doğmasına katkıda bulunduğu sayısız sert çatışmadan kur
tulma olanağı bırakmamaktadır. Millî-devletler arasındaki
ve devletlerle etnik bileşenleri arasındaki çatışmalar, muh
temelen bugün uyumakta olan etnik topluluk ve kategorileri
yarın harekete geçirmeyi sürdüreceği gibi belki (yenilerini)
de ortaya çıkaracaktır. Küresel güvenlik ve küresel bir kültür
bakış açısından bu sonuç, marazi bölünmeler, güvensizlik
ve savaş kör döngüsünden hiç bir çıkış yolu sunmamakta-
dır.
Ancak böylesine kesin bir hükümde bulunmakta haklı
mıyız? Yeni küresel güçlerin (ulusaşırı şirketler, telekomü
nikasyon sistemleri vs.) önemi hakkındaki önceki sözlerimiz
çok farklı bir yöne işaret etmiyor muydu? Bazı devletlerde
yakın geçmişte uygulanan federal sistemlere ve Avrupa
projesine ilişkin değerlendirmelerimiz gerçekten de bu denli
olumsuz muydu? Kozmopolitanların çılgınca hayallerinin
hesaptan düşülmesi gerekiyorsa, hafıza-sız bir küresel kültür
ikna edicilikten yoksunsa, o zaman geriye kollektif kimlik
lerimizi bölgesel düzeyde yavaş yavaş yeniden oluşturmak
adına da mı hiç makul, ölçülü beklentiler kalmıyor? Sanı
yorum, siyasetten ziyade kültürel alanda ve biraz paradoksal
yollarda, daha sınırlı ümitler beslemek için nedenler var
dır.
Kitabın başından itibaren ileri sürdüğüm savların anafikrini,
sadece modern kollektif kimlikleri, özellikle de etnik bağlar
ve etno-tarihi değil aynı zamanda devletler ile sınıfları da
şekillendiren güçler ile, insanların, genellikle de milliyetçi
entelijensiyanın, miraslarını "eski-yeni" millî kimlikler halinde
yeniden kurmaya ve yeniden kalıba dökmeye çalışırkenki
yolları arasındaki karşılıklı etkileşim oluşturmaktadır. Bu
ikilik, millî kimlikleri "millet ötesi" bir şey halinde yeniden
tanzime yönelik, yakın zamanlardaki görüş ve çabalara da
şekil vermeye devam etmektedir.
Dostları ilə paylaş: