Kelime Anlamı



Yüklə 0,63 Mb.
səhifə6/8
tarix11.01.2018
ölçüsü0,63 Mb.
#37588
1   2   3   4   5   6   7   8

Edat Tümleci

Çıkmış sorularda, seçeneklerde bile olsa, edat tümleci adının geçtiği görülmemiştir. Ancak bazı soruların çözümünde yardımcı olduğu söylenebilir. Eğer seçeneklerde “edat tümleci” adı geçmiyorsa, siz “edat tümleci” olarak gördüğünüz söz öbeklerine zarf tümleci de diyebilirsiniz.

Yüklemin ne ile, kimin ile, hangi amaçla, yapıldığını gösteren söz öbeklerine edat tümleci denir.

“O, bütün yazılarını, dolma kalemle yazar.”

“Bu araştırmayı arkadaşlarıyla yapmış.”

“Bu yemekleri sizin için hazırladım.”

cümlelerindeki altı çizili söz öbekleri edat tümleci sayılır.

Cümle içinde her söz, cümlenin bir öğesi durumunda değildir. Yükleme sorulan sorulara cevap vermeyen söz veya söz öbekleri cümle dışı unsur sayılır. Örneğin aşağıdaki cümleyi öğelerine ayıralım.

“Ahmet, sana           defalarca        geç kalmamanı
  Nesne  Dolaylı            Zarf     

söylemedim mi?”
  
yüklem

Görüldüğü gibi “Ahmet” sözü cümlede yükleme sorulan herhangi bir soruya cevap vermiyor yani cümle dışı unsurdur.



CÜMLE VURGUSU

Cümlede asıl anlatılmak istenen öğe vurgulanır. Biz konuşurken, önemsediğimiz öğeyi cümlenin herhangi bir yerinde ses tonumuzu yükselterek vurgulayabiliriz. Ancak yazıda bunu yapamayacağımızdan, vurgulamak istediğimiz öğeyi yükleme yaklaştırırız. Yani cümlede yükleme en yakın öğe, en çok vurgulanan öğedir.

“O, beni, hep burada bekler.”

Özne Nesne Zarf Dolaylı Yüklem



Tümleci Tümleç

cümlesinde yükleme en yakın öğe dolaylı tümleç olduğundan, en çok vurgulanan öğe de odur.



ARASÖZ

Cümleyi söylerken söz arasına sıkıştırılan, bazen bir öğenin açıklayıcısı, bazen cümle dışı unsur olan söz veya söz öbeklerine arasöz denir. Eğer bu söz bir cümle ise “aracümle” diye de adlandırılır.

Açıklamadan da anlaşılacağı gibi arasözün iki işlevi vardır.

O kasabayı,     doğduğum yeri,        bu kitapta     tanıttım.”
Nesne                                               Dolaylı        Yüklem
                                                       Tümleç

cümlesinde “doğduğum yeri” sözü, kasaba hakkında söylenmiştir ve kasabayı açıklamaktadır. Öyleyse bu öğe nesneyi açıklayan bir arasözdür.

Arasöz daima açıkladığı öğeden sonra gelir.

Ahmet,              siz de çok iyi bilirsiniz,                derslerine             pek      çalışmaz.”
özne                                                                Dolaylı                 Zarf      Yüklem
                                                                      Tümleç               Tümleci

cümlesinde “siz de çok iyi bilirsiniz” sözü cümlenin geneli üzerinde açıklama yapan, ancak herhangi bir öğeyle ilgili olmayan bir arasözdür. Cümle dışı unsur olarak kabul edilir.

Arasöz ve aracümleler iki virgül arasında ya da iki kısa çizgi arasında verilir.

          “Anneme, hayatını bana adayan kadına, saygıda               kusur etmem.”


           D.Tümleç                                             Dolaylı Tümleç         Yüklem

“Odaya girdiğimde, neden olduğunu bilmiyorum,




FİİL ÇATISI

Çekimli bir fiilden oluşan yüklemin nesne ve özneye göre gösterdiği durumlara çatı denir. Bundan hareketle, yüklemin isim soylu sözcüklerden oluştuğu cümlelerde çatının aranmayacağını söyleyebiliriz.

Çatı; yüklemin nesne ve özneyle ilgisi olduğundan, sorularda karşımıza çoğu kez, nesne-yüklem ve özne-yüklem ilişkisi olarak çıkar. Şimdi bunları ayrı ayrı inceleyelim.

NESNE - YÜKLEM İLİŞKİSİ

Fiiller nesne alıp almamalarına göre değişik şekillerde adlandırılır. Bunları dört grupta inceleyebiliriz.



1. Geçişli Fiil

Nesne alabilen fiillerdir. Bir fiilin nesne alıp almadığının nasıl anlaşılacağını cümle öğelerinde “nesne” konusunda işlemiştik. Buna göre, fiil nesne alıyorsa geçişli olacaktır.



Örneğin;

“Etrafı daha iyi görebilmek için ışığı yaktı.”

cümlesinde “yaktı” yüklemdir; “o” gizli öznedir. Nesneyi bulmak için “O neyi yaktı?” diye soruyoruz. “ışığı” cevabı geliyor. Öyleyse yüklem nesne almıştır; “yakmak” fiili geçişli bir fiildir.

Fiilin geçişli olması için cümlede mutlaka nesnesinin bulunması gerekmez. Bazen fiil geçişli olduğu halde cümlede nesne kullanılmamış da olabilir.



Örneğin;

“Ahmet mutlaka senden öğrenmiştir.”

cümlesinde “öğrenmiştir” yüklemine “Neyi öğrenmiştir?” diye sorduğumuzda cümlede herhangi bir öğenin cevap vermediğini görüyoruz. Ancak biz cümleye “onu” gibi bir nesne ilave edebiliriz. Öyleyse bu cümlenin yüklemi geçişlidir, ancak cümlede nesne yoktur. Böyle cümlelerde bir tür “gizli nesne” nin varlığı söz konusudur. Bu durumun görüldüğü cümleleri daima “onu” sözüyle kontrol edin, çünkü bu söz yalnızca nesne olabilir.

2. Geçişsiz Fiil

Nesne almayan fiillerdir. Bu fiillerin yüklem olduğu cümlelere dışarıdan da herhangi bir nesne getirilemez.



Örneğin;

“Eve dönünce, yorgunluktan, uzandığım yerde uyuyakalmıştım.”

cümlesinin yüklemine “Neyi uyuyakalmıştım?” diye sorduğumuzda mantıklı bir soru olmadığını görüyoruz. Çünkü bu fiiil nesne almaz; yani geçişsizdir.

Fiiller değişik eklerle çatı özelliğini değiştirebilir. Bu durumda “oldurganlık, ettirgenlik” durumu ortaya çıkar.



ÖZNE - YÜKLEM İLİŞKİSİ

Öznenin yüklemle ilişkisi beş grupta incelenir.



1. Etken Fiil

Yüklem durumundaki fiilin bildirdiği işi, öznenin kendisi yapıyorsa fiil etkendir.



Örneğin;

“Masanın üzerini güzelce temizledi.”

pan kim?” diye sorduğumuzda yine “o” cevabı geliyor. Yani özne, yüklemin bildirdiği işi kendisi yapmıştır. Öyleyse fiil etkendir.

“Yağmur yağıyor yine ince ince.”

“Taş bu yola nereden düşmüş?”

“Yapraklar gittikçe daha çok sararıyor.”

“Yaşlı kadının elleri bir hayli buruşmuştu.”

cümlelerinin yüklemleri de etken fiildir.



2. Edilgen Fiil

Fiilin bildirdiği işi özne değil de başkası yapıyorsa, özne bu işten etkileniyorsa, fiil edilgendir. Bu fiiller, etken fiillere “-l-” ve “-n-” eklerinin getirilmesiyle yapılır. Etken fiilin nesnesi olan öğe, fiil edilgen yapıldığında özne durumuna geçer ve bu öznelere “sözde özne” adı verilir. Örneğin etken fiilde örnek verdiğimiz cümleyi edilgen yapalım;

“Masanın üzeri güzelce temizlendi.”

cümlesini incelersek; “temizlendi” yüklemdir. “Temizlenen ne?” diye sorduğumuzda “Masanın üzeri” öznesi cevap veriyor. “İşi yapan kim?” diye sorduğumuzda, “başkası” cevabı gelir. Yani işi yapan özne değil,

başkasıdır. Çünkü masa kendi kendini temizleyemez. Öyleyse fiil edilgendir, öznesi de sözde öznedir.

3. Dönüşlü Fiil

Fiilin bildirdiği işi özne kendi üzerinde yapıyorsa, yani özne hem işi yapan, hem de yaptığı işten etkilenense, bu anlamı veren fiil dönüşlüdür. Dönüşlü fiiller de etken fiillere “-l-” ve “-n-” ekleri getirilerek yapılır.

“Tarağı eline alıp bir süre tarandı.”

cümlesinde tarama işini öznenin kendi üzerinde yaptığı bellidir. Dolayısıyla fiil dönüşlüdür.



4. İşteş Fiil

En az iki özne tarafından yapılabilen fiillerdir. Bu fiiller, fiillere “-ş-" eki getirilerek türetilir. Bazı fiiller ise kök olarak “-ş-" ile bitmiştir ve işteş özellik gösterir.

İşteş fiiller işin yapılışına göre iki grupta incelenir.

a. Karşılıklı yapılma bildirir

Yüklem durumundaki fiilin anlamında öznelerin işi birbirlerine karşı yaptıkları görülür.

“Yolda karşılaşınca mutlaka selamlaşırlardı.”

cümlesine baktığımızda “selamlaşmak” eyleminin kişilerin karşılıklı yaptıkları bir iş olduğunu görürüz. İki kişi birbirine selam vermiştir.

“Ortadaki elmaları paylaştılar.”

“Boş yere saatlerce tartıştılar.”

“Boksörler çok yaman dövüştüler.

cümlelerindeki yüklemler karşılıklı yapılan işteş fiillerdir.



b. Birlikte yapılma bildirir

Bunlarda özneler işi birbirlerine karşı değil hep birlikte yaparlar. Yani karşıdan bir hareketin olduğu görülmez.

“Çocuklar odaya girer girmez yemeklerin başına üşüştüler.”

cümlesinde “üşüşme” işini çocuklar hep birlikte yapmışlardır.

“Kuzular otların arasından meleşiyor.”

“Kuşlar etrafta sevinçle uçuşuyor.

“Çocuklar ağaçların arasında koşuşuyor.”

cümlelerindeki yüklemler birlikte yapılma bildiren işteş fiillerdir.

“Okula bu sabah birlikte gittiler.”

cümlesinde de yüklem birlikte yapılma bildirir, ancak biz buna işteş diyemeyiz. Çünkü işteş fiiller, önceden de söylemiştik, mutlaka “-ş-" ile bitmelidir.

Yapıca “-ş-" ile biten her fiil elbette işteş değildir.

“Adam genç yaşında dünyayı dolaştı.”

cümlesinde yüklem işteş değildir; çünkü karşılıklı ya da birlikte yapılma anlamı yoktur.

                   *                  *                  *

Bazı kaynaklarda “nitelikte eşitlik” adıyla işteş sınıfına alınan, oluş bildiren fiiller de vardır.

“Elleri çalışmaktan nasırlaşmış.”

“Görmeyeli bir hayli güzelleşmiş.”

“Pantolonu, yerde oturmaktan kırışmış.”

cümlelerindeki yüklemler bu türdendir. Ancak bunlarda herhangi bir iş bildirme olmadığından “işteş” mantığına pek uygunluk görülmez. Sorularda da bunun işteş olduğuna dair bir ipucu verilmemiştir.

5. Ettirgen Fiil

Konumuzun başında, nesne-yüklem ilişkisini verirken, ettirgenliğe de değinmiştik. Bu tür fiillerde işi özne bir başkasına yaptırır.

“Oğluna terliklerini getirtti.”

cümlesinde getirme işini yapan “oğlu” dur, özne ona işi yapmasını söylemiştir.

“Masayı bir güzel temizletti.”

“Soruyu ablasına çözdürdü.”

cümlelerinin yüklemleri de aynı özelliği göstermektedir.

CÜMLE ÇEŞİTLERİ

Cümleler, kendini oluşturan sözcüklerin anlamlarına, cümlede bulundukları yerlere, türlerine göre değişik özellikler gösterir. İşte bu özelliklere göre cümleler değişik gruplar altında incelenir. Bu grupları biz dörde ayırabiliriz.



A. Yüklemlerine Göre Cümleler

B. Öğe Dizilişlerine Göre Cümleler

C. Anlamlarına Göre Cümleler

D. Yapılarına Göre Cümleler

A. YÜKLEMLERİNE GÖRE CÜMLELER

Buna “yükleminin türüne göre” de denilebilir. Çünkü cümleyi yüklemine göre incelerken yüklemi oluşturan sözcüklerin türüne bakılır.



1. Fiil Cümlesi

Yüklem durumunda bulunan söz, çekimlenmiş bir fiilse, cümle fiil cümlesidir.

“Soğuk günler artık geride kaldı.”

cümlesinde “kaldı” yüklemdir. Bu yüklem “kalmak” fiilinin bilinen geçmiş zamanda çekimlenmesiyle oluştuğundan, cümle, yüklemine göre fiil cümlesi olur.



2. İsim Cümlesi

Yüklem çekimli bir fiil değilse, ister isimden ister edattan isterse fiilimsiden oluşsun isim cümlesi sayılır. Yani adına aldanıp sadece ismin yüklem olduğu cümleler olarak anlamamak lazım bunu.

“Bu roman, yazarın okuduğum ilk kitabıydı.”

cümlesinde yüklem “kitabıydı” sözü üzerine kuruludur ve “kitap” ismi “idi” ekfiilini alarak yüklem olmuştur. Elbette yüklem bu cümlede “yazarın okuduğum ilk kitabıydı” şeklinde bir isim ve sıfat tamlamasından oluşan söz öbeğidir.



B. ÖĞE DİZİLİŞİNE GÖRE CÜMLELER

Türkçe’de cümleyi oluşturan öğeler belli bir mantık dizilişine göre sıralanır. Hatta tamlamayı oluşturan sözcüklerin bile bir sıraya göre dizilmesi gerekir.

Bu dizilişlerde en önemli unsur yüklemdir. Çünkü dilimizde yüklemin daima sonda bulunması gerekir. İşte öğelerin bu sıralanışına göre, cümleler iki grupta incelenir.

1. Kurallı Cümle

Yüklemi sonda bulunan, yani öğelerin Türkçe’nin kurallarına göre sıralandığı cümlelerdir.

“Buralarda eskiden çok güzel evler vardı.”

cümlesinde “vardı” yüklemi sonda bulunduğu için cümle kurallıdır.



2. Devrik Cümle

Yüklemi sonda bulunmayan cümlelerdir.

“Bu kitabı iki yıl önce okumuştum ben.”

cümlesinde yüklem “okumuştum” öğesidir. Ondan sonra “ben” öznesi geldiğinden yüklem sonda değildir. Öyleyse cümle devriktir.

Bazı cümlelerde ise cümlenin temel öğesi olan yüklemin bulunmadığı görülür. Gerçi “öğe dizilişine göre” dendiğinde sadece kurallı, devrik anlaşılır, ancak yüklemin bulunmaması da cümlede öğe dizilişini etkiler. Yüklemin bulunmadığı cümlelere ise eksiltili cümle denir.

Eksiltili Cümle

Yüklemi bulunmayan cümlelerdir. Yargının ne olduğu okuyucunun yorumuna bırakılır.



Örneğin;

“Karşımızda geniş ve yemyeşil bir ova... Onun tam ortasında küçük ama çok güzel bir göl...”

cümlelerinde yüklem yoktur. Üç noktalar yüklemin eksik olduğunu gösterir. Ancak biz cümlede “vardı, görünüyordu, bulunuyordu” gibi bir yargının verilmek istendiğini anlıyoruz. Öyleyse bu cümleler eksiltili cümlelerdir.

C. ANLAMINA GÖRE CÜMLELER

Elbette her cümlenin bir anlamı vardır. Ancak cümleler bu anlamı değişik yapılarla bildirir. Bazen bir yargıyı haber verir. Bazen anlamı, soruyla bildirir. Bazense bir duyguyu aktararak ifade eder. İşte bu bildirme şekillerine göre cümleyi üç grupta inceliyoruz.



1. Haber Cümlesi

Bir yargıyı olumlu ya da olumsuz biçimde aktaran cümlelerdir. Bir eylemin yapıldığını, yapılabileceğini, bir varlığın bulunduğunu ifade eden cümleler olumlu, tersini ifade edenler olumsuzdur. Olumlu cümlelerde mantıkça istenen bir durumun bulunması gerekir. Aşağıdaki yüklemleri inceleyerek bunu açıklayalım.



Olumlu                Olumsuz

geldi                   gelmedi

koşmalı               koşmamalı

var                    yok

paralı                 parasız

güzel                 güzel değil

Görüldüğü gibi olumlu yüklemler “-ma, -me” olumsuzluk ekiyle, “değil” olumsuzluk edatıyla, “-sız” gibi olumsuz anlam veren eklerle olumsuz hale getirilebiliyor.

Bazı cümlelerde ise yapıca yukarıdaki olumsuzluklar bulunduğu halde cümle anlamca olumlu olabilir. Bu, çoğu kez iki olumsuzluğun bir arada bulunduğu yargılarda görülür.



Örneğin;

“Aslında o seni tanımıyor değildi.”

cümlesinde “tanımıyor değil” yükleminde iki olumsuzluk vardır ve bunlar yüklemin “tanıyor” şeklinde olumlu bir yargı vermesini sağlamışlardır.

Bazı cümlelerde ise olumsuzluk, soru yoluyla sağlanır.

“Ben onu unutabilir miyim hiç?”

cümlesinde yüklem olumlu olduğu halde cümlenin anlamı soru yoluyla olumsuz hale getirilmiştir.

Bazı cümlelerde olumsuzluk bağlaçlarla sağlanır.

“Ne konuyu biliyor ne soruyu soruyor.

cümlelerinde ne... ne.... bağlacı,

“Sanki o seni seviyor da.”

cümlesinde “sanki” bağlacı cümleye olumsuz anlam katmıştır.

2. Soru Cümlesi

Cevap almak amacıyla hazırlanan cümlelerdir. Bunlar değişik soru sözcükleriyle sağlanır.

“Siz de bizimle gelir misiniz?”

“Sana bu ceketi kim almıştı?”

“Ne zaman bizi ziyaret edeceksiniz?”

cümleleri birer soru cümlesidir.

Soru cümlelerinde de olumluluk-olumsuzluk olabilir. Bunu yüklemin yapıca olumlu ya da olumsuz olması belirler.

Örneğin;

“Bu olayı o da biliyor mu?”

cümlesinde yüklem olumlu olduğundan cümle olumlu soru cümlesidir.
“Dünkü davete o da gelmedi mi?”

cümlesi yüklemi olumsuz olduğu için, olumsuz soru cümlesidir.



3. Ünlem Cümlesi

Yargıyı bir duygu aktararak ortaya koyan cümlelerdir. Çoğu zaman kızgınlık, sevinme, alınma, heyecan gibi bir duygu aktarır ya da seslenme bildirir.

“Ne güzel bir kitap bu!”

“Hey, bana baksana sen!”

cümleleri ünlem cümlesidir.

Bunların dışında bazı kaynaklarda istek cümlesi, şart cümlesi, emir cümlesi, gereklilik cümlesi gibi anlamına göre cümleler de verilmiştir. Ancak bu, cümlenin yapısıyla ilgili olmayan sadece anlama bağlı özelliktir. Eğer bunu göz önüne alırsak, her cümleye bir ad bulmak gerekebilir.

“Konuşabilirsin ama biraz alçak sesle.”

cümlesi şart,

“Şimdi bir soğuk su olsa da içsek.”

cümlesi istek,

“Yarına kadar bu ödevler bitecek.”

cümlesi emir,

“Bugünün işini yarına bırakmamalısın.”

cümlesi gereklilik anlamı veren cümlelerdir.



D. YAPILARINA GÖRE CÜMLELER

Her cümle bir yargı bildirir. Ancak bazı cümlelerde birden fazla yargı bildiren unsur bulunur. Bunlar bazen iki ayrı yüklemle, bazen yan cümleciklerle sağlanır. Cümlenin yapısına geçmeden önce yapıyı belirleyen temel ve yan cümleleri görelim.



Temel Cümle

Bir cümlenin yüklemi temel cümledir. Cümlenin bildirmek istediği asıl yargı da bu cümleyle verilir. Diğer öğeler temel cümleyi açıklayan tamamlayıcı öğelerdir. 



Örneğin;

“Akşama geleceğim.”

cümlesinde “geleceğim” yüklemi temel öğe, “akşama” sözü de onun tamamlayıcı öğesidir.
Yan Cümle

Tam bir yargı bildirmeyen, temel cümlenin bir öğesi durumunda bulunan ve kendi içinde değişik tamamlayıcı öğeler de alabilen söz öbeğidir.

Yan cümleler iki şekilde yapılabilir: Fiilimsilerle ve çekimli fiillerle.

