Malatya sanayi Potansiyeli ve Yatırım Alanları Araştırması



Yüklə 5,65 Mb.
səhifə37/37
tarix30.12.2017
ölçüsü5,65 Mb.
#36479
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37

Çin
Kayısının anavatanı olan Çin’in kayısı üretimi ile ilgili pek fazla bilgi bulunmamakla birlikte yıllık yaş kayısı üretiminin 50-100 bin ton arasında değiştiği sanılmaktadır. Önemli kayısı üretim merkezleri; Şantung, Hopei ve Honan’dır. Yetiştirilen kayısı çeşitleri; Maj-Ho-Sin, Bak-Ta-Sin, Huang-Sin, Gluto-Lochak, Çu-İn-Sin, Kızıl Kumet, Tulaki, Manti-Urzuk, Konak Doraz, Şi-Sin, Isko-Dari’dir. Dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip Çin’de üretilen kayısının sofralık, kurutmalık ve konservelik olarak değerlendirildiği sanılmaktadır.
Avustralya
Güney Avustralya ülkenin önemli kayısı üretim merkezi olup yıllık yaş kayısı üretimi 20-40 bin tondur. En fazla Moorpark, Trevatt, Goldrich, Morocco, Watkins, Rival ve Bulida çeşitleri yetiştirilmektedir. Üretilen yaş kayısının büyük çoğunluğu sofralık olarak tüketilmekte, geriye kalan kısmı ise kurutulmakta ve konserve yapımında kullanılmaktadır.
Yugoslavya
Yaş kayısı üretimi 10-30 bin ton arasındadır. Önemli kayısı üretim merkezleri Sırbistan, Voyvodina ve Makedonya’dır. Yetiştirilen kayısı çeşitleri % 75’lik pay ile Hungarian Best, Krupna Rana, Kecskemeter Rose ve Cacak’s Gold’dur. Üretilen kayısının önemli bölümü sofralık olarak tüketilmektedir.
Macaristan
Yıllık yaş kayısı üretimi 25 ile 50 bin ton arasındadır. Macaristan’ın kayısı üretimindeki dalgalanma ülkenin coğrafik konumu ile ilişkilidir. Cegled, Kecskemet, Transdanubian ve ülkenin kuzey bölgeleri önemli kayısı üretim merkezleridir. Hungarian Best (% 45), Cegledi Orias (% 19), Kecskemet Rose (% 13), Kecskei Rozsa (% 9), Cegledi Bibor (% 7), Cegledi Mamuth, Mandula ve Budapeşte yetiştirilen önemli Macar kayısı çeşitleridir. Üretilen kayısının çoğunluğu sofralık olarak tüketilmektedir.
Cezayir
Yıllık yaş kayısı üretimi 40-80 bin tondur. Önemli kayısı çeşitleri Canino ve Amour Leuch’dur. Üretilen kayısının çoğunluğu kurutularak değerlendirilmekte, geriye kalan kısmı sofralık, reçel ve marmelat yapımında kullanılmaktadır. Mayısın son haftası başlayan meyve hasadı Haziran ayının ortasına kadar devam etmektedir.

Kayısı Üretimi Azalış Gösteren Ülkeler


Bu grupta yer alan ABD, Yunanistan ve Bulgaristan’ın kayısı üretimlerinde azalış görülmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri
Özellikle 1950-1975 yılları arasında dünya kayısı üretiminde birinci sırada yer alan ABD’nin üretimi 1975 yılından sonra azalmaya başlanmıştır. Yıllık yaş kayısı üretimi 55-139 bin ton arasındadır. Ülkenin en önemli kayısı üretim merkezi Kaliforniya Eyaletidir. Yetiştirilen önemli kayısı çeşitleri; Royal (% 41), Tilton (% 39) ve Patterson’dur. Ülkede üretilen kayısının % 15-20’lik bölümü sofralık olarak tüketilmekte, geriye kalan bölümü ise kurutulmakta, konserve ve reçel yapımında kullanılmakta, bir kısım kayısı ise dondurularak saklanmaktadır.

Yunanistan
Yıllık yaş kayısı üretimi yıllara göre değişmekle birlikte 38-82 bin tondur. Kayısı üretimi Poloponnesia (% 85) bölgesinde yoğunlaşmıştır. Yetiştirilen çeşitler Bebeco, (% 70), Tyrinthe (% 23) ve Luizet’dir. Üretilen kayısının büyük bölümünü yaş olarak ihraç etmekte geriye kalan kısmı ise kayısı şurubu ve konserve yapımında kullanılmaktadır.
Bulgaristan
Yıllık 10-25 bin ton yaş kayısı üretimine sahiptir. Üretilen kayısının büyük çoğunluğu sofralık olarak tüketilmekte, kayısı varlığının % 50’sini Hungarian Best, % 18’ni Silisterenska Rana, % 11’ni Krupna Rana ve Drjanovska Kasna çeşitleri teşkil etmektedir.
Yukarıda anlatılan ülkelerin dışında diğer önemli kayısı üreticisi ülkeler; (üretim miktarlarına göre) Lübnan, Mısır, Afganistan, Irak, Arjantin, Şili, Tunus, Avusturya ve Hindistan'dır. Bu ülkelerin yaş kayısı üretimi 10 ile 60 bin ton arasında değişmektedir.

KAYISI MEYVESİNİN TÜKETİM ALANLARI
Dünyada üretilen kayısının önemli bölümü sofralık olarak tüketilmektedir. Ancak kayısıda hasat döneminin kısa olması ve taze kayısının çabuk bozulması nedeniyle kayısı daha çok kurutularak veya işlenerek değerlendirilmektedir. Dünya yaş kayısı üretiminin yaklaşık % 20-25’lik kısmı kurutulmaktadır. Sofralık ve kurutmalık olarak değerlendirilen kayısıdan geriye kalan kısmı ise işlenerek değerlendirilmektedir.
Kayısı çekirdeklerin tatlı olanları çerez olarak tüketilmekte, acı olanlar ise kozmetik ve ilaç sanayiinde hammadde olarak kullanılmaktadır. Ayrıca kayısı çekirdeğinin tohum ve kabuğundan badem yağı, yemeklik yağ, benzaldehit (aroma esansı), furfural, aktif karbon, amigdalin ve hidrosiyanik asit elde edilmektedir. Kayısının gövde, dal ve çekirdek kabukları yakacak olarak kullanılmasının yanı sıra kayısı ağacının yaş ve kuru yaprakları hayvan yemi olarak değerlendirilmektedir.

KAYISININ BESİN DEĞERİ
Kayısı insan sağlığı bakımından önemli bir yere sahiptir. pH’ı 3-4 arasında değişen taze kayısı dokuz farklı şeker, on sekiz serbest amino asit, zengin A vitamini ve beta karoten, yüksek miktarda potasyum ve demir elementi ihtiva etmektedir. Yaş meyvede çağla döneminde yüksek olan C vitamini (50-60 mg/kg) meyvenin olgunlaşması ile birlikte azalmaktadır (30-50 mg/kg).

KAYISININ İNSAN SAĞLIĞI BAKIMINDAN ÖNEMİ
Kayısı, insan vücudunun günlük enerji ve protein gereksiniminin karşılanmasında çok az katkıda bulunmakla birlikte mineral maddelerden potasyum ve vitaminlerden ß-karotence çok zengindir. A vitaminin öncül maddesi olan ß-karoten vücudu ve organları saran epitel doku, göz sağlığı, kemik, diş gelişmesi ve endokrin bezlerinin çalışması için gereklidir. Bu görevlerinden başka A vitamini üreme ve büyümede, enfeksiyonlara karşı vücut direncinin artmasında önemli rol oynamaktadır.
Diğer taraftan A vitamini normal vücut hücrelerinin kanserli hücreye dönüşmesinin başlıca sorumlusu olan aktif karsinojenlerden tekli oksijenin oluşmasını önlemekte veya oluştuktan sonra etkisiz hale getirmektedir. Ayrıca A vitamini organizmanın ve sağlıklı hücrelerin direncini artırarak kansere karşı koruyucu görevi yapmaktadır. Bu koruyucu aktivite sigara ve alkol kullananlar için daha da önemlidir. Serbest radikallerin oluşumuna ve hücre ölümüne neden olan protein ve yağ asitlerinin bozulma tepkimelerini önlemektedir.
Kayısının sodyumca fakir potasyumca zengin olması nedeniyle kalp yetmezliği, böbrek hastalıkları, hepatit siroz tedavisinde olumlu etkileri olduğu bildirilmektedir.
Kuru kayısının beslenme ve sağlık açısından en önemli bileşiklerinden birisi de diyet lifidir. Kuru kayısının 100 g’da yaklaşık olarak 24 g diyet lifi bulunur. Yetişkin bir insanın günlük diyet lifi gereksinimi ise 25 gramdır. Diyet lifi sindirim sistemimizde salgılanan enzimler tarafından hidrolizlenemeyen polisakkarit ve lignin gibi bileşiklerden oluşmaktadır. Diyet lifi kabızlık, irritabl kolon sendromu, apandisit, hemoroid, diş hastalıkları, şişmanlık, şeker hastalığı, kroner kalp hastalıkları ve klon kanseri gibi hastalıkların oluşum riskini azaltmakta, bağırsakların düzenli çalışmasını sağlamaktadır.


TÜRKİYE'DE KAYISI ÜRETİMİ SIRASINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR
Yetiştirime Aşamasında Karşılaşılan Sorunlar
* Kayısı yetiştiriciliğinin en önemli problemi ilkbahar geç donlarıdır. Kayısı ağaçları ilkbahar geç donlarından önemli ölçüde zarar görmekte ve çoğu yıl rekolteyi geç donlar tayin etmektedir. Özellikle son yıllarda kuru kayısının ekonomik getirisinin artması ile birlikte Malatya'da kayısı bahçeleri uygun olmayan iklim bölgelerine kaymıştır. Bu alanlarda kurulan bahçeler bazen üst üste, bazen de 2-3 yılda bir meydana gelen ilkbahar geç donlarından zarar görmektedir. ilkbahar geç donlarından korunmanın en etkili yolu, don tehlikesinin bulunduğu rutubetli, taban araziler ve soğuk havanın biriktiği vadi içlerinde kayısı bahçesi tesis edilmemesidir. Fakat her şeye rağmen don riski bulunan bir bölgede kayısı bahçesi tesis edilmişse donlardan korunma yöntemlerinin dikkatlice uygulanması gerekmektedir.
* Ülkemizde kaliteli ve yeterli sayıda kayısı fidanı bulmak oldukça zordur. Bazı fidancılar kaynağı belli olmayan aşı kalemleri kullanmakta veya aşısız fidan satışı yapmaktadır. Devlet ve özel fidanlıkların sertifikalı fidan üretimine ağırlık vermesi gerekmektedir.
* Kuru kayısı üretiminin yapıldığı Malatya’da meyve hasadı, dalların uzun sopalarla çırpılması veya silkelenmesi suretiyle direk toprak yüzeyine yapılmaktadır. Hasat sırasında olgun meyvelerin yanı sıra ham meyveler de dökülmekte, bir sonraki yılda meyve verecek gözler zarar görmekte, yaralanan dallar, hastalıkların girişi için uygun ortamı hazırlamaktadır. Ayrıca yere düşen meyveler parçalanmakta, içerisine taş ve toprak parçacıkları girmektedir. Bu şekilde hasat edilmiş kayısıların kalitesi düşmekte, işleme ve ihracat sırasında problemlere neden olmaktadır. Bu yüzden en ideal hasat, el ile yapılan hasattır. Fakat büyük kayısı bahçelerinde el ile hasadın pahalı ve hasat döneminin kısa olması nedeniyle el ile yapılan hasat her zaman mümkün olmadığından makinalı hasat imkanlarının araştırılması gerekmektedir. Diğer taraftan mevcut hasat yöntemi ise ağaçların altına süngerli bez serilmesi gibi basit uygulamalar ile iyileştirilebilir.
* Kayısının doğal sarı renginin korunması ve depoda fumigant özelliği göstererek fermantasyon ve böcek zararının önlenmesi için yaş kayısılar kurutulmadan önce kükürtlenmektedir. Kuru kayısı ithal eden ülkelerin ithalatına izin verdikleri kükürt miktarı Almanya ve İngiltere'de 2000 ppm, Fransa ve Danimarka'da 1000 ppm, İtalya'da 600 ppm, Avusturya'da 300 ppm'dir. ABD, Kanada, Yeni Zelanda ve Avustralya kesin bir limit uygulamamakla birlikte 3000 ppm’e kadar kükürt içeren kuru kayısıların ithalatına izin vermektedir. Öte yandan 1.8.1993 tarihinden itibaren ihracatta uygulaması zorunlu hale getirilen TS 485 kuru kayısı standardında müsaade edilen kükürt miktarı 2500 ppm olarak belirlenmiş, daha sonra kuru kayısı standardında yapılan bir değişiklik ile kükürt standardı “Alıcı isteğinin belgelenmesi durumunda kuru kayısılardaki kükürt miktarı serbest bırakılmıştır” şeklinde değiştirilmiştir. Fakat 16.11.1997 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Türk Gıda Kodeksine göre kuru kayısıda maksimum kükürt miktarı 2000 ppm olarak belirlenmiştir.
Kuru kayısıdaki kükürt miktarı son yıllarda en çok tartışılan konular arasında yer almaktadır. Rengin muhafaza edilmesi ve çeşitli mikroorganizma zararının önlenmesinde kuru kayısı için vazgeçilmez katkı maddesi olan kükürdün belirli miktarda alınması halinde insan vücudunda tehlike oluşturduğu konusunda herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. 60 Kg ağırlığında ergin bir insanın günlük 42 mg kükürt alması halinde sağlık açısından herhangi bir sorunun ortaya çıkmadığı araştırmalar sonucu ortaya konmuştur.
Bu kükürt miktarı 2000 ppm kükürt içeriğine sahip 3-5 kayısı tarafından doldurulmaktadır. Ayrıca meyvede bulunan toplam 2000 ppm kükürdün önemli bölümü bağlı durumda ve sülfata dönüştüğü düşünülecek olursa 42 mg kükürdü karşılayacak kayısı sayısının en az 6-8 adet olduğu açıkça görülmektedir.
İnsan vücudu için müsaade edilen sınırın üzerinde kükürt alınması durumunda boğaz ve mide yanması, baş ağrısı ve hatta kusma gibi yan etkiler görülmektedir. Kükürtten en fazla astım hastaları etkilenir. Yapılan araştırmalarda astım hastalarının % 8'nin sülfide hassas olduğu saptanmıştır. Ancak kuru kayısıdaki toplam kükürdün çok küçük kısmının serbest formda olması, astım hastaları için de tehlike riskini azaltmaktadır.
Kuru kayısı üreticilerinin kayısı meyvesine fazla kükürt uygulamasının iki temel nedeni bulunmaktadır. Bunlardan birincisi kuru kayısı rekoltesinin yüksek olduğu yıllarda üretici ürününü istediği fiyattan satamama konusunda endişe duymaktadır. Bu yüzden üretici satamadığı kuru kayısının depoda bozulmasını önlemek amacıyla aşırı kükürt kullanmaktadır. Yapılan araştırmalar adi depolarda altı ay bekletilen kuru kayısılardaki kükürt miktarının % 30-50 oranında azaldığını ortaya koymuştur.
Kuru kayısıdaki kükürt miktarı 1500 ppm’in altına düştüğünde kayısının altın sarısı rengi esmerleşmekte ve ürün depo zararlılarının hücumuna uğramaktadır. İkincisi ise üretici kısa sürede daha fazla kayısı kükürtlemek için kükürtleme işlemini kerevetler yerine kasalarda yapmaktadır.
Yakılan ilk ocakta kasaların ortasında bulunan meyveler yeterince kükürt almadığından ikinci bir kükürtleme daha yapılmaktadır. Böylece kasanın alt ve üst kısımlarında bulunan kayısılar aşırı miktarda kükürt absorbe etmektedir. Kükürt probleminin çözüm olarak; çiftçinin kısa sürede pazarlayacağı kayısıya 2.000 ppm, depoda uzun süre bekleteceği kayısıya 3.000-3.500 ppm kükürt uygulaması ve kükürtlemenin mutlaka kerevetlerde yapılması önerilebilir.
Son yıllarda sodyum meta bi sülfite bandırarak kükürtleme yöntemi kükürtleme süresinin kısaltılması bakımından avantajlı görünmekle birlikte bu şekilde kükürtlenmiş kayısılar yeterli miktarda kükürt absorbe edemedikleri için kısa bir süre sonra sarı rengini kaybederek esmerleşmektedir. Sodyum meta bi sülfide bandırma usulü kükürtleme ile ilgili ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.
Pazarlama Aşamasında Karşılaşılan Sorunlar
* Kuru kayısının yurt içi ve yurtdışında yüksek fiyattan alıcı bulması ve yeni pazarların geliştirilmesi için kayısının beslenme ve insan sağlığı açısından önemi geniş kitlelere doğru bir şekilde tanıtılması gerekir. Nitekim ülkemizde üretilen kuru kayısının yaklaşık % 80-85’lik kısmı ihraç edilmesine karşılık sadece % 10-15’lik gibi çok az bölümü yurt içinde tüketilmektedir.

Bilindiği gibi meyve seçimi ve tüketimi ile ilgili davranışlar öğrenilmiş davranışlar olup, bu davranışların değiştirilmesi güç ve yavaş işleyen bir süreçtir. Bu bakımdan bireylerde kayısı tüketim alışkanlığının kazandırılması için beslenme eğitim programları düzenlenmeli, televizyon, radyo gazete ve internet gibi çeşitli iletişim araçlarında kayısının faydalarını anlatan reklam çalışmalarına ağırlık verilmelidir.


* Kuru kayısı başta ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Hollanda olmak üzere yaklaşık 70 ülkeye ihraç edilmektedir. Özellikle İspanya ve Portekiz’in Avrupa Topluluğuna katılması ile birlikte Avrupa Birliği ülkelerinin kuru kayısı ithalatlarını bu iki ülkeden yapma eğilimi ağırlık kazanmaktadır. Önümüzdeki yıllarda Avrupa Birliği ülkeleri ile ABD’ye yapılan kuru kayısı ihracatının sınırlı artış göstereceği düşünülerek yeni pazarların aranmasına ağırlık verilmelidir. Yeni pazarlar olarak özellikle Uzakdoğu ülkeleri gelecek vaat etmektedir. Bu amaçla yurtdışında yapılan gıda fuarlarına katılarak hem tanıtım hem de promosyon çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
* Kuru kayısı ihracatçılarını bir çatı altında toplayarak ihraç fiyatının belirlenmesinde rekabet yerine ortak bir tavır alınmasını sağlayacak, dış pazardaki gelişmeleri düzenli olarak takip edecek, reklam ve tanıtım faaliyetlerini etkin şekilde yürütecek “Kuru Kayısı İhracatçılar Birliği”nin kurulması gerekmektedir. Ayrıca son yıllarda gündemde olan kayısının hasattan önce satılması (alivre satış) işleminden vazgeçilmelidir.
* Hollanda, İspanya, Fransa ve İsrail gibi ülkeler Türkiye'den 12.5 kg’lık paketler halinde ithal ettikleri kuru kayısı 100, 250, 500 ve 1000 g gibi daha küçük paketler halinde ambalajlayıp başka ülkelere ihraç etmektedirler. Dökme tabir edilen 10-12.5 kg'lık paketler yerine, kuru kayısının daha küçük ambalajlarda direkt tüketiciye ulaştırılması için güçlü bir organizasyona ihtiyaç vardır. Kuru kayısının küçük ambalajlarda ihraç edilmesi durumunda hem kayısı daha yüksek fiyattan pazarlanmış olacak hem de kayısının paketlenmesi sırasında işgücü istihdamı sağlanacaktır.
* Kuru kayısı üretimi ve ihracatında tekel olmamıza rağmen 1 kg kuru kayısının ihracat fiyatı olan 1.8-3.3 $’ın üzerinden fiyat bulması çok zordur. Bu bakımdan fiyat artışından ziyade çalışmaların birim alandan kayısı verim ve kalitenin yükseltilmesi yoğunlaştırılması gerekmektedir.
* Kuru kayısının hammadde şeklinde satışı yerine kayısıdan yeni ihraç ürünleri geliştirilmesi (konserve, pulp ve dondurulmuş kayısı) ve ürün çeşitlendirilmesine ağırlık verilmelidir.
* Kayısının insan sağlığı açısından faydalarını ortaya koyan ayrıntılı araştırmaların yapıldığını söylemek pek mümkün değildir. Kayısının insan sağlığına etkileri konusunda yapılacak çalışmaların iletişim araçları vasıtasıyla insanlara duyurulması kayısının tanıtımına önemli katkılar sağlayacaktır.
* 1992 Yılında kurulan Kayısı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’nin (Kayısı Birlik) kuru kayısı pazarında etkin hale gelebilmesi için üreticiden aldığı kuru kayısıyı küçük paketler halinde yurtiçi ve yurtdışına pazarlayacak temsilci veya bayilik ağılarını güçlü bir şekilde kurması gerekmektedir.
* Ülkemizin yaş kayısı ihracatı 1.000 ton gibi çok düşük düzeydedir. Akdeniz ve Ege bölgesi erkenci kayısı yetiştiriciliği için son derece uygun ekolojiye sahiptir. İspanya, İtalya, Fransa ve Yunanistan yaş kayısı ihracatından önemli miktarda gelir elde etmektedir. Ülkemiz sahip olduğu ekolojik potansiyel nedeniyle yukarıda bahsedilen ülkelere göre daha fazla avantaja sahiptir. Ülkemizin kuru kayısı ticaretinde olduğu gibi yaş kayısı ticaretinde de lider ülke olma şansının iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.

EK E. KAYISIBİRLİĞİN "KAYISININ SORUNLARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ" KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİ



  • Kayısının en büyük sorunu aslında çok kaliteli bir ürün olan kayısımızın ağaçtan toplandıktan satışa kadar olan kalite sorunudur. Acilen kayısımızın Dünya piyasalarında rekabet edebilecek şekilde işlenmesi ve paketlenmesi gerekmektedir.




  • Kayısı üreticisini kayısının ekiminden, ilaçlanmasından toplanmasına kadar olan işlerin akışında eğitilmesi gerekmektedir.




  • Kayısı üreticisi piyasa şartlarına hazırlanmalı, ürünün değerlendirilmesi konusunda spekülatör piyasanın oluşması karşısında paniklemesi önlenmelidir.




  • Dünyada natürel gıdaya doğru büyük bir eğilim; kimyasal, sentetik ve natürel olmayan ürünlerden ise büyük bir kaçış vardır. Kayısı bu yönüyle çok önemli bir ürün olma niteliğini taşımaktadır. Ancak kükürtlenmiş kayısımızın önümüzdeki 5-6 sene içerisinde satış imkanı bulamayacağı düşünülmektedir. Bundan dolayı doğal şartlarda kükürtlenmeden kurutulmuş ve işlenmiş bir kuru kayısıyı dünya pazarlarına sunabilmemiz için şimdiden hazırlık yapmamız gerekmektedir.




  • Kayısımızın Ulusal ve Uluslararası fuarlarda ciddi bir şekilde temsil edilmesi gerekmektedir.




  • Ticaret Borsası etkin hale getirilmeli ve önümüzdeki dönemlerde elektronik ortamda hizmet verecek "Kayısı Borsası" kurulması ile ilgili olarak çalışmalara başlanılmalıdır.




  • İhracatçılarımız bilinçlenmeli ve profesyonel personel çalıştırmalıdırlar.




  • Kayısının söylenen faydalarını uluslararası akredite olmuş bir kuruluşa klinik deneyler ile kanıtlanmış bir şekilde belgelendirmek gerekmektedir.




  • Profesyonel bir çalışma ile reklam, broşür, afiş gibi araçlarla yurt dışı ve içerisinde tanıtımına ve lobi çalışmalarına başlanmalıdır.




  • Alternatif ürünler geliştirilmelidir.




  • Kayısı ihracatı üç beş firmanın tekelinden kurtarılmalıdır.




  • Kuru Kayısının depolanma şartları konusunda ciddi araştırmalar yapılıp, depolanma şartları düzenlenmelidir.




  • Kayısının taze, şoklanmış şekilde satılması sağlanmalıdır.




  • Kayısıda ürün çeşidi artırılıp, bir kısmının sanayi ürünü haline gelmesi sağlanmalıdır.




  • Üretilen Kayısının kısa vadede en az % 20'sinin Kayısıbirlik tarafından alınıp satılması, uzun vadede de Fiskobirlik gibi en az ürünün % 80'ninin Kayısıbirlik tarafından alınıp satılması sağlanmalıdır.

Kayısıbirliğin talepleri ise;




  • En kötü şartlarda en az 20 trilyon TL DFİF'ten ürün kredisini talep edilmektedir.




  • İhracatçının kalite ile rekabet edilmeye zorlanması gerekliliği bulunmaktadır. Bunu da yapacak tek kuruluşun Kayısıbirlik olduğu ve birliğin, yeni yatırımlarla ürün işlemede ISO ve HACCP belgeli ve dünya standartlarında ürün işleyebilecek, ambalajlayacak hale gelmesi konusunda ilave yatırımlara ve düşük faizli kredilere ihtiyacının olduğu ifade edilmektedir.




  • Birliğin dış pazar sıkıntısının bulunmadığı ancak, önceki dönemlerden gelen DFİF kredilerinin ve faizlerinin baskısı ve işletme kredilerinin kısıtlı olması dolayısıyla dış pazarda yapılması gerekenlerin yapılmadığı ve bu sebeple de önceki dönemlerden gelen DFİF kredisi borçlarının silinmesini ve yeni bir işletme kredisinin verilmesini ifade etmektedirler.




  • Yaş kayısı konusunda da imkanların sağlanması gerektiği ayrıca ifade edilmektedir.




* Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Destekleme ve Geliştirme İdaresi Başkanlığı:

MKE Binası, Kat:9-10 Tandoğan 06630 Ankara Tel: (0 312) 212 81 90 Faks: (0 312) 212 25 08

e-Posta: kos@kosgeb.gov.tr Web: www.kosgeb.gov.tr



* Türkiye Kalkınma Bankası Genel Müdürlüğü:

Necatibey Caddesi No: 98 06100 Ankara Tel: (0 312) 231 84 00 (11 Hat) Faks: (0 312) 231 31 25



* Kredi Garanti Fonu:

Adakale Sokak No: 28/1 Yenişehir/ANKARA

Tel: (0 312) 385 64 26 - 435 65 96 Faks: 434 48 89

Web: http://www.kgf.com.tr e-Posta: info@kgf.com.tr


KGF İstanbul Bürosu

Zeytinlik Mahallesi Fahri Korutürk Caddesi No: 11 34710 Bakırköy İSTANBUL



Tel: (0 212) 543 77 12 Faks: (0 212) 571 90 73


Yüklə 5,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin