görevleri paylaşan bir insan topluluğunun adı olduğu söylen
mişti. Millet, bir etnide olduğu gibi, tanım gereği ortak mitleri
ve anıları olan bir topluluktur. Aynı zamanda da teritoryal
48 Bu süreçlere ilişkin genel bir çerçeve için Seton-Watson'a (1977, bölüm 2 ) ; ve
daha tam bir değerlendirme için bir sonraki bölüme bakın.
70
bir topluluktur. Ancak etnide, bir ülke ile olan bağ sadece tarihî
ve sembolik kalabilirken, millette bu bağ fizikî ve fiilidir;
milletlerin ülkeleri vardır. Başka bir deyişle milletler her zaman
etnik "unsurları" gereksinirler. Elbette bu unsurlar yeniden
işlenebilirler, çoğu zaman da öyle olur. Ama teritoryal bir
yurda dair ortak mit ve anılar olmaksızın milletleri kavramak
olanaksızdır. Bu durum, milletlerin etnik çekirdek temelinde
oluştuğu savında belli bir, çevrimsellik olduğunu düşün
dürtüyor. Aslında etniler ile milletler arasında tarihî ve
kavramsal bakımlardan gözle görülür bir çakışma sözko-
nusudur. Buna karşın farklı kavramlar ve tarihî oluşumlarla
iştigal halindeyizdir. Etnik topluluklar, bir milletin sahip
olduğu pek çok nitelikten yoksundur. Etnilerin "kendi" te
ritoryal memleketlerinde ikamet ediyor olmaları gerekmez.
Ortak bir iş bölümü ya da ekonomik birlik de göstermeleri
gerekmez, çoğu durumda da göstermezler zaten. Ne de herkes
için geçerli hak ve görevler tayin eden ortak yasal kodlara
ihtiyaç duyarlar. İlerde de göreceğimiz gibi, milletlere özgü
bu nitelikler, geçmişteki etnik çekirdekler ve etnik azınlıklar
üzerinde etkide bulunmuş özel toplumsal ve tarihî koşulların
ürünüdürler.
Manzaranın öteki yanına bakıldığında, milletlerin etnik
evveliyat olmaksızın oluşma ihtimalini tespit etmek duru
mundayız. Amerika, Arjantin ve Avustralya gibi bazı dev
letlerde, milletler ardarda dalgalar halinde gelen (esas olarak
Avrupalı) göçmenlerin kültürlerini biraraya getirme yönünde
bir çabanın neticesidirler. Başka durumlarda devletler, özellikle
Latin Amerika'da ortak bir dil ve dini vazetmiş imparator
lukların eyaletlerinden oluşmuştur. Ayırdedici bir etninin
olmadığı bu durumda da millet-kurma işini başlatanlar kreol*
(*) Kreol: Batı Hint adaları ile Mauritius adasında yerleşmiş olan, Avrupalı soyundan
gelenler. -ç.n.
71
seçkinleri olmuştur. Aslında millet-kurma işine kalkışıldığında
ayırdedici bir Meksikalı, Şilili, Bolivyalı vs. kültürü yaratmak
ve -ayrı semboller, değerler, anılar vs. bakımından- her sözde
millete özgü özellikleri öne çıkarmak gereği doğmuştur.
4 9
Bu ikilem, devletlerin, kasıtlı olarak etnilerin üzerinden
atlayacak şekilde değilse bile onlara pek fazla atıfta bulun
madan kurulduğu Aşağı Sahra Afrika'sında çok daha keskindir.
Burada sömürge devletler saf bir teritoryal vatanseverliği, yeni
kurulan devletlere ve bunların rüşeym halindeki siyasî top
luluklarına siyasî bir sadakat duygusunu gütmek zorun
daydılar. Muhtelif etniler, etnik parçalar ve etnik kategoriler,
şimdiye dek birbirleriyle ilgisi bulunmayan grupları sömürge
sonrası siyasî sistem içine dahil eden ve onları kendi iradelerine
rağmen yeni bir kıt kaynaklar ve siyasî iktidar mücadelesi içine
sokan siyasî düzenlemeler ve toplumsal sınırlamalar aracı
lığıyla, bu teritoryal topluluklardan doğan bağımsız devletler
içinde biraraya getirildiler. Bu koşullarda, egemen durumdaki
bir etniden veya etnik gruplaşmalar arasındaki koalisyondan
devşirilen yönetici seçkinler, yalnızca çoğu zaman otoriteryen
olan kendi rejimlerini meşrulaştırmak için değil, aynı zamanda
yöresel etnik çatışmalardan doğan tehlikeleri hattâ ayrılıkçı
hareketleri savuşturmak amacıyla yeni bir siyasî ideoloji ve
sembolik düzen yaratmaya giriştiler. Bu gibi durumlarda devlet,
mitleri, anıları, sembolleriyle, yitik veya eksik olan egemen
etninin işlevsel muadili olacak "sivil bir din" oluşturmak için
kullanıldı. Öyle ki Aşağı Sahra Afrikası'nda millet-kurma
projesi, mevcut etnilerin kültür ve sadakatlerinin bir bölümünü
biraraya getirmek suretiyle kendi altında toplayacak yeni bir
etnik kimlik ve bilinç bileşiminin yaratıldığını düşündürt
mektedir. Bu en azından Afrikalı ve Asyalı seçkinlerin çoğunun
49 Latin Amerika'daki milliyetçilik hakkında genel bir izahat için Masur'a (1966);
ve Anderson'un (1983, bölüm 3) uyarıcı çözümlemesine bakın.
72
millî "projesi" olmuştur.
5 0
Bu durum modern milletlerin herhangi bir etnik çekirdekle
olan ilişkilerinin sorunlu ve belirsiz olduğu anlamına gelir.
O halde neden bir milletin kökenlerini, her modern milletin
gerisinde etnik bir temel bulamayacağı modern öncesi bağlarda
aramak durumundayız? Sanıyorum bunun üç nedeni var.
Birincisi şu; tarihsel bakımdan ilk milletler, göreceğimiz gibi,
modern öncesi etnik çekirdekler temelinde oluşmuştur; ve
kültürel açıdan etkili ve güçlü olan bu milletler, sonraları
dünyanın başka pek çok yerinde millet kurma/oluşturma
süreçlerine örnek teşkil etmişlerdir. İkinci neden, etnik millet
modelinin, yalnızca birinci nedenden ötürü değil, aynı za
manda bunu dünyanın pek çok yerinde modern çağa dek
varlığını korumuş olan topluluğun modern öncesi "demotik"*
topluluk biçimine oturtmak çok daha kolay olduğu için de
giderek popüler ve yaygın bir nitelik kazanmış olmasıdır. Başka
bir deyişle etnik model sosyolojik bakımdan bereketlidir.
Ve üçüncüsü bir millet-olmak'la övünç duyabilecek önemde
bir etnik evveliyatın olmadığı ve etnik bağların bulanık veya
uydurma olduğu yerlerde bile eldeki malzemeden tarihi ve
kültürü olan bir toplulukla ilgili tutarlı bir mitoloji ve sembolizm
yaratma ihtiyacı her yerde millî beka ve birliğin koşulu olarak
yüce bir iş haline gelmiştir. Etnik bir köken olmadan millet-
olma (süreci) yarım kalırdı. Ulusların oluşumundaki bu üç etken
bundan sonraki iki bölümde kalkış noktamız olacaktır.
50 Buradaki model Yugoslavya için İsveç veya İngiltere için olduğundan daha az
geçerlidir. Bu iki millî devletin elinde gerekli zaman süresi bulunmamakla birlikte
millî oluşumlarının sadece son evrelerinde sahip oldukları milliyetçi bir ideolojinin
kaynakları mevcuttu. Bu, aşağıda 4. Bölüm'de ayrıntılı bir şekilde tartışılacak.
Aşağı Sahra Afrikası'nın genel manzarası hakkında Rotberg'e (1967) ve Horowitz'e
(1985) bakın.
(*) Demotik: Halka ait, avamî (İ.Ö. 700'e doğru, iyice basitleştirilmiş işlek bir yazı,
hiyeroglifin yerini aldı; Yunanlılar bu yazıya demotike, yani "halk yazısı" adını
verdiler. Demotike daha sonra özgül bir yazı biçimi olmanın ötesinde, halkın
konuştuğu lehçeleri tanımlayan bir sıfat halini almıştır). -ç.n.
73
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Dostları ilə paylaş: |