Fiilimsilerle yapılanlar:

Cümle içinde temel cümlenin bir öğesi olan ya da bir öğenin tamamlayıcısı olan fiilimsiler yan cümlecik yapar.



Örneğin;

“Öğretmen sınıfa girince herkes ayağa kalktı.”

cümlesinde “ayağa kalktı” yüklemdir. “Ne zaman ayağa kalktı?” sorusuna “Öğretmen sınıfa girince” cevabı geliyor. Cümlede zarf tümleci olan bu öğe “girince” bağfiili üzerine kuruludur. Görüldüğü gibi fiilimsi, bir öğe durumundadır. Öyleyse zarf tümleci bir yan cümleciktir. 

“Bana fotoğrafını gönderen okuruma teşekkür ederim.”

cümlesinde ise “teşekkür ederim” yüklemdir. “Kime teşekkür ederim?” sorusuna “Bana fotoğrafını gönderen okuruma” dolaylı tümleci cevap verir. Cümlede “gönderen” sıfat-fiilini görüyoruz. Bu söz “okur” isminin sıfatı durumundadır. Yani dolaylı tümlecin tamamlayıcı öğesidir. Tamamladığı öğeyle birlikte yan cümle yapmış ve dolaylı tümleç görevini üstlenmiştir.

Karadeniz’de denize fazla açılmak tehlikelidir.”

Davetime gelmeyişine çok üzüldüm.”

Onunla nerede buluşacağınızı biliyor musunuz?”

Babasını görmeden okuluna gitmezdi.”

Kapıyı açar açmaz karşımda onu gördüm.”

cümlelerinde altı çizili söz öbekleri fiilimsiyle yapılan yan cümleciklerdir.

Çekimli Fiillerle yapılanlar :

Fiilin yüklem olabilmesi için çekimli olması gerektiğini söylemiştik. Ancak her çekimli fiil yüklem olmaz, bazen cümlenin tamamlayıcı öğesi olur. İşte bu durumda, yani çekimli bir fiilin bir öğe olduğu durumda, bu fiil yan cümlecik olur. 



Örneğin;

“O da gelirse gideriz.”

cümlesinde “gideriz” yüklemdir; “O da gelirse” zarf tümlecidir. Bu tümleci oluşturan “gelirse” sözü “gelmek” fiilinin geniş zamanının şartıyla çekimlenmiştir. Görüldüğü gibi çekimli bir fiil temel cümlenin öğesi durumundadır ve yan cümlecik oluşturmuştur. 

“O bana, ben de geleceğim, dedi.”

cümlesinde ise “dedi” yüklemdir; "ben de geleceğim” sözü ise nesnedir. Bu öğe aynı zamanda “geleceğim” sözünün çekimli olmasından dolayı bir cümle özelliği de gösteriyor. Bu yüzden nesne görevindeki bu cümle, bir yan cümlecik oluşturmuştur. 

Şimdi cümleleri yapılarına göre inceleyerek konuyu daha da pekiştirelim.



1. Basit Cümle

İçinde yan cümlecik bulunmayan cümlelerdir. Bu cümleler tek bir yargı bildirir.

“Bu sıcakta evde oturulur mu?”

cümlesi basit bir cümledir. Çünkü “oturulur mu” yükleminden başka yargı bildiren öğe yoktur. Yan cümlecik kullanılmayan bir cümle basit demektir. 

Basit cümle demek, kısa cümle demek değildir.

“Bahçenin ana kapısından, üstü başı perişan, zavallı bir adam, elinde eski, yırtık bir torbayla içeriye girdi.”


cümlesi uzun bir cümledir. Ancak tek bir yargı bildirdiğinden, yani içinde yan cümlecik bulunmadığından basittir.

“Kalabalıktan biri yavaşça kürsüye doğru ilerledi.”

“İri iri şeftalileri büyük bir zevkle dalından kopardı.”

“Sözlerime içten içe gülüyorlardı.”

cümleleri yapısına göre basit cümlelerdir.

2. Bileşik Cümle

Tek bir yüklemi olan ve içinde yan cümlecik bulunan cümlelerdir. Yan cümlenin özelliğine ve yükleme bağlanışına göre değişik gruplara ayrılır.



a. Girişik Cümle

Yan cümleciğin fiilimsi olduğu cümlelerdir. 

“Çocukların sağlıklı büyümesi için gayret gösterilmeli.”

cümlesinde “gayret gösterilmeli” yüklemdir. Diğer söz öbeği zarf tümlecidir. Bu tümleç içindeki “büyümesi” isim-fiili yan cümle yapmıştır. Fiilimsi hangi öğe içindeyse, görevi o öğeyle özdeştir. Bu cümlede zarf tümleci içinde olduğundan kendisi de zarf tümlecidir.

“Çiçekleri koparan çocukları sonunda yakaladım.”

cümlesinde “yakaladım” yüklemdir. “Çiçekleri koparan çocukları” nesnedir. Nesne içindeki “koparan” sıfat-fiili yan cümlecik yapmış, yan cümleciğin görevi de nesnedir.

“Kimsenin kalbini kırmadan görevini yaptı.”

cümlesinde “yaptı” yüklem, “kimsenin kalbini kırmadan” zarf tümlecidir. “Kırmadan” fiilimsi olduğundan yan cümleciktir.

Bazen yan cümlecik yüklemin içinde de olabilir.

“Kimsenin bilmediği, ıssız güzel bir yerdi.”

cümlesi bir sıfat tamlaması olduğundan, olduğu gibi yüklemdir. Yüklem içindeki “bilmediği” sıfat-fiili sıfat görevindedir. Yani yüklemin temel unsuru olan “yer” isminin tamamlayıcı öğesi olduğundan yan cümleciktir.
Bazı cümlelerde ise fiilimsi yüklem görevindedir.

“Romancının görevi okuyucuyu aydınlatmaktır.”

cümlesinde “aydınlatmaktır” fiilimsisi, temel cümleyi oluşturduğundan cümlede yan cümlecik yoktur. Cümle basit bir cümledir.

b. Şart Cümlesi

Temel cümleye şart koşan bir yan cümlecikten oluşan cümlelerdir. Yan cümle daima -se, -sa şart kipiyle çekimlenir.

“Bir kişi daha olursa kadroyu tamamlıyoruz.”

cümlesinde “tamamlıyoruz” yüklemdir. “Bir kişi daha olursa ” öğesi ise şart bildiren yan cümleciktir.

“Sınava iyi hazırlanmışsa, onu mutlaka kazanır.”

cümlesinde “kazanır” yüklemdir, “sınava iyi hazırlanmışsa” öğesi ise temel cümleye şart koşan bir yan cümleciktir.

Şart anlamı veren her cümle yapıca şart cümlesi değildir.

“Yarın gelmek üzere şimdi dağılabilirsiniz.”

cümlesinde şart anlamı olmasına rağmen cümle yapısına göre şart cümlesi değildir. “Gelmek” sözü fiilimsi olduğundan cümle girişik bileşik cümledir.

c. İlgi Cümlesi

Çekimlenmiş bir fiilden oluşan yan cümleciğin, temel cümleye “ki” bağlacıyla bağlandığı cümlelerdir. Temel cümle çoğu zaman “ki” den önceki öğedir.

“Anladım ki o da beni seviyormuş.”

cümlesinde “anladım” yüklemdir. “Neyi anladım?” diye sorarsak “o da beni seviyormuş” sözü gelir; bu nesnedir. Aslında bir cümle olabilen söz öbeği nesne görevinde kullanıldığı için yan cümlecik oluşturmuştur. Yükleme “ki” bağlacıyla bağlandığı için cümle ilgi bileşik cümlesidir.



d. İç İçe Bileşik Cümle

Cümle içinde bulunan başka bir cümlenin yüklemin bir öğesi durumunda bulunduğu ya da bir öğenin tamamlayıcısı olduğu cümlelerdir.

“İçeriye girerken duyduğum, dışarıda bekle, sözü beni korkuttu.”

cümlesinde “korkuttu” yüklemdir. “Korkutan ne?” sorusuna “dışarıda bekle, sözü” cevap veriyor. Özne olan bu öğenin içinde bulunan “dışarıda bekle” söz öbeği aslında bir cümle olabilir; çünkü “bekle”, çekimlenmiş bir fiildir. Cümle olabilecekken temel cümlenin öğesi durumunda bulunan bu öğe, bir yan cümleciktir.

Cümlenin yüklemine göre gösterdiği durum da çoğu zaman yapıyla birlikte adlandırılır.


Yüklə 0,63 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin