevilerini otuz sekize çıkarmıştır. Çok sayıda bedîîtüre yer vermekle tanınan bedîiyyât sahiplerinden bazıları, onun belirlediği bu otuz sekiz nevi ile yetinmiştir. Bazı çağdaş yazarlarca belagatı edebî zevkten uzak, ruhsuz kurallar yığını haline getirmiş olmakla eleştirilmesine rağmen Kazvînî bedîî sanatlarda !a-fız-aniam bütünlüğünü ve lafzın anlama tâbi olmasını savunmuş, sanatı lafzı söz oyunu sanan, mânayı gölgeleyecek derecede lafzı sanatlarda aşın giden şairleri tenkit etmiştir.287
Eserleri.
1. Telhîşü'l-Miftâh. Sadece et-Telhîş adıyla da tanınan eser. Ebû Ya'kübes-Sekkâkî'nin Mi/iâhu'i-Vûm'unun belagata dair üçüncü bölümünün ihtisarıdır. Şerhi mahiyetindeki el-îzâh'm 724 (1324) tarihli bir nüshası bilindiğine göre eser en az bu tarihten birkaç yıl önce kaleme alınmış olmalıdır. Telhis bir mukaddime ile üç bölüm ve bir hatimeden meydana gelir. Kazvînî eserin mukaddimesinde fesahat ve belagat kavramlarının tanımını, kısım ve şartlarını incelemiş, birinci bölümde meânî, ikinci bölümde beyan ve üçüncü bölümde bedî ilmini ele almış, hatime kısmında ise şiir çalıntıları (serikât) meselesiyle edebî bir parçanın giriş-gelişme-sonuç bölümlerini kapsayan kompozisyon tekniğine dair bazı temel bilgilere yer vermiştir. İlk defa Kalkü-ta'da 1813'te basılan Telhîşü'l-Miftâh'm daha sonra, da çeşitli neşirleri yapılmış 288 üzerinde şerh. haşiye, ta'lik. ihtisar, nazma çekme, tercüme şeklinde çok sayıda çalışma gerçekleştirilmiştir.289
2. el-îzâh.290 Teİhîşü'î-MiÜâh'm şerhi mahiyetinde olmakla birlikte klasik şerh anlayışından farklı bir yöntemle kaleme alınmıştır. Eserde FeiMş'teki kapalı kısımlar örneklerle açıklanmış, eksik görülen yerler bazı eserlerden nakiller ve yazarın görüşleriyle tamamlanmıştır. Şevki Dayf. Kazvînî'nin. Abdülkâhir el-Cürcânî ve Zemahşerî'nin görüşlerine itiraz etmekle birlikte, onların eriştiği inceliği ve estetiği yakalayamadığını belirtmektedir.291 el-îzâh üzerine yazılan başlıca şerhler şunlardır: Cemâleddin Aksarâyî, îzâhu'l-îzâh; Alâeddin Ali Es-ved. Şerhu'î-îzâh; Haydar (b. Muhammed) el-Herevî, Şerhu'î-îzâh; İbnü'l-Cezerî, Şerhu'î-îzâh; Haydar (b. Ahmed) eş-Şîrâ-zî, Şer/ı u'J-/zâh,-Muhyiddin Muhammed b. İbrahim en-Niksârî, eî-İîşâh 'ale'l-îzâh; Abdülmüteâl es-Saîdî. Buğyetü'l-hâh; İzzeddin et-Tenûhî. Tehzîbü'1-îzâh; Muhammed Abdülmün'im el-Hafâcî.292 Kazvînfnin kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: eş-Şezrü7-mercdnî min şi'ri'î-Errecânî 293 Şer-hu Lâmiyyeti's-Sâvîti'l'arûz, Şerhu't-TcPiyye li'bni'1-Fânz, Kitâb fi'1-uşûl.
Bibliyografya :
Hatîb el-Kazvînî. el-feâh fî'ulûmi'l-belâğa (nşr. M. Abdülmün'im el-Hafâcî], Kahire 1400/ 1980, s. 70 vd.; ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 5-69; Safedî. Acyânü7-eaşr(nşr. Ali Ebû Zeyd v.dğr.), Beyrut-Dımaşk 1418/1998,IV, 492-499; Kalkaşendî. $ub(i(j7-acşâ(Şemseddin},XI, 258-259; İbn Hacer. ed-Dürerü'l-kâmine (nşr. M. Seyyid Câdelhak), Kahire 1385/1966, IV, 3-6, 121-123; İbnü'l-Kâdî. Dûrretü'l-hicâl, II, 115; Ahlwardt, Verzeichnis, VI, 368; Brockelmann, GAL, I, 354-356; II, 26-27; SuppL, I, 517-519; Ahmed Mustafa el-Merâgî. Târlhu 'utûmî'l-be-lâğa, Kahire 1369/1950, s. 135; Emîn el-Havlî, Menâhic tecdîd, Kahire 1961, s. 241; Ahmed Matlûb, el-Kazuînl ve Şürûhu't-Tethîş, Bağdad 1967, tür.yer.; BedevîTabâne, ef-SeyânüV-'Ara-bi, Kahire 1396/1976, s. 364-367; Abdülfettâh Lâşîn, el-Behâes-Sübkîueârâ'ühü'l-belâğıyye ve'n-nakdiyye. Kahire 1389/1978, s. 15-19; ayrıca bk. tür.yer.; Ömer Ferruh, Târlhu'l-edeb, ili, 751; Abdülazîz Atîk. '/fmüV-foeyân, Beyrut 1405/1985. s. 48-59; a.mlf.. R TârihCt-belağa-Ü'i-'Arabİyye, Beyrut, ts. (Dârü'n-nehdati'1-Ara-biyye|, s. 302-316; Şevki Dayf. et-Betâğa telau-uürue târih. Kahire 1987, s. 335, 351; Mehmet Yalar. el-Hatîb el-Kazüînî ve Belagat ilmindeki Yeri, Bursa 1998, tür.yer.; S. A. Bonebakker. "al-Kazwini", El2 (İng.). IV, 863-864. İsmail Durmuş
Dostları ilə paylaş: |