Kitap Hakkında ÖLÜm sarhoşLUĞU ya da berzah âlemine geçİŞİn zorluklari


- Ehlibeyt'i Savunan Şairin Can Çekişme Anı



Yüklə 0,54 Mb.
səhifə6/26
tarix12.08.2018
ölçüsü0,54 Mb.
#69848
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   26

12- Ehlibeyt'i Savunan Şairin Can Çekişme Anı


İmam Cafer Sadık (a.s) zamanında, becerikli ve tecrübeli şairlerden biri, mânâlı şiir ve kasideleriyle Hz. Ali (a.s) ve ondan sonraki imamların imametini savunmaktaydı.

Seyyid Himyeri adıyla meşhur olan İsmail İbn Muhammed, 2300 kasidesiyle gerçek İslam’ı ve Ehlibeyt’in hakkaniyetini savunmuştur. Gerçi bu şair gençlik döneminde Keysaniyye mezhebinin taraftarlarından idi ve bazı günahlara da bulaşmış birisiydi. Ölüm yatağına düştüğü zaman karşılaştığı bir olayın zikredilmesinde yarar vardır.[1]

Hüseyin İbn Avn diyor ki: “Duydum ki Seyyid Himyerî hastalanıp yataklara düşmüş. Ziyaretine gittiğimde can çekişmekte olduğunu gördüm. Üçüncü halifenin haklılığına inanan bir grup akrabası da yatağının etrafında toplanmışlardı.

Seyyid Himyerî güzel çehreli ve geniş alınlı idi. Yüzünde siyah bir lekenin belirdiğini gördüm. Bu siyah lekenin yavaş yavaş büyüdüğünü, giderek bütün yüzünü kapladığını müşahede ettim.

Ehlibeyt’i sevenler, bu hadiseyi görünce çok rahatsız oldular. Çünkü orada bulunan bir grup muhalif, bunu bahane ederek devamlı muhalefet yapacaklardı. Ama aniden çehresinde beyaz bir noktanın belirdiği görüldü. Bu nokta, yavaş yavaş tüm yüzünü kapladı. Seyyid’in güler yüzü dudaklarından belli oluyordu. Çehresi parlamış bir şekilde şu şiirleri okudu:

O kimseler ki, Ali’nin, dostlarını kurtarmayacağını zannederler.

Yalan derler. Evet, yemin olsun Rabbime ki,

Şimdiden Adn cennetine girmiş oldum,

Ve Rabbim tüm günahlarımı bağışladı.

Öyleyse, Ali’nin dostlarına müjde verin: Ömürlerinin sonuna kadar Allah'ın Resulü’nün varisi Ali’nin muhabbeti ve velayeti doğrultusunda hareket etsinler. O’ndan sonra, birbirini takip eden imamet sıfatına sahip evlatlarının velayeti yolunda adım atsınlar.

Sonra şöyle buyurdu:

Şehadet ederim ki Allah’tan başka mabut yoktur ve Muhammed O’nun hak resulüdür ve Ali müminlerin hak emiridir.

Bu olay halkın kulağına ulaştı ve tüm insanlar Seyyid Himyerî’nin cenaze merasimine katıldılar.

Daha sonra Hüseyin İbn Avn şöyle dedi: “Ben bu iki kulağımla duydum ki İmam Cafer Sadık ve İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyurdular: “Ruh kendi bedeninden ayrılmadan önce beş kişiyi (Âl-i Abâ’yı; Peygamber, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i (a.s) görecektir, onların sevgisiyle gözleri nurlanacaktır."[2]

 

[1]- Sefinetu’l-Bihâr, c. 1, s.336.



[2]- Keşfu’l-Ğumme, c.1,s. 549-550.

13- Gaflet Halindeki Cahillerin, Ömürlerinin Son Demlerinde Kurtulma İhtimalleri


İmam Cafer Sadık’ın (a.s) talebelerinden biri olan Muaviye İbn Veheb şöyle der: “Bir yıl hacc ibadetini eda etmek için Mekke’ye gidiyordum. İbadet ehli bir ihtiyar da bizimle beraberdi. Ama Ehlibeyt dostlarından biri değildi. İbadetini diğer mezheplere göre yapıyordu. O, duraklardan birinde hastalandı. Ben, yanımızda bulunan kardeşinin oğluna dedim ki: “Keşke amcana Ehlibeyt sevgisini telkin etseydin. Belki bu yolla Allah ona bir kurtuluş yolu açar.”

Bizimle beraber olanların tümü şöyle dediler: “Bırakın o ihtiyar kendi halinde ölsün. Çünkü içinde bulunduğu durum onun için daha iyidir.” Ama yeğeni bu duruma dayanamayarak amcasına şöyle dedi: “Amca! Bildiğin gibi (az bir grubun dışında) halkın çoğu sapıttılar. Hz. Peygamber’e itaatin vacip olduğu gibi, Hz. Ali’ye de itaat vacipti. Peygamber'den sonra itaat hakkı ona ait idi.”

O ihtiyar derin bir nefesten sonra âh çekerek: “Ben de bu akidedeyim” deyip can verdi. Bir gün sonra İmam Cafer Sadık’ın huzuruna gittiğimizde, bizimle birlikte olan Ali İbn Sirri adındaki birisi, o ihtiyarın son anlarını İmam’a anlattı. İmam buyurdu ki: “O cennet ehlidir.”

Ali İbn Sirri arz etti: “İhtiyarın ömrünün son anının dışında Ehlibeyt mezhebinden haberi yoktu! (yine de mi cennet ehlidir?)”

İmam buyurdu ki: “Ondan daha ne istiyorsunuz? Allah'a yemin olsun o cennete girdi.”[1] Bu rivayette olduğu gibi, bazı insanların telkin ve yol göstermesi, bir kısım cahil insanların ömürlerinin son anlarında kurtulmalarına sebep olur. Öyleyse bunlardan gafil olma.

 

[1]- Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 440 (Allah Azze ve Celle’nin, Adem’e tövbe vakti vermesi hakkındaki bab, Hadis: 4).


14- Azrail’in, Mümin Birisiyle Samimi Bir Şekilde Karşılaşması


Rivayet edilir ki Azrail, Allah’ın salih ve mümin kullarından birinin ruhunu almak için, onunla karşılaşıp selam verdikten sonra dedi ki: “Benim seninle bir işim vardır, kulağına söylemek istiyorum. O, başını (Azrail’e) doğru yakınlaştırırken Azrail şöyle dedi: “Canını almak için geldim.”

Mümin: “Hoş geldin, çoktan beridir seni görmek istiyordum.”

Azrail: “Eğer bir işin ve hacetin varsa yap.”

Mümin: “Rabbimle mülakattan başka bir işim yoktur.”

Azrail: “Ruhunu nasıl alayım?”

Mümin: “Bana seçme hakkı vermeye hakkın var mı?”

Azrail: “Allah Teâlâ müminler hakkında bana böyle bir hak vermiştir.”

Mümin: “Müsaade et abdest alayım, daha sonra namaza durup secdeye gittiğimde benim canımı al.”

Mümin namazla meşgulken Azrail, secde halinde onun ruhunu aldı.[1]

 

[1]- el-Mehaccetu’l-Beyzâ, c. 8, s. 266.


15- Ölüm Anında Takvalı Mümine Ulaşan Sevap


Ali İbn Hamza şöyle der: “Bir müddet Emevi hükümetinin sarayında kâtiplik ve memurluk yapmasına rağmen, aslında Ehlibeyt dostu olan bir arkadaşım vardı. Bir gün benden, İmam Cafer Sadık’ın (a.s) huzuruna çıkmak için ondan müsaade almamı istedi. Ben İmam'dan müsaade aldım ve birlikte huzuruna çıktık. O, İmam’a şöyle arz etti: “Ben bir müddet Beni Ümeyye’ye memurluk yaptım. Allah’ın hesabından habersiz olduğumdan dolayı onların hükümetinden çokça servet elde ettim. Şimdi pişmanım, ne yapmam gerekir?”

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Eğer Beni Ümeyye’nin senin gibi kâtip ve memurları olmasaydı, beytülmal onlara doğru götürülmezdi. Onlar da kanatlanıp tüylenerek (güçlenerek) bizim hakkımızı ayaklar altına alıp çiğnemezlerdi.”

O dostum İmam’a: “Bunun çıkış yolu yok mu?” diye sordu.

İmam: “Senin vazifeni söylesem yapar mısın?”

Dostum: “Evet.” dedi.

Bunun üzerine İmam şöyle buyurdu: “Bu yolla elde ettiklerini araştır. Eğer sahibini tanıyorsan sahibine geri ver. Eğer sahibini tanımıyorsan, sahibinden yana sadaka ver. Bu şartla Allah’ın huzurunda cennet için sana kefil olurum.”

Dostum bir müddet başını önüne eğerek düşündü, sonra İmam’a şöyle dedi: “Karar verdim, vazifemi yerine getireceğim.”

Ali İbn Hamza şöyle der: “Dostum, bizimle Kûfe şehrine döndü. Benî Ümeyye hükümetinden elde ettiği serveti, hatta elbisesini bile kendi üstünden çıkarıp İmam’ın verdiği düstur doğrultusunda yerine getirdi. Öyle ki yanında (para, pul ve servetten) hiçbir şey kalmadı. Giyinmesi için elbiseyi biz alıp ona verdik.

Bir müddet sonra hastalandı. Ziyaretine gidip yatağının yanında oturduğumda, canını teslim etmek üzereydi. O an yüzünü bana çevirip şöyle dedi: “Ey Ali İbn Hamza, Allah’a yemin olsun arkadaşın (İmam Cafer Sadık), benim hakkımdaki vadine (cennete) vefalı davrandı (yani şu an beni berzah cennetine soktu).” Bu sözü söyledikten sonra dünyadan ayrıldı.

Yıkandı, namazı kılındı ve toprağa verildi. Daha sonraları Medine’ye gittim. Orada İmam’ın huzuruna çıktım. Henüz bir şey dememiştim ki şöyle buyurdu: “Ey Ali, Allah’a yemin olsun ki dostuna verdiğim ahdi yerine getirdim.” İmam’a arz ettim ki: “Sana feda olayım, doğrudur. Allah’a yemin olsun, dostum ölüm anında bu konuyu bana haber verdi.” [1]

 

[1]- Vesâilu’ş-Şîa, c. 12, s. 144.



Yüklə 0,54 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin