Okyanusu aşan sergi: “Babil’in Ötesi”
New York Metropolitan Müzesi’nde 2009 yılı Mart ayına kadar açık kalacak olan “Babil’in Ötesi: M.Ö. 2’nci Binyılda Sanat, Ticaret ve Diplomasi” sergisi, DEİK/Türk-Amerikan İş Konseyi’nin ana sponsorluğunda Doğan, Doğuş, Koç ve Sabancı gruplarının destekleriyle Türkiye’den gönderilen tarihi eserler ve dünyanın en eski açık deniz gemisi Uluburun Batığı buluntularıyla, ülkemizin tanıtımı için önemli bir fırsat yaratıyor
Binlerce yıldır uygarlıkların beşiği olan Anadolu, içinde antikçağ kültürlerine ait nice hazineler barındırıyor. Asur’dan Babil’e, Antik Yunan’dan Roma’ya, Bizans’tan günümüze dek yüzlerce uygarlığı barındırmış Anadolu topraklarında, tüm bu kültürlerden arda kalanlar birer birer gün ışığına çıkarılıyor. Bu eserlere müzelerin ilgisi artık ülkemizin sınırlarını aşıyor.
Son olarak New York’un dünyaca ünlü Metropolitan Müzesi’nde açılan “Babil’in Ötesi: M.Ö. 2’nci Binyılda Sanat, Ticaret ve Diplomasi” sergisine Türkiye’den gönderilen eserler ziyaretçileriyle buluşuyor. Aralarında Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden çıkarılan tarihi eserler ve dünyada büyük yankı uyandıran “Uluburun Batığı” buluntularının da bulunduğu toplam 400 parça, Metropolitan Müzesi’nde yerini aldı.
Uluburun Batığı
Kaş’ın 8,5 km. güneydoğusunda Uluburun açıklarında yapılan kazılardan çıkartılan kalıntılar, dünyadaki en eski açık deniz gemisine ait. Geç Tunç Çağı’ndan kalma geminin yapıldığı sedir ağacı tarihlenerek M.Ö 1.300’de battığı tespit edildi.
Boyu yaklaşık 15 metre, eni ise 5 metre olan batığın 20 ton yük taşıdığı tahmin ediliyor. 10 ton bakır ingot ve 1 ton kalay, geminin ana yükünü oluşturuyor. Ayrıca 150 adet Kenan ülkesi yapımı kil kavanoz, 10 adet pitos, 3,3 ton toplam ağırlığında tek delikli 24 çıpa (bunlardan ikisi 21,9 kg. ve 25,9 kg. ağırlığında olup, büyük olasılıkla geminin demirlemesi için, diğerleri de balast olarak kullanılmaktaydı), tunç aletler, devekuşu yumurtaları, en önemlisi Mısır Prensesi Nefertiti’ye ait olan altın mühür olmak üzere çeşitli mühürler ve heykelcikler geminin kargosunu oluşturuyor. Geminin yine çok ilginç buluntularından birisi ise antikçağlarda kullanılan yazı defteri. Balmumu üzerine sert bir kalemle yazı yazılmasına olanak sağlayan defterden Homeros’un ünlü eseri “İlyada”da da söz ediliyor. Uluburun Batığı’nın muhtemel rotasının ise Suriye-Filistin kıyıları ya da Kıbrıs’tan Ege’ye doğru olduğu düşünülüyor.
Uluburun Batığı’nın yapımında sedir ağacı kullanılmış ve kaplama tahtaları “geçme yöntemi” ile birleştirilmiş. Aynı yöntemin, Uluburun’dan bin sene sonra Yunan-Roma gemilerinde de kullanıldığı biliniyor. Bugün yaygın olan “önce iskelet” yönteminin aksine, “önce kabuk” yöntemi ile inşa edilen gemi, önce geminin dış yüzeyi, yani kabuğu inşa edilip, daha sonra içerisine iskeletin eklenmesiyle oluşturulmuş.
Uluburun Gemisi’nden daha da öncesine tarihlenen, önce kabuk ve geçme yapım tekniği ile yüzdürülmüş gemilere Eski Mısır’da da rastlanmasına rağmen, bu geçmelerin kavelalarla kilitlenmiş olması gemiye bir “ilk” olma özelliği kazandırıyor.
Dostları ilə paylaş: |