KubâDÂBÂd sarayi



Yüklə 1,7 Mb.
səhifə39/60
tarix15.09.2018
ölçüsü1,7 Mb.
#82408
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   60

KUNUT

Namazda dua anlamında bir fıkıh terimi.

Sözlükte "İtaat etmek, huşu üzere bu­lunmak, ibadet yapmak, ayakta durmak" gibi mânalara gelen kunût kelimesinin bazı âyetlerle 589 hadisler­de 590 sözlük anlamlan çerçevesinde kullanıldığı görülmektedir. Fıkıh terimi olarak "taatte bulunmak, dua etmek ve herhangi bir serden kurtulmak ya da hayrı elde etmek için namazda Allah'a sığınmak" demektir.

Hz. Peygamber'in çeşitli vesilelerle ku-nut yaptığı sahih hadislerle sabit olduğu için 591 kunutun meşruluğu konusun­da görüş birliği içinde bulunan mezhep­ler kunutun hükmü ve hangi namazlarda, namazın neresinde dua edileceği gibi hu­suslarda ihtilâf etmiştir. Ebû Hanîfe ku­nutun vacip olduğunu söylerken arala­rında iki öğrencisi Ebû Yûsuf ile Muham-med'İn de bulunduğu çoğunluk sünnet olduğu görüşündedir. Hanefîler'e ve Han-belîler'e göre kunutun yeri vitir namazı­nın son rek'atı, Şâfiîler'e göre sabah na­mazının farzının son rek'ab ile ramazan ayının İkinci yarısındaki vitir namazlarının son rek'atı, Mâlikîler'e göre ise sadece sa­bah namazının farzının son rek'atıdır. Ay­rıca Hanefîler'e göre kunut rükûdan ön­ce yapılırken Şâfiîler'e ve Hanbelîler'e gö­re rükûdan sonra yapılır. Mâlikîler'e göre ise rükûdan önce yapılması daha faziletli olmakla birlikte sonra yapılmasında da bir sakınca yoktur.

Kunut duası olarak herhangi bir dua­nın okunması yeterli görülmekle birlikte Hanefîler ve Mâlikîler Hz. Ömer'den riva­yet edilen 592 dualarını, Şâfiîler ve Han-belîler de Hz. Ali'den rivayet edilen 593 du­asını okumayı tercih etmişlerdir.

Hanefî ve Mâlikîler'e göre yalnız başına kılınan namazlarda gizli olarak okunan kunut duası cemaatle kılınan namazlarda hem imam hem de cemaat tarafından yine gizli olarak okunur. Şâfiîler ve Hanbe-lîler'de ise cemaatle kılınan namazlarda imam kunutu açık olarak okur, cemaat de açıktan âmin der; herhangi bir sebep­le imamın sesini duyamayanlar gizlice kunutta bulunurlar. Diğer taraftan Şâfiî­ler ve Hanbelîler kunutta ellerin göğüs hizasına kadar kaldırılmasını da sünnet saymışlardır. Ayrıca Hanbelîler kunuttan sonra ellerini yüzlerine sürerler.

Kıtlık, salgın hastalık, düşman saldırısı gibi umumi felâket zamanlarında da ku­nut duası okunması fakihlerin çoğuna gö­re meşrudur. Hatta bazı fakihler kunutun sadece böyle zamanlara mahsus olduğu­nu söylemekte, İbn Kayyim el-Cevziyye 594 ve Şevkânî de 595 bu görüşü tercih et­mektedir. Bu gibi durumlarda kunutun hangi namazlarda ve nerede okunacağı da tartışılmış, Hanefî ve Hanbelîler sabah namazının farzının ikinci rek'atında, Şâfi­îler ise bütün farz namazların son rek'a­tında rükûdan sonra yapılacağına hük­metmişlerdir.

Bibliyografya :

