5. Soru Zarfı
Cümlelerde zarfları bulmak için kullandığımız sorular vardı. Bunların hepsi - nereye hariç - soru zarflarıdır.
Nasıl bu kadar güzel konuşuyor?
Gittiği yerden ne zaman dönecek?
Ne kadar hızlı yüzüyor?
Neden söz vermesine rağmen gelmiyor?
Ne gülüp duruyorsun iki saattir?
cümlelerinde altı çizili sözcüklerin hepsi soru zarfıdır.
İSİM ÇEKİM EKLERİ
İsim soylu sözcüklere gelerek onlara cümlede görev ve anlam kazandıran eklerdir. Sadece isimlerle ilgili olmayıp zamir, sıfat ve zarflarla da ilgili olduğundan isim soylu sözcüklerin sonunda işledik. Bu ekleri şöyle gösterebiliriz.
a. Çokluk eki
b. Hal ekleri
c. Eşitlik eki
d. İyelik eki
e. İlgi eki
A. ÇOKLUK EKİ
Asıl işlevi isimlerin sayı bakımından çokluğunu bildirmektir.
Kalemler , çantalar , defterler alındı.
B. HAL EKLERİ
İsim soylu sözcüklere gelerek onların yüklemle ya da diğer sözcüklerle ilgilerini sağlayan eklerdir. Bunları şu şekilde inceleyebiliriz.
1. - i hal eki (yükleme hali)
“Ev - i gördüm.”
“Odun - u yardım.” cümlelerinde kullanılan eklerdir. Fiilin neyi etkilediğini gösterir. Fiile sorulan “kimi, neyi” sorularına cevap verir.
2. - e hal eki (yönelme hali)
“Eve gitti.” cümlesinde yer bildirir.
“Yaza gelecekler.” cümlesinde zaman bildirir; zarf yapar.
“Beş bin liraya aldım.” cümlesinde miktar bildirerek zarf yapar.
“Başbaşa resim çektirmişler.” cümlesinde durum bildirerek zarf yapmış.
Bu ek “ben” ve “sen” şahıs zamirlerine geldiğinde, zamirlerin yapısını değiştirir ve onları “bana”, “sana” şekline çevirir.
Bu eki,
“Haberi duyunca koşa koşa olay yerine geldi.”
“Elindeki taşları oraya buraya rastgele atıyordu.”
“Saat üçü beş geçe istasyonda buluşacağız.” cümlelerinde altı çizili eklerle karıştırmayalım. “-e” hal eki fiillerin kök ya da gövdelerine eklenmez.
3. - de hal eki (bulunma hali)
“Evde bekliyor.” cümlesinde yer bildirir.
“Ayakta bekliyor.” cümlesinde durum bildirerek zarf yapmış.
“3'te gelecek.” cümlesinde zaman bildirerek zarf yapmış.
“Onlar gözde insanlar.” cümlesinde eklendiği sözcüğün anlamını değiştirmiş ve sıfat yapmış. Elbette bu durumda yapım eki olmuş.
“Buralarda saz boyunda otlar biter.” cümlesinde sıfat yapmış ancak yapım eki olmamış.
4. - den hali (çıkma durumu)
“Evden çıktı.” cümlesinde yer bildirmiş.
“Akşamdan gidelim.” cümlesinde zaman bildirmiş.
“Sıradan insanlardı onlar.” cümlesinde eklendiği sözcüğün anlamını değiştirerek sıfat yapmış ve yapım eki olmuş.
“Senden iyi arkadaş bulamam.” cümlesinde karşılaştırma bildirmiş.
“Sıkıntıdan tırnaklarını yerdi.” cümlesinde neden bildirmiş.
“Her taraf kağıttan uçaklarla doluydu.” cümlesinde bir şeyin neyden yapıldığını göstermiş.
“Birden ayağa fırladı.” cümlesinde durum bildirmiş. Bu tür örnekler çoğaltılabilir. Önemli olan, eklerin cümle içindeki anlamını kavramaktır.
C. EŞİTLİK EKİ
İsim soylu sözcüklere gelip onlara değişik anlamlar katan ve anlama bağlı olarak onları sıfat, zarf yapan - ce , -ca (-çe, -ça) ekleridir.
Böyle çocukça davranmamalısın. (benzerlik)
Sınıfça geziye gittik. (topluluk)
Kiloca o daha şişmandı. (karşılaştırma)
Bence bu kazak daha güzel. (kanaat)
Çocuğu iyice dövmüşler. (pekiştirme)
Onca işim arasında seni mi düşüneyim? (derecelendirme)
Bu ve buna benzer anlamlar katan eşitlik eki ayrıca sözcüğün görevini de değiştirir. Birinci cümledeki “çocukça” sözü zarftır. Ancak bu sözcük eşitlik eki almadan çocuk ismini karşılar. Ek alınca türü değişmiştir.
D. İYELİK EKİ
Eklendiği ismin bir şahsa ya da nesneye ait olduğunu gösteren ektir. Aitlik ilgisini, kendinden önceki bir sözcüğe ya da söz öbeğine bağlayarak bildirir. Altı şahsa göre çekimlenir.
defter - im
|
silgi - m
|
defter - in
|
silgi - n
|
defter - i
|
silgi - si
|
defter - imiz
|
silgi - miz
|
defter - iniz
|
silgi - niz
|
defter - leri
|
silgi - leri
|
İki ayrı sözcük üzerinde gösterdiğimiz ekler iyelik ekleridir. Görüldüğü gibi eklendiği isimlerin kime ait olduğunu bildiriyorlar.
İyelik eklerinin değişik işlevleri vardır. Bunlardan önemli olanları açıklayalım.
-
Belgisiz sıfatların, belgisiz zamir durumuna dönüşmeleri sırasında, düşen ismin yerine iyelik eki getirilir.
Bazı öğrenciler gelmedi.
Bazıları gelmedi.
-
Yer bildiren zamirlerde kullanılır.
Burası çok sıcak.
-
İsim tamlaması yapar. Bunu birazdan ayrıntılarıyla açıklayacağız.
-
Sıfat görevinde bulunan bazı sözcüklerde bulunur. Ancak bu durumda iyelik eki olma özelliğini tamamen kaybeder:
Güzelim memleketi ne hale getirdiler.
O canım ağaçları kesmişler.
İyelik eklerini benzer eklerle karıştırmamak gerekir.
Kitab - ı geri verdim.
Kitab - ı çok değerlidir onun.
cümlelerinde altı çizili eklerin şekil olarak aynı olduklarını görüyoruz. Bunlardan hangisinin iyelik eki olduğunu hangisinin olmadığını anlamak için sözcüğe “kimin” sorusunu soralım. İyelik ekleri aitlik bildirdiğinden bu soruya cevap verecektir. Buna göre “Kimin kitabı?” diye sorduğumuzda ikinci cümlenin cevap verdiğini ve “Onun kitabı kayboldu.” şeklinde söylenebildiğini görüyoruz. Öyleyse “- ı” eki ikinci cümlede iyelik eki, birinci cümlede ise “Neyi aldı?” sorusuna cevap verdiğinden “-i” hal eki olarak kullanılmıştır.
Öğretmenim beni severdi.
Öğretmenim artık ben de.
cümlelerinde de benzer ekleri görüyoruz. Hangisinin iyelik eki olduğunu aynı yöntemle bulalım. “Kimin öğretmeni?” sorusuna sadece birinci cümle cevap verir ve “Benim öğretmenim.” şeklinde söylenebilir. İkinci cümle ise öğretmen isminin ait olduğu kişiyi bildirmez. Bu cümleyi ancak “Ben öğretmenim.” şeklinde söyleyebiliriz; aitlik değil oluş bildirir. Bu anlamı veren eki ileride “ekeylem” olarak inceleyeceğiz.
E. TAMLAYAN EKİ
İyelik ekiyle çok sıkı biçimde ilgisi olan bir ektir. Eklendiği isme ait olan başka bir sözün varlığını gösterir. Bağlı olduğu isim ilgi ekli isimden sonra gelir.
Ben - im kitabım
|
Sen - in kitabın
|
O - nun kitabı
|
Biz - im kitabımız
|
Siz - in kitabınız
|
Onlar -ın kitapları
|
zamirlerde bulunan ve ayrı olarak gösterdiğimiz ekler ilgi ekleridir. İlgi ekli zamire ait olan “kitap” isminin ise iyelik eki aldığını görürüz. O yüzden bir sözcükte ilgi eki varsa, bu eke bağlı, iyelik ekli bir sözcük, gizli ya da açık, mutlaka vardır.
TAMLAMALAR
İSİM TAMLAMALARI
Bir ismin aitlik ilgisi bakımından daha belirli hale gelmesi için başka bir isim tarafından tamlanmasıyla meydana gelen söz öbeğine denir.
“... camı kırıldı.” cümlesine baktığımızda aklımıza hemen “Neyin camı?” sorusu geliyor. Demek ki bu cümlede camın nereye ait olduğu belli değil.
Bu cümleyi,
“Arabanın camı kırıldı.” şeklinde söylersek aitlik ilgisi tamamlanmış olur. Bu şekilde oluşan söz öbeğine de isim tamlaması denir. İsim tamlamasında birinci isme “tamlayan”, ikinci isme “tamlanan” adı verilir.
İsim tamlamaları dört grupta incelenir.
1. Belirtili isim Tamlaması
Tamlayanın ilgi, tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır. Bu tür tamlamalarda son derece kuvvetli bir aitlik ilgisi vardır.
“Çiçeklerin kokusu etrafa yayıldı.”
cümlesinde altı çizili söz öbeği bir belirtili isim tamlamasıdır.
-
“- den” hal eki tamlayanda kullanılan ilgi ekinin yerine geçerek belirtili isim tamlaması kurabilir.
“Öğrencilerden ikisi burada beklesin, diğerleri bizimle gelsin.” cümlesinde “öğrencilerden ikisi” sözü belirtili isim tamlamasıdır. Biz bunu “öğrencilerin ikisi” biçiminde de söyleyebiliriz.
-
Bir tamlayan birden fazla tamlanana bağlanabileceği gibi, bir tamlanan birden fazla tamlayana da bağlanabilir.
“Ağaçların yaprakları, dalları, gövdesi öyle görkemliydi ki....”
cümlesinde “ağaçların” tamlayan; “yaprakları, dalları, gövdesi” tamlanandır.
“Kırların, çiçeklerin, kuşların, böceklerin neşesi hepimizi coşturmuştu.” cümlesinde “kırların, çiçeklerin, kuşların, böceklerin” tamlayan; “neşesi” tamlanandır.
Bu tür tamlamalar belirtili isim tamlaması sayılır.
2. Belirtisiz İsim Tamlaması
Tamlayanın ilgi eki almayıp tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır. Bu tür tamlamalarda bir ismin başka bir isme aitliğinden çok bir nesne ya da kavram ismi oluşturmak esastır.
“Ayakkabının bağını alabilir miyim?”
cümlesindeki “ayakkabının bağı” tamlaması belirtilidir ve belli bir ayakkabıya ait olan bir bağdan söz etmektedir. Biz bu tamlamayı “ayakkabı bağı” şeklinde söylersek yani “- nın” ekini kaldırırsak tamlama belirtisiz olur. Bu durumda belli bir ayakkabıya ait olan bir bağdan değil de bir bağ türünden söz edilmiştir. Bu özelliğinden dolayı tamlayanla tamlanan arasına başka bir öğe giremez.
3. Takısız İsim Tamlaması
Takısız isim tamlamalarında tamlayan ilgi eki almadığı gibi tamlanan da iyelik eki almaz. Bunlar anlamlarına göre iki gruba ayrılır.
a. Bir şeyin neyden yapıldığını gösterir.
“Demir kapı gıcırdayarak örtüldü.”
cümlesindeki “demir kapı” sözü kapının demirden yapıldığını gösterir. “Porselen vazo”, “taş duvar”, “çelik kasa” tamlamaları da bunlara örnektir.
b. Bir şeyin neye benzediğini bildirir.
“Menekşe gözlere bayıldım.” sözünde “Menekşe gözler” buna örnektir ve “gözün menekşeye benzediğini” bildirir. Aslında “menekşe” bir çiçek ismidir, burada da bir çiçek olma özelliğini kaybetmemiştir. Aşağıdaki tamlamalar da buna benzer.
“Aslan askerler geldi.”
“Gül yanağa vuruldum.”
4. Zincirleme İsim Tamlaması
Tamlayanın, tamlananın veya her ikisinin kendi içinde başka bir isim tamlaması olduğu söz öbekleridir.
“Macera romanlarının okuyucusu çoktur.” cümlesinde “macera romanları” belirtisiz isim tamlamasıdır. Bu tamlamaya “-nın” ilgi eki eklenmiş ve tamlama “okuyucusu” tamlananına bağlanmış. Böylece iki tamlama iç içe girmiş ve zincirleme isim tamlaması olmuştur.
SIFAT TAMLAMASI
Bir ismin, bir veya daha fazla sıfat tarafından nitelendiği ya da belirtildiği söz öbeklerine denir. Tamlamada sıfat daima isimden önce gelir.
“Yeşil gözleri beni derinden etkiledi.” cümlesinde “göz” isim, “yeşil” sıfattır.
“O tatlı, yeşil gözler beni derinden etkiledi.” şeklinde söylersek , bu durumda "göz” isminin, “o”, “tatlı”, “yeşil” sıfatları tarafından belirtildiğini ve nitelendiğini görürüz.
Sıfat Grubu (Bileşik Sıfat)
Sıfat görevinde bulunan söz öbeği kendi içinde isim tamlaması, sıfat tamlaması, ikileme, pekiştirilmiş sıfat, derecelendirilmiş sıfat gibi özellikler taşıyorsa, bu sıfata “bileşik sıfat” ya da “sıfat grubu” denir.
“Uzun boylu bir öğrenci seni sordu.”
cümlesinde altı çizili söz “öğrenci” isminin sıfatıdır. Bu sıfatı incelediğimizde “uzun boy” sıfat tamlamasına “- lu” eki getirilerek yeni bir sıfat oluşturulduğunu görürüz. Buna bileşik sıfat denir.
Bazen bu tür bileşik sıfatlarda isimle sıfatın yeri değiştirilip isme bir iyelik eki eklenir. Bu durumda sıfat “boyu uzun” biçiminde söylenir. Buna iyelik ekli sıfat grubu denir.
“El işi örtüyü masaya serdiler.”
cümlesinde “el işi” tamlaması belirtisiz bir isim tamlamasıdır ve “örtü” isminin sıfatı olarak kullanılmıştır. Bu da bileşik sıfattır.
Aşağıdaki altı çizili sözler de bileşik sıfat sayılır.
“Çok çalışkan bir kadındır o.”
“Güzel mi güzel bir şiir yazmış.”
“İrili ufaklı evler dağın yamacına dizilmişti.”
“Roman daha etkili bir türdür.”
EDAT (İLGEÇ)
Kendi başına bir anlamı olmayan, diğer söz ve söz öbekleriyle kullanıldığında anlam kazanan, çoğu zaman eklendiği söz öbeğine sıfat, zarf gibi görevler kazandıran sözcüklerdir. Kimi edatlar cümlede tek başına kullanılıyor olsa bile, anlamlı olması ancak cümle içinde kullanılmasına bağlıdır.
Edatlar, sözcük türü olarak bağlaçlara yakın olduğundan bazen onlarla karıştırılabilir. Önce karışan edatlardan başlayarak önemli olanları inceleyelim. Sınavlarda çıkan edat, bağlaç sorularının daha çok anlama yönelik olduğunu da söyleyelim.
İle
Edat olarak cümlede değişik anlamlar verecek biçimde kullanılır. Daha çok kendinden önceki sözcüğe eklenerek “- le, - la” biçiminde görülür.
“Seyahate tren ile gidecekmiş.”
cümlesinde vasıta bildirir.
“Bu gece arkadaşlarla bizim evde toplanıyoruz.”
cümlesinde birliktelik bildirir.
“Ona yaptığının doğru olmadığını güzellikle anlattım.”
cümlesinde durum bildirir.
Burada “ile”nin edat ve bağlaç oluşu arasındaki ayrımı da belirtelim.
Cümlede “ile” sözünün olduğu yere "ve” sözünü koyduğumuzda anlam bozukluğu oluyorsa “ile” edat; olmuyorsa bağlaçtır.
“Elindeki sopayla gelene geçene vuruyordu.” cümlesini;
“Elindeki sopa ve gelene geçene vuruyordu.”
şeklinde söyleyemeyiz. Öyleyse buradaki “ile” edattır.
“Çantadaki kitapla defteri masanın üzerine koydu.” cümlesini;
“Çantadaki kitap ve defteri masanın üzerine koydu.” şeklinde söyleyebiliriz; anlamda bozulma olmaz. Öyleyse buradaki “ile” bağlaçtır.
Bağlaçlarla ya da diğer sözcük türleriyle karışan başka edatlar da vardır. Bunlar “yalnız, ancak, bir, tek” gibi edatlardır. Bu sözcükler kullanıldıkları cümlelerde “sadece” anlamını veriyorlarsa edat; “fakat” anlamını veriyorlarsa bağlaç görevindedirler. Bunları cümleler üzerinde gösterelim.
“O kadından şikayet eden yalnız sen değilsin.”
“Benim sözümü bir sen dinlemezsin zaten.”
“Bu odaya ancak beş kişi sığar.”
“Tek bu olay değil, daha birçok sebep var beni kızdıran.”
cümlelerinde altı çizili sözcükler “sadece” anlamına geldikleri için edat göreviyle kullanılmışlardır. Aynı sözcükleri değişik görevlerde de kullanabiliriz.
“Ben gelirim, yalnız yol parasını siz ödersiniz.”
“Söylediklerine inanmıyorum, ancak benim yapabileceğim bir şey yok.”
cümlelerinde altı çizili sözcükler “fakat” anlamına geldiklerinden bağlaç olarak kullanılmışlardır.
Bunların dışındaki edatları cümlelerle gösterelim.
“Buz gibi suyu vardı bu dağların.”
“Bu kitabı geri vermek üzere alabilirsiniz.”
“Aslında onu tanımıyor değilim.”
“Sabaha karşı kapı usul usul açıldı.”
“Şimdiye dek tek bir gün bile dediğin gibi davranamadı.”
“O günden sonra onu bir daha görmedim.”
“Senin bu inadın yüzünden aç kalacağız.”
“Ben oyumu senden yana kullandım.”
BAĞLAÇ
Kendi başına bir anlamı olmayan, cümlede eş görevli söz ya da söz öbeklerini hatta cümleleri birbirine bağlayan sözcüklerdir. Bağlaçlar edatlardan farklı olarak cümle içinde bağladıkları sözlerin görevlerinde herhangi bir değişme yapmazlar, cümleden çıkarıldıklarında anlamda değişme olsa bile bozulma olmaz.
Kimi bağlaçlar bağlayacakları sözcüklerin arasında kullanılır.
“Çiçekçiden karanfil ve gül aldım.”
Bazı bağlaçlar ise bağladıkları sözcük sayısınca artarak kullanılır. Cümleye değişik anlamlar katar.
“Bana ne kalem ne defter verdiler.” (hiçbiri)
“Bana hem kalem hem defter verdiler.” (hepsi)
Bazı bağlaçlar da cümleleri bağlamakla görevlidirler. Bunlar tek yüklemle kullanılamazlar.
“Mademki o bunu biliyor...”
sözü yüklemi olmasına rağmen anlamca tamamlanmış bir cümle değildir. Çünkü altı çizili bağlaç cümlede başka bir yüklemi daha gerekli kılıyor. Yani cümle;
“Mademki o bunu biliyor, niçin yanında konuşmuyoruz?”
şeklinde tamamlanabilir. Aynı özelliği aşağıdaki altı çizili bağlaçlarda da görebiliriz.
“Kitabı aldı, fakat bir daha geri vermedi.”
“Bilmiyorum, çünkü bu konuya çalışmadım.”
“Kimse onu dinlemiyor, oysa anlattıkları çok ilginç.”
“Gelecek, ama davet edilmeyi bekliyor.”
“Koşarak gara geldi, lakin tren gitmişti.”
“Yemek çok güzeldi, üstelik tatlı da yapmışlardı.”
“Okulu bitirdi, hatta dereceye bile girdi.”
Bazı bağlaçlar ise bir sözcük olmaktan çıkmış, bir söz öbeği haline gelmiştir.
“Herkes onunla alay ediyordu, ne var ki o bunu hiç önemsemiyordu.”
“Verdiği görevi yapamayacağımı anlayınca bana yardıma geldi; ne de olsa o halden anlayan biriydi.”
Bu bağlaçların dışında özelliği olan, yazımı yönünden eklerle karışan bağlaçlar da vardır. Bunların en önemlileri “de” ve “ki” bağlaçlarıdır.
“De” bağlacı
Cümlede başka şeylerin de olduğu anlamını veren ya da çekimli fiillerden sonra gelen “de”ler bağlaçtır. Kendinden önceki sözcükten ayrı yazılır, kendinden sonra hiçbir ek almaz. Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz, ancak biraz daralır. Hal eki olan “-de” eki ise yer ve zaman bildirir, cümleden hiçbir zaman çıkarılamaz.
“Bahçede meyve ağaçları da vardı.”
cümlesinde “Bahçede” sözündeki “-de” hal ekidir. Çünkü yer bildiriyor; “nerede” sorusuna cevap veriyor. “meyve ağaçları da” sözündeki “da” bağlaçtır.
Çünkü cümlede ağaçlardan başka şeylerin de olduğunu bildiriyor. Ayrıca,
“Bahçe meyve ağaçları da vardı.” dediğimizde anlam bozulduğu halde, “Bahçede meyve ağaçları vardı.” cümlesinde anlam bozulmaz.
“Size geldim de seni bulamadım.”
“Çok çalıştı da kazandı.”
“Ki” bağlacı
Türkçede iki tür “ki”nin olduğunu biliyoruz. İsmin yerine geçene ve sıfat görevinde bulunana, ilgi eki denir. Bağlaç görevinde bulunan “ki” daha çok, açıklama yapılırken kullanılır ya da çekimli fiillerden sonra gelerek cümleye değişik anlamlar kazandırır. Daima ayrı yazılır ve kendinden sonra hiçbir ek almaz.
“Baktı ki çalışmak zor, işi bıraktı.”
“Bildiğini anlat ki gerçekleri görelim.”
“Üsküdar ki en eski yerleşim yerlerindendir, hala çok sakindir.”
cümlelerinde “ki”ler bağlaçtır.
“De” ve “ki” bağlaçları daha çok yazım kurallarında sorulur.
“İse” bağlacı
Cümlede daha çok karşılaştırma anlamı veren bir bağlaçtır. Bazen kendinden önceki sözcüğe eklenerek kullanılır.
Örneğin;
“ Hediyeyi annem beğendi, babamsa hiç önemsemedi.”
cümlesinde altı çizili ek bağlaçtır. Bu bağlacı şart anlamı veren “-se, -sa” ekiyle karıştırmamalıyız. Şart anlamı veren ek kendinden sonra ek aldığı halde, bağlaç, kendinden sonra hiç ek almaz. Üstelik şart anlamı da vermez.
“Sattıkları ev bu ev ise satın alalım.”
cümlesinde “ise” şart anlamında olduğu için bağlaç değildir. Ancak;
“Sattıkları bahçe güzeldi, ev ise pek işe yaramazdı.”.
cümlesindeki “ise” bağlaçtır. Çünkü şart bildirmeyip karşılaştırma bildiriyor.
ÜNLEM
Kendi başına bir anlamı olmayan, söz içinde, sevinme, korku, özlem, kızma gibi duyguları anlatan ya da seslenme bildiren sözcüklerdir. Söyleyişe göre anlam değişmesine uğrar.
– Yoo, ona dokunma!
– Eh, ben sana gösteririm!
– Ah haddini bilmez!
cümlelerindeki altı çizili sözcükler ünlemdir.
FİİL (EYLEM)
Fiiller, kalıcı kavram ya da varlıkları karşılamaz. Bunlar hareketleri, oluşları, durumları karşılar. Mastar halinde bir hareketin adı olurlar: “yürümek, olmak, düşünmek vs.”
FİİL ÇEKİMİ
Fiillerin kip ve şahıs bildirecek biçimde düzenlenmesine denir. Bir çekimde kip mutlaka bulunur, ancak şahıs bazen bulunmayabilir. Çekimin daha iyi anlaşılabilmesi için “kip, zaman, şahıs” kavramlarının bilinmesi gerekir.
Fillerde Kip
Eylemlerin bir hareketi, oluşu, durumu ortaya koyuşu farklı şekillerde olur. Bazen bunlar bir başkasına haber verme şeklinde aktarılır, bazen bir koşula bağlanır, bazen istenen bir durum anlatılır. Buna fiilin kipi denir.
Türkçe’de kipler iki grupta incelenir. Bunlar haber kipleri ve dilek kipleridir.
1. Haber (Bildirme) Kipleri
Fiilin çekiminde kesin bir zaman ifadesi varsa, fiil haber kipindedir. Biz bunu fiilin çekimini adlandırırken açıklarız aslında. Örneğin; “gelecek” fiilinin çekimini söylerken “gelecek zamanla çekimlenmiş” deriz. İşte çekimi adlandırırken “zaman” ifadesini kullanıyorsak fiilin kipi “haber kipi”dir.
Bu kipin beş çekimi vardır. Bunları çekimleriyle birlikte gösterelim.
a. Bilinen Geçmiş Zaman (-di’li)
Eylemin yapılışının kesin olarak bilindiğini gösterir.
I. Tekil Şahıs al - dı - m
II. Tekil Şahıs al - dı - n
III. Tekil Şahıs al - dı
I. Çoğul Şahıs al - dı - k
II. Çoğul Şahıs al - dı - nız
III. Çoğul Şahıs al - dı - lar
fiil kip eki şahıs eki
Görüldüğü gibi fiiller altı şahsa göre çekimlenir. Bundan sonraki çekimlerimizde sadece örnekleri yazacağız; şahıs sırasını siz bu örneğe göre belirleyin.
b. Öğrenilen Geçmiş Zaman
Bildirilen işin yapıldığını, başkasından duyma şeklinde ifade eden çekimdir.
al - mış - ım al - mış - ız
al - mış - sın al - mış - sınız
al - mış al - mış - lar
“-miş” eki her zaman başkasından duyulma anlamı taşımayabilir.
“Elin kanamış, ne yaptın yine?”
cümlesinde “-mış” eki görülen bir durumu anlatmaktadır.
“Sıcak sobanın başında uyuyakalmışım.”
cümlesinde ise sonradan farkına varılan bir durum anlatılmaktadır.
c. Şimdiki Zaman
Eylemin söylendiği anla yapıldığı ânın bir olduğunu gösterir.
Çalış - (ı)yor - um Çalış - (ı)yor - uz
Çalış - (ı)yor - sun Çalış - (ı)yor - sunuz
Çalış - (ı)yor Çalış - (ı)yor - lar
Parantez içinde gösterilen ses, ünlüyle biten fiillerde görülmez: “uyu - yor”
Fiile şimdiki zaman anlamı veren, hatta “-yor” ekinden daha kesin bir biçimde “işin üzerinde olma” anlamını veren bir diğer ek de “-makta, -mekte” ekidir. Mastar ekiyle “-de” hal ekinin kaynaşmasından oluşan bu ek günümüzde tamamen şimdiki zaman anlamı veriyor.
Gel - mekte - y - im
Gel - mekte - sin
Gel - mekte
Gel - mekte - y - iz
Gel - mekte - siniz
Gel - mekte - ler
Hatta bazı kullanımlarda bu ekin “-mada, -mede” şekillerine dönüştüğü görülür.
“Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer”
dizesinde altı çizili fiiller bu şekilde çekimlenmiştir.
Dostları ilə paylaş: |