Batılı emperyalist güçler Dayanışma Sendikası şahsında nihayet özledikleri müttefiğe kavuştuklarında baskılarını daha da yoğunlaştırdılar. Polonyalı bir papazın papalık otoritesini kefeye koyup kendi ülkesini tamamen diplomatik ablukaya aldırtması, tecrit ettirmesi, en ufak bir olumsuzluğun anında tüm dünyaya yayılması, aleyhte kamuoyu oluşturulması, Batının ideolojik saldırılarının parçalarıydı. Örneğin güvenlik yetkilileri Popieluşko adında bir papazı biraz karanlık koşullarda öldürdüler. Katiller hemen yakalandı ve ağır cezalara mahkum edildiler. Kesin hatırlamıyoruz ama, herhalde Jaruzelski'nin darbesinden sonra başka da bir ölüm olayı olmadı. Buna rağmen, Batı Avrupa'nın kapitalist ülkelerinde yer yerinden oynadı. "Vahşet", "insan hakları" vb. üzerine gürültülü bir kampanya aldı yürüdü. Oysa aynı hassasiyet daha vahim durumlarda hiç görülmez. Halepçe'de 5000'i aşkın Kürt en insanlık dışı bir yöntemle toptan öldürülürken örneğin! Burjuvazi tarihin gördüğü en aşağılık, en ikiyüzlü sınıftır. Kamuoyunu kendi çıkarları doğrultusunda oluşturuyor ve istediği yöne sevk edebiliyor.