Lisânü'l-'Arab, "knt" md.; Buhâri, "Ezan", 126, 128, "Vitir", 7; Müslim, "Mesâcid", 294-308; İbn Mâce. "İkâme", 117-120,145; Ebû Dâ­vûd, "Vitir", 5, 10; Tirmİzİ, "Vitir", 10; Tahâvî, Şerhu Me'âni'l-âşar, I, 241-254; Ahmed b. Hü­seyin el-Beyhaki. es-Sünenü't-kübrâ, Haydara-bâd 1344, II, 197-214; Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 90; Kâsânî, Seda1/', II, 691-695; İbn Rûşd. Bidâ-yetü'l-müctehid, Kahire 1975,1, 141, 218; İb-nü'l-Esîr. en-Nihâye, IV, 111; İbn Kudâme, el-Muğnİ, I, 784-788; Nevevî, el-Mecmû\ III, 492-507; a.mlf., Şerhu Müslim, V. 176-181; İbn Kay­yim el-Cevziyye, Zâdü'l-me'âd, Kuveyt 1979, I, 271-285; İbn Hacer. Fethu't-bârî, Bulak 1300, II, 407-409; İbnü'l-Hümâm. Fethu'l-kadîr{Ru-lak), I, 304-310; Bedreddin el-Aynî, ıUmdetü'l-kârî, Beyrut, ts., VI, 73-74; VII, 16-24; Şemsed-din er-Remlî, Nihayetü'l-muhtâc, Kahire 1386/ 1967, 1, 502-509; 11, 115-116; Muhammed b. Ahmed ed-DesûKİ, Haşiye 'ale'ş-Şerfri't-kebîr, Kahire 1328,1, 248-249; Şevkânî, Neytü't-eutâr, II, 384-391; İbnkbiOin, Reddü'l-muhtâr, 1,447-451; A. J. Wensinck, "Kunûf, lA, VI, 991-992. Muhsin Koçak


KURA

Bir topluluk içinden birini seçip belirlemek, mal ve eşya taksim etmek veya şans çekmek için başvurulan yöntem.

Bu terim kısmet veya sehmin (sühme) karşılığı olarak "hisse. pay. şans" anlamın­da eski Araplar'ca da biliniyordu Kara'a fiili, seferleri sı­rasında kendisiyle birlikte eşlerinden han­gisinin gideceğini belirlemek için kur'a çe­ken Hz. Peygamber için de kullanılmıştır.596 Makrû kelimesi "kur'a sonucu seçilmiş başkan veya reis" anla­mına gelmektedir. Bu mânalandırmamn menşei kur'a kelimesinde bulunuyor ol­malıdır. Çünkü kur'a "alt ya da dip kısmı geniş, üst tarafı dar boğazlı dağarcık, tu­luk, kırba" demektir. Bu kap şans ve ka­der oklarını sallamak veya savurmak için kullanılabiliyordu. G. Flügel iki örnekle bir­likte bu konuyu geniş şekilde incelemiştir.597

Kur'a çekme deyimi günümüzde de "şans arama" veya "oy vererek seçme ya­hut seçilme" mânalarında kullanılmakta­dır. Eskiden rahipler adaylar arasından din adamı olacakları kur'a ile seçerlerdi. Osmanlı döneminde kur'a, acemi oğlan­larının orduya alınması veya kayıtlarının belirlenmesi için kullanılmıştır: "kur'aya girmek" deyiminin "asker olma çağına ulaşmak" anlamını taşıması da buradan gelmektedir.

"el-İstiksâm bi'1-ezlâm" (oklarla kısmet arama) ve"ed-darb bi'l-kıdâh" (kıdh vurma; kıdh eski Araplar'ın fal açmak üzere kul­landıkları bir alet), "remyü'l-cimâr" (taş atma), "et-tark bi'1-haşâ" (çakıl taşlarını bir birine vurmak suretiyle fal açma), "el-hatt bi'r-reml" remil atma. çizgi falı ve "mey-sir" (kumar) gibi çeşitli Câhiliye âdetleri Kur'an ve Sünnet tarafından yasaklandı­ğı halde kur'a tapınmaya ilişkin ve kötü bir yanı olmadığı için serbest bırakılmış­tır. Birçok hadis, Hz. Peygamber'in pay­laşmada bir çözüm yolu olarak kur'aya başvurduğunu göstermektedir. Bir kara­rın taraflardan birine haksız görünmesi halinde her hâkim kur'aya başvurabilir.598

Ayrıca kur'a. çeşitli kültürlerde kutsal sayılan veya ilham mahsulü olduğu kabul edilen bazı kitapların rastgele açılması suretiyle yapılan bir falcılık usulüdür. İslâ-mî akidede böyle bir telakki bulunmadığı halde bu falcılığın oldukça erken bir dö­nemde Emevîler zamanında başladığı an­laşılmaktadır. Burada Kur'ân-ı Kerim'i ve­ya Buhârî'nin el-Câmitu'ş-şalüh"ın aça­rak tesadüfen o anda karşılaşılan âyetle­rin sayılarının veya mânalarının yahut Hz. Peygamber'in sözlerinin yorumuna da­yanan bir falcılık söz konusudur.599 Bu tarz falcılığın meşruluğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmektedir. Buhârî şârihi Kastallânî. Hanbelî fakihi İbn Batta'yı takip ederek bunun meşruiyetini kabul ediyorsa da Ahkâmü'l-Kur'ân'da Ebû Bekir İbnü'l-Arabî, Demîrî tarafından zikredilmiş ola­rak da 600 Ebû Bekir et-Turtûşî ve Şehâbeddin el-Karâfî gibi müellifler Kur'an'dan fal açmanın caiz olmadığını söylerler. İbnü'1-Hâc el-Abderî bu yasak üzerine el-Medhal'in-de "Kerâhatü ahzi'l-fâl mine'l-Mushaf" başlığı altında geniş bir bölüm ayırmıştır (1,878).

Günümüze ulaşan falnamelerden anla­şıldığına göre İslâm'da en çok saygı gös­terilen iki kitaptan 601 fal açma konusu başlıca şu eser­lerde anlatıldığı şekilde yapılmıştır:

1. Kur'atü'I-İmûm Ccfier b. Ebî Tâlib.602 Şîatarafındanyayılan bu tarz ilk defa. 8 (629) yılında Mûte Sa-vaşı'nda şehid düşen Hz. Peygamber'in amcasının oğlu Ca'fer için kullanılmıştır. Rivayete göre bu sefer sırasında Ca'fer'in arkadaşı Abdullah b. Revâha Kur'an'dan fal açmış ve bir âyetten 603 Ca'fer'in şehid düşeceğini önceden tah­min etmiştir.

2. el-Kur'atü'1-Me'mûniy-ye. Filozof Kindî'ye atfedilir. Eser. tablo halinde 144 sorudan (başlık) ibaret olup her biri on ikişer cevap ihtiva etmektedir.604 Aynı mecmuada yer alan 605 el-Kufatü'd-Devâzdehemrec adlı kitapçığın müellifi meçhul olmakla birlikte İstanbul Üniversitesi Kütüphane-si'nde 606 buna benzer isimde 607 bir çalışma Kin-dFye nisbet edilmektedir. Me'mûn'a izafe edilen iki kur'a eseri daha vardır.608

3. el-Kur'atü'1'Cevheriyye.609 Falcılığın uygu­lanmasında belirgin bir gelişmeyi göster­mektedir. Te'vil usulü veya mecazi yorum­la tefsir edilmiş âyetlerin kullanılmasına, cefr ve ilmü'l-hurûf ve'1-esmâ gibi usul­lerin yanında bazı aritmetik usuller de (hisâbü'l-cümel, hisâbü'nnim) eklenmektedir. Buna göre uygulanan bu usul harf­lerin değişik kümeler halinde birleştiril­mesinden ve her paragrafta bu birleşmenin nesir ha­linde yorumlanmasından ibarettir. Parag­raflar birbiriyle kafiyeli olup "kale er-râ-ciz" ifadesiyle başlarlar.

Kurhtü hurûfi'l-mu'cem'de 610 harfler ebced tertibine göre yatay olarak üç sıra halinde yerleştirilmiştir: İşaret parmağı harflerden biri üzerine konur ve nazım halindeki bu harfin mâ­nasını açıklayan paragrafa bakılır.611

Kur'atü Dânyâl. Bu kur'ada iki cüm­le halinde ifade edilmiş olan sayılar kur'a için kullanılır. Cümleler şöyle dizilmiştir:

Bu ifadelerin mânalandırılmasını sağ­layan bir açıklama vardır. Kur'atu'l-Cev-heriyye'de olduğu gibi nazım halinde ifade edilmiş "kale er-râciz" ifadesi de yer alır.612 İbnü'n-Nedîm'de 613 böyle bir yazı Zülkarneyn'e. Dânyâl pey­gambere. Pisagor'a, İbnü'l-Mürtahil'e ve hıristiyanlara atfedilmektedir.614 Bu tür kur'a yo­luyla büyük bir karmaşa ortaya çıkmakta ve bunun en çarpıcı örnekleri Bîrûnfnin Sanskritçe'den tercüme ettiğini söyledi­ği el-Kurcatü'l-müşerriha bi'l-cavâkıb, el-Kufatü'J-müşemmene li'stinbâti'd-damîri'l-müşemmene ve Şerhu me-zâmîri'I-kur'ati'l-müşemmene adlı üç eserde görülmektedir.615

Halkın kullanması için çok karmaşık olan bu kur'a tarzlarından başka "kur'a-tü'l-enbiyâ, kur'atü't-tuyûr. kur'a mey-mûne" gibi çok daha basit kur'a şekilleri de bulunmaktadır. Kur'atü'l-enbiyâ. par­mağın üzerine düştüğü peygamber is­minde sorulan soruya cevap aramaktan İbaret olan ve esas itibariyle kur'a çekme­ye dayanan bir kur'a şeklidir. Kur'atü't-tuyûr (burada tayr, en geniş kapsamıyla "iyi veya kötü talih" anlamına gelir), kuş­ların uçuşu dahil müracaat anında ken­dini gösteren her olaydan anlam çıkarır.616

Bibliyografya :

TâcüVarüs,"kfa" md.;Tabetl Târth(Ebü'\-Fazl], II, 611; İbnü'n-Nedîm, el-Fihrist, s. 314; Bîrûnî, el-Âşârü'l-bâktyecani'l-kurûni't-hâliye (nşr E Sachauj. Leipzig 1876, neşredenin girişi, s. XIV; İbnü'l-Hâc Gl-Abderî, el-Medhal, Kahire 1401/1981, 1, 878; Demiri. Hayâtü't-hayevân, Bulak 1284/1867,11, l\9;Keşfü'z-?unûn,l,272; Ed. Doutte. Magie et reügîon en Afriçue du nord, Alger 1909, s. 376-377; H. Masse, Croy-ance et coutumes persanes, Paris 1938, I, 245 vd.; Toufic Fahd, La dtüination arabe, Stras-bourg 1966, s. 214-219 (bu eserde, maddede zikredilmiş olan bütün kehanet ve fai usullerinin bir incelemesi vardır |s. l79-2]4|);a.mlf.. "Kur'a", EP (İng.|, V, 398-399; Abdullah b. Mûsâ el-Am-mâr, el-Kur'a ue mecâiâü tatbikthâ ft'l-fıktıi'l-İslâmî, Riyad 1407; Stezmann. "Die Loosbüc-her des Mittelalters", Serapeum, Xl/4-6, Leip­zig 1850, s. 49 vd., 69 vd.; Xll/20-22 (1851), s. 305 vd.; G. Flügel, "Die Loosbücher der Moham-madaner", Berichte über die Verhandlungen der Königlich Sâchsischen Gesellschaft der Wtssenschaften zu Leipzig. Phitotogisch-Hİs-torische Klasse, XI[-XNI, Leipzig 1860, s. 27-74; P. Tannery. "Notices sur les fragments d'ono-matomancie arithmetique", Notices et extraits, XXXl/2 (1886), s. 231-260; D. C. Phillott. "Bib-liomancy, Divination, Superstitions amongst the Persians", JASB, sy. 2 (1906). s. 339-342; E. LĞvi-Provençal, "La recension maghribine du Sahih d'al-Bohâri", JA, CCI1 (1923), s. 213; G. Weil. "Die Königslose J. G. Watzsteinsfreie Nanchdichtung einesarabischen Loosbüches überarbeitet und eingeleitet", MSOS, XXXI (1928), s. 1-69; Khan Bahadur Abdul-Kadir-e Sarfaraz, "Divination by the Divân of Hafız", M. P. Kharvgat Memoriat, I (1953], s. 276-294. Tevfîk Fehd



Fıkıh.

Sözlükte "pay" anlamına ge­len kur'a, fıkıh terimi olarak payların bir­birinden ayırt edilmesi veya bir kimsenin öncelik sırasının tayini için başvurulan isim belirleme usulünü ifade eder. Tanım­da "çare, çözüm yolu" gibi mânalara ge­len hîle kelimesinin kullanılması, kur'anın ancak başka yollarla halledilmesi müm­kün olmayan durumlarda başvurulacak bir işlem olduğu imasını içerir. Bu anla­mıyla kur'a, "hisselerin belirlenip ayrılma­sı" mânasındaki kısmet (paylaştırma) teri­miyle anlam benzerliğine sahip olup fıkıh kitaplarında ağırlıklı olarak "kitâbü'l-kıs-me" bölümlerinde ele alınır. Kur'aya baş­vurma işlemi için de ikrâ', iktirâ", ishâm, istihâm, müsâheme gibi kelimeler kulla­nılır.

Kur'an'da önceki şeriatlara ilişkin olarak zikredilen iki olayda kur'aya başvuruldu­ğu anlatılır.617 Câhiliye döneminden devralınan bir uzlaşma usulü olarak İslâm dönemine intikal etmiş olan kur'anın meşruiyeti bu âyetlerin yanı sıra icmâa veya "Birbiriniz-Ie çekişmeyiniz 618 âyetine de dayandırılır.619 Hz. Peygamber'in yolculuğa çıkarken hangi eşi­nin kendisiyle geleceğini belirlemek üzere kur'aya başvurduğuna620 ve ölüm döşeğindeki sahipleri tarafından azat edilen altı köleyi Resûl-i Ekrem'in ça­ğırıp ikişerli olarak üç gruba ayırıp arala­rında kur'a çekerek kur'anın isabet ettiği ikisini azat ettiğine 621 dair rivayetler de kur'a usulünün sün­netten dayanakları olarak gösterilir. Son olayda Resûlullah'ın kölelerin altısını da azat etmeyip kur'aya başvurmasının se­bebi, ölüm hastalığında yapılan tasarru­fun tıpkı ölüme bağlı bir tasarruf olan va­siyet gibi vârislerin hakkını muhafaza ga­yesiyle terekenin üçte birini aşamayacağı ilkesidir.622 Bu iki uygulama ya­nında Hz. Peygamber'in, "Eğer insanlar ezanın ve ilk safın faziletini bilselerdi ve bunu belirlemenin kur'adan başka bir yo­lunu bulamasalardı mutlaka bunun için kur'aya başvururlardı" sözü de 623 do­laylı biçimde kur'anın cevazına işaret etmektedir.624

Kur'aya başvurmanın cevazında fakih-ler görüş birliği içinde ise de hangi konu ve durumlarda buna başvurulacağı ve kur'aya başvurmanın hükmü aralarında tartışmalıdır. Fal ve kumarın İslâm'da ha­ram kılınmış olması sebebiyle bu grupta yer alan işlemlerde kur'aya başvurulma­sının caiz olmadığı açıktır. Kur'a kural ola­rak hak kazandırıcı bir işlem olmayıp sa­dece hakların veya maslahatların eşit bu­lunduğu, yani birçok kişinin eşit derece­de hak sahibi olduğu durumlarda başla­ma önceliğinin veya eşit payların aidiye­tinin kin ve nefrete yol açmaksızın belir­lenmesi amacına yönelik bir işlemdir. Bir hakkın sahibinin belirli olduğu durumlar­da bu hakkın zayi olmasına yol açabilecek şekilde kur'aya başvurulması ilke olarak caiz değildir. Bunun için de klasik litera­türde kur'a daha ziyade ortak malların, ganimetlerin ve mirasın paylaştırılması konusunda gündeme getirilmiş ve bunun câizliği genelde kabul görmüş, diğer du­rumlarda kur'aya başvurmanın câizliği ve hükmü ise fıkıh ekolleri arasında tartış­malı kalmıştır.

Kur'aya başvurmanın uygulama alanı­nı en dar tutanlar Hanefî ve Mâlikîler, en geniş tutanlar ise Hanbelîler ve kısmen Şâfiîler'dir. Diğerlerinden farklı olarak Hanbelîler kur'ayı bir beyyine olarak da görmektedir. İbn Rüşd, ölçüye tartıya gelmeyen şeylerin paylaşımında karşılık­lı rızâdan sonra ikinci usul olarak kur'ayı önerir.625 Karâfî'ye göre hakların veya maslahatla­rın eşit olması ve nakle rızânın bulunma­sı şartıyla her yerde kur'aya başvurulabi­lir.626 Kur'anın en muhte­mel uygulama alanlarından biri sahibi be­lirli olmayan hakların kullanım önceliğini belirlemektir. Meselâ eşit dereceli birkaç velinin bulunması durumunda nikâh ve­layetinin kime ait olacağı, cenazenin ki­min tarafından yıkanacağı ve namazının kimin tarafından kıldınlacağı, aynı yakın­lık derecesinde kadın akraba arasında ço­cuğun bakım ve gözetimini kimin üstle­neceği gibi hususlar bu kapsamdadır. Eşit payların sahiplerini belirlemek üzere or­taklar arasında, iki beyyinenin çatışması durumunda hasımlar arasında ve tere­kenin üçte birini aşan köleler arasında kur'aya başvurulmasında olduğu gibi mülklerin birbirinden ayırt edilmesinde, ölü arazinin ihyası gibi ihtisas haklarında da kur'aya başvurulabilir.627

Hanefîler nesep ve mülkiyet davasında, kölelerin hangilerinin azat edilmiş sayıla­cağını belirlemede kur'aya başvurulma­sını, bir hakkın kazanımmın kur'aya bağ­lanmasında kumar ve fal oklarıyla paylaş­ma anlamı bulunduğu gerekçesiyle caiz görmezler. Hz. Ali'den gelen bir rivayeti esas alan Şâfiîler kur'ayı nesep tayini konusunda başvurulabilir bir çare olarak, hatta kur'ayı bir beyyine olarak gören Hanbelîler, gıyabî koca lehine işletilecek nesep karinesine veya yeminden kaçın­maya dayanarak hüküm vermekten daha kuvvetli bir usul görürler.628 Hanefîler Hz. Ali'den nak­ledilen uygulamayı çeşitli gerekçelerle dik­kate almamışlar, yolculuğa birlikte çıkıla­cak eşin belirlenmesi, ortak malların pay­laşımında hisselerin tesbiti gibi konular­da, birincisinde eşlerden birine meylettiği töhmetini gidermek, ikincisinde ortakla­rın içini rahatlatmak için kur'aya başvu­rulmasını, mevcut sünnet ve bu yönde bir teamül oluştuğu ve kumar anlamı içer­mediği gerekçesiyle istihsanen caiz gör­müşlerdir.629

Birkaç kişi arasında ortak olan malın hâkim veya hâkimin tayin edeceği bir gö­revli (kasım, kassam) tarafından kur'a yo­luyla paylaştırılması bağlayıcı kabul edilmekte, ancak ortakların kendi belirledik­leri paylaştırıcının gerçekleştirdiği kur'a-nın bağlayıcı olup olmadığı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.630

Bibliyografya :

Tehânevî. Keşşaf, II, 1199; Buhârî, "Ezan", 9, 32, "Nikâh", 97; Müslim. "Şalât", 129, "Fe-zâ'ilü'ş-şahâbe", 88, "Eymân", 56; Şafiî. el-Üm, VIII, 3-7; Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm. Kitâbü'l-Emvâl fnşr. M. Halîl Herrâs), Kahire 1975, s. 592;Cessâs, Ahkâmü'l-Kur'ân (Kamhâvî), II, 294; ][], 306; V, 253; İbn Hazm. ei-Muhattâ,]X, 342-348; Şîrâzî. el-Mühezzeb, Kahire 1976, II, 6-8; Serahsî. et-Mebsût, V, 4-8; Gazzâlî. et-Müs-taşfâ, Bulak 1322, I, 296; Kasânî. Bedâ'i\ II, 333; VII, 19; İbn Rüşd. Bidâyetü'l-müctehid, II, 222-226, 302; İbn Kudâme, et-Muğnî, Kahire 1989, X, 252-253, 524-526; XIII, 427, 592; XIV, 378-386, 395; Nevevî. Şerhtu Müslim, IV, 157-158; X, 46; XI, 139-140; XV, 209-210; İzzeddin İbn Abdüsselâm. Kavâldü'l-ahkâm, Beyrut, ts. (Dârü'l-kütübi'l-îlmİyye), I, 53, 66, 77-78, 82; Karâfî. el-Furûk, Kahire 1347, IV, 111-114; İbn Kayyim el-Cevziyye. et-Turuku'l-hükmtyye, Bey­rut, ts. (Dârü'l-kütubi'i-ilmiyye), s. 195, 265-307; Zerkeşî. el-Menşûr fı'l-kauâ'id (nşr. Teysîr Faik Ahmed Mahmûd), Kuveyt 1402/1982, III. 62-68; İbn Receb. el-KauâHd (nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa'd), Kahire 1392/1972, s. 377-398; Rassâ'. Şerhu Hudûdi Ibn'Arafeinşi. M. Ebül-Ecfân-Tâhir el-Ma'mûrî), Beyrut 1993, II, 497-498, 667-669; Güzelhisârî, Menafı'u'd-dekâ'ik, s. 15; Şev-kânî. Heylü't-eutâr, VI, 217-218; İbn Âbidîn. Reddü'l-muhtâr (Kahire], III, 206; VI, 263; Ah­med Fethî Behnesî, el-Mevsû'atü'l-cinâ'iyye ft'i-fıkhi'l-lstâmt, Beyrut 1412/1991, IV, 200-207; Pakalm,II, 323-324;T. Fahd."Kur'a", £72(ing.), V, 398-399; "KurV, Mu/; XXXIII, 136-150. Yunus Apaydın




Yüklə 1,7 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   60




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin