Microsoft Word +Islam Mezhepler Tarihi Yayin Nushasi MehmetAliBuyukkara +++



Yüklə 1,92 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə101/283
tarix31.12.2021
ölçüsü1,92 Mb.
#113334
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   283
ILH2004-MZHP

Ashâb-ı Ebî Hanîfe ya da Ashâb-ı Rey diye adlandırılmıştır. Mâtürîdî'nin 
ortaya çıkışına kadar, bu ekole bağlı çeşitli âlimler yetişmiş ve akâide dair 
eserler yazılmıştır. 
Konumuz hakkında geniş malumat için Sönmez Kutlu’nun editörlüğünü yaptığı 
İmam Mâtürîdî ve Mâtürîdîlik adlı esere başvurunuz. 
 
Gelişmesi 
Dini hususlarda sadece nakille yetinen Selefiyye ile, nakli ihmal edip aklı öne 
çıkaran Mu'tezile'nin din anlayışları isabetli bulunmadığından, Mâturidî 
nakille aklı uzlaştırma yöntemini uygulayıp geliştirmiştir. Nassı ihmal 
etmemekle birlikte itikadî esasların yanı sıra İslâm'ın bütün ana ilkelerini aklî 
bilgilerle yoğun bir şekilde temellendirmeye çalışmıştır. Nasları akılcılık ve 
hikmet felsefesi diye nitelendirilebilecek bir düşünce yapısının ışığında tahlil 
ettiği Kitâbü't-Tevhîd ve Te'vîlâtü'I-Kur'ân adlı eserleri, onun üstün bir 
kelâmcı olduğunu ve Sünnî kelâm yöntemini başarılı bir şekilde uygulamakla 
kalmayıp onu ileri bir merhaleye taşıdığını kanıtlamaktadır. 
Ebû'l-Muîn en-Nesefî de Mâtürîdî'nin dinî ilimlerde ve bilhassa kelâm 
alanındaki olağanüstü başarısının ancak Allah'ın kendisine lütfettiği özel bir 
yetenekle açıklanabileceğini söyleyerek onun yüksek konumuna vurgu yapar. 
Yine Nesefî, Mâtürîdî'nin İslâm'ın gerçekliğine ilişkin kanıtları geliştirdiğini 
ve  İslâm dinini Semerkant bölgesinde ihya ederek bunun sonuçlarını 
sağlığında gördüğünü ifade eder. Mâtürîdî'nin kelâm yönteminde akla 
Eş‘arî'den çok daha fazla önem verdiği dikkate alınırsa, onun Eş‘arîyye'ye 
tâbi olduğu iddialarının tutarsızlığı anlaşılır. Diğer taraftan Mâtürîdî'nin aklî 
bilgilere güvenip bunları dini temellendirmekte fazlaca kullanması, 
Mu'tezile'nin kelâm yöntemini aynen benimsediği anlamına da gelmez. Zira 
eserlerinde i'tizâlî görüşleri titizlikle eleştirmiş ve bu konuda müstakil eserler 
telif etmiştir.  
Mâtürîdî, isabetli din anlayışının ancak Ehl-i Sünnet’in izlediği yöntemle 
belirleneceğini savunmuş, Allah'ın Müslümanları mutedil bir ümmet 
yaptığını bildiren âyeti (el-Bakara, 2/143) ve itidalin en hayırlı durum 
olduğunu ifade eden hadisi bu iddiasına delil getirmiştir. Böylece sadece 
nakle veya yalnızca akla dayanmanın yeterli olmadığına, dolayısıyla 
Selefiyye ve Mu'tezile yöntemlerinin iki aşırı ucu temsil ettiğine dikkatleri 
çekmiştir. Neticede isabetli yöntemin naklî ve aklî bilgileri uzlaştıran “Sünnî 
Yöntem” olduğu kanaatine varmıştır.  
Mâtürîdiyye'nin ekolleşmesi, Ebû'l-Muîn en-Nesefî (v. 508/1111) ile 
tamamen belirgin hale gelmiştir. Bilhassa Tabsiratü’l-Edille ve Bahrü’l-
Kelâm adlı eserleriyle ekolün gelişmesine önemli katkılarda bulunan Nesefî, 
Mâturidiyye içinde, Gazzâlî'nin Eş‘arîyye içindeki konumuna benzer bir 
mevkide bulunmuştur. Onun kelâm anlayışında dikkati çeken husus, itikadî 
problemleri semantik bir yöntemle çözmeye çalışarak zamanımızda önem 
kazanan dil felsefesi çözümlemelerine benzer bir tarz geliştirmesidir. Nesefî, 
Mâtürîdiyye adını kullanmaz. Fakat "Ehlü's-Sünne ve'l-Cemâa, Ehlü'l-hak, 
Ashâbünâ, Meşâyih-i Semerkant, Ulemâ-i Mâverâünnehr" gibi adlar altında, 
Ehl-i Sünnet içerisinde Ebû Hanîfe geleneğinin Mâverâünnehir âlimlerince 


 
 
82
temsil edildiğini vurgular. Ayrıca Eş‘arîyye’yi "muhaliflerimiz" diye 
niteleyerek, kendilerinin Eş‘arîyye'den ayrı bir kelâm okuluna mensup 
olduklarının altını çizer.  
Nesefi'nin verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre, Mâtürîdî ulemâsı ile 
Eş‘arî ulemâsı arasındaki tartışmalar, iki ekolün liderlerinin vefatından yarım 
asır gibi kısa bir süre sonra başlamıştır. Nesefî'nin, Mu'tezile tarafından 
kendilerine yöneltilen eleştirilerin aslında sadece Eş‘arîyye'yi ilzam ettiğini 
söylemesi, Mâtürîdiyye'nin ayrı bir Sünnî kelâm okulu olduğunun bilindiğine 
dair dikkat çekici bir açıklamadır. Öte yandan İslâm kaynaklarında 
Mâtürîdîyye adından çok geç dönemlerde bahsedilmesi, ekole bağlı âlimlerin 
Mâtüridiyye yerine Ehl-i Sünnet adını tercih edip eserlerinde öne çıkarmaları 
sebebiyle olmalıdır.  
Nesefî ailesi Ebû’l-Mu’în dışındaki mensuplarıyla da Mâtürîdiyye 
mezhebine hizmet etmiştir. Ömer Nesefî (v. 537/1142) ve Burhaneddîn 
Nesefî (v. 687/1289) bu aileden çıkan âlimlerdendir. Teftazânî’nin şerhettiği 
meşhur Akâid metni (Nesefî Akâidi), bu âlimlerden birisine nispet 
edilmektedir. Yine Medârikü’t-Tenzîl adlı tefsir eserinin, aynı aileden Ebû’l-
Berekât Hâfîzuddîn Nesefî (v. 710/1310) tarafından telif edildiği 
bilinmektedir. Nesefîler’den başka Ebû Hanife-Mâturidî metodu üzerine eser 
telif edenler arasında Hâkim Semerkandî’yi (v. 342/953), Sadrü’l-İslâm 
Pezdevî’yi (v. 493/1100), Sirâcüddîn el-Ûşî’yi (v. 575/1179), Nûreddîn 
Sâbûnî’yi (v. 580/1184) sayabiliriz.   
Osmanlı devri Mâtürîdiyye âlimleri, ekollerine sadece sözde bağlı 
kalmışlardır. Zira Osmanlı medreselerinde daha çok Eş‘arîyye âlimlerine ait 
kelâm kitapları okutulmuş, teliflerde de Eş‘arîyye kelâmcılarının görüşlerine 
ağırlık verilmiştir. Batıdaki Aydınlanma hareketlerinin İslâm alemindeki 
zararlı etkileri karşısında Müslüman kitleleri daha çok akli temelde 
bilgilendirmek amacıyla, önemli bazı Mâturîdî kelâm kitapları 19 ve 20. 
yüzyıllarda Türkçe'ye çevrilmiş, kelâm ilmini yeniden inşa etme faaliyeti 
(yeni ilm-i kelâm) büyük ölçüde Mâtürîdî eğilimli kelâmcılarca başlatılmış, 
bu arada inkârcı akımlara karşı  İslâm'ı savunan ve materyalizmi reddeden 
eserler telif edilmiştir.  
İmam Mâtürîdî ve Mâtürîdiyye’nin erken dönemlerde İslâm coğrafyasında 
yeterince tanınmamasının nedenleri hakkında ne düşünmektesiniz? 

Yüklə 1,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   283




